28 Aralık 2020 Pazartesi

Pandemi Vesilesiyle “Koronik” Başlığı Altında Yaptığım Görsel Yayınlarının Konuları ve Adresleri

Korona Günleri Kroniği (Vekayınamesi) – Birinci Bölüm

Tarih: 30 Mart 2020

Kısaca ele alınan konular ve özet:

·        Neden Koronik adını seçtik?

·        Karantina döneminde nasıl yaşıyorum?

·        Hastalıklarım ve risk durumum.

·        Ölüm ve ölüme hazırlık.

·        Salgını nasıl karşıladım neler yapmaya çalıştım?

·        Virüsler ve salgınla ilgili romanlar üzerine kısa değinmeler

Link: https://youtu.be/mSan8Ez7s0M

14 Aralık 2020 Pazartesi

“Aleviler ve Sosyalistler” Üzerine Aykırı Düşünceler


(Aşağıdaki yazı, Ayhan Yalçınkaya ve Halil Karaçalı’nın derlediği “Aleviler ve Sosyalisler, Sosyalistler ve Aleviler – Bir karşılaşmanın Kenar Notları” adlı kitap için neredeyse tam bir yıl önce yazılmıştı. Yazıyıyı bloğumuzda ve diğer dijital mecralarda yayınlamak için kitabın yayınlanmasını beklemiştik. Kitap, sanırım korona salgını nedeniyle epey bir süre gecikerek, nihayet kısa bir süre önce çıktı.

Bu nedenle şimdi artık kitapta yer alan yayınlanmış yazıyı dijital ortamlarda yayınlıyoruz.

Derlemeye gönderdiğim aşağıda yer alan yazıyı yazdığımda, kitapta yer alacak yazıların ne konularını ne yazarlarını ne de konularına nasıl yaklaşacaklarını bilmiyordum. Bu bakımdan yazım bir kör atış sayılabilirdi.

Ancak şimdi kitaba bakınca, içeriğini önceden bilmememe rağmen, kitapta yer alan yazıların, yazımda farklı bağlamlarda yer alan temel önermeler ve tezlerin doğruluğunun olgusal kanıtlarını sunduğunu gördüm.

Bu bakımdan yazım kitaptaki yazıların dayandıkları gizli varsayımların toplu bir eleştirisi gibi görülebilir

Demir Küçükaydın

18 Aralık 2020 Cuma)

6 Eylül 2020 Pazar

Tarihin Laneti (6-7 Eylül vesilesiyle 20 Yıl Önce Yazılmış Bir Yazı)


 (Bugün genç bir arkadaş, 6-7 Eylül vesilesiyle yazmış olduğum bir yazıyı yeniden yayınlamamı önerdi. O kadar çok yazı yazdım ki son yıllarda hangibi olduğunu hatırlayamadım. Arkadaş hatırlattı. 7 Eylül 2014’te “Tarihin Laneti (6-7 Eylül Olayları vesilesiyle  14 yıl önce yazılmış bir yazı)” başlığıyla yayınladığım yazıyı kast etmiş. Yazıyı yıllar sonra okuyunca biraz kehanet gibi bir yazı olduğunu gördüm. Ama aynı zamanda kendi evrimim açısından bazı vurgu eksikliklerini de fark ettim. Bunlara kısaca değineyim.

Aslında yazıyı 20 Kasım 2000’de yazmışım, yani tam 20 yıl önce ve o zamanlar AKP bile ortada yoktu. Özel savaş rejimi hüküm sürüyordu. Yazı 2000’de yeni Gündem ve Özgür Politika gazetelerinde yayınlanmıştı eğer yanlış hatırlamıyorsam.

16 Temmuz 2020 Perşembe

Bir Darbe Rejiminde Darbelere Saldırmak?


Önce şunu bilelim, bugünkü rejim, bir darbe girişimini kıştırtarak veya onu önceden haber alıp kullanarak yapılmış böylece darbe olduğunu gizleyen bir darbe rejimidir.
Tüm darbe rejimleri gibi en sıradan hukuk bile ayaklar altındadır. Herhangi bir başka darbe rejiminden farksızdır.
İçerikçe ve programca da faşist Türkçü ve İslamcıdır. Sela sesleri ile ve Türk bayrakları ile boğaz köprüsünde suçsuz ve teslim olmuş masum askerlerin kafasını keserek yerleşmiştir.
Aslında darbeyi kullanarak darbe yapan Erdoğan-Ergenekon ittifakı daha önce de, 7 Haziran seçim sonuçlarını tanımayarak, CHP’ye hükümet kurma görevi vermeyerek vs. bir darbe yapmıştı.
Buna rağmen iyice tecrit olmaya başlamıştı ki, bu birinci darbeye karşı bir darbe girişimini kullanarak veya kışkırtarak aynı darbe rejimi ikinci bir darbe yaptı.
Bu nedenle biz 15 Temmuz’u “darbe içinde darbe içinde darbe” diye tanımladık. Bu durumu en üzel tanımlayan imge iç içe geçen Rus bebekleridir.

13 Temmuz 2020 Pazartesi

Oydaşma Yöntemi - 4. Bölüm - Bulanık (Fuzzy) Mantık, Yapay Zeka ve Oydaşma


Oydaşma Yöntemi - 4. Bölüm - Bulanık (Fuzzy) Mantık, Yapay Zeka ve Oydaşma
Demokrasiyi demokratikleştirmek için Oydaşma yöntemini önerdiğimiz bu serinin sonuncusunda, Oydaşma'nın mantıksal temelleri ve bu bağlamda Doğada, toplumda ve bilgisayarlarda zeka ve  zekanın da oydaşmanın yöntemiyle çalıştığı gösteriliyor.

12 Temmuz 2020 Pazar

Çoğunluk ile karar alma neden demokrasiyle bağdaşmaz? (Oydaşma, 3. Bölüm)



Çoğunluk ile karar alma neden demokrasiyle bağdaşmaz? (Oydaşma, 3. Bölüm) Oydaşma yöntemi ile karar almayı açıkladığımız bu video dizisinin üçüncü bölümünde demokrasi ile adeta özdeşleşmiş bulunan çoğunluk yöntemiyle karar almanın neden demokrasiyle bağdaşmadığı ve demokrasinin krizi gibi görünenin bu karar alma yönteminden kaynaklandığı ele alınıyor.

10 Temmuz 2020 Cuma

Oydaşma Yönteminin Tarihi Hakkında Kısa Bilgiler (İkinci Bölüm)


Bu ikinci videoda kısaca oydaşma yönteminin tarihi, ortaya çıkışı ele alınarak bir yakınlaşma sağlamaya çalışılmaktadır.

Oydaşma Yöntemi Nasıl Uygulanır? Kısa açıklama (Birinci Bölüm)



Demokraside karar almanın alışılmış yöntemi oylamadır. Ancak oylama özünde demokrasiyle bağdaşmaz. Ne var ki bu konu hemen hiç tartışılmaz. Bu senide Oydaşma dediğimiz yöntemi açıklayıp, oylama yönteminin yanlışlarını ele alacağız. bu ilk videoda kısaca oydaymanın nasıml uygulandığı anlatılacaktır ki izleyici önce yöntem hakkında pratik uygulaması hakkında bir fikir sahibi olabilsin. Konunun diğer temel yönlerini sonra bölüm bölüm ele alacağız.

DAHA AZ GÖSTER

27 Haziran 2020 Cumartesi

Pazar Sohbeti - Sorulara Cevaplar - 28 Haziran TSİ 20.00



Canlı Sohbet - Sorulara Cevaplar - İzleyenlerin sordukları sorular veya konuşmak istedikleri konular üzerine sohbet edilecek. Herkese açık Pazar Sohbeti - Sorulara Cevaplar - 28 Haziran TSİ 20.00

20 Haziran 2020 Cumartesi

Canlı Sohbet - Sorulara Cevaplar - TSİ: 20.00


Bu hafta Canlı Sohbet'te sorulan sorulara cevaplar verilecek veya önerilen konularda konuşulacak. Yayın Türkiye Saati ile 20.00'de başlıyor. Sorular şimdiden de mail ile yollanabilir.

12 Haziran 2020 Cuma

Korona Bilançosu, Muhalefetin İflası ve HDP'nin Durumu


Korona Bilançosu, Muhalefetin İflası ve HDP'nin Durumu. 14 Haziran Pazar, Canlı Sohbet, TSİ: 20.00

6 Haziran 2020 Cumartesi

Irkçılık, Milliyetçilik ve Apartheit


(Aşağıdaki yazı yirmi yıldan fazla bir zaman önce yazılmıştı. O zamanlar Özgür Politika gazetesinde yayınlanmıştı. Yarın Siyahlar Hareketi üzerine bir canlı yayın yapacağız. O bağlamda bu eski yazıyla konuya genel bir bakış sunalım dedik) 

Irkçılık ta Milliyetçilik te; "Irklar" da Milletler de modern kapitalizmin bir ürünüdürler ve nasıl, milletler milliyetçiler tarafından yaratılarsa ve milletler olduğu için milliyetçiler değil, milliyetçiler olduğu için milletler var ise, aynı şekilde ırklar olduğu için ırkçılar değil; ırkçılar olduğu için "ırklar" vardır. Bu anlamda, her ikisi de bir "hayali cemaat" özelliği taşırlar.

