Gözlerimizin önünde Erdoğan ve hükümeti birçok, özellikle de
yaşlı ve hasta yurttaşın ölümüne karar vermiş bulunuyor.
Neden ve nasıl bunu kısaca açıklayalım.
Bu hastalık geometrik diziyle yayılmaktadır. Yani en azından
2, 4, 6, 8, 16, 32 şeklinde. Dünyadaki çeşitli örneklerin ortalamasına göre 2,5
günde ikiye katlanmaktadır. Bu yayılma nüfusun yüzde yetmişine bulaşıncaya
kadar böyle yayılmasını engellemek mümkün değildir.
Bu şu demektir, bir süre sonra binler ve milyonlarca insan
eş zamanlı olarak enfekte olacak demektir.
Bu durumda, enfekte olanların yüzde biri hastalığı ağır
geçirse ve tıbbi bakıma gerek olsa, örneğin on milyonluk bir şehirde bir milyon
insan eş zamanlı hasta olduğunda, on bin hasta bir günde hastanelere gelecek
demektir.
Yeryüzünde hiçbir ülkenin olanakları bunu karşılayacak
imkanlara sahip değildir.
Bu durumda binlerce, on binlerce özellikle de yaşlı ve hasta
insan acılar içinde boğularak ölmek üzere ölüme terk edilecek demektir.
Peki bu durumda ne yapmak gerekir?
Kader bu muş diye razı gelmek mi yoksa hastalığın yayılma
hızını yavaşlatıp, bakım gerektiren hastaları bakım kapasitesinin altında
tutmak için her şeyi yapmak mı?
Elbette yayılma
engellenemez ama yavaşlatılabilir ve bakımı gerekecek hasta sayısı bakım
sınırının altına tutulabilir.
O halde sorunun ne olduğunu doğru tanımlayalım. Sorun
yayılmayı engelleme değil, yayılma hızını yavaşlatmadır.
Şimdi neden hükümet cinayet işliyor ve muhalefet de bu suça
ortak oluyor dediğimizi daha iyi açıklayabiliriz.
*
Diyebilirsiniz ki, biz müdahale etsek de yüzde yetmiş
enfekte olana kadar salgın hızla yayılacağına göre, bırakalım topluma yayılsın,
ölenler ölsün. Zaten yüzde doksan dokuz, özellikle de genç ve sağlıklı nüfus
hafif atlatıyor veya hiçbir belirti göstermiyor, ölenler de esas olarak yaşlı
ve hastalar olduğundan toplum bu yaşlı ve hastalara bakma yükünden de kurtulur,
zaten iflasın eşiğindeki sosyal sigorta kurumları biraz nefes alır. Hatta daha
ileri, mantık sonuçlarına kadar götürüp, ne kadar hızlı yayılırsa o kadar
iyidir, bir an önce atlatılmış, "Türk milleti bu badireyi de hızla atlatarak” bu
savaştan zaferle çıkar çıkarsamasını da yapabilirsiniz.
Ama bu güçlü olanın yaşaması ilkesini savunmak olur.
Ama bu faşizmi resmen kabul etmektir.
Ama bu aynı zamanda toplumsal dayanışmanın ve hayatın
temelindeki ilkeyi ortadan kaldırmaktır.
Bu nedenle bazı hükümetler henüz böyle apaçık bir faşizmi
savunamadıkları için, bunu kavramları karıştırarak ve belirsizleştirerek,
fiilen bu sonucu verecek tedbirleri alarak veya almayarak ve “mış gibi yapma”
politikası uygulamaktadırlar.
Örneğin Türkiye böyledir. Sorunun hastalığın yavaşlaması olarak bile tanımlamamış, bir an önce “Türk milletinin de bu salgını atlatması” olarak tanımlamıştır.
Örneğin Türkiye böyledir. Sorunun hastalığın yavaşlaması olarak bile tanımlamamış, bir an önce “Türk milletinin de bu salgını atlatması” olarak tanımlamıştır.
Bu fiilen şudur: “ölen ölür kalan sağlar bizimdir”.
Hastalık ne kadar hızlı yayılır ve yüzde yetmiş enfekte
olursa o kadar hızlı bu badireyi atlatmış oluruz.
Bu evveli gün Bahçeli’nin, dün Erdoğan’ın kendi ağızlarıyla
itiraf ettikleri hedefleridir.
Bu resmen hastanelerin kapasitesi üstündeki yaşlı ve hastaların ölüme terk edileceğinin ilanıdır.
Bu resmen hastanelerin kapasitesi üstündeki yaşlı ve hastaların ölüme terk edileceğinin ilanıdır.
Bunu böyle açıktan söyleyemeyecekleri için de sanki
hastalığın yayılmasını engelleme tedbirlerinden söz edip, bir şey yapar gibi
görünmeye çalışmaktadırlar.
Sorunu hastalığın yayılması veya yayılmasını engellemek
olarak koymak, gerçekte yaşlı ve hastaları ölüme terk etmenin diğer adıdır.
