Tarih etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Tarih etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

30 Ekim 2022 Pazar

Sınıflar, Devlet ve Tarih Üzerine Düşünceler

Bu yayında Cumhuriyet'in kuruluşu ve tartışmalar vesilesiyle, Devlet teorisinin eksikliği ve yetersizliği üzerinde durulmakta, Buna ilişkin bazı sorular sorulur belli noktalara dikkat çekilmeye çalışılmakta.

2 Kasım 2017 Perşembe

Ekim Devrimi Sosyalist Bir Devrim miydi?

Bu başlığı okuyan okuyucunun aklına, Ekim Devrimi’nin bir devrim değil bir darbe olduğu; sosyalist bir devrim için koşulların olgunlaşmadığı geri bir ülkede olması; yozlaşmasının nedenleri ve nasıl başladığı üzerine tartışmalar gelmesin.
Sorumuz, aslında bütün bu tartışmaların hepsinin dayandığı varsayımların ve kavramları eleştiriden geçirmeye ve aslında bu tartışmaların aynı ortak kavram sistemine ve varsayımlara dayandığını göstermeye yöneliktir.
Bu tartışmalar aynı devrim kavrayışına dayanırlar. Biz bu devrim kavrayışını sorgulayacağız.
Bir yanlış anlamaya yer vermemek için, yukarıdaki tartışmalar bağlamında temel görüşlerimizi de başlangıçta belirtelim.

29 Mayıs 2017 Pazartesi

Aydınlanma ve İslam’ın Sentezi ve Mirasçısı Olarak Marksizm

Aydınlanma ve İslam’ın birbirine zıt olduğu yönünde yerleşmiş ve yaygın bir yargı vardır.
Bu yargıyı savunan ve yerleştirenler: İslam ve Aydınlanma’nın içini boşaltanlar; onları karşı devrimlerle olmamışa çevirenler ve bu karşı devrimci mirası şimdi sürdüren “Aydınlanmacılar” ve “Müslümanlar”dır.
Birbirlerine zıt olduklarını söyleyenlerin, zıt olduklarında böyle anlaşabilmeleri bile, zıtlıktan çok daha büyük, bir ortaklık içinde bulunduklarının da bir kanıtıdır.
“Aydınlanmacı” ve “İslamcı”ların, Aydınlanma ve İslam’ın birbirine zıt olduğu yargısında anlaşmaları olgusunun kendisi, bizzat bu iddialarının, kendileri tarafından çürütülmesinden başka bir anlama da gelmez.
Şunu iyi ayırmak gerekmektedir: Aydınlanma ve İslam’ın zıt olduğu yargısındaki bu ortaklık, Aydınlanma ve İslam’ın değil; Aydınlanma ve İslam’ın sürdürücüsü ve devamcısı olduklarını iddia edenlerin bir ortaklığıdır.

15 Ocak 2017 Pazar

Dünya’da ve Türkiye’de Neden Güçlü Demokratik Hareketler Yoktur?

Gerek Türkiye’de; gerek dünyada demokrasi mücadelesinin böylesine güçsüz olmasının ve son duruşmada ardında bilince çıkmamış demokratik özlemler bulunan toplumsal hareketlerin demokrasiye düşman politikaların aracı haline gelmelerinin, biri üst diğeri alt sınıflardan kaynaklanan iki temel nedeni vardır.
Birincisi egemen sınıfın korkaklığıdır; yani Burjuvazinin korkaklığı. Ama bunu şöyle de ifade etmek mümkündür: sınıfların çıkarları ve karakterleri özdeş değildir veya çakışmaz.
Kapitalizm (Ya da bir bütün olarak burjuvazinin tarihsel ve genel çıkarı) kendi saf mantığı içinde, demokrasi ile yani insanların biçimsel eşitliği ile çelişmez.
Çünkü işgücü denen metanın maddi ve manevi özellikleri onun kullanım değeri üzerinde herhangi bir etkide bulunmaz. Bütün diğer metalarda ise o malın maddi ve manevi özellikleri onun kullanım değerini belirler.

13 Ocak 2017 Cuma

Çocuklarınız Okullarda Nasıl Bir Erdoğan Portresi Okuyacak?