Irkçılık da Milliyetçilik de sermayenin, kendi iç mantığının zorunlu bir sonucu değildirler. Ne ırkçı ne de milliyetçi olmayan ve ulusal devletlere dayanmayan bir kapitalizm, teorik olarak mümkündür. Her ikisi de, sermayenin somut tarihsel hareketinin ürünüdürler. Milliyetçilik ve milletler, kapitalizm öncesinin iş bölümü farklılıklarını derinleştiren genel kastlaşma eğilimine ve bunun sonuçlarına karşı, modern geniş yeniden üretimi sürdürmek için ortaya çıkan bir çözüm ise; ırkçılık, kapitalist olmayan bir çevrede yayılışın ve sömürgeciliğin ideolojik ve siyasi ifadesi olarak ortaya çıkmıştır.

29 Mayıs 2020 Cuma

Taş Balta, Sopa, Ateş, Kültür, Dil birer araç değil organdır.


Taş Balta, Sopa, Ateş, Kültür, Dil birer araç değil organdır.
Koronik'in 29. bölümünde uluslar ve ulusçulukla mücadele için dinin, giderek toplumun ne olduğunu tanımlamanın önemine, toplumu tanımlamak için de araç ve organ farkına, bu bağlamda da Taş Balta, Sopa, Ateş, Kültür ve Dil'in  toplum biçimlerini değiştiren araçlar değil, insan türlerini değiştiren organlar oldukları, canlıların ürediği, toplumların ürettiği gibi konulara giriliyor.

24 Mayıs 2020 Pazar

Canlı Sohbet - Türkiye saatiyle 20.00 - Sorulara Cevaplar


Sorulara bağlı olarak özellikle Devlet, ABD devletinin esnekliği ve dinamezme, Sovyetlerin çöküşü, Şark devletleri, Sosyalizm, Komünizm, Proletarya diktatörlüğü, Askeri komünizm, Paris Komünü, Göbeklitepe'de Neolitikten önce tapınak, Türkiye'deki Devlet gibi konular ele alındı.

23 Mayıs 2020 Cumartesi

Canlı Sohbet - Türkiye saatiyle 20.00


24 Mayıs 2020 - Pazar, Türkiye saatiyle 20.00'de. Canlı sohbet. Sorularınızı veya konuşulmasını istediğiniz konuları şimdiden iletebilirsiniz.

Koronik - 28 - Ulusun ve Dinin Ne Olduğu Üzerine


Koroniğin bu 28. bölümünde Ulusun ve Dinin ne olduğunun Marksist teorisinin mantıki ve metodolojik yanları ve bunların toplumsal pratikle ilişkisi ele alınıyor.

21 Mayıs 2020 Perşembe

Koronik - 27 - İşçilerin siyah-beyaz bölünmesi, Apartheid, Milliyetçilik



Koronik'in bu 27. bölümünde İşçilerin siyah-beyaz bölünmesi, Apartheid, Milliyetçiliğin Irkçılık Olmasının Ortaya çıkardığı sorunlar ve bunların teorik çözümü için çabalar kısaca ele alınıyor

20 Mayıs 2020 Çarşamba

Koronik - 26 - Türkiye'de ve Dünya'da Mücadelenin Acil Sorunları ve Teori


Koronik'in 20 Mayıs tarihli bu 26. Bölümünde günümüzde Türkiye, Ortadoğu ve dünyanın an acil sorunları ile Teorik temel kavramlar arasındaki ilişki konusu, burada teorinin önemi somut olarak açıklanmaya ve bu bağlar gösterilmeye çalışılacak.

17 Mayıs 2020 Pazar

Canlı Yayın - Konu: Alevilik, Aleviler ve Alevi hareketi


Bu canlı sohbette Alevilik, Aleviler, Alevi Hareketi konusunda sorulacak soruları ele aldık. Yazılı soruları gözeterek bir sunum ve giriş yapmaya çalıştık...  https://youtu.be/ZG8eqvQHh5k

Koronik - 25 - Biyolojik ve Toplumsal Kategoriler ve Kültür


Koronik 25 - Biyolojik ve Toplumsal Kategoriler ve Kültür - Bu başlık altında sosyolojik kavramlarla biyolojik kavramlar arasındaki farkı, bunların birer ilişkiyi ifade ettiğini anlatmaya çalışıyoruz. Bu bağlamda da somut olarak kültür olgusunu ele alıyoruz.

15 Mayıs 2020 Cuma

Koronik - 24 - Marksizm ve Hareket Biçimleri


Koronik - 24 - Marksizm ve Hareket Biçimleri - Bu videoda farklı varoluş ve hareket biçimleri ve toplumun farklı bir varoluş ve hareket biçimi olduğunun Marksizmin temelindeki temel kabul olduğu gösterilmeye çalışılıyor.

14 Mayıs 2020 Perşembe

Koronik - 23- Toplum Nedir? Nasıl Tanımlanabilir? Ne Zaman Ortaya Çıkmış...



Koronik'in bu 23. Bölümünde "Toplum Nedir? Nasıl Tanımlanabilir? Ne Zaman Ortaya Çıkmıştır?" sorularına cevap arıyoruz. Soyut gibi görünen bu sorunların aslında Türkiye ve dünyadaki toplumsal mücadelelerdeki tıkanmayı aşmakla ilgisinden başlanarak, soruna Yaşam'ın ne olduğu ile analoji içinde bir cevap bulmaya ve sorulur sorulmaya çalışılıyor.

13 Mayıs 2020 Çarşamba

Koronik - 22 - "İlerici Enternasyonal", Enternasyonalizm ve Milliyetçilik



Koronik - 22 - "İlerici Enternasyonal", Enternasyonalizm ve Milliyetçilik başlıklı bu videoda iki kısım halinde, önce klasik Marksizmin Enternasyonalizim kavramı, sonra da modern ulus teorileri bağlamındaki Enternasyonalizm kavramı ve Enternasyonalizmin milliyetçilik olduğu ele alınarak "Yeni Enternasyonal"in aslında burjuva bir enternasyonalizm anlayışına dayandığı ve ayrıca fiilen milliyetçiliğin devamına hizmet ettiği gösteriliyor.

12 Mayıs 2020 Salı

Koronik - 21. Bölüm - Fermi Paradoksu, Uzaylılar ve Marksizm



Koronik - 21. Bölüm - Fermi Paradoksu, Uzaylılar ve Marksizm
Koronik'in 11 Mayıs tarihli bu 21. Bölümünde Fermi Paradoksunun nedeni olarak Toplum kavramının olaması, insan ve zeka ile toplumun özdeşleştirilmesinin yanlışlığı; Toplum'un fiziksel ve biyolojik alemden farklı başka bir hareket ve varoluş biçimi olduğu, Toplum'un böyle tanımlanmadığı gibi konular ele alınıyor.

10 Mayıs 2020 Pazar

Canlı Yayın - Pazar Akşamı Sohbeti (20.00 Türkiye Saatiyle) başlıklı vid...


Bu canlı yayında önce kısaca Koronavirüs salgını ve preventasyon (ön alma) paradoksu konusunu ele aldık, sonra da Kürt hareketinin sınırlılıkları, olanakları ve sorunları konusuna girdik

Canlı Yayın - Pazar Akşamı Sohbeti (20.00 Türkiye Saatiyle)



Pazar Akşamı Sohbeti - Canlı Yayın - Saat: 20.00 - Türkiye saatiyle
İlk canlı yayını izleyenlerin ezici çoğunluğu Cumartesi veya tercihen Pazar günü ve akşam saatlerinde yapılmasını istedi. Başka yayınla çakışmaması için Pazar akşamları saat 20.00 en uygun zaman olarak göründü.
Şimdilik belli bir konu yok. Sorulara göre konu kendiliğinden yön bulacak.
Aşağıdaki linkten canlı yayına geçilebilir.
https://youtu.be/pa5bxd-Xhq8

9 Mayıs 2020 Cumartesi

Koronik - 20. Bölüm - "Geçişsel Talepler" Nedir? - Sosyalist Hareketin Unutulmuş Dersleri



Koronik'in 9 Mayıs tarihli 20. Bölümünde sosyalist hareketin program sorununa yaklaşımının evrimi ve bu evrim içinde "Geçişsel Talepler"in işlevleri ve özellikleri Lenin'in "Yaklaşan Felaket" örneği çerçevesinde ele alınarak, Korona Salgını vesilesiyle ortaya koyulan programın dayandığı mantık anlatılmaya çalışılıyor.

7 Mayıs 2020 Perşembe

Koronik - 19 Bölüm - İşçi Hareketi, Sosyalistler ve "Yeni Sosyal Hareket...



