Program etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Program etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12 Mayıs 2023 Cuma

Muhalefet kendi yanlışlarına rağmen zafer kazanmış olacaktır. - Aykırı Görüşler - 6

Seçimlerden önceki bu son videoda bugüne kadar muhalefetin ve bizim izlediğimiz politikalar karşılaştırılıyor ve Muhalefetin yaptığı ölümcül yanlışların halkın aşağıan iteklemesiyle düzeldiği eğer bir zafer gelirse bunan yanlış politikalara rağmen olacağı savunuluyor.

16 Mart 2023 Perşembe

HDP'nn Türk "sosyalisti" ortakları, eğer sosyalist iseler, sosyalist öğretiye göre nasıl davranmalı?

HDP'nn Türk "sosyalisti" ortakları, eğer sosyalist iseler, sosyalist öğretiye göre nasıl davranmaları gerekir?

Çok temel teorik bir ilke vardır: Teoride uzlaşmaz olmak, taviz vermemek, pazarlık yapmamak, ama pratikte ve taktiklerde tam aksine olabildiğince esnek olmak.

Türkiye’nin küçük burjuva ortamında ve onun ürünü sosyalistlerde ise tam tersi geçerlidir: Teoride esnektirler, teorik ve programatik saflığa önem vermezler, pratikte ise tavizsiz, keskin ve sekterdirler.

Yaptıklarının aksinin doğru olduğunu akılları almaz.

13 Kasım 2022 Pazar

Sadece Geriye Kaçılmaz, İleriye de Kaçılır, Kılıçdaroğlu ve Altılı Masa İleriye Kaçıyor

 


Politikada sadece geriye kaçılmaz, ileriye de kaçılır. Kılıçdaroğlu ileriye kaçıyor. Günün Acil sorunu Erdoğan'ın nasıl yenileceğidir. Bu soruna bir cevap vermeden, sanki yenilmiş gibi "zafer" sonrasını gündeme almak, ileriye kaçmaktır.

Kimse programları okumaz, o programların somut ifadesi olan sembollere, bayraklara, kişilere göre tavır alır geniş kitleler. Hele o programlar komisyonlarda, bin bir denge gözetilerek hazırlanmışsa her şeyi ve hiç bir şeyi söylemekten öteye gidemezler.
Altılı Masa, sadece seçim sonrası için programı öne alarak ileriye kaçmıyor, bizzat kendisinin belirlediği bu görevi de yapmıyor ve bundan da kaçıyor. Seçim sonrası için yapılacakları, Parti liderleri bir araya gelir birkaç saat içinde belirleyebilirler.
Komisyonlar Program ve strateji belirlemez, belirlenmiş ve üzerinde anlaşılmış program ve stratejilerin ayrıntıları ve ifadeleriyle uğraşabilirler. Komisyonlara program görevini vermek, aslında görevden kaçmaktan başka anlama gelmez.
Napolyon, hallolmasını istemediği işleri komisyonlara havale ederdi. Bu her zaman da böyle olmuştur. O halde Kılıçdaroğlu ve Altılı Masa, programı komisyona havale ederek, aslında kendi belirlediği görevi yapmaktan da kaçmaktadır.
Günün acil sorunu Erdoğan'ın nasıl yenileceğidir. Bu da Erdoğan'ı yenecek, kitlelerin önüme çıkabilecek adayın kim olacağı sorusunu getirir. Muhalefetin böylesine derin fay hatlarıyla bölündüğü bir ortamda en geniş kesimlerin desteğini alabilecek aday kim sorusu önem kazanır.
En geniş kesimlerin desteğini alacak aday kim olmalı sorusu ise bunun en sağlıklı nasıl belirlenebileceği sorusunu gündeme getirir. Anket şirketlerinin ve çoğunluk esasına dayanan seçimlerin mantığı ve paradigması geniş kitlelerin en kabul ettiği kişiyi bulmayı sağlamaz.
En geniş kabul güreni bulmanın yolu en az reddedileni bulmaktan geçer. En az reddedileni bulmak ise, herkesin tüm adaylar hakkında ne kadar reddettiğine ilişkin bir puan vermesi ile bulunabilir. En az ret (direnç) puanı alan en kabul edilebilirdir.
Biz en az reddedileni bularak başkanı veya başkan adayını veya başka bir kararı almaya OYDAŞMA diyoruz. Bu yöntemin tanınması ve kavranması için bir deneme anketi hazırladık. Aşağıda linki bulunan ankete katılın. Sadece katılmakla kalmayın size en uzak görüştekilerle de paylaşın.
Aşağıdaki linke tıklayarak ankete katılabilir ve başkalarına maille yollayabilir, sosyal medyada paylaşabilir, başka haberleşme mecralarında paylaşabilirsiniz. Böylece örneğin muhalefetin adayının en doğru biçimde nasıl tespit edilebileceği hakkında bir fikir edinebilirsiniz.
(Lütfen katılınız ve başkalarıyla paylaşınız.)
Toplumda En Geniş Kesimin Desteğini Alacak Bir Cumhurbaşkanı İçin Deneme, Öğrenme ve Fikir Edinme Oylaması https://forms.gle/qmfhU4f8PT8GCT9H7