Aynı zamanda mümkün olmayan bir şeyi gerçekleştirmeye
çalışmaktır,
Çünkü hastalığın yayılması engellenemez.
Yapılabilecek olan yayılma hızını yavaşlatmaktır.
Yayılmayı yavaşlatma ise ancak bir tek hasta ve yaşlı
yurttaşın bile gerekli tıbbi bakımı alabilmesi ve ölümden kurtarılabilmesi için
toplum olarak azamiyi yapmak bir temel hedef olarak belirlenmişse, toplum
hayatına böyle bir ilke yön veriyorsa bir hedef olarak seçilebilir ve seçilmek
zorundadır.
Ancak hedef yayılmayı yavaşlatma olduğu takdirde ağırlaşacak
hastalar tıbbi yoğun bakım ve suni solunum kapasitesinin altında tutulabilir.
*
Almanya, Fransa gibi ülkeler bu ilkeye (hasta ve yaşlı bir
tek insanın bile hayatının değerli olduğu ve onu yaşatabilmek için toplum
olarak azamiyi yapmak gerektiği ilkesine) göre davranıp, toplumsal ve ekonomik maliyeti
ne olursa olsun böyle bir hedefi belirlediler. Bunun için tüm maliyeti göze
aldılar. Politikacıları çıkıp çok zor günler geleceğini söylediler. Herkesten
bu yayılmanın yavaşlamasını sağlamak için fedakarlık, katkı ve dayanışma istediler
ve hükümet olarak ellerinden geleni yapacaklarını söyleyip aldıkları tedbirleri
açıkladılar. Bunları toplumun eleştirisine de sundular.
Elbette bu hedefe ulaşmak için aldıkları tedbirler vs.
eleştirilebilir ve eleştirilmelidir.
Yani bir tek hasta ve yaşlı kişinin bile hayatına değer
veren ve bunun için yayılmanın hızını yavaşlatmayı esas stratejik hedef olarak
belirlemeye göre davranın ve böyle davranmaya çalışan bir ülkede, bu tedbirler
efektif olmadıkları, geç kalmaları, zenginleri ve şirketleri kayırmaları,
araçların amaçla uyuşmadığı vs. bakımından elbet eleştirilebilir. Ama böyle bir
eleştiri aynı amacı paylaşanların o amaca ulaşmak için eleştirileri olur.
Almanya ve Fransa gibi ülkelerde olan budur.
Almanya ve Fransa gibi ülkelerde olan budur.
*
Türkiye’ye gelince. Böyle bir amaç ne deklare edilmemiştir,
aksine “salgının yayılmasını engelleme” şeklinde tanımlanmıştır. “Türk
Milleti’nin bu badireyi de atlatması” olarak tanımlanmıştır. Yani bir tek
yaşlı ve hastanın bile hayatının kurtarılması için toplum olarak azamiyi yapma
değil, Türk milletinin bu badireyi atlatması olarak tanımlanmıştır.
Bu hedef açısından bakıldığında hükümetin yaptıkları bu
ifade ettiği hedefle uyum içindedir. Onu kullandığı amaçlar ve hedefler
açısından eleştirmek aynı zamanda onun hedeflerini doğru kabul etmek anlamına gelir.
Aslında bütün yapılanlar ve yapılmayanlar da bu hedefe
uygundur. Yani sayıları gizleme, az test yaparak hasta sayısını düşük gösterme,
ölümlere “solunum yetmezliği” veya “zatürre” diyerek salgın sonucu olduğunu
gizleme, “evde kalın” diyerek ölümlerin gözden ırak olmasını ve bireysel
trajediler olarak kalmasını sağlama, sokağa çıkma yasağı ilan etmeyerek
toplumun hızla enfekte olmasına yol açma gibi saymakla bitmeyecek yöntemler göz
önüne alındığında aslında hükümet hem de deklare edilmiş amaçları açısından
doğru olanı yapmaktadır.
Hükümet, yine bu amacıyla uyum içinde, tüm dikkatini bunun
toplumun bilincine çıkıp bir tepkiye yol açmasını engellemeye yoğunlaştırmıştır.
Hükümet, birkaç ay içinde ölenler ölüp toplumun yüzde
yetmişi enfekte olup hastalığın yayılma hızı yavaşladığında, diğer ülkeler hala
yavaşlatma için uğraştığından, örneğin turizm gelirlerinden bir aslan payı
kapmayı hesaplamaktadır. Basılan paralar, düşen petrol fiyatları, ölerek
maliyeyi yükten kurtaran on binlerce yaşlı ve hasta, Erdoğan’ın soluklanıp
iktidarını pekiştirmesinin araçları olacaklardır.
Hasılı tüm yaptıkları ve yapmadıklarıyla, tüm yasaklarıyla
Erdoğan ve hükümet kendi içinde tutarlıdır.
Hükümet, binlerce kişinin hastane koridorlarında veya
hastaneler almadığı için evlerinde boğularak ölmesinin bir an önce, ciddi bir
toplumsal direnişle karşılaşmadan gerçekleşmesini sağlamaya çalışmaktadır.
