Homo Sapiens etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Homo Sapiens etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
7 Ekim 2022 Cuma
Paleoantropologa Nobel Ödülü, Neandertal Genleri, Post Modern Çağ Ruhu v...
Bu videoda Nobel Ödülünün, Paleoantropolog ve Neandertal Homo Sapiens gen karışımı teorisyenine verilmesini vesile ederek, serbestçe ve kendiliğinden Nobel Ödülü vesilesiyle Biyoloji, Antropoloji ve Sosyolojinin bazı temel kavramlarını eleştiriyoruz. Ulus Din teorileri, Ontoloji, Marksizm, organ ve alet kavramlarının farkı, cansız, manevi organlar gibi konulara giriyoruz ve oradan da günümüz politikasına uzanıyoruz.
1 Ocak 2018 Pazartesi
Bir Devrimin Eşiğinde (9) - Harari’nin “Hayvanlardan Tanrılara: Sapiens”’inin Eleştirisi (1)
Yuval Noah Harari (1976
Hayfa) Kudüs Hebrew Üniversitesinde, İsrailli bir tarihçi. “Hayvanlardan Tanrılara: Sapiens” isimli,
kırktan fazla dile çevrilen ve “evrensel tarih”
diye vaftiz edilen kitabı, dünya çapında en çok satanlar listelerine girdi.
Biz de İbni Haldun, Marks-Engels, Kıvılcımlı, Troçki’lerin “evrensel tarihçi”liğinin bir
izleyicisiyiz. Çünkü Marksist olmak “evrensel tarihçi” olmayı gerektirir.
Marksizmin konusu toplum ve toplumun hareket yasalarıdır. Marksizm, kimilerinin
sandığı veya söylediği gibi bir “dünya görüşü”, bir “felsefe”, bir “ekonomi teorisi”
değildir.
(Kaldı ki “dünya
görüşü”nün, “felsefe”nin ne
olduğu yani toplumsal olgular olarak nasıl tanımlandığı ve tanımlanması
gerektiği de ayrıca başlı başına ele alınması gereken bir konudur. “Dünya görüşü” ya da “Felsefe” diye sosyolojik kategoriler
yoktur ama açıklanması gereken kendini öyle tanımlayan veya öyle tanımlanan
olgular vardır.)
Toplumun hareketinin veya evriminin yasaları tüm toplumların
tarihinden, tarihsel olgulardan çıkar. Bu nedenle “evrensel tarihçilik” esas olarak Marksistlerin işi olagelmiştir[1]. Hatta Marksizm’in ilk
doğuş çığlığı denebilecek Komünist Manifesto
bir “evrensel tarih” denemesi olarak da okunabilir.
8 Aralık 2017 Cuma
Bir Devrimin Eşiğinde (7) – Ateşin İnsan Oluş Sürecindeki Önemi ve Kıvılcımlı’nın Yanılgıları (2)
Önceki yazıda Ateş’in de tıpkı el baltası ve sopa gibi bir araç
değil, canlı gibi bir cansız organ olduğuna, toplumu
biçimlerini değil, canlı türlerini değiştirdiğine, bunun insan türünün
oluşumundaki önemine değinmiş ve ateş olmadan bugünkü insan anatomisinin
açıklanamayacağını, vücudun enerjisinin yüzde yirmisini harcayan beynin (zekanın)
tamamen fiziksel ve matematik olarak hesaplanabilir sınırlar nedeniyle, bu
şekilde gelişemeyeceğini göstermiştik.
Bu yazıda Kıvılcımlı’nın (ve Engels’in) bu süreci ele
alışında aynı mahiyetteki temel metodolojik ve kavramsal yanılgılarına değineceğiz.
Burada Metodolojik ve Kavramsal sözcüklerinin
altını çizmemiz gerekiyor.
29 Kasım 2017 Çarşamba
Bir Devrimin Eşiğinde (7) – Ateşin İnsan Oluş Sürecindeki Önemi ve Kıvılcımlı’nın Yanılgıları (1)
Bildiğimiz kadarıyla Kıvılcımlı, Engels ile birlikte Maymun’dan
insana geçiş sürecine kafa yormuş ve bir şeyler yazmış tek Marksist’tir[1].
Engels insan olma sürecinde “emek” kavramı ile dolaylı
olarak taş balta ve sopanın önemi üzerinde durmuştu ve bu görüşüyle
çağdaşlarından çok ilerdeydi.