18 Ocak 2021 Pazartesi

Korona Pandemisi ve Sosyalist Politika (Korona Pandemisi Koroniği) Derlemesi İndirmek İçin Hazır

 

Korona pandemisinin ilk altı ayında yazılmış yazılar ve yapılan görsel yayınların konuları ve linkleri.

Kitap EPUB ve PDF formatlarındadır.  Aşağıdaki link tıklanarak kolayca indirilebilir.

https://yadi.sk/d/jBTRlIpfsv2W_w?w=1

Ayrıca aşağıdaki QR kodu üzerinden de kolayca indirilebilir. 

8 Ocak 2018 Pazartesi

Demirtaş’ın Başkanlığı “İsim Tartışması” Değil; Bir Politika Tartışmasıdır

HDP organları Selahattin Demirtaş’ın tekrar başkanlığa seçilmesi sorununu bir “kişi sorunu” olarak ele almaktadır bir politik sorun olarak değil.
Ve bunu. Selahattin Demirtaş’ın başkanlığa tekrar seçilmesini öneren ve tartışanları, bir kişi sorunu tartışması yapmakla suçlarken itiraf etmektedirler.
Kaldı ki sadece “kişi sorunu” olarak da görmüyorlar, örgütün ve politikanın açılması için temel şartın Demirtaş’ın yerine başkasını başkan seçmek olduğun düşünüyorlar ve bunu açıkça yazıyorlar. İşin kötüsü ne dediklerini ve sözlerinin nereye gittiğini bile bilmiyorlar.
Somut olarak görelim.
Önce bir kısa hatırlatma yapalım, önceki yazımızın temel tezi, Demirtaş’ın tekrar seçilmesinin hukuki veya örgütsel bir sorun veya kişi sorunu olmadığı, politik bir sorun olduğu idi.

4 Ocak 2018 Perşembe

Bir Devrimin Eşiğinde (11) – Harari’nin “ Sapiens”inin Eleştirisi (3) – HDP ve Harari’nin Ortaklıkları

Bizim Harari’yi eleştirilerimiz özünde ele alınan olgulara değil, o olguları açıklamak için kullanılan yönteme, teoriye ilişkindir.
Harari’yi bir eleştiri konusu yapmamızın nedeni de, gerek yeni kuşakların gerek bir zamanlar iyi kötü Marksizmle haşır neşir olmuş eski kuşakların aynı yöntemsel ve teorik yanlışlarla malul olmalarıdır.
Bu bilmeme ve unutmuşluğun sonucu bizim yazdıklarımızla Harari’nin yazdıkları arasında bir yakınlık, bir özdeşlik görmektedirlerr.
Biz, Harari’nin görüşlerini eleştiri konusu yaparak aslında hem Toplum ve hareket yasaları üzerine zerrece kafa yormayan yeni kuşakları, hem de bir zamanlar az çok böyle bir kavrayışla düşünüp hareket etmelerine rağmen bildiklerini unutmuş eski kuşakları, ortak temel yanlışları üzerinden eleştirmeye onların temel yanlışlarıyla mücadele etmeye çalışıyoruz.

13 Aralık 2017 Çarşamba

Ne Yapmalı? Bekir Ağırdır’ın Tespitleri ve Çıkış Yolları (Bu sıkışmışlıktan nasıl çıkarız?)