İşçi Hareketi, Sosyalistler ve "Yeni Sosyal Hareketler" başlığı altında 19. ve 20. yüzyılın ilk yarısından farklı olarak ortaya çıkan hareketlerin özellikleri, neden var oldukları, birbirleriyle, işçi hareketiyle ve sosyalist hareketle ilişkileri ve bunların dersleri ele alınmaya çalışılıyor.

6 Mayıs 2020 Çarşamba

Koronik - 18. Bölüm - Deniz'in Öldürülemediği Taylan'ın Öldürüldüğü O Gün - 23 Eylül 1969



 Bugün  23 Eylül imiş. Bir paylaşım üzerine fark ettim.

51 Yıl önce bu gün Taylan Özgür, Beyazıt'ta devletin görevlilerince sırtından vurularak öldürülmüştü.

Bizleri ( o zamanki Dev-Genç'lileri) Taylan'ın ölümü kadar derinden etkileyen başka bir ölüm yoktur. Ancak Taylanın'ölümü bizlere etkisinin ötesinde aynı zamanda politik ve stratejik başka bir kırılma noktasıdır. 

Taylan'ın öldürülüşü, Türkiye'nin tarihinde Devlet'in devrimci ve sosyalist gençliğe karşı öldürme dahil her türlü araçla savaş başlatmasının da tarihidir. 

O zamana kadar, çoğu küçük burjuva ve memur saflarından gelen ( Örneğin Taylan bir subay, Deniz bir memur çocuğu idi) "münevver gençler"in radikalleşmesi, o zamana kadar bir "gençlik heyecanı" olarak görülüyor ve onların "aşırılıklarına" belli bir toleransla davranılıyordu.

İşte 23 Eylül devletin bu tavrının terk edilmesi, radikalleşen, sosyolistleşen, Marksistleşen ve açıktan devlete karşı tavır almaya başlayan devrimci gençlere karşı öldürnme dahil her türlü yolla devletin gizli aygıtlarının savaş başlatmasının tarihidir. Yani 23 Eylül 1969, politik bir dönüm noktası, bir kırılma noktasıdır. Bugün helikopterden atılan köylülerin kanlı gözlerinde aynı rejim ve politikanın imzası vardır. Ve bu ırkçı bir Türklük ve devletçi bir İslam'la tanımlanmış bu merkezi ve bürokratik devlet cihazı parçalanmadan Türkiye'de en küçük bir demokratikleşme olamayacağının bizzat Devlet'in kendisince tasdikidir.

O gün sadece Taylan öldürülmedi. Aslında Deniz de öldürülecekti. Muhtemelen bir sürü rastlantının üst üste gelmesiyle Deniz ölümden kıl payı kurtuldu ama tutuklandı. Hatta bizler Mustafa Bilgi'nin ölümünden bizleri sorumlu gören Beyazıt'ta toplanmış ve silahlı sağcılar tarafından toplu linçe bile uğrayabilirdik.

 Ama sadece bu kadar da değil. Devlet, o sırada kısmen politik İslam bayrağı altında Devlet'in kontrolünden çıkma ve faşistlerden (o zamanlar onlara "Komando" deniyordu, Türkeş'in "komando kampları"ndan hareketle) ayrılma eğilimi gösteren sağcı gençlere, genç islamcılara, karşı da bir saldırı başlatmış (Mustafa Bilgi'nin öldürülmesi) ve bu ölümü, solculara (yani bizlere) karşı bir provakasyona dönüştürme girişiminde de bulunmuştu.

Bu da yıllar sonra açığa çıkan bir sonuçtu. Yani iki taraftan da öldürmek ve sonra bu suçu karşı tarafa yüklemek. Bir kan davasını körüklemek.

23 Eylül 1969 üzerinde ciddi olarak araştırma yapılması gerken bir tarih. Tesadüfen o güne ait Deniz'in bir çok resmi de var. Belki Deniz'in o kısacık hayatında en çok resminin olduğu gün 23 Eylül 1969. Resimler adeta bir film şeridi gibi birbirini izliyor.

Ben o sıralar Deniz ve Taylan'la yakın ilişki içindeydim. Ayrıca biraz da rastlantısal olarak Deniz'in öldürülmeye çalışıldığı sıra yanında idim ve Taylan'la da, Cantekin için yaptığımız anmada, Havuzubahçe'de yanyanaydım ve muhtemelen son konuşanlardan biriydim.

Deniz'in resimlerinin bir kısmının bir arşivde bulunup yeniden yayınlanmasının yol açtığı düşüncelerle o gün üzerine daha ciddiyetle durmuş ve İnternette kısa bir araştırma yapmıştım.

Korona günlerinin başlarında, "Koronik" başlığı altında yaptığım videoların birinde bu konuyu ele almış ve sözlü olarak kısmen de belgelerin (Fotoğraflar ve Gazete küpürleri) görüntüleriyle ele almıştım.

Konuyu ele alırken bazı teknik açıklamalar yapmışım ve laf biraz uzamış. Bu teknik kısımla ilgili İlk 4,5 dakika atlanabilir. Bir de yavaş konuştuğum için bugünkü hızlı kuşakların canı sıkılacağından 1,5 kat hızla izlenebilir.

23. Eylül 2020

Demir Küçükaydın

Koronik'in 6 Mayıs 2020 tarihli bu 18. Bölümünde, Deniz, Yusuf, Hüseyin'in asıldıkları bu günde, 23 Eylül gününün devletin içindeki illegal yapılanmaların radikalleşen gençlere karşı saldırısının öldürmeler ile ileri bir boyuta geçmesini işaret ettiği tezi işleniyor.

2 Mayıs 2020 Cumartesi

Pazar Sohbeti - İlk Deneme - 3 Mayıs saat 13.00'de (Türkiye Saati il 14.00) Youtube'da



3 Mayıs saat 13.00'de (Türkiye Saati il 14.00) Youtube'da ilk canlı yayın denemesi yapacağım. Sohbet edip sorular olursa cevap vereceğim. En uygun zaman ve biçimin nasıl olabileceği üzerine izleyenlere danışacağım.

Koronik - 17. Bölüm - Ekonomizmin Değişen Karakteri - Bir Akımdan Bir Zümreye



17. Bölüm'de Ekonomizmin 20. yüzyılda değişen karakteri, işçi bürokrasisinin çıkar ve eğilimlerinin ifadesi olması, bir çocukluk hastalığından bir ura, bir kansere dönüşümü ve bunun kavramsal düzeyde yol açtığı ilerlemeler, Kıvılcımlı ve Troçki'nin bu alandaki katkıları ele alınıyor.

1 Mayıs 2020 Cuma

Koronik - 16. Bölüm - 1 Mayıs'ın Dünü, Bugünü ve Yarını Üzerine


Koronikin bu 16. bölümünde 1 Mayıs'ın aslında ekonomist-sendikalist bir gün olduğu, 20 yüzyılla birlikte bittiği, var olacaksa, öznesi ve hedefleriyle değişmek zorunda olduğu üzerine görüşler dile getiriliyor.

30 Nisan 2020 Perşembe

Koronik 15 - 1 Mayıs Yazılarında Türk Sosyalistlerinin "Sınıf"çılığına Karşı Mücadele ..



Koronik 15. Bölümde Bir önceki videoda Türk Sosyalistlerinin Lenin'den ve Kıvılcımlı'dan alıntılarla somut olarak gösterdiğimiz ekonomizminin , son 20 yıl boyunca yazdığımız 1 Mayıs'a ilişkin yazılarda canlı kanıtlamalarını gösteriyoruz.

26 Nisan 2020 Pazar

Koronik - 14 - Korona Pandemisi, Sosyalistler ve Sosyalist Politika



Koronik, 14. Bölüm, 26 Nisan 2020

Bu videoda Türkiye'deki sosyalistlerin korona Pandemisi karşısında da genel Sendikalist-Ekonomist denebilecek çizgiyi sürdürdükleri ve sosyalist bir politika yapmaktan uzak oldukları HDP, EMEP, Türkiye İşçi Partisi, Birgün, Sendika Org gibi örgüt ve yayınlardan örneklerle gösteriliyor.

25 Nisan 2020 Cumartesi

Koronik - 13 - Bir Karşı Devrim Olarak Ermeni Katliamı, Tarihsel, Sosyal...



Koronik - 13. Bölüm - 25 Nisan 2020

Bir karşı devrim olarak Ermeni Katliamı, Osmanlı'da demokratik hareketlerin başarısızlığının tarihsel ve düşünsel nedenleri, kast sistemi, Dinler, Sabiler, Mandalar, Sümerler, Mezhepler, Aleviler, Çingeneler, Museviler, Hristiyanlık, Fransız Devriminin Başarısının Nedeni gibi konuların birbirine bağları üzerine çeşitlemeler

24 Nisan 2020 Cuma

Koronik - 12 - Kürtler ve Türkler Niçin Ermenileri Katletmedi?