Ama Engels, bu nesnelerin
biyolojik kategorilerle ele alınması gereken birer organ olduklarını görememiş ve onları sosyolojik kategorilerle ele
almış, birer üretim aracı olarak
değerlendirmiş ve bu nedenle de insan olma sürecinde “emeğin rolü”nden söz etmek gibi çok ciddi bir yanlış yapmıştı.
Kıvılcımlı ise aletin yanı sıra Ateş üzerinde durmuştur ve
Engels’in, kendi zamanında dik durma ve kavramanın önemini görmede öncü olması
gibi, ateşin önemi ve eskiliğini birçok antropolog ve paleoantropologtan daha
önce vurgulamasıyla bir öncüdür.
27 Kasım 2017 Pazartesi
Bir devrimin Eşiğinde (6) – Biyolojik ve Toplumsal Kategoriler ve Toplumsal Bir İlişki Olarak Nesneler
Marksizm, maddi ya da manevi, herhangi bir nesnenin,
sosyolojik olarak toplumsal bir ilişki
olduğundan ve öyle ele alınması gerektiğinden söz eder.
Bu hayati önemde bir önermedir. Tarih ve toplum üstü bir insan özü olmadığı (örneğin “insanoğlu özünde bencil bir yaratıktır gibi saçmalıklar ve bunları eskiden öğrendiklerini unutup Marksist bir önermeymiş gibi söyleyenler göz önüne getirilsin.) önermesi de aslında bu önermenin bir mantık sonucundan başka bir şey değildir.
Bu hayati önemde bir önermedir. Tarih ve toplum üstü bir insan özü olmadığı (örneğin “insanoğlu özünde bencil bir yaratıktır gibi saçmalıklar ve bunları eskiden öğrendiklerini unutup Marksist bir önermeymiş gibi söyleyenler göz önüne getirilsin.) önermesi de aslında bu önermenin bir mantık sonucundan başka bir şey değildir.
Bu ne demektir?
Örneğin bir traktörü ele alalım.
Traktör, örneğin kapitalist bir toplumda sosyolojik olarak
bir üretim
aracı; ama ekonomi politik
olarak aynı zamanda bir sabit sermaye olabilir.
31 Aralık 2013 Salı
Bir Yıl Sonunda İnsan Türünün Kaderi Üzerine Düşünceler
İnsan türünün, Tarihin çok acımasız davrandığı; cılız
omuzlarına kaldıramayacağı ağırlıkta yükler yüklediği belki de son
kuşaklarıyız.
Birbirine zıt iki anlamda son kuşaklar.
Böyle yükleri yüklenmiş son kuşaklar anlamında veya insan
türünün son kuşakları anlamında.
Türün son kuşakları olmamayı başarırsak böyle yükleri
yüklenmiş son kuşaklar olabiliriz.
Evet, sadece toplumun değil, bir türün kaderi, önümüzdeki üç
beş kuşağın sırtında.
Ama türün kaderini toplumsal yasalar; toplumun kaderini;
değer yasası ve sınıf mücadelesinin yasaları belirleyecek.
Yani son duruşmada, türün kaderini belirleyecek olan ise,
toplumun kaderi.
14 Ekim 2013 Pazartesi
Kurban ve Bayram’ın Doğuşu ve Sosyolojisi
Bugün Kurban Bayramı.
Kurban ve Bayram!
Kurban ölümdür, bayram yaşam ve sevinci.
Böylesine birbirine
zıt kavramlar nasıl olup da bir araya gelebilmektedir?
Kurban yeryüzündeki
birbirinden en farklı toplumlarda bile görülen en evrensel olgulardan biridir. Bu
bile Toplumsal varoluş ile Kurban arasında bir ilişki olduğunu sezdirir. Toplum’un
olduğu her yerde Kurban, Kurban’ın olduğu her yerde toplum vardır.
Bu kurban bayramı
vesilesiyle Kurban ve Bayram’ın bu diyalektiğini ele alıp incelemeyi deneyelim.
*
Homo Sapiens, yani
bizler, ateşin çocuğuyuzdur.
İnsan türü, cansız aleti kullanabildiği için; bir zaman ağaçlarda yaşarken asıldığı dalları, yerde ayağa kalktığında eline sopa
olarak alabildiği için; Ateş’e dokunabilmiş; ateşle korunabilmiş ve ateşi korumuştur.
İrsan başka hiçbir canlı ateşe dokunamadığı için, dokunulmaz bir canlı
olabilmiştir.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)