Marks etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Marks etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12 Ocak 2023 Perşembe

Erdoğan’ı Yenmek İçin HDP'ye Somut Öneriler ve Muhammed, Marks ve Mao'dan Dersler

“…Bâzen siz bir şeyden hoşlanmazsınız, hâlbuki o sizin için bir hayırdır. Bâzen de bir şeyi sever, istersiniz, hâlbuki o sizin için bir şerdir. Allâh bilir, siz bilmezsiniz.” (el-Bakara, 216)

Hudeybiye Anlaşması vesilesiyle inen bir ayet.

Rakibin Direncini Minimuma İndirmek

Erdoğan nasıl yenilebilir?

Marks, Muhammed ve Mao’nun yaklaşımlarıyla

Bu yöntemi şöyle özetleyebiliriz:
Düşmanın, rakiplerin veya karşı tarafın korkularını ve direncini ciddiye almak, bu korkuları ve direnci minimuma indirmek için azamiyi yapmak”

27 Ekim 2022 Perşembe

Yanlış Sorulara Doğru Cevaplar Verilemez.

Bu videoda Seçimler konusunda Muhalefet, Sosyalistler ve HDP'nin tavrı eleştiriliyor. Onların doğru sorular sormadığı dolayısıyla doğru cevaplar veremediği gösterilmeye çalışılıyor. Yanlış Sorulara Doğru Cevaplar Verilemez: Günün Doğru Sorusu: "Erdoğan Karşısında Kim kesin Zafer kazanır?"dır. Buna bağlı ikinci soru: "bu aday en doğru ve sağlıklı biçimde nasıl belirlenebilir"dir.

11 Şubat 2022 Cuma

Ulusçuluk-Uluslar İlişkisi ve Marksistler (Marksizmin Yeniden İnşası – 04)

Üçüncü yazıda “Mucizevi Yıl” dediğimiz 1983’deki uluslar ve ulusçuluk ilişkisini ters yüz eden “Kopernik Devrimi”nden söz etmiş ve bu devrimi yapanların bile ulusun bir tanımını yapamadıklarını göstermiş ve sadece bir çıtlatma olarak, ilerde ayrıntısıyla ele almak üzere, kendi tanımımızı, uluslar ve ulusçuluğun bir Din olduğunu, yani din kategorisinden bir olgu olduğunu belirtmiş ve son bölümde, bu dördüncü yazıda Marksistlerin bu devrimi neden ve niçin kavrayamadıkları veya suskunlukla geçridikleri konusuna girelim demiştik.

Önce Marksizmin bir ulus ve ulusçuluk teorisi olmadığına dair önde gelen Marksistlerin saptamalarını ve bu saptamayı yapan Marksistlerin de böyle bir teori veya Ulus tanımı ortaya koyamadıklarını görelim. (Çünkü gelen kimi yankılardan bunun da pek bilinmediğini fark ettik. En azından Türkiyeli Marksistler bakımından.)

17 Ocak 2022 Pazartesi

Politik Mücadele ve Bilim (Marksizm) - (Marksizmin Yeniden İnşası - 01)

İhtiyaçların bilimlerin ilerlemesine yüz üniversiteden daha fazla etki yaptığı Engels’in de ifade ettiği bir olgudur.

Hatta bu önermeyi bir sosyolojik yasa olarak, genel eğilimi ifade eden bir teorem olarak tanımlamak daha da doğru olur.

Bu öyle derinden bir ilişkidir ki, iki milyon yıl boyunca taş baltanın neredeyse hiç değişmeden aynı kalması, Sümerlerden modern kapitalizme kadar, yani şunun surası birkaç yüz yıl öncesine kadar, binlerce yıllık uygarlık tarihi boyunca, tekniğin ve doğa bilimlerinin çok sınırlı gelişmesi ve nihayet son birkaç yüzyılda ise artan bir ivmeyle devasa gelişmesi, bu tamamen ters gibi görünen genel eğilimler bu yasayla açıklanabilir.

Ancak sadece doğa bilimlerinin ve tekniğin değil, Marksizmin, yani toplum biliminin evrimi de bu yasanın çerçevesinde açıklanabilir.

