Soma çocukluğumun geçtiği, kişiliğimin şekillendiği yerdir.
Çocukluğum bu madenci kasabasında, maden işçileri arasında
geçmişti. Biz işçi çocukları, kömür kamyonlarının seslerinden hangi marka
olduğunu bilme ve kimin olduğunu çıkarma oyunları oynardık. Yıllar sonra Emil
Zola’nın Germinal romanını okuduğumda
çocukluğumun dünyasına geri dönmüş gibi olmuştum.
Maden İşçileri ocakta, kafalarındaki kasklarının önüne, bir
lamba takarlar. O lambanın enerjisi bellerindeki aküden gelir. İşçi ocağa
girmeden önce, kendi markasını verip bir lamba alır. İşten çıktığında da teslim
eder markasını alır. Bu akülerin her gün bakımı ve yeniden şarj edilmesi
gerekir. Babam bu işin yapıldığı “lambahanede”
ustabaşıydı.
Önceleri maden ocaklarında (benim çocukluğumda hala özel
ocaklarda da) karpit lambası
kullanılırdı. Bir devlet işletmesi olan o zamanın Garp Linyitleri İşletmesi’nde ise elektrikle çalışan modern
lambalar.
Özel ve devlet işletmeleri arasında lambalarda yansıyan
fark, aslında iş koşullarının tümünde görülebilirdi.