Türkiye’de (aslında Dünyada da) demokratların ve muhalefetin en büyük zaafı bir program ve stratejisinin olmamasıdır. Ama bu zaafın aşılmasını engelleyen daha büyük bir zaaf daha vardır: bir program ve strateji olmadığını görmezden gelmek ve dolayısıyla bir program ve strateji tartışmasının bile yokluğu.
Öncelikle bu yokluğu yok etmek gerekiyor.
Bekin Ağırdır, Türkiye’nin aydın standartlarının üzerinde; Türkiye’de demokrasi mücadelesi vermeye çalışan herkesin ciddiyetle izlemesi gereken bir araştırmacıdır.
Ama sadece bir araştırmacı değildir, angaje bir demokrattır da.
Bekin Ağırdır’ın demokrasi mücadelesinin tıkanmışlığına ve aynı zamanda nasıl bir potansiyelin de var olduğuna ilişkin sunduğu veriler son derece önemlidir.

26 Şubat 2017 Pazar

Dinlemek İçin - #HAYIR için Mücadele ve Kürt Özgürlük Hareketine Bir Program ve Strateji Değişikliği Önerisi

(Dinlemek için Okunmuş yazılar. İndirilerek veya online dinlenebilir. Okumak için zamanı olmayanlar için bir çözüm.)
"Stratejinin önemini gösterebilmek için, toplumsal mücadeleler tarihinde son derece önemli ve tayin edici olmuş iki dramatik stratejik değişikliğe kısaca değinelim.
Biri Ekim devrimi öncesinde, Lenin’in Sen Petersburg’ta Finlandiya istasyonuna indiğinde yaptığı strateji değişikliğidir.
Diğeri Abdullah Öcalan’ın CIA-MOSSAD tarafından Türk devletine teslim edildiğinde, İmralı’da yaptığı strateji değişikliğidir.
Her ikisi de olağanüstü zor koşullarda, hatta dayandıkları ve hatta büyük ölçüde kendileri tarafından oluşturulmuş örgütlerin alışılmış ezberlerine karşı ortaya koyulmuştur."

16 Şubat 2017 Perşembe

#HAYIR için Mücadele ve Kürt Özgürlük Hareketine Bir Program ve Strateji Değişikliği Önerisi

#HAYIR için mücadele ederken, bir yandan da yakın bir zamanda önümüze çıkması muhtemel devasa tarihsel görevlere hazırlanmak için de biraz temel, genel ve teorik sorunlara girmek gerekiyor. Yarın bu sorunlar ansızın karşımıza dikildiğinde hazırlıksız yakalanmamak için.
Politikada da Askerlikte olduğu gibi, stratejinin hayati önemi vardır.
Stratejik bir yanlış, taktik düzeydeki “doğru” hamlelerle kapatılamaz. Doğru bir strateji topsuz oyun gibidir. Topun geleceği yeri önceden görmek ve orada yer almaktır.
Tıpkı Adorno’nun “Yanlış bir hayat doğru yaşanmaz” deyişinde olduğu gibi, yanlış bir stratejiyle doğru taktikler uygulanamaz. En doğru taktikler bile, yanlış stratejinin araçları haline gelirler.
Ama doğru bir stratejiniz varsa, yanlışlarınız bile doğru bir strateji içindeki yanlışlar olarak kalır ve düzeltilebilmeleri olanağı ortaya çıkmaz.

10 Ekim 2016 Pazartesi

Hayaller ve Gerçekler - (Doğa - Toplum - Bilim ve Politika - 03)

Doğa, toplum Politika ve Bilim diye bir seri halinde görsel, (Video ile) yayına başlamış ve başlangıçta iki tane (Sözlü, Yazılı ve Görsel Kültür; Doğa Boşluk Sever mi?) yapmıştık. Ne var ki, sonraki dönemde buna devam etme imkanı pek olmadı. Arada Hayaller ve Gerçekler diye üçüncü bir program da yapmış ama çok uzun olduğundan yayınlamamıştık. Şimdi yayınlara tekrar başlamayı düşünüyoruz. Biraz hatırlatma ve ısınma bağlamında o zaman uzun diye yayınlamadığımız üçüncü programı da bu vesileyle yayınlayalım. Aynı konuya tekrar dönmek zor oluyor. İsteyen tamamını isteyen atlayarak izler.