Marksizm bir “akademik disiplin” değil, bir bilim, toplum bilim (sosyoloji) olduğu için, yani ezilenlerin mücadelelerine kendini veren insanların, (ki bu insanlar da yine, var olan, yaşanan toplumsal gerçeklikle olanaklı ve gerekli olanlar arasındaki çelişkilerin bir sonucu olarak ortaya çıkarlar, bu çelişki nedeniyle insanlara ve ezilen sınıflara bir şeyler “yanlış”, “akıl ve ahlak dışı” olarak görünmeye başlar) bu mücadelelerinde değiştirmeye çalıştıkları toplumsal gerçekliği anlama ve açıklama çabalarının bir aracı olduğu için, bu mücadelelerin ihtiyaçlarına bağlı olarak evrim geçirir ve ilerlemeler sağlar.

16 Mayıs 2018 Çarşamba

İntikamcılığa Karşı - Barış Atay’a Eleştiri (Barış Atay'ın tutuklanmasına Protesto)


“Esirgeyip bağışlayan Allah’ın adıyla”
(Biz bu yazıyı yazdığımızda Barış Atay tutuklanmamıştı veya bizim bundan haberimiz yoktu. Biz insanlrın istediği fikri özgürce savunmasından yanayız ve bunlara idari veya hukuki engeller getirilmesinin düşmanıyız. Bu nedenle Barış Atay'ın tutuklanmasını protesto ediyoruz. Yazı yanlış anlaşılmasına yol açabilecek bu talihsizliği göz önüne alarak okunmalı.) 
Reaksiyon dönemlerinde tüm toplumla birlikte demokratlar ve sosyalistler de çürüme eğilimi gösteriyorlar.
90’lı yılların özel savaş dönemi sosyalistleri de çürüttü. Sosyalist hareketin en güzel ve olumlu gelenekleri unutuldu. O yıllarda ve sonrasında sosyalleşenler bu unutulmuşluğun somut örnekleridirler.
2011 sonrasında Erdoğan’ın ele geçirdiği devlet tarafından ele geçirilişi ile birlikte yeni bir çürüme dönemine girildi. Bu çürüme sadece “İslamçılar”ı değil, “İslamcılar”a karşı olanları da iyice çürüttü. Bunu her an her yarda görüyoruz.
Tüm toplumu kavrayan bu gibi çürümelere, bu “akıntıya karşı” durmak çok güçtür.
Ama “güçlük imkansızlık değildir”.
Aşağıdaki satırları madenciyi tekmeleyen Yusuf Yerkel’in “özür”üne karşı Barış Atay söylemiş:

19 Mart 2018 Pazartesi

Yanılmanın Doğruluğu ve Yanılmamanın Yanlışlığı Üzerine


Dünden beri “hani “Afrin düşmeyecek” diyordun, işte düştü, artık konuşma” anlamında eleştiriler yapanlar yorumlar yazanlar oluyor.
Örneğin bir okur şöyle yazmış:
“4 gün önce "Afrin Değil Erdoğan Düşecek" diye yazı gönderdin.4 gün sonra Afrin düştü dedin. Afrin "düşmedi", verildi.
"Selo Başkan" için 6000 imza toplattın; tasfiye edildi.
Sen "genellemeyi" sevdiğini söylüyorsun ama, aslında parçaları doğru ele alamadığın için genellemelerde de çok "genel" olarak hatalar yapıyorsun.
Kusuruma bakma ama, biraz daha itidal öneririm sana, senin adına!”
Ayşe Hür şöyle bir twit atmış:
Demir Küçükaydın, Afrin'in düşmeyeceğinden en emin sol kalemlerdendi. Ama "gerçekler acıdır" demiş bu yazısında.”
Bunlar en nazik olanlar. Daha küfre varan niceleri var.
Bu vesileyle biz devrimcilerin yanılgılarının doğruluğu üzerine, Marksizmin unutulmuş bu güzel gelenekleri üzerine, birkaç söz edip, unutulmuş diyalektiği hatırlatalım.