Gelecek Tarih’te kurulur.
Bugün genişçe bir kesimin alayla bakıp, izlemediği “Kuruluş”,Diriliş” gibi dizilerde, aslında Erdoğan diktatörlüğünün gelecekte yazacağı ve okullarda mecburen okutacağı tarih kitaplarının ilk denemeleri yapılıyor diyebiliriz.
Erdoğan’ın diktası kurulduğunda çocuğunuzun nasıl bir Erdoğan portresini okulda tarih ve diğer kitaplarda okuyacağını merak ediyorsanız, Atatürk’ten bir analoji yapılabilir.
Okullarda okutulan resmi Atatürk’ü herkes yeterince biliyor; bu nedenle onu değil, bilinmeyen ve unutulmuş gerçek Atatürk’ün kısaca bilinmesinde yarar var.
Bu nedenle uzatmamak için, gerçek Atatürk’ü anlatan Sevan Nişanyan’ın bir yazısını aşağıda aktaracağız.
Böylece gerçek ile okunan Atatürkler arasındaki uçurum, bugün bildiğimiz gerçek Erdoğan ile yarın okullarda okutulacak Erdoğan arasındaki uçurumun nasıl bir şey olacağı hakkında bir fikir verir.
Yarın nasıl bir Erdoğan Portresi okunacağını yazmayacağız. Bunu okuyucunun ferasetine bırakıyoruz.

21 Kasım 2014 Cuma

Gelecek, Geleceğin Tarihi ve Uluslar

Dün “Doğu Toplumları ve Ütopya” başlıklı bir eski yazıyı tekrar yayınlamanın nedeni gelecek üzerine birkaç konuya yönelmekti. Bunlar gelecek ve geçmiş ilişkisi üzerine; geleceğe ilişkin tasavvurların genellikle çık kısa bir dönemi içermeleri üzerine; Ortadoğu’nun yakın geleceği üzerine; insanlığın geleceği ve geleceksizliği üzerine bir seri yazıya yavaş yavaş bir giriş yapma niyetiydi.
Ucundan başlayalım.
Aslında nasıl tarih, tarih ile ilgili değil, günümüzün sorunları ile ilgiliyse, gelecek üzerine öngörü ve hayaller de bütünüyle günümüzün sorunlarıyla ilgilidir ve ifade edildikleri dünyanın sorunlarını tartışırlar ve tüm darlıklarını yansıtırlar.
Tarihin nasıl bir tarihi varsa ve tarih en iyi tarihin tarihinden izlenebilirse, Geleceğin de(Ütopyaların, Bilim Kurguların, gelecek tasavvurlarının vs.) bir tarihi vardır.
Ve çok paradoksal bir ifade olabilir ama geçmişteki tarih en sağlıklı olarak geleceğin tarihinde izlenebilir.

15 Kasım 2014 Cumartesi

Beyaz Yapılmış Siyah İnsanlar ve Tarih

İnsan türünün (Homo) ve Homo Sapians’in kökeni Afrika. Özellikle de Somali-Etyopya bölgesi ve Güney Batı Afrika (Kalahari’deki Sun halkı muhtemelen 70.000 yıl önce yaşayan ve hepimizin geldiği birkaç bin kişilik popülâsyonun doğrudan ahfadı.) Bugün bile oralarda koyu kahverengi ve siyah arası bir ten rengi egemen.
Dolayısıyla insanın otantik deri renginin koyu kahverengi ile siyah arası olduğu varsayılabilir. Zaten bu konudaki teoriler de bu yönde. Daha koyu (Siyah) ve açık (Beyaz) renklerin daha sonra ortaya çıktığı yönünde genel bir kabul bulunuyor.
Bunun nedeni büyük bir olasılıkla da Güneşin yaydığı mor ötesi ışınlara karşı koruma ve ayrıca deriye rengini veren melanin, D vitamini ve cinsellik arasındaki karmaşık ilişkilerin de bir seçme avantajı sağlaması.

4 Kasım 2014 Salı

Kürtler, Ortadoğu’nun Geleceği, Tarih ve Marksizm

Gelecek geçmişte yazılır. Geleceğin nasıl şekilleneceği geçmişin nasıl yazıldığına bağlıdır.
Bütün “mitolojik” denen söylenceler birer tarih anlatımından başka bir şey değildir ve bir toplumsal dönüşüm sonucu yerleşmişlerdir. Mitolojiye firen her kahraman, aslında yeni bir tarih yazan ve yeni bir düzenin kuruluşuna öncülük eden bir devrimciden başka bir şey değildir.  İnsanlık henüz soyut düşünme geleneğinin olmadığı zamanlarda bu dönüşümleri somut imgelerle anlatmıştır.
Bütün din kitapları aslında birer tarih kitabıdır. Tevrat çok tanrılı dinler karşısında başka bir tarih yazar. Hıristiyanlık ya da İslam, aynı tarihi alır başka bir şekilde yorumlayarak anlatır. Kuran, Tevrat’ta anlatılan ve o zamanın Arabistan’ında bilinen tarihin, başka bir ışık altında okunması ve yorumlanmasından; dolayısıyla başka bir tarih yazımından başka bir şey değildir. İslam, Kuran’la geçmişi farklı anlatabildiği için geleceği farklı kurabilmiştir.