Kürtler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kürtler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

22 Nisan 2017 Cumartesi

“#HAYIR Bitmedi, Daha yeni Başlıyor” ve Berlin Mitingi İzlenimleri

Dün Berlin’de hem de HDK’nın çağrısıyla bir miting ve yürüyüş yapıldı. Aşağı yukarı 2000 veya biraz üstü bir katılım vardı. Yeterince ön hazırlık yapılmadan olmasına rağmen, fena bur katılım sayılmaz.
Ancak bu miting ve yürüyüşte önemli olan, nicelik değil niteliğiydi. Referandum öncesindeki üç ayda #HAYIR girişimleri biçiminde doğan ve sonra da Erdoğan’ın YSK aracılığıyla yaptığı darbe ve oldubittiyi kabul etmeyen hareketin, tohum halindeki kimi genel özellikleri bu mitinge de damgasını vurmuştu.
Bunların kısaca analiz edilmesi kanımızca önemlidir. Ama önce tipik durumlara ilişkin birkaç gözlem.
Birincisi miting ve yürüyüş çağrısını Kürt Özgürlük Hareketinin örgütlerinden biri yapmış olmasına rağmen şimdiye kadar görülmemiş yeni bir kesimin katıldığı görülüyordu. Şehirli, laik, Kemalist veya Ulusalcı tabir edilecek kesimlerden, ve özellikle de bu kesimden kadınların katılımı dikkati çekiyordu.

25 Mayıs 2015 Pazartesi

Kürtler Niye AK Parti’ye Oy Vermemelidir?

İran yayaları ve Ortadoğu Akdeniz havzası, birbirinden iki ayrı uygarlık alanı olarak kalmışlardır. Kürt bu iki uygarlığın kesişme noktasında; ikisi tarafından da hiçbir zaman tam olarak fetih edilememiş dağlarda,  genellikle hayvancılıkla yaşayan göçer toplulukların genel adı olmuştur.
Göçebelik, hayvancılık, dağlar demek, uygarlığa; yani yazı, para, devlet ve sınıflara bulaşmamışlık demektir. Sınıfsız, ortaklaşmacı ve dayanışmacı toplulukların yaşamaya devam etmesi demektir.
Bugün Kürtlerin “çok muhafazakâr” olarak tanınmasının temelinde bu tarihsel arka palan ve toplumsal yapı bulunmaktadır.
Örneğin şehirlerdeki Kürtlerin ezici çoğunluğu AK Parti’ye oy vermekte ve bu muhafazakârlık olarak tanımlanmaktadır. Ancak hiçbir şey göründüğü gibi değildir. İlk bakışta güneş dünyanın etrafında döner ama gerçek dünyanın güneşin etrafında döndüğüdür.

29 Kasım 2013 Cuma

Bir Teorisyen Olarak Öcalan ve Komünden Uygarlığa Geçiş Olarak Kürt Hareketi

(Aşağıdaki yazıyı “Öcalan’ın savunması Üzerine Notlar” başlığı altında 2002 yılında yazmıştık. Yazıda görüleceği gibi Öcalan’ın çok önemli ve ciddi bir teorisyen olduğunu söylüyor ve bunun nasıl mümkün olabildiğini de açıklamaya  çalışıyorduk..
Yazıda aynı zamanda Kürt Ulusal Hareketini, komünden uygarlığa geçiş olarak başka bir ışık altında ele almaya çalışmıyor, bu somut konudan hareketle Öcalan’ın teorisyen niteliklerini ve teorisinin içeriğini açıklamaya da çalışıyorduk.
O zamanlar Öcalan’ın teorisyen, hele önemli bir teorisyen olduğunu söylemek hem Türkler, hem de sosyalistler arasında lanetlenmek demekti. Öyle de oldu.
Ama bu yazı aynı zamanda Kürt Özgürlük Hareketi’nin de sansürüne uğradı. Yazıyı yazdığımızda o zamanlar Avrupa’da çıkan Özgür Politika’ya da yollamıştık yayınlamaları ve en azından bu vesileyle Öcalan’ın savunması üzerinden bir tartışma başlatmaları ve aynı zamanda hareketin teorik gelişimini böyle bir tartışma içinde sağlayabilmeleri için.

15 Temmuz 2013 Pazartesi

Azınlıklar Sorunu, Demokrasi ve Gezi Hareketi

Birbirinden özden farklı iki azınlıklar sorunu vardır.
Matematik azınlıklar ile politik veya hukuki azınlıklar. Bunlar ayrı azınlıklar sorunlardır ve ayrı çözümler gerektirirler. Bu farkı biraz açıklayalım.
Matematik azınlıkların hukuki ve politik durumları çoğunluktan farklı değildir. Ortada matematik olarak azınlık olmaktan doğan, fiili yaşamda doğan sorunlar vardır.
Bu sorunların çözümünde, toplumun gücü ve zenginliği ölçüsünde bu azınlıkların fiili eşitsizliklerini dengeleyecek düzenlemeler yapması beklenir.
Kelimenin gerçek anlamıyla, demokratik bir ülkede azınlıklar tartışması bu düzeyde olur.
Şöyle bir örnek verelim. İdeal demokratik bir ülke düşünelim. Tüm yurttaşlar hiçbir dinsel, dilsel, kültürel vs. ayrımcılığa uğramıyorlar. Böyle bir ülkede bile, örneğin yollar, merdivenler, kapılar, tuvaletler vs. sağlam yurttaşları gözetilerek yapıldığından; özürlü yurttaşlar, diğer yurttaşlarla aynı haklara sahip olmalarına rağmen, fiili olarak bu hakları kullanamama durumunda olacaklardır. Örneğin herkesin istediği yere gitme, yerleşme, seyahat hakkı vardır. Ama yollar uygun değilse, felçli ve tekerlekli sandalyeye bağımlı bir yurttaş; bu hakkı hiçbir zaman kullanamayacak demektir.

11 Haziran 2013 Salı

Özgürlük Direnişinde Kader Haftası ve Öneriler

Gezi Parkı Direnişi’yle başlayan ve bir anda bütün Türkiye’ye yayılan eylemler ve direniş bir isyandır.
İsyan olarak başlamasa da, onu gerçekleştiren muazzam kalabalıklar onu öyle görmese ve anlamasa da, devlet ve hükümet tarafından bir isyan olarak görülecek ve değerlendirilecektir. Öyle de değerlendirilmiştir.
Başlangıçta Gül ve Arınç’ın yumuşatarak bölme ve sindirme stratejisi ile Erdoğan’ın cepheden saldırıp ezme stratejisi arasındaki fark, egemen blok saflarında bir çatlama yaratabilir gibi görünüyordu ve yaratabilirdi.
Ancak son derece değerli günler ve saatler heba oldu. Karşı taraf güçlerini toparlayacak zaman buldu.
Şimdi Erdoğan’ın dönüşüyle birlikte bu fark, aynı ezme ve bölme stratejisinin farklı taktik mücadele biçimlerine ve hamlelerine dönüşmüş; hükümet ve devlet kanadında bölünme olasılığı şimdilik ortadan kalkmış görünüyor.
Erdoğan bir yandan taraftarlarını toparlayıp saldırıya hazırlanırken diğer yandan çatlağı kapatarak, Gül ve Arınç çizgisini kendi çizgisine katıp hem kendi cephesindeki bölünme tehlikesini bertaraf ediyor (Bunun sonuçları hemen görüldü. Gül içki yasasını onayladı. Arınç, başbakan bir heyetle görüşecek dedi.) hem de böylece direnişçileri bölecek adımları peş peşe atıyor.