Azınlaklar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Azınlaklar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

9 Haziran 2013 Pazar

Özgürlük Direnişçileri İçin Birleştirici Bir Program Önerisi

Dün, Gezi Parkı’na Hrant Dink Alanı adı verilmesi ve oraya yıkılmış Enmeni Katliamı anıtının yerine bir yenisinin koyulması önerisi yapıldığında, Twitter’de bir arkadaş, bunun gündeme alınmasının doğru olmadığı, esas olarak direnişin amaçların tartışılmasının daha doğru olacağı yönünde bir eleştiri yaptı[1].
Elbette arkadaş haklı olabilir. Ayrıca bunlar birbiriyle çelişmeyebilir de. Arkadaşın bu önerisi ve eleştirisini de göz önüne alarak aşağıda, tartışılması, konuşulması ve görüşlerin olgunlaştırılması dileğiyle bir Demokrasi ve Özgürlükler Programı tartışmasına girilebilir.
Bu program her birinin kendi spesifik amaçlarını alt alta yazmaktan daha öte, onları adeta bir cebirsel formül gibi, her spesifik amacın da kendini bulabileceği bir program olmalıdır. Zaten bunu başardığı takdirde bu hareket toplumda tüm muhalif ve özgürlükçü güçleri toparlayıp kapsayabilir. Aşağıda böyle birk programın nasıl bir şey olabileceği tartışmasına bir giriş, bir başlangıç olabilecek bir program önerisi yer alıyor. Tümüyle reddedilse bile, en azından tartışmalara biz zemin oluşturabilir.

7 Haziran 2013 Cuma

Erdoğan’ın Anti-Demokratik Demokrasi Anlayışı, Azınlıklar ve Ulusçuluk

Recep Tayyip Erdoğan’ın demokrasi anlayışı, sadece içeriği bakımından (İslami ve Türki referanslara dayanması bakımından) demokratik değildir; demokrasi anlayışı bakımından da anti demokratiktir. Erdoğan’ın anlayışını eleştirip yanlış olduğunu söyleyenler de  bu ynlışlığı tanımlamayamamakta ve onu doğru bir noktadan eleştirememektedirler. Çünkü onların demokrasi anlayışı da demokratik değildir.
Demokrasinin anti demokratik anlayışı, genel olarak demokrasinin anti demokratik bir sistemle uyuşabileceği gerçeğini kabul etmez ya da görmezden gelir. Çoğunluğun anti demokratik olabileceğini kabul etmez veya varsaymaz.
Demokratik bir demokrasi anlayışı ise, demokrasiyi sadece azınlık ve çoğunluk ilişkisiyle tanımlamaz, haklarla tanımlar. Hakların ne olduğunu belirlemeyle uğraşır. Çünkü haklar, azınlık ve coğunluk ilişkisi, yani genel olarak demokrasi ilişkisinin dışında kalırlar.

23 Mayıs 2013 Perşembe

Nişanyan’ı Savunmak ve “Türklüğe, Müslümanlığa Hakaret” Hakkı


(Sayın Sevan Nişanyan’a “halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılama” suçundan 13,5 ay ceza verilmiş.
Önce kendine demokratim diyen veya böyle bir iddiası olan herkesin bu cezaya karşı çıkması veya aynı suçu işleme kampanyası bir sivil itaatsizlik eylemi başlatması gerekir. Özellikle en radikal demokratlar olması gereken sosyalistler bunun başını çekmelidirler.
Ama öncelikle böyle bir kampanyayı kendini Müslüman olarak tanımlayanlar açmalıdırlar. Çünkü Müslümanlar ve Türkler bu ülkedeki insanların “Kahir ekseriyeti”ni oluşturmaktadırlar. Türkler ve Müslümanların çoğunluğu birer demokrata dönüşmedikçe bu ülkeye demokrasi gelmesi mümkün değildir. Bunun için de öncelikle Müslüman ve Türklerin demokratları, demokrat olmayan Müslüman ve Türklerle bölünmeli, onlara karşı mücadeleye girmelidirler.

13 Mayıs 2013 Pazartesi

Marksizm “Sınıf Mücadelesi Kuramı” mıdır?