Koronik - 12. Bölüm - 23 Nisan 2020

Bu bölümde 24 Nisan Ermeni Katliamı vesilesiyle Konunun ele alındığı kavramları ele alıyoruz. Ezber bozmaya veya Müslüman mahallesinde salyangoz satmaya çalışıyoruz.

22 Nisan 2020 Çarşamba

Koronik -11. Bölüm - Korona ve Gelecek Öngörüleri Üzerine Aykırı Görüşler


Koronik -11. Bölüm - #Korona ve Gelecek Öngörüleri Üzerine Aykırı Görüşler
Koronik'in bu 22 Nisan tarihli 11. bölümünde, www.demokrasibirlikdayanisma.com sitesinin sorduğu üç soruya doğaçlama cevaplar veriyorum.
Bu vesileyle hem günümüz dünyasının sorunlarını hem de uluslararası ve yerli sol entelijansiyanın bir eleştirisini somut örnekler üzerinden yapmaya çalışıyorum. Bir buçuk saat kadar sürüyor.
Uzun bulan izlemesin.

17 Nisan 2020 Cuma

Koronik - 10 Bölüm - Salgını "Hızlı ve yoğun" yaşamak ve "Mayıs sonunda normale dönüş" ne demektir?.



Koronik - 10 Bölüm - 16 Nisan2020
Salgını "Hızlı ve yoğun" yaşamak ve "Mayıs sonunda normale dönüş" ne demektir?..
Profesörler bir katliamı nasıl onaylıyor ve olağanlaştırıyorlar?
Solun ve demokratların bunlara karşı sessizliği ne anlama geliyor?

15 Nisan 2020 Çarşamba

Koronik - 9. Bölüm - "Çekiç ve Dans" Değil, Çekiç ve Bir Daha Çekiç



Koronik, Korona Günleri Kroniği'nin 15 Nisan, 9. Bölümünde, Thomas Pueyo'nun "Çekiç ve Dans"ındaki "Dans"ın olanaksızlığı ve yayılmayı sıfıra düşürmek zorunluluğu ele alınıyor.
Birinci çekiç sağlık sisteminin çöküşüne, ikinci çekiç ekonominin çöküşüne

12 Nisan 2020 Pazar

Koronik - Korona Günleri Kroniği - 7. Bölüm - Kore, Almanya, İsveç Niçin...


Koronik - Korona Günleri Kroniği - 7. Bölüm - Kore, Almanya, İsveç Niçin Örnek Olamaz 12 Nisan tarihli bu 7. bölümde, Türkiye'de konunun ciddiyetini ve tehlikenin büyüklüğünü anlamayı engelleyen bu örneklerin özgül nitelikleri üzerinde durulup bu gibi örnekleri getirmenin nesnel sonuçları itibariyle sorurur önemini gizleyen hükümetin politikalarına yaradığı gösterilmektedir. https://youtu.be/nrBQyF8Oh-c

11 Nisan 2020 Cumartesi

KORONİK - Korona Günleri Kroniği (Vekayinamesi)- Altıncı Bölüm 11 Nisan ...

KORONİK - Korona Günleri Kroniği - (Vekayinamesi) Altıncı Bölüm - 11 Nisan 2020 Yüz binlerce hasta ve yaşlıyı boğularak ölümden, Tüm yurttaşları ve yoksulları mağdur olmaktan, Ülkeyi askeri bir darbeden kurtarmak için Felaketi Önleme Programı

Yüz binlerce hasta ve yaşlıyı boğularak ölümden, tüm yurttaşları ve yoksulları mağdur olmaktan, ülkeyi askeri bir darbeden kurtarmak için Felaketi Önleme Programı


Yaklaşan Felaket nedir?
·        Hükümetin «alan da kaçan» anlayışı, bunun için de özellikle hasta ve yaşlı nüfusun «yükü»nden virüsün özellikle yaşlı ve hastaları vurma özelliği aracılığıyla kurtulma planı
·        Ve de muhalefetin hükümete laf yetiştirme politikası, çapsızlığı ve kavrayışsızlığı
·        Yaklaşan felaketin ne olduğunu kavramayı zorlaştırmış bulunuyor.
·        Bu nedenle önce yaklaşan felaketin ne olduğu bilinmeli.
Bugünkü tedbirlerle, Ağustosa  kadar 30.000.000 (otuz milyon) insana virüs bulaşacak.
Bunun en az yüzde biri 300.000 insan yoğun bakım gerektirecek demektir.
Türkiye’deki yoğun bakım yatağı ise 30.000’dir.
Yani en az 300.000 kişi boğularak ölecek demektir. (Muhtemel rakam en az yarım milyondur.)
En acil sorun bu rakamı olabildiğince düşürüp o kadar çok insanın yaşamasını sağlamaktır.
Bunun tek yolu yoğun bakım gerektirecek hasta sayısını yoğun bakım yatağı ve solunum cihazı kapasitesinin altına düşürmektir.
Bunun da tek yolu, hastalığın yayılma hızında ani bir düşüş sağlamaktır.
Bunun da tek yolu, ülke çapında, en az bir ay, genel, kesin bir sokağa çıkma yasağıdır. (Çin’de 2 Ay sürdü)
Bunun için de ilk önce evlere kapatılan nüfusun temel ihtiyaçlarını devletin karşılaması gerekir.

10 Nisan 2020 Cuma

Üstel Büyüme ve Henüz Pandeminin Başlangıcında Bile Olmadığımıza Dair


Üstel (katlanarak, eksponansiyel) büyümeyi sezgisel olarak anlamada belli bir zorluk vardır ve bu gelen tehlikenin nasıl büyük bir tehlike olduğunu kavramayı geciktirmekte, muhalefetin de neyle karşı karşıya olunduğunu ve bunun için ne gibi bir strateji geliştirmek gerektiği gibi bir görevi ve sorunu bile atlamasına yol açmaktadır.
Bu zorluğa Almanya’da devlete tavsiye amacıyla yazılmış bir raporda bile dikkat çekildiğini görüyoruz:
(Burada Almanca Resmi bir rapordan bir bölümün resmi yer alıyor ve Almanca satırlarda şu yazıyor: “COVID-19'un ortaya çıkardığı büyük tehlikenin yakın zamana kadar görülmemesinin ana nedeni, üstel büyümeyi sezgisel olarak anlamadaki zorluktur.”)
Üstel büyümeyi insanların anlayabilmesi için verilen meşhur bir örnek vardır. Zamanın birinde bir sultan kendisine çok büyük bir iyilik yapan birine “dile benden ne dilersin” der. O da satrancın tahtalarına, hep bir sonraki kareye iki katı olmak üzere pirinç tanesi koymasını ve o kadar pirinci vermesini diler. Sultana bu çok basit bir şey gibi gelir ama hesap yapılınca ortaya çıkan rakam tasavvurun ötesindedir.

8 Nisan 2020 Çarşamba

Koronik - Korona Günleri Kroniği (Vekayinamesi) - 04 - "Sürü bağışıklığı...



KORONİK - Korona Günleri Kroniği (Vekayinamesi) – 04 - Nisan 2020
«Sürü bağışıklığı» neden bir yöntem değildir ve olamaz.
«Sürü Bağışıklığı» «yöntem» olarak neyin eşdeğeridir?
Fizikte, sosyolojide ve Politikada Eşdeğerlik İlkesi
Kavramların tarafsız olmadığı
Kavramlardaki savaş kazanılmadan demokrasi savaşının kazanılamayacağı üzerine
Demokratların yapması gereken yuvarlak değil, ucu sivri, can alıcı noktayı öne çıkaran kavramlar kullanmaktır.

7 Nisan 2020 Salı

#EnAzBirAylıkGenelSokağaÇıkmaYasağı Niçin Politik Baskının Bir Aracı Olarak Hükümetçe Kullanılamaz


Araçların ve organların yapısı ve işlevi arasında kopmaz bir bağ vardır. Örneğin çatalla çorba içemezsiniz, onun yapısı bu işleve uygun değildir ya da tersinden Kaşıkla börek yiyemezsiniz. Çünkü onun yapısı bu işleve uygun değildir.
Ancak çok istisnai durumlarda, zorunlu olduğunda başka işlevlerin araçları bir dereceye kadar başka bir işlev için kullanılabilirler. Diyelim ki bir çivi çakacaksınız ama elinizde bir çekiç yok. Bu durumda bulduğunuz bir taş parçası bu işlev için, buna uygun olmamasına rağmen kullanılabilir. Ama bunlar istisnai durumlardır.
İşlevle yapı arasındaki bu zorunlu ilişki nedeniyle, yapı bir bakıma yoğunlaşmış bir işlev olduğu için, örneğin Marks, ezilen sınıfların, ezen sınıfların egemenliğinin aracı olarak yapılanmış var olan devlet cihazını kendi öz yönetimleri ve baskıyı, sömürüyü ortadan kaldırmanın bir aracı olarak kullanamayacaklarını, bu nedenle var olan devlet cihazını PARÇALAMAK gerektiğini söylerler.
Tersinden, ezilenlerin kendi öz yönetimlerini sağlamak eşitlik ve adalet için oluşturdukları cihazları da ezen azınlıklar, egemen sınıflar kendi amaçları için kullanamazlar ve ezilenlerin bu araçlarını parçalarlar.

