Önceki “Ulusar ve Ulusçuluk İlişkisi ve Marksistler” başlıklı yazıda, Marksistlerin Uluslar
ve Ulusçuluk ilişkisini temelden yanlış kavradıklaını, uluslar olduğu için ulusçular olduğu varsayımından hareket
ettiklerini, doğru olanın ise, ulusçular
olduğu için uluslar olduğunu, bu önermenin, Marksistlerin sandığının
aksine, düşünce varlık veya altyapı üstyapı ilişkisini değil, uluslar ve
ulusçuluğun hangi kategoriden bir olgu
olduğunu ele aldığını, ulusçuluğun ulusa ön gelmesinin Marksizmle hiçbir
çelişkisi olmadığını, aksine tam bir uyum içinde olduğunu göstermeştik.
Bu yazıda Marksistlerin sadece Ulusçular ve Ulus ilişkisini ters yüz etmekle kalmadıklarını, birer ulusçu olduklarını, ulusçuluğun dayandığı ilkeyi savunduklarını, ama bunu savunmanın ulusçuluk olmadığını savunduklarını, yine bununla diyalektik bir birlik içinde, ulusçuluğa ilişkin tanımlarının da ulusçuluğun ulusçuluk tanımları olduğunu göreceğiz.