1 Ocak 2018 Pazartesi

Bir Devrimin Eşiğinde (9) - Harari’nin “Hayvanlardan Tanrılara: Sapiens”’inin Eleştirisi (1)

Yuval Noah Harari (1976 Hayfa) Kudüs Hebrew Üniversitesinde, İsrailli bir tarihçi. “Hayvanlardan Tanrılara: Sapiens” isimli, kırktan fazla dile çevrilen ve “evrensel tarih” diye vaftiz edilen kitabı, dünya çapında en çok satanlar listelerine girdi.
Biz de İbni Haldun, Marks-Engels, Kıvılcımlı, Troçki’lerin “evrensel tarihçi”liğinin bir izleyicisiyiz. Çünkü Marksist olmak “evrensel tarihçi” olmayı gerektirir. Marksizmin konusu toplum ve toplumun hareket yasalarıdır. Marksizm, kimilerinin sandığı veya söylediği gibi bir “dünya görüşü”, bir “felsefe”, bir “ekonomi teorisi” değildir.
(Kaldı ki “dünya görüşü”nün, “felsefe”nin ne olduğu yani toplumsal olgular olarak nasıl tanımlandığı ve tanımlanması gerektiği de ayrıca başlı başına ele alınması gereken bir konudur. “Dünya görüşü” ya da “Felsefe” diye sosyolojik kategoriler yoktur ama açıklanması gereken kendini öyle tanımlayan veya öyle tanımlanan olgular vardır.)
Toplumun hareketinin veya evriminin yasaları tüm toplumların tarihinden, tarihsel olgulardan çıkar. Bu nedenle “evrensel tarihçilik” esas olarak Marksistlerin işi olagelmiştir[1]. Hatta Marksizm’in ilk doğuş çığlığı denebilecek Komünist Manifesto bir “evrensel tarih” denemesi olarak da okunabilir.

28 Aralık 2017 Perşembe

Bitcoin’in Ekonomi politiği (6) – Ağ Etkisi ve Bitcoin

 “Önce seni görmezden gelirler,
 sonra seninle alay ederler,
 sonra seninle savaşırlar,
ondan sonra sen kazanırsın.
Ghandi
Bitcoin’in tıpkı altın veya gümüş gibi içinde yoğunlaşmış bir emek, yani gerçek bir değer bulundurduğunu görmüştük.
Bitcoin’in, bir genel eşdeğer kullanım değerine sahip olabilmek için gerekli tüm özelliklere, hatta fazlasına sahip olduğunu görmüştük.
Bitcoin’in bir paranın tam fonksiyonlarını yerine getirebilmek için bütün özelliklere fazlasıyla sahip olduğunu da görmüştük.
Şimdi sorun Bitcoin’in bu özellik ve işlevlerine dayanarak bugün var olan paraların ve paraların dayandığı sistemin yerini alıp alamayacağı ve alırsa nasıl alabileceğidir.
Burada bilmediğimiz, daha önce hiç karşılaşmadığımız bir yeni kıtadayız.

22 Aralık 2017 Cuma

Bitcoin’in Ekonomi Politiği (2) – Kullanım Değeri ve Bitcoin

Bitcoin’i, onun nasıl bir evrim geçireceğini, ne gibi sonuçları olacağını biraz olsun anlayabilmek için yeni bir kıtaya ayak bastığımız varsayımından hareket etmemiz gerekiyor. Hatta buranın yeni bir kıta mı, yoksa bildiğimiz kıtaların ta kendisi mi olduğunu anlayabilmek için de böyle davranmak gerekiyor
İnternet bir kıyaslama sağlayabilir.
İnternet ilk çıktığında onun bugün hayatımızda taşıyacağı önemi vs. keza internet sayesinde var olan Google’u, dolayısıyla Big Data’nın önemini. Big Data’nın yapay zekaları geliştirmek için gerekliliğini ve önemini, dolayısıyla bugün kendimizi birden bire tarihteki en büyük teknolojik ve sosyolojik değişikliklerin arifesinde bulacağımızı tahmin bile edemezdik.
Ve bütün bunlar topu topu yirmi yılda oldu.

