İhtiyaçların bilimlerin ilerlemesine yüz üniversiteden daha fazla etki yaptığı Engels’in de ifade ettiği bir olgudur.
Hatta bu önermeyi bir sosyolojik yasa olarak, genel eğilimi ifade
eden bir teorem olarak tanımlamak daha da doğru olur.
Bu öyle derinden bir ilişkidir ki, iki milyon yıl boyunca
taş baltanın neredeyse hiç değişmeden aynı kalması, Sümerlerden modern
kapitalizme kadar, yani şunun surası birkaç yüz yıl öncesine kadar, binlerce
yıllık uygarlık tarihi boyunca, tekniğin ve doğa bilimlerinin çok sınırlı
gelişmesi ve nihayet son birkaç yüzyılda ise artan bir ivmeyle devasa
gelişmesi, bu tamamen ters gibi görünen genel eğilimler bu yasayla
açıklanabilir.
Ancak sadece doğa bilimlerinin ve tekniğin değil, Marksizmin,
yani toplum biliminin evrimi de bu yasanın çerçevesinde açıklanabilir.
Marksizm bir “akademik disiplin” değil, bir bilim, toplum bilim (sosyoloji) olduğu için, yani ezilenlerin mücadelelerine kendini veren insanların, (ki bu insanlar da yine, var olan, yaşanan toplumsal gerçeklikle olanaklı ve gerekli olanlar arasındaki çelişkilerin bir sonucu olarak ortaya çıkarlar, bu çelişki nedeniyle insanlara ve ezilen sınıflara bir şeyler “yanlış”, “akıl ve ahlak dışı” olarak görünmeye başlar) bu mücadelelerinde değiştirmeye çalıştıkları toplumsal gerçekliği anlama ve açıklama çabalarının bir aracı olduğu için, bu mücadelelerin ihtiyaçlarına bağlı olarak evrim geçirir ve ilerlemeler sağlar.