6 Nisan 2020 Pazartesi

Koronik - 03 - Korono Günleri Kroniği (Vekayinamesi)- 03 - 6 Nisan 2020 – KS 26G


Başlıca Konular

  • Geleceğe İlişkin Tahminlerin Gördüğü İtibar ve Bunun somut Anlamı: Günün Acil sorunlarına Bir cevap Vermekten Kaçış
  • Komplo Teorilerinin Türkiye’de Gördüğü itibar Yaygınlığın Özgül Nedeni
  • Kendisinden Kaçılan En Acil ve Temel Konu: Bir hasta ve Yaşlı Katliamının (Soykırımının) Nasıl Engellenebileceği
  • Bu Konuyu Gündeme Getirenlerin Yankısızlığı (Cihangir İslam Örneği)
  • Bir Pandemi Yayılışının Aşmalırı – Model Oluşturma Zorunluluğu – Modellerin İşlevi
  • Birinci Aşama: Containment (Kapsama) – Bu aşamadaYalılabilecekler ve Yapabilen Ülkeler
  • İkinci Aşama: Mitigation (Hafiflitme) – Artık Kontrol altına almak mümkün değil – Burada Farklı Stratejiler ve ülkeler
  • Reproduktionszahl (Yeniden Üreme Sayısı) R Nedir? Kaç olmalıdır?
  • Türkiye’de Durum ve Acil Olarak yapılması Gerekenler ve Yapılabilecekler

3 Nisan 2020 Cuma

“Genel ve Ülke Çapında En Az Bir Aylık Sokağa Çıkma Yasağı” Günümüzde Niçin Devrimci Bir Öneridir?


Marksizm’i kimileri her dönem geçerli bir reçete sanır. Haybuki marksizimin tek söylediği her somut durum için geçerli reçeteler olmadığıdır. Marksizmin bir tek reçetesi vardır, O reçetede şu yazar: reçete yoktur. “Gerçeklik somuttur”
Eski reçetelerle idare edenler, şimdiki somut gerçekliği kavrayamayanlar sokağa çıkma yasağı önermemizi değerli dostumuz Tamer Doğan gibi “akıl tutulması” olarak tanımlıyorlar.
Bizce kendileri akıl tutulmasında. Çünkü eski ezberleriyle idare ediyorlar ve bugünün özgüllüğünü, öne çıkan sorunun ne olduğunu görmüyorlar.
Lenin, 1917’de Petrograd’a inip de Rusya gibi geri bir ülkede, “Nisan Tezleri”ni okuduğunda, bütün “eski Bolşevilkler” hatta Lenin eğitiminden geçmiş olanları, “bizim ihtiyar çıldırmış” diyorlardı. Çünkü o güne kadar örendiklerinin tersini söylemeye başlamıştı birden Lenin.
Tarih lenin’in o verili anda doğru olanı önerdiğini gösterdi. Ama oraya Hegel'in Mantık’ının sayfalarından, en soyut felsefe çalışmalarından gelmişti.
Biz düşünce ve davranışımızla Lenin’in örneğini izlemeye devam ediyoruz.
Bu örneği de sadece söylediklerinin doğruluğundan o kadar emin olmamaları gerektiğini hatırlatmak için belirttik. Yoksa Lenin öyle yapmıştı  o halde biz de doğru yapıyoruz demek gibi bir düşüncemiz yok her durumu somut olarak ele almak gerekir. O nedenle somut duruma gelelim.

1 Nisan 2020 Çarşamba

Demir'den Kapılar - Görsel Sunumlar

Bir kaç ay sonra niçin her şey altüst olacak? Erdoğan niçin iktidarını sürdüremez? Acil olarak yapılması gerekenler Beş dakikalık bir slayt sunumudur İzleyin ve Paylaşın

31 Mart 2020 Salı

Koronik - Korona Günlerinde Sohbetler (1)

Koronik başlığı altında koronavirüs kapanmaları döneminde sohbet tarzı serbest videolar yapıp yayınlayacağız.

Bu birincisi. Bunun konuları:

Neden Koronik adını seçtik?

Karantina döneminde nasıl yaşıyorum?

Hastalıklarım ve Risk durumum.

Ölüm ve ölüme hazırlık.

Salgını nasıl karşıladım neler yapmaya çalıştım?

Virüslür ve salgınla ilgili romanlar üzerine kısa değinmeler


29 Mart 2020 Pazar

Yaklaşan Felaket ve Onu Önlemenin Yolları – Update


Aşağıdaki yazı 24 Mart’ta yazılmıştı. Amacı öncelikle hızla yaklaşan felaketin çapına ve somut olarak da acil olarak yapılması gerekenlere dikkati çekerek, solun politik inisiyatifi ele alıp, topluma yol gösterici olmasına yardımcı olmaktı.
Ne yazık ki yazı çok az insan tarafından paylaşıldı ve hiç duyulmadı, okunmadı.
 Şimdi İnan Doğan isimli bir PhD (doktor) benzeri bir hesabı yapmış. O bizden farklı olarak:
a)  Arada geçen zamanda öğrenilmiş yeni verilere dayanıyor,
b)  Biz bu kadar hasta var o zaman şu kadar zaman önce başlamıştır gibi geriye doğru bir extropalasyon yapmamıştık (kasıtlı yapmadık, abartıyorsun denmemesi için, yazıda da belirtmiştik.)
c)  Biz haftada bir ikiye katlanma ele almıştık. (Aslında iki üç günde birdi ama yine abartıyorsun denmemesi için)
Sonuç korkunçtu. Ama bu korkunç noktaya yaz başında varılıyordu. Çünkü geriden değil ileriden başlatmıştık ve haftada bir ikiye katlıyorduk.

27 Mart 2020 Cuma

Koronavirüs - “Diamond Princess” Deneyinden Çıkan Bazı Sonuçlar


Toplumsal olaylarda laboratuvar koşulları oluşturmak ve buralarda deneyler yapıp sonuçlar çıkarmak neredeyse olanaksızdır.
Bu nedenle doğa bilimcileri kendi kriterlerini toplum bilime de uygulayarak onun bilim olmadığını söylerler. “Araçsal aklı” “nesnel aklın” yerine koymaya yarayan, bu anlayışın yanlışlığı şimdi konumuz olmadığı için geçelim, ama şimdi ortada ilginç bir toplumsal “deney” ve bazı olgular var.
maalesef bu deneyin toplumsal ilişkilere ilişkin boyutuyla ilgili hiçbir veri yok. Dünkü yazımızda benzer bir duruma ilişkin İzmit depremi sonrasının bir deneyinin sonuçlarını ele almıştık (Korona Hapishanesi” Dersleri). Bugün daha ziyade hastalığın yayılma oranlarına ve hızına ilişkin bazı veriler sunan bir deneyi ele alalım ve bazı sonuçlar çıkarmayı deneyelim.
Almanya’da çıkan ciddi “Spektrum der Wissenschaft” dergisinin internet sayfasında yer alan bir yazıda böyle bir “deney”e ilişkin veriler ve bazı sonuçlar var.
Diamond Princess” turistik amaçlı lüks bir yolcu gemisi.
Gemide 3711 (yani 4000’e yakın) yolcu ve mürettebat var.

26 Mart 2020 Perşembe

“Korona hapishanesi” Dersleri


Değerli arkadaşım Nabi Kımran’ın 17 Ağustos 1999 İzmit depreminde bir hapishanede bir devrimci olarak yaşadıklarını anlattığı “Gazete Duvar”da yayınlanmış bu yazı, “somut şartların somut tahlili” ile, böyle kırılma noktalarında “normal” zamanlardaki paradigmaların ve önceliklerin ne kadar kökten ve hızlı değişeceğini somut olarak gösteriyor.
Bir depremde bir hapishanenin yıkıntıları arasında, çaresiz insanların hayatını korumak söz konusu olduğunda, devrimcilerin can düşmanlarıyla birle iş birliği yapmaktan, en azından bir ateşkes yapmaktan, kendilerinin yeminli düşmanı faşistleri ve Mafia çetelerinin bile canını kurtarmaktan, kendi haklarından feragat etmekten çekinmediğinin somut örnekleriyle dolu. Tam da bunun için can düşmanlarının bile saygısını kazanıyorlar.