İşçi Hareketinin yükseldiği 1960’lı yıllarda Türkiye’nin aydınları, gençleri, işçileri büyük bir açlıkla Marksizm’i öğrenmeye çalışıyorlardı. Şimdi Marksizm’i öğrenen ve bilen yok. İkinci el kitaplardan bayağı klişeler Marksizm diye öğreniliyor. Eskiden kalanlar ise öğrendiklerini bile unutmuş bulunuyorlar. Bunu somut ve basit bir örnekle gösterelim.
Geçenlerde, “Devrimci 24 Nisan – Karşı Devrimci 1 Mayıs” diye bir yazı yazmıştık. O yazıda, 1 Mayıs’ın kutlanmasının bugünün Türkiye’sinde, 24 Nisan’ı gölgeleyen, somut olarak karşı devrimci bir işlev gördüğünü yazmış ve Türkiye’nin bütün işçi ve sosyalistlerini 24 Nisan’ı 1 Mayıs veya 1 Mayıs’ı 24 Nisan yapmaya çağırmıştık. Bu öneri ve önermelerin somutluğu (Bugünün Türkiye’si ve somut olarak 1 Mayısların gördüğü nesnel işlev) göz ardı edilerek, 1 Mayıs’a kategorik olarak karşı devrimci dediğimiz türden, aslında hiç de söylemediklerimizi bize atfeden eleştiriler yapanlar oldu. Bunların üzerinde durmuyoruz. (Kaya Karan’ı bu eleştirisi yazının altında yer alacaktır.)
Bu eleştirinin yapıldığı yazıda , “Demir Küçükaydın'ın (…) yazılarında toplumların tarihlerini belirleyen ana temanın sınıf savaşları olduğu kuramı Marksizm'in dışına düştüğünü (…) görüyoruz” diye bizi eleştirirken aynı zamanda bir Marksizm tanımı da yapılmış oluyor.

19 Nisan 2013 Cuma

Devrimci 24 Nisan – Karşı Devrimci 1 Mayıs (24 Nisan’ı 1 Mayıs Yapalım)

(“Bir Tükenişin İki Resmi” serisinin devamı olarak: “İkinci Resim: Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi”ni yazacaktık ikinci yazıda. Ancak bu arada bir rahatsızlık nedeniyle yazma işinden uzak durmak zorunda kaldık. Ve bu arada 24 Nisan kapıya dayandı, 1 Mayıs yaklaşıyor. Bu durumda, hem bu konuları ele alalım hem de bu bağlamda somut bir örnek olarak tükenişin ikinci resmini yavaş yavaş somutlayalım.)
Gerçeklik somuttur. Yani değişen koşullara göre, doğru her an değişebilir. Buradaki doğru kavramı, elbette ezilenlerin kurtuluşuna azami katkı; ezilenlerin genel ve tarihsel çıkarına uygunluk anlamındadır. Yoksa ezenler açısından doğru farklıdır, ezilenler açısından farklı.
Evet, bugünün Türkiye’sinde 1 Mayıs karşı devrimci, 24 Nisan devrimcidir.
Neden böyledir?

28 Mart 2013 Perşembe

Sevag'ın Annesinin Mektubu ve Türklerin Kötülük Yapma Hakkına Karşı Mücadele


Bu ülkede sadece Sevag cinayetini işleyen bir Türk değildir, bütün cinayetleri işleyenler; bütün hırsızlıkları yapanlar, bütün dolandırıcılar Türktür. Çünkü bu ülkede kötülük yapmak sadece Türklerin hakkıdır.
Ezilen azınlıkların kötülük yapma hakları yoktur. Bir Türk bir cinayet işlerse, adının önüne Türk konmaz. Ama bir Ermeni, bir Rum özellikle bu ülkede dokunulmaz parya muamalesi gören Hırıstiyanlar veya o halklardan olan biri bir suç işlerse adının önüne Ermeni, Rum gibi tanımlar konmadan adı anılmaz. Adının önüne Türk sıfatı konulmadan cinayet işleme, hırsızlık yapma hakkı olanlar sadece Türk ve Müslüman olanlardır.
Bu nedenle ezilen azınlıklardan olan insanlar hep iyi insanlardır. Çünkü onlar iyi olmak zorundadırlar. Çünkü onların kötülük yapma hakları yoktur. İyilik onların biricik silahıdır. Bu ülkede kötülük yapma hakkı sadece Türklerin ve Müslümanların hakkıdır.