https://youtu.be/Q8BYWYz3-J8
Doğa Toplum bilim ve politika bayşlığı altında yayınladığımız üç video şuradan izlenebilir:
https://www.youtube.com/playlist?list=PLX4HUvfzUBeEvMzGYPu6zarxAFHZwTDeq


30 Aralık 2014 Salı

Geleceği Geçmişten, Geçmişi Gelecekten Kurtarmak!.. (2000’li Yıllar İçin bir Manifesto)

(Aşağıdaki denemeyi, 2000 yılı arifesinde Lettre International adlı derginin binyıl sonu dolayısıyla tertiplediği “Geleceği geçmişten Kurtarmak? Geçmişi gelecekten kurtarmak?” başlıklı deneme yarışmasını vesile ederek, 150 yıl önce yazılmış Komünist Manifesto’ya bir gönderme olarak veya onu güncelleştirme niyetiyle yazmıştık. Daha sonra bu yazıyı “Denemeler” kitabına da almış ve onun başlığı olarak kullanmıştık. Aradan epey zaman geçti, yazıyı yazdığımızda çocuk olanlar şimdi ergin insanlar oldu ve kitap da artık bulunmuyor. Yılsonu vesilesiyle bu “Manifesto”yu bir kez daha yayınlıyoruz. 2014.12.30)

Evreni sayılar mı yönetiyor yoksa? Bugünkü modern – batı uygarlığının benimsediği takvime göre ikinci bin yılın bitişi, sanki ilahi bir sağduyunun kentleri nehirlerin ortasından geçirmesi gibi, tam da bir tarihsel dönemin bitişine denk geliyor. İnsanlık tarihinde eşi benzeri olmamış bir kırılma çizgisi, bir fay, aynı zamanda, tarihin bütünü göz önüne alındığında pek önemli olmayan on yıllık bir hata payıyla, şiddet ve acıyla dolu yirminci yüzyılın ve ikinci bin yılın bitişiyle çakışıyor.

7 Kasım 2014 Cuma

Sosyalist ve Demokratların Temel Sorunu

Ciddi devrimciler karşı tarafı suçlamazlar. Kendi hataları üzerine yoğunlaşıp kendi cephelerindeki yanlışlarla mücadeleyi başa koyarlar. Siz hiç Lenin’in, Marks’ın veya başka büyük bir devrimcinin karşı tarafı iknaya yönelik, onları eleştiren veya değiştirmeye çalışan bir yazısını gördünüz mü? Göremezsiniz. Çünkü onlar zaten karşıdadır, ortadaki bir savaştır ve onlar kendi görevlerini; çıkar ve konumlarına uygun olanı yapmaktadırlar. Onlara karşı eleştiri silahı kullanılmaz, onların siyahlarının eleştirisi yapılır. Eleştiri silahı bizim taraftakilere karşı kullanılacak bir silahtır. Güçleri değil; yanlışları, fikirleri ortadan kaldıran bir silahtır eleştiri. Bu nedenle “fıtratı gereği” eleştiri düşmana karşı kullanılamaz.
Bizler, yani sosyalistler, demokratlar görevimizi yapıyor muyuz? Esas soru budur?
Gerçekten doğru bir programı savunuyoruz muyuz? Gerçekten doğru bir stratejimiz var mı? Doğru, taktikler, örgüt ve mücadele biçimlerine sahip miyiz? Parola ve bayraklarımız doğru mudur? Zinciri sürükleyecek doğru bir ana halkayı yakalayabiliyor muyuz?

22 Ekim 2014 Çarşamba

Kobane’ye Dayatılan Diyet ve Amaçlar

Kobane’de gökten inen silahlara ve tıbbi yardıma; savaşçıların birazcık olsun soluk almasına; Türk devletinin ve hükümetinin politikasının iflas etmesine sevinemeden, Duhok’tan kötü kokular gelmeye başladı.
Duhok’ta, silahların ve bombardımanın diyeti isteniyor Kobane’den ve Rojava’dan.
Nasıl?
ABD Savunma Bakanlığı Sözcüsü John Kirby: “Kobani’de durum hala belirsiz ve değişken. Kentin hala düşebileceğine inanıyoruz” diyor.
Bu bir durum saptaması gibi ifade edilen sözlerin anlamı şudur: Kobane ve Rojava taleplerimize hayır derse, bombardıman durur, silah gelmez. O zaman da IŞİD Kobane’de katliam yapar. Bu sözler diplomatik dille bir tehdittir.

2 Haziran 2014 Pazartesi

Gezi’nin Birinci Yılında Forumlarda Başlayan Tartışmalar Üzerine

“Gezi’nin Bakiyesi”olan forumlarda ve Gezi’nin ve bakiyelerinin durumu ve geleceği üzerine kafa patlatanlarda, giderek, örgüt ve mücadele biçimlerinin yanlışlığı veya en azından tartışılması gerektiği üzerine bir konsensüs oluşmaya başladı.
Örneğin dün Yeldeğirmeni’nde yapılan toplantının konusu, bir önceki günün değerlendirmesiydi ve kararlar, karar alıp almamak gerektiği, nasıl alınacağı, alındığında nasıl uygulanacağı; nasıl değiştirilebileceği gibi noktalarda yoğunlaşmıştı. Ama bunlar aslında Taksim’e neden gelinmediği; neden Kadıköy’de eylem yapıldığı;  eylemin şu veya bu aşamasında neden şöyle veya böyle davranıldığı gibi noktalarda yoğunlaşıyordu. Gezi’nin ve Forumların ilk başlarda bir karar almayı reddeden ve olanaksız kılan işleyiş ve yapısından bu noktaya gelinmesi, bir yıl içinde belli bir yol kat edildiğini göstermektedir.
Ama sadece forumlar değil, örneğin dün paylaşılan Foti Benlisoy’un "Ne zaman savaşıp ne zaman savaşamayacağını bilen kazanır" başlıklı yazısı da durumun doğru bir değerlendirmesini yapmaktan; artık bir ricat taktiğine geçilmesi gerektiğinden söz ediyor ve hatta bizim de 1 Mayıs vesilesiyle yazdığımız yazılarda da değindiğimiz[1] Mao’nun (Benlisoy’un da belirttiği gibi aslında Sun Tzu’nun[2]) gerilla savaşı taktiklerine gönderme yapıyor[3]. Aklın yolu birdir.

21 Mayıs 2014 Çarşamba

Picasso’nun Boğası

Program ya da strateji, insanlara bir masaya oturup kolayca yazılabilecek bir şeymiş gibi görünür. “Aaa bunda ne var, bunu ben de yaparım” derler birçokları.
Programlar ve stratejiler o kadar yalın ve sade olurlar ya da herkesin “bunda ne var ben de yazardım” diyeceği sadelikte, yalınlıkta, basitlikte olmalıdırlar.
Türkiye’de sık sık birçok insanın şöyle dediğini duyabilirsiniz: “Program sorunu, sorun mu? Ben sana oturayım bir saatte en iyi programı yazayım. Biz esas pratik işleri görüşelim ve yapalım. Program gibi lafazanlıkları bir kenara bırakalım ve onlarla güç ve zaman yitirmeyelim.”
Bu korkunç bir yanılsamadır. Aslında politik bir çocukluğun ya da kavrayışsızlığın dışa vurumundan başka bir şey değildir.
Neden böyledir?
Çinlilerin dediği gibi, basitlik, yalınlık, sadelik gelişimin ancak çok yüksek bir aşamasında ulaşılabilen bir özelliktir.

12 Temmuz 2013 Cuma

Gezi Hareketi Genişlemek, Genişlemek İçin de Radikalleşmek Zorundadır

Nasıl “yanlış bir hayat doğru yaşanmaz” (Adorno) ise, stratejik hatalar da taktik başarılarla telafi edilemez.
Forumlarda, İnternette ve Sosyal Medya’da Gezi Hareketi katılımcılarının hareketin genişleme; henüz bu harekete uzak duran hatta karşı duran yeni katmanlara ulaşma ve onları kazanma gerekliliğinin sık sık dile getirildiğini görüyoruz.
Genellikle birebir ilişkileri temel alan iki yol öneriliyor.
Birincisi: Daha mahalli (örneğin mahalle meclisleri kurmak) veya daha özel konularda yoğunlaşmak (Örneğin hukuk; beyaz yakalılar veya daha çok özel konularda atölyeler, gruplar kurmak)
İkincisi:  başka yerlere ve insanlara gitmek derdi oralarda onlara anlatmak (bunu bireyler olarak veya topla olarak yapmak).
Hareketin toplumun yeni kesimlerine yayılması ve onları kazanması gereği elbet son derece doğru bir tespittir ve hayati önemdedir. Ayrıca elbet önerilenler de yapılmalıdır. Ama bunlar zaten hareketin her zaman ve durumda yapması gerekenlerdir.

9 Haziran 2013 Pazar

Özgürlük Direnişçileri İçin Birleştirici Bir Program Önerisi

Dün, Gezi Parkı’na Hrant Dink Alanı adı verilmesi ve oraya yıkılmış Enmeni Katliamı anıtının yerine bir yenisinin koyulması önerisi yapıldığında, Twitter’de bir arkadaş, bunun gündeme alınmasının doğru olmadığı, esas olarak direnişin amaçların tartışılmasının daha doğru olacağı yönünde bir eleştiri yaptı[1].
Elbette arkadaş haklı olabilir. Ayrıca bunlar birbiriyle çelişmeyebilir de. Arkadaşın bu önerisi ve eleştirisini de göz önüne alarak aşağıda, tartışılması, konuşulması ve görüşlerin olgunlaştırılması dileğiyle bir Demokrasi ve Özgürlükler Programı tartışmasına girilebilir.
Bu program her birinin kendi spesifik amaçlarını alt alta yazmaktan daha öte, onları adeta bir cebirsel formül gibi, her spesifik amacın da kendini bulabileceği bir program olmalıdır. Zaten bunu başardığı takdirde bu hareket toplumda tüm muhalif ve özgürlükçü güçleri toparlayıp kapsayabilir. Aşağıda böyle birk programın nasıl bir şey olabileceği tartışmasına bir giriş, bir başlangıç olabilecek bir program önerisi yer alıyor. Tümüyle reddedilse bile, en azından tartışmalara biz zemin oluşturabilir.

7 Kasım 2012 Çarşamba

Ekim Devrimi Sosyalist Bir Devrim miydi?

Aşağıdaki Yazı, 2005 yılında bir Ekim devrimi yıldönümü vesilesiyle yazılmıştı. Amaç elbet Ekim Devrimi’ni anmak değil, bu yıl dönümünden yararlanarak, son yıllarda kavramsal alanda sağlanan gelişmeleri açıklayabilmek ve böylece Tarihe bu yeni kavramlar ışığında bakışı somutlamaktı.
2005 yılında bu görüşlere yeni varmıştık. Dolayısıyla henüz kimi noktalarda görüşler tüm mantık sonuçlarına ulaşmış da değildir.Ancak, artık bir tarihsel belge özelliği kazandığından, metne dokunmuyoruz.
Burada Ekim Devrimi, Aydınlanma dininin (tüm insanların eşitliği) ve onun karşı devrime uğramış biçiminin (ulusların eşitliği) işçiler eliyle yayılması olarak, başka bir ışık altında ele alınmaktadır.
Bu metinde özellikle İnsan ve Toplum kavramları ele alınmaktadır. Bilindiği gibi Hikmet Kıvılcımlı, hemen her yerde, İnsan’ın bir sosyal hayvan olduğundan, toplum yaratıcı ve toplum yaratığı olduğundan söz eder.

10 Haziran 1993 Perşembe

Göçmen Azınlıkların Hedefi Ne Olmalı?

Solingen'deki kundaklama olayından sonra gösterilen tepkilerin tozu dumanı arasında bu tepkilerin anlamı; çözüm önerileri üzerine az kafa yoruldu.

Ama asıl önemlisi Avrupa'daki göçmen azınlıkların "çözüm önerileri"nin ne olacağı. Bu ise her eyden önce göçmen azınlıklar içinde hedefler yani program konusunda bir tartışma gerektirir.

Avrupa'nın çeşitli ülkeleri; ABD vs. Almanya'daki bu ırkçı vahşeti öne çıkarır ve lanetlerken aslında tek kaygısı Alman kapitkalizmini bu bahaneyle biraz köşeye sıkıştırmak ve başka alanlarda bazı tavizler koparmaktır.

Türkiye'nin de olaya bakışı farklı değildir. O da bu olayıdan yararlananrak Almanya'dan bazı tavizler peşinde. Yani Türkiye'lileri dış politikasının basit bir aracı olarak görüyor.