25 Mart 2020 Çarşamba

Tomas Pueyo'nun Yazısı Koronavirüs: Çekiç ve Dans




 Aşağıda linki bulunan Türkçeye çevrilmiş Tomas Pueyo'nun "Koronavirüs: Çekiç ve Dans" başlıklı uzun yazısı bugün yazdığım “Yaklaşan Felaket ve Onu Önlemenin Yolları” başlıklı yazının neredeyse ABD ve İngiltere için yazılmış bir versiyonu gibi. Tabii konunun teknik kısmı da derinliğine bilen bilim adamlarınca hazırlanmış ve desteklenmiş bir yazı. Yazımı abartılı bulanlar bugünkü çizgi izlenirse örneğin ABD’de ölümlerin on milyonları bulacağını öngören bu yazıyı okuyunca belki ddurumun fecaatini daha iyi anlayabilirler. Benim yazımda burada “Dans” denilen dönemin bir veya iki yılı bulabileceği öngörülüyor ve bu yazı o dönemin daha hafif atlatılabileceğini düşünüyor ve tabi ben daha uzun ve sert bir dönemle aşılabileceği kanısındayım. Ama bu önemli değil, bu, "çekiç" indirildikten sonra olaların gelişimine göre daha ince düzenlenebilir. Ayrıca benim sistemi kökten değiştirmek için bunu bir olanak olarak değerlendirme amacım da var. Bu nedenle önerilerim daha radikal ve eşitlikçi.

24 Mart 2020 Salı

Yaklaşan Felaket ve Onu Önlemenin Yolları

Projeksiyonlara baktığımda hemen herkesin top çevirdiğini, temel sorunu ortaya cesaretle koyarak somut olarak bir çıkış önerisi getirmekten kaçtığını görüyorum.

Elde yeterli veri olmaması, bu sonuçlarla yüzleşmenin, kendini ve tüm toplumu kandırmanın, bir gerekçesine dönüşmüş bulunuyor.

Yok Fransa’da hasta ve ölüm oranı şu kadarmış, yok Çin’de bu kadarmış ve durdurulmuş vs. vs. herkes ayrıntılara yoğunlaşarak gelen felaket hakkında somut bir resim oluşturmaktan ve olacakların adın koymaktan ve bütün bildiklerimizi temelden değiştirmemizi gerektirecek tedbirleri ifade etmekten kaçıyor.

Halbuki bu çok zor bir iş değil. Ayrıntılarda söyle ve böyle sapmalar olabilir. Ama genel gidişi ve neyle yüzleşileceğini anlamak için bunlar yeter.

22 Mart 2020 Pazar

Başta Sayın Devlet Başkanımız Erdoğan ve Hükümet Olmak Üzere Ezeli ve Ebedi Türk Devleti Koronavirüs Salgınından Gerçek Bir Zaferle Çıkacaktır


Terör örgütleriyle bağlantılı birkaç eski 68’li dışında hiç kimse ezeli ve ebedi Türk devletinin ve onun başındaki sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın bu Koronavirüs karşısında hangi politikayı uyguladığını görmüyor ve anlamıyor. Bu nedenle de kendi içinde zerrece tutarlılık olmayan eleştiriler yapıyorlar.
Aslında böyle yapmaları iyidir. Böylece milletimiz onların çapsızlığını görmektedir.
Onların bu çapsızlığının katkısıyla da kısmet olursa sayın Erdoğan’ı Cumhuriyet’in yüzüncü yıl dönümünde devletimizin başında görmeye devam edeceğiz.
Hatta Atatürk gibi ölünceye kadar devletin başında kalacak ve öldükten sonra da içinde bulunduğumuz rejimin kurucusu olarak ebediyen anılacak ve tarih kitaplarına altın harflerle yazılacaktır.
Öncelikle bu koronavirüs salgını karşısında sayın Erdoğan’ın devletimizin ne yaptığını ve yapmak istediğini anlamak gerekir.

21 Mart 2020 Cumartesi

Triyaj Nedir? Niçin Yaşlıların ve Hastaların Soykırımı Sonucunu Verecektir?


Triyaj Fransızca seçmek, ayırmak anlamına gelmektedir?
Türkçe Wikipedi’de “Triyaj, savaş alanlarında ve acil servislerde tıbbi müdahale önceliklerini belirleme sistemi. Bu öncelikler; hastanın yaşama şansı, durumunun aciliyeti gibi unsurlara dayanarak belirlenir.” diye açıklanmış.
Peki kim seçilecek? Hangi ölçülere göre seçilecek? Ne için seçilecek?
Yaklaşan ve giderek engellenemez hale gelen yaşlı ve hastaların soykırımını görmek ve asgari ölçüde de olsa engellemek bu soruların cevabında gizlidir.
*
Triyaj kavramı bugünkü kullanımıyla modern devletler ve savaşlarla ortaya çıkıp gelişmiştir.
Triyaj ciddi bir sorun olarak Fransız devriminden sonraki savaşlarda eşit yurttaşların genel silah altına alınmasıyla ortaya çıktı. Hiyerarşik bir toplumda triyajı elbette toplumsal hiyerarşi belirler ve örneğin soyluların önceliği olurdu.

Muhalefet İflas Etmiş ve Hükümetin Yaşlı ve Hastaların Soykırımı Planına Onay Vermiştir


Günlerdir sorunun koronavirüs salgınını durdurmak olmadığını, sorunun yayılışı yavaşlatmak olduğunu, sorunu “koronavirüsle mücadele”, “salgını yenmek”, “salgını atlatmak” olmadığını, sorunu böyle koymanın ve tanımlamanın hükümetin caniyane planına ortak olmak anlamına geleceğini yazıyoruz.
Örneğin şöyle twitler atıyoruz:
Bugün sosyalistlerin, demokratların, HDP'nin hükümetin tedbirlerini eleştirirken emekçilerden, fakirlerden söz etmesi, gerçek sorunu anlamadığını gösterir. Bugün sorun emekçilerin değil, çoğu hasta ve yaşlı olanların YAŞAMA HAKKINI savunmaktır.”
“Yaşlı ve hasta nüfusun soykırımı matematik bir kesinlikle ortada duruyorken, başka sorunlardan söz etmek ve bunları gündeme almak kitle katliamına bilerek veya bilmeyerek onay vermektir.”
“Muhalefet hükümetle aynı paradigma içinde #Koronavirüs salgınını ele alıp tartışmakta ve iktidarın cinayetine suç ortağı olmaktadır. Sorun ekonomi değildir, yaşlı ve hasta nüfusun ölüme terk edilecek olmasıdır. Yani bir Yaşlı ve hasta nüfusun soykırımıdır.”
Muhalefeti hükümeti esas eleştirmesi gereken noktadan eleştirmediğini yazıyoruz. Ama muhalefette en küçük bir ayıkma bile gerçekleşmedi.

19 Mart 2020 Perşembe

Muhalefet iktidarın cinayet kararına ortak oluyor


Gözlerimizin önünde Erdoğan ve hükümeti birçok, özellikle de yaşlı ve hasta yurttaşın ölümüne karar vermiş bulunuyor.
Neden ve nasıl bunu kısaca açıklayalım.
Bu hastalık geometrik diziyle yayılmaktadır. Yani en azından 2, 4, 6, 8, 16, 32 şeklinde. Dünyadaki çeşitli örneklerin ortalamasına göre 2,5 günde ikiye katlanmaktadır. Bu yayılma nüfusun yüzde yetmişine bulaşıncaya kadar böyle yayılmasını engellemek mümkün değildir.
Bu şu demektir, bir süre sonra binler ve milyonlarca insan eş zamanlı olarak enfekte olacak demektir.
Bu durumda, enfekte olanların yüzde biri hastalığı ağır geçirse ve tıbbi bakıma gerek olsa, örneğin on milyonluk bir şehirde bir milyon insan eş zamanlı hasta olduğunda, on bin hasta bir günde hastanelere gelecek demektir.
Yeryüzünde hiçbir ülkenin olanakları bunu karşılayacak imkanlara sahip değildir.
Bu durumda binlerce, on binlerce özellikle de yaşlı ve hasta insan acılar içinde boğularak ölmek üzere ölüme terk edilecek demektir.
Peki bu durumda ne yapmak gerekir?
Kader bu muş diye razı gelmek mi yoksa hastalığın yayılma hızını yavaşlatıp, bakım gerektiren hastaları bakım kapasitesinin altında tutmak için her şeyi yapmak mı?

18 Mart 2020 Çarşamba

Erdoğan'ın konuşması binlerce insanın ölüme terk edileceğinin sinikçe ilanıdır


Erdoğan’ın konuşması onun derdinin insanlar ve onların yaşaması değil, milletin ve devletin yaşaması, kar ekonomisinin devamı olduğunun açık ilanıdır.
Bizzat kendi sözleriyle bunu nasıl ifade ve itiraf ettiğini görelim.
Erdoğan sorunun adını yanlış koyarak, yanlış tanımlayarak halkı yanıltmakta ve yanlış bir hedef tanımı yapmaktadır.
Erdoğan sorunu "hastalığın kontrol altında tutulması" ve "hastalığın salgın haline dönüşmesini engelleme"  olarak tanımlamaktadır.
Dünkü yazımızda, sorunun tanımını, hastalığın yayılmasını yavaşlatma olarak yapmamanın iktidarın oyununa gelmek olacağını muhalefete hatırlatıyorduk.
Tam da dediğimiz gibi oldu.
Muhalefet önce şu gerçeği halka açıklamalıydı: bu "hastalığın kontrol altında tutulması" mümkün değildir, "salgın haline dönüşmesi" engellenemez. Ortalama olarak nüfusun yüzde yetmişi enfekte olana kadar hızla, geometrik diziyle, toplumu gibi değil, çarpma gibi artarak hızla yayılır.
İnsan hayatına değer veren bir ülkede yapılması gereken ve yapılması mümkün olan, bu yayılma hızını yavaşlatıp, yoğun bakım gerekecek hastaları kapasitenin altında tutabilmektir.
Sorunu bunun haricinde, “hastalığı kontrol altına almak”, “salgın haline dönüşmesini engellemek” olarak koymak, ölen ölür kalan sağlar bizimdir demektir.