İşte muhalefet hükümetin deklare edilmiş ve/veya fiili
hedefini eleştirmediği, buna karşı çıkmadığı, bu hedef karşısında bir tek canın
bile kurtarılması için alternatif örgütlenmeler yaratmak yoluna gitmediği için
hükümetin bu cinayetlerinin suç ortağıdır.
Şu ana kadar bir tek muhalefet partisi, hükümetin gerçek
amacını ifşa etmiş deklare edilmiş amacını eleştirmiş ve afişe etmiş, teşhir etmiş
değildir.
Çünkü hükümetin amacını teşhir etmek için, Türk milletinin bekasının
değil, bir tek hasta ve yaşlı insanın bile hayatının önceliği olduğu anlayışına
sahip olmak gerekir.
Muhalefette de olmayan budur.
*
Öyle görülüyor ki, hükümet ve Erdoğan, muhalefetin bu iş birliği
ile amacına ulaşacaktır.
Bu salgının sonunda, birkaç ay sonra ölenler öldükten kalan
sağlar ile “Türk Milleti bu badireyi de atlattıktan” sonra hükümet haklı çıkmış
olacak, bu keyfi, insanlık düşmanı rejim iyice güçlenmiş ve pekişmiş olarak
yoluna devam edecektir.
O halde lütfen aşağıdaki ilkeleri ve eleştirileri yayalım.
Yayalım ki muhalefeti baskı altına alalım.
Belki o zaman muhalefet harekete geçer.
Belki bu baskı altında İngiltere’de olduğu gibi, hükümet de
geri adım atar ve hiç olmazsa birkaç canın hastane koridorlarında veya
hastanelerde yer olmadığı için evlerinde boğularak ve çaresizlik içinde
ölümlerini olsun engelleyebiliriz.
Aşağıdaki kısa önermeleri lütfen sosyal medyada paylaşınız.
Çünkü her şeyden önce insanlarda bir anlayış değişikliği de gerekiyor.
*
Her şey, hastalıklı ve yaşlı bile olsa birkaç can için.
Biricik doğru tavır hastalığın yayılmasını yavaşlatma
hedefini belirlemektir. Tüm tedbirler ve kaynaklar bu hedefe yöneltilmelidir. Bu
eleştiriyi yapmayan muhalefet hükümetin suçuna ortaktır.
*
#Koronavirüs salgını biyolojik değil, toplumsal dolayısıyla
politik bir sorundur. "Bunu politikanın aracı yapmayalım" demek de
politiktir ve uygulanan politikayı tartışmayı ve eleştirmeyi engellemektir.
*
Muhalefet de Erdoğan kadar suçludur. Bir tek kişi çıkıp
Erdoğan'ın sürü bağışıklığı stratejisi, yani ölen ölür kalan sağlar bizimdir
stratejisi izlediğini açık etmiyor. Hesap çok açıktır geometrik diziyle artışta
binlerce yaşlı ve hasta bakılamayacak ve ölüme terk edilecektir.
*
Sorunu #koronavirüs salgınının yayılmasını engellemek olarak
tanımlamak Hükümetin cinayetine ortak olmak, gerçek sorunu gizlemektir. Çünkü
yayılma engellenemez.
Engellenemeyeceği ve geometrik diziyle artacağı için, bir
süre sonra bakım gerektirecek kapasitenin sınırları aşılır ve binlerce insan
ölüme terk edilmek zorunda kalınır. Bu nedenle hedef yayılmayı yavaşlatıp tüm
ağır hastalara bakım sağlamak olmalıdır.
Bunun için tüm olanaklar seferber edilir. Ama bunun için de
hasta ve yaşlı olsa da bir tek kişinin bile hayatını kurtarabilmek için tüm toplumun
elinden geleni yapması gerektiği kabulü vardır. Ne iktidarda ne muhalefette bu
temel kabul yok. Bu nedenle suça ortaklar.
*
Muhalefet iktidarın stratejisinin en kısa zamanda tüm
toplumun enfekte olması ve ölenlerin ölüp kalan sağlarla erkenden salgının
geçiştirilmesi stratejisini afişe etmeyerek ve bu fiili stratejiye karşı
çıkmayarak hükümetin cinayetlerine ortak oluyor.
*
Hükümetin ekonomik tedbirlerini eleştirmek hükümetin
cinayetlerine ortak olmaktır. Aynı amacı paylaştıklarınızın yöntem ve araçlarını
eleştirebilirsiniz. Amaç: yayılmayı yavaşlatmak ve azami hastaya bakım mı yoksa
"salgını atlatmak" mı? Hükümetin açıklanmış amacı salgını atlatmak
sorunu salgının yayılmasını engelleme veya ortadan kaldırma olarak koymak
hükümetin cinayet işleme kararına ortak olmaktır. Amaç hastalığın yayılma
hızını yavaşlatıp yoğun bakım ve solunum cihazı gerektiren tüm hastalara bunu
sağlamak olmalıdır.
Bunun için tüm olanaklar seferber edilmelidir.
19 Mart 2020 Perşembe
Demir Küçükaydın
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder