Türk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Türk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

10 Ekim 2016 Pazartesi

“Türkiye Nereye Gidiyor?” ve Ne yapmalı?

Başlıktaki konu Mesele’nin Ekim sayısının tartışma konusu olarak belirlenmiş. Bu konuda bir yazı yazmam istendi. 20.000 vuruşu aşmaması gerektiği söylendi. On bin vuruşu aşmamayı deneyelim.
Birinci vuruş: Türkiye diye bir “şey” yoktur.
Bir toprak parçasının resmi adı olabilir ama bu coğrafyanın konusudur, politik veya sosyolojik bir analizin konusu değildir.
Türkiye adı, Frenklerin Osmanlı Devletine ve onun sınırı içinde bulunan topraklara verdiği isimdi. Osmanlı Devleti kendini Roma’nın bir varisi ve devamı olarak görüyor ve o nedenle kendini “Devlet-i Ali” olarak adlandırıyordu.
Osmanlı’nın çöküşü sürecinde, Balkan Savaşı’ndan sonra, Osmanlı “Devlet Sınıfları” Müslüman ahaliden bir ulus yaratırken, bu ulusu, Frenklerin devlete ve ülkeye verdiği isimle tanımladı.

4 Haziran 2015 Perşembe

Türkler (“Birleşik Haziran Hareketi”) Barajı Aşamıyor

Seçimlere ilişkin bir öngörüde daha bulunalım: Türkler (Birleşik Haziran hareketi) büyük bir olasılıkla barajı aşamayacak.
HDP’nin bir baraj sonunu yok. HDP barajı aşıyor ve aşacak. Hem de esas olarak Kürtlerden alacağı oylarla aşacak.
Ama öyle görülüyor ki, Türkler ve onların eğilimlerinin sembolik bir göstergesi olan “Birleşik Haziran Hareketi” baraja takılacak.
*
Bir sorunu çözmenin ilk adımı önce sorunun doğru sorulmasıdır.
Baraj sorununun HDP’nin barajı aşıp aşamaması olarak koyulması sorunun yanlış sorulmasıdır.
Baraj HDP’nin sorunu değil, Türklerin sorunudur.
Barajın yıllardır Kürtleri parlamentonun dışında tutabilmek için korunduğu hiç kimse için bir sır değildir.
Türkler, Türk değil de bir parçacık Demokrat olsalardı, bu baraja karşı mücadele ederler; onu kaldırmak için uğraşırlardı.

19 Ocak 2014 Pazar

Türkler, Güvercinler ve İnsanlar

Hrant Dink’in “Ruh halimin Güvercin Tedirginliği” başlıklı yazısının son satırlarında umudunu ve güvenini şu sözlerle dile getiriyordu:
“Evet kendimi bir güvercinin ruh tedirginliği içinde görebilirim, ama biliyorum ki bu ülkede insanlar güvercinlere dokunmaz.
Güvercinler kentin ta içlerinde, insan kalabalıklarında dahi yaşamlarını sürdürürler.
Evet biraz ürkekçe ama bir o kadar da özgürce.”
Ama bu satırların, son yazının son satırları olması, aynı zamanda bu umudun ve güvenin hiçbir dayanağı olmadığını da kanıtlamış bulunmuyor mu?.
Niçin böyle?
Çünkü bu ülke Türkiye’dir ve Burada İnsanlar değil Türkler yaşıyor.
Dink’in anlamadığı veya iyi niyetle görmek istemediği Türklerin İnsan olmadığıydı.
Dink’in zikrettiği, bir zamanlar, aralarında güvercinlerin yaşamasına müsaade eden ve “bu ülkede” yaşayan insanları, Türk değil Müslüman’dılar.