17 Mart 2020 Salı

Sorun YAYILMAYI ENGELLEMEK değil, YAYILMA HIZINI YAVAŞLATMAKTIR - Türk Devletinin Oyununa Gelmeyin


Lütfen #coronavirüs YAYILMASINDAN ve bunu engellemekten söz edip Türk devletinin oyununa alet olmayın.
Devlet sanki sorun buymuş gibi koyup oyunun sonunda haklı çıkmayı ve gücünü ve egemenliğini pekiştirmeyi hesaplamaktadır.
Hastalığın yayılması engellenemez. Herkese bulaşacak. Ve normal koşullarda bu yayılma hızı 6 ay içinde nüfusun yüzde yetmişidir.
Peki bu engellenemeyecekse neden Avrupa ülkelerinde bunca sert tedbirlerin alınıyor?
Sorun YAYILMA HIZINI YAVAŞLATMAK!
Niçin yavaşlatmaya çalışıyorlar?
Çünkü normal hızdaki bir yayılmada, eldeki yoğun bakım ve suni solunum birimleri yetmez?
Çünkü hastalık zatürreye sebep oluyor ve hastalar solunum yetmezliğinden vs. boğularak ölüyorlar.
Suni solunum cihazları ile en azından müdahale edilip kritik dönemin aşılması sağlanabiliyor. Küçümsenmeyecek bir oran kurtarılabiliyor
Matematik olarak neden yetmeyeceği şöyle ifade edilebilir.
Hastalığın yayılışı aritmetik diziyle, örneğin 10, 20, 30, 40 diye değil, geometrik diziyle, yani 2, 4, 8, 16, 32, 64 şeklinde. Ya da toplama gibi değil, çarpma gibi.
Ya da meşhur satranç hikayesinde, satranç tahtasının her karesine öncesinin iki katı pirinç koymak gibi. O zaman 64 kare sonunda bütün yeryüzündeki pirinçler bile yetmez.

Yaklaşan Felaket ve İflasını Gizleyen Devlet


Bir çöküş geliyor ve bu çürümüş devlet hala gizlilik ve sindirme peşinde.
Vergileri sayesinde var olduğu yurttaşların kanını emdiği, terörüyle yıldırdığı, şehit diye kendi emperyal ve faşist emelleri için öldürdüğü yetmiyormuş gibi şimdi, onları toplu ölümlere hazırlıyor.
Bu sözlerim bir abartma değildir. Aşağıya Almanya’daki bir hesaba ilişkin haberden en kritik yerin resmini aktarıyorum. Varın Türkiye’yi siz hesaplayın.
Almanya’da takriben 5000 yoğun bakım yatağı var.
Eğer hastalığın şimdiye kadarki büyüme hızı (%32) sürerse Mart ayı sonuna varmadan, kapasite aşılmış olacak. Yani insanların bir bölümü ölüme terk edilecek. (Haberde yok ama bir tanıdığım bazı mahfellerde böyle bir durumda 80 yaşın üzerindekilere yoğun bakım yapılmama (yani kaderiyle baş başa bırakma) olasılığının görüşüldüğünü söyledi. Bir süre sonra bu sınır 70’e de iner çizgiye bakılırsa.)
Eğer şimdi alınan tedbirler hastalığın büyüme hızını %20’ye düşürürse Nisan ayında  kapasite aşılacak.
Yüzde ona düştüğü takdirde Mayıs’ta aşılacak.
Tabii bu extrapolasyon Hastaların %2,5 oranının yoğum bakım gerektireceği varsayımına dayanıyor. Bu oran Çin’de %5 idi. İtalya’da %8
Şimdi düşünün Türkiye’yi kaç yoğun bakım yatağı var?

13 Mart 2020 Cuma

Koronavirüs Pandemisi Üzerine Hatırlatmalar



28 Ocak'ta, Koronavirüs' salgınının henüz ne Türkiye'nin ne de dünyanın gündemine gelmediği bir tarihte, (ama elbet bir gün geleceği beklentisiyle) bu gibi sorunlara bir Marksist’in, bir sosyalistin, bir demokratın nasıl bakması gerektiğine dair bir metodolojik hazırlık ve uyarı yapmak babından 2006 yılında, yani 14 yıl önce, Kuş Gribi vesilesiyle yazdığımız yazıyı bu sefer "Koronavirüs Salgını Vesilesiyle Globalleşme, Kapitalizm ve Ulusal Devletler" başlığıyla yayınlamıştık. Yayınlarken de şu kısa notu koymuştuk:
"Aşağıdaki yazıyı, yıllar önce “Kuş Gribi” (Tavuk Vebası) salgını vesilesiyle yazmıştık. Şimdi yine benzeri “Koronavirüs” salgını var.
2006 yılında yazılmış olmasına rağmen yazı aktüalitesini koruyor. Sadece “Kuş Gribi” (Tavuk Vebası)” başlığını değiştirdik ve onun yerine başlığa “Koronavirüs Salgını Vesilesiyle” yazdık.
Bir de üslup ve ayrıntı düzeyinde bazı düzeltmeler yaptık.
Yazı “Geleceği Geçmişten Geçmişi Gelecekten Kurtarmak –Denemeler başlığı ile yayınlanan kitabımızda yer alıyordu.
Kitabı indirmek isteyenler şu linkten indirebilirler: https://yadi.sk/i/lhdLoRpl3a9bs6
28 Ocak 2020 Salı"
Öngörü bir süre sonra gerçekleşti ve Koronavirüs salgını başladı, konu yavaş yavaş herkesin gündemine geldi.

9 Mart 2020 Pazartesi

Biz Marksistlerin Nesnel Tarihsel İşlevi Ne Oldu?


“Nasıl ki, bir kimse hakkında, kendisi için taşıdığı fikre dayanılarak bir hüküm verilmezse, böyle bir altüst oluş dönemi hakkında da, bu dönemin kendi kendini değerlendirmesi göz önünde tutularak, bir hükme varılamaz, tam tersine, bu değerlendirmeleri maddi hayatın çelişkileriyle, toplumsal üretici güçler ile üretim ilişkileri arasındaki çatışmayla açıklamak gerekir.”
Karl Marks, Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı’ya Önsöz
Biz Marksistler yeryüzünden kapitalizmi, kapitalizmle birlikte eşitsizlikleri, baskıyı, sömürüyü ve zulmü ortadan kaldırmak için mücadele ettik (ve ediyoruz).
Son iki yüz yılda biz Marksistler kadar baskılara, işkencelere, tutuklamalara, hapislere, cinayetlere, katliamlara, sürgünlere uğramış ve en büyük fedakarlıkları yapmış, en diğerkam davranışları göstermiş hiçbir siyasi, dini ya da fikri akım yoktur.
Bu muazzam harekete katılmış, en korkunç acılara katlanmış, en büyük fedakarlıkları yapmış milyonlarca Marksist ve sosyalistin iyi niyetinden ve içtenliğinden elbette şüphe edilemez.
Ama yazının başındaki epigrafta yine Marks’ın ifade ettiği gibi, “nasıl bir kimse hakkında, kendisi için taşıdığı fikre dayanarak bir hüküm verilemezse” biz Marksistler hakkında da kendimiz hakkındaki öznel yargılarımız ne olursa olsun, bu yargılarımıza bakarak hüküm verilemez.
Bizlerin niyetleri ve kendi hakkımızdaki görüşlerimiz ile nesnel tarihsel gidişteki somut işlevimiz aynı olmayabilir.
Bir Marksist olarak ilk görevlerimizden biri de kendimiz hakkında kedi öznel yargılarımızdan öte nesnel işlevimizi görebilmek ve ortaya koyabilmektir.

6 Mart 2020 Cuma

Moskova Bildirisi – Erdoğan Durumunu Pekiştirdi ve Yeniden Mevzilenmek İçin Zaman Kazandı

Türkiye’deki sol ve liberal muhalefet kendini kandırmakta çok mahirdir. Moskova zirvesi sonrasında da genel hava Putin’in zafer kazandığı Erdoğan’ın hezimete uğradığı şeklinde. Bunun kanıtı olarak da örneğin Büyük Katharina’nin resminin önünde (Türkler Büyük Katharina ile Büyük Petro’nun ikinci eşi olan Katharina’yı da karıştırıyorlar.) Türk heyetinin önüne ellerini kavuşturmuş olarak beklemesi, Putin’in onları el işaretiyle çağırması gibi sembolik olgulara vurgular yapılıyor.
Ama aslında durum hiç de öyle değil. Aslında önceki mutabakatlara göre Türkiye konumunu güçlendirmiş ve kağıda geçirmiş bulunuyor.
Önceki mutabakatlara göre Türkiye’nin kontrolünde olan bölgede her iki tarafın da “Terörist” olarak tanımladıklarının silahsızlandırılmış olması, M4 ve M5 karayollarının açılmış olması gerekiyordu. Türkiye ise aksine bu maddeleri kullanarak “Terörist” dediklerini silahlandırdı, Askerlerini fiilen “Terörist” dedikleriyle bile aynı safa soktu. M5’i Suriye büyük savaşlar ve kayıplarla alabildi. M4 ise hala “muhaliflerin” kontrolündeydi.

4 Mart 2020 Çarşamba

İdlib, Mülteciler ve Kürt Özgürlük Hareketinin Sessizliği


Abdullah Öcalan, en azından iddia ve hedef olarak Ortadoğu çapında bir demokratik cumhuriyet veya cumhuriyetler birliği gibi bir projeye sahipti.
Önerisi somut biçimiyle ne ölçüde bir demokratik Cumhuriyet ortaya çıkarabilir ya da önerdiği strateji buna ulaşmayı sağlar mı?
Bu ayrı bir konudur ama en azından Ortadoğu çapında bir vizyon sahibi olmanın kendisi başlı başına önemlidir. Kendini geniş bir coğrafyadan sorumlu görmek, onun derdiyle dertlenmek demektir bir Ortadoğu Demokratik Cumhuriyeti’nden veya Cumhuriyetler Birliğinden söz etmek.
Hatta daha dün görüştüklerine, bugün Avukatlarının yayınladığı açıklamaya göre, “Türkiye ve Ortadoğu'daki siyasi krize çözüm”den söz etmiş.
Yani Öcalan, sadece Türkiye’yi değil, Ortadoğu’yu da göz önüne aldığını ifade etmiş oluyor. Yani aynı zamanda sorunu Ortadoğu çapında ele almak gerektiğini dolaylı olarak ifade etmiş oluyor.

2 Mart 2020 Pazartesi

Bölünmelerle Bölünmek


7 Haziran 2015 seçimleri sonrasında HDP’ye karşı devlet terörünün başlamasından beri demokrasi güçlerinin tekrar toparlanması için somut bir eylem önerimiz vardı. Kısaca şöyle özetlenebilir: her şehrin, her semtin merkezi meydan veya yerlerinde, hiçbir slogan atmadan, bağırmadan, pankart, bayrak, rozet taşımadan günün belli saatlerinde kitlesel olarak sessizce bulunmak.
Bugün en geniş kesimleri birleştirebilecek ve onlara tekrar moral ve güç kazandırarak, kendilerini ve siyasi sistemi değiştirmelerini sağlayabilecek mümkün ve gerekli biçim bu olabilir dedik.
Bu öneriyi ve yakın versiyonlarını yıllardır çeşitli vesilelerle tekrarladığımız için yavaş yavaş duyulmaya, tanınmaya, onay görmeye başladı. Kim bilir belki bir gün hiç ummadık yerde ve biçimde gerçekleşebilir ve bütün dengeleri alt üst edip bu çürümeyi tersine çevirebilir, köklü demokratik dönüşümlerin yolunu açabilir.

1 Mart 2020 Pazar

Savaşı ancak bir sivil kitle hareketi engelleyebilir


Bugünkü görünüme göre, uçurumun kenarındaki dans beş gün daha, Erdoğan-Putin görüşmesine kadar, uzayacak gibi görünüyor.
Ancak ne olursa olsun sonunda bir savaş kaçınılmaz gibi
Savaşı iki şey engelleyebilir. ABD ve Avrupa’nın Erdoğan’a Suriye’den çık demesi veya Erdoğan’ın, Rusya’nın önerdiği, M4 ve M5’i Suriye’ye bırakarak, İdlip’te Türk hududu yakınında beş on kilometre derinliğinde bir yerde mültecileri bloke etmek türü bir uzlaşmayı kabul etmesi.
Erdoğan’ın bunu kabul etmesi olanaksız. Bunu kabul ettiğinde geri adım atmış olur ve sonu gelir.
Suriye ordusu da geri çekilmez. Rusya bunu Suriye’den isterse, kendi sonunu getirmiş olur.
Bu uzlaşmaz durumdan tek çıkış savaş olur. Ve savaş kısa vadede Erdoğan’ın da ABD ve Avrupa’nın da çıkarınadır.

29 Şubat 2020 Cumartesi

Uçurumun Kenarında Danstan Dolu Dizgin Savaşa


Evvelki gece, geç saatlerde, olayları izleyince, bazı satır arası okumalardan da yola çıkarak, Lastikleri patlatılmış Türk savaş araçlarının videosunu kast ederek, şöyle yazmıştık.
"Belli ki Rusya savaş istemiyor. Sadece "ayağına sıkmış".  Ölümler buradan değil. Bu sadece bir uyarı olsa gerek. Türkiye'de Suriye'yi suçluyor henüz Rusya'yı suçlamıyor. Yani uçurumun kenarında dansa devam. #SuriyedenÇık"
Gelişmeleri biraz daha izleyince yine satır arası ifadelerden ve kimi davranışlardan (Örneğin Erdoğan'ın görünmemesi ve bir sözcünün geçmiş zaman kullanarak cezalandırıldılar gibi ifadelerinden) yola çıkarak yatmadan önce şu sonucu çıkaran tweeti yazmıştık.
"Galiba Erdoğan ABD ve Avrupa'dan aradığı desteği bulamadı. Destek bulamayınca da "İntikam alındı, askerlerin kanı yerde kalmadı" deyip tekrar Rusya ile müzakereye dönecek gibi görünüyor şu saatlerde."
Dünkü gelişmeler bu öngörüyü doğruluyordu.

26 Şubat 2020 Çarşamba

HDP Kongresi’nden Sonra - HDP’yi Reorganize Etmek Gereği


Birkaç gün önce HDP kongresini yaptı. Yine aynı şekilde gerçek kongrenin “bileşenler” ve Kürt siyasi hareketini oluşturan güç ve eğilimlerin arasındaki görüşmelerle, (eski bir Dev-Genç başkanı bu işleyişe “Müşavereler ile karar alınıyor” diyerek anti demokratik işleyişe demokratikmiş gibi bir isim vermeyi de beceriyor) alınan kararların aslında sadece sembolik politik mesajlar vermeye (coşkulu katılım, belli politik güçleri temsil eden misafirler ve mesajları vs.) yönelik bir mizansen kongre idi bu.
HDP’ye eleştiri ve önerilerde bulunanların (aslında çok da yok. Bilgen ve Şık’ın en cesur denebilecek çıkışları yaptığı söylenebilir) bile somut olarak bir şey demediği ve itiraz etmediği bir durum bu.
Bu kabullenme elbette açıklanabilir ve bir dereceye kadar anlaşılabilir. Bu durumu bir analoji daha iyi anlamayı sağlayabilir. Türkiye’deki demokrasi mücadelesinin Kürt Özgürlük Hareketi karşısındaki durumu, yirminci yüzyılda, dünyadaki demokratik, özgürlükçü, barışçı ve sosyalist hareketlerin Sovyetler karşısındaki durumuna benzemektedir.

28 Ocak 2020 Salı

Koronavirüs Salgını Vesilesiyle Globalleşme, Kapitalizm ve Ulusal Devletler


Aşağıdaki yazıyı, yıllar önce “ Kuş Gribi” (Tavuk Vebası)  salgını vesilesiyle yazmıştık. Şimdi yine benzeri “Koronavirüs” salgını var.
2006 yılında yazılmış olmasına rağmen yazı aktüalitesini koruyor. Sadece “Kuş Gribi” (Tavuk Vebası)” başlığını değiştirdik ve onun yerine başlığa “Koronavirüs Salgını Vesilesiyle” yazdık.
Bir de üslup ve ayrıntı düzeyinde bazı düzeltmeler yaptık.
Yazı “Geleceği Geçmişten Geçmişi Gelecekten Kurtarmak – Denemeler” başlığı ile yayınlanan kitabımızda yer alıyordu.
Kitabı indirmek isteyenler şu linkten indirebilirler: https://yadi.sk/i/lhdLoRpl3a9bs6
28 Ocak 2020 Salı
Demir Küçükaydın
*
Eskiler, “bina ve zina”nın çoğalması “Kıyamet alametidir” derlerdi.
Sanılanın aksine bu öyle çok da yanlış bir gözlem değildi ve yaşanmış tarihten çıkarılmıştı.
Tarihsel Devrimler”, yani uygarlıkların “Barbarlar” tarafından yıkılışları (Kıyametler) yasasının yüzeyde bir görüntüyle ifadesiydi[1].