19 Kasım 2017 Pazar

Bir Devrimin Eşiğinde (5) – “İnsan Oluş Sürecinde Emeğin Rolü” Neden Yoktur? Engels’in Yanılgısı Üzerine

Engels’in 1876’da yazdığı, yarım kalmış, ancak ölümünden sonra 1896’da, (Yazılışından yirmi yıl sonra) yayınlanan, daha sonra da “Sovyet Bilim İşçileri”nin uydurması “Doğa’nın Diyalektiği”nde de yayınlanan ve Türkiye sosyalist ve Marksistleri arasında çok tutulan, “Maymundan İnsana Geçişte Emeğin Rolü” (Anteil der Arbeit an der Menschenwerdung der Affen) başlıklı bir denemesi vardır[1].
Engels bu çalışmasında Emeğin (İşin), maymundan insana geçişte belirleyici bir önemi olduğu tezini savunur.
Daha denemenin girişinde şunları söyler:
Ekonomi politikçiler emeğin bütün zenginliklerin kaynağı olduğunu söylerler. O kendisine zenginliğe dönüştüreceği ham maddeyi sunan, doğanın yanı sıra, öyledir. Ama o bundan sonsuzca   daha fazla bir şeydir. O tüm insan yaşamının temel koşuludur. Hatta belli bir anlamda ve belli bir dereceye kadar, insanı emek yarattı diyebiliriz.[2]

30 Mayıs 2017 Salı

Gezi’nin Yeni Bir Yıl Dönümünde Bir Kez Daha “La İlahe İllallah”

La İlahe İllallah” başlıklı yazımızı 2004 yılında yazmıştık.
Sonra bu yazıyı “Marksizmin Marksist Eleştirisi” başlıklı kitabımızın son yazısı olarak 2007 yılında tekrar yayınlamıştık.
Bu yazıyla yaptığımız ya da yapmaya çalıştığımız, teorik düzeyde gerçek bir devrim anlamına gelen, 2004 yılında ilk kez formüle etttiğimiz Marksist Ulus ve Din Teorilerinin programatik sonucunu, kolay anlaşılır bir şekilde ama İslam’ın vokabüleriyle (ya da “söylemiyle” diyelim) açıklamaktan başka bir şey değildi.
Tabii bunu yaparken aynı zamanda dinlerin ve özellikle de İslam’ın Marksist bir açıklamasını, diğer bir ifadeyle, beş bin yıllık uygarlıklar tarihinin kısa bir özetini ve açıklamasını da sunmuş oluyorduk.
Bu yazı bir bakıma, Marksizmin arada kat ettiği teorik ve kavramsal birikime dayanarak, Komünist Manifesto’nun yeniden yazılmasından başka bir anlama gelmiyordu.

29 Mayıs 2017 Pazartesi

Aydınlanma ve İslam’ın Sentezi ve Mirasçısı Olarak Marksizm

Aydınlanma ve İslam’ın birbirine zıt olduğu yönünde yerleşmiş ve yaygın bir yargı vardır.
Bu yargıyı savunan ve yerleştirenler: İslam ve Aydınlanma’nın içini boşaltanlar; onları karşı devrimlerle olmamışa çevirenler ve bu karşı devrimci mirası şimdi sürdüren “Aydınlanmacılar” ve “Müslümanlar”dır.
Birbirlerine zıt olduklarını söyleyenlerin, zıt olduklarında böyle anlaşabilmeleri bile, zıtlıktan çok daha büyük, bir ortaklık içinde bulunduklarının da bir kanıtıdır.
“Aydınlanmacı” ve “İslamcı”ların, Aydınlanma ve İslam’ın birbirine zıt olduğu yargısında anlaşmaları olgusunun kendisi, bizzat bu iddialarının, kendileri tarafından çürütülmesinden başka bir anlama da gelmez.
Şunu iyi ayırmak gerekmektedir: Aydınlanma ve İslam’ın zıt olduğu yargısındaki bu ortaklık, Aydınlanma ve İslam’ın değil; Aydınlanma ve İslam’ın sürdürücüsü ve devamcısı olduklarını iddia edenlerin bir ortaklığıdır.

24 Ocak 2017 Salı

#HAYIR Cephesinde “Eleştiri Silahı” ve “Silahların Eleştirisi”

Anayasa değişikliği teklifi Meclis’ten geçmiş bulunuyor. Değişikliğin kararlaştırılmasını geciktirmeye yönelik çok değerli olanaklar ve zaman yitirilmiş bulunuyor.
Eğer bundan sonra aynı şekilde hareket edilmeye devam edilirse, #HAYIR cephesinin referandumda ağır bir yenilgi alacağı şimdiden öngörülebilir.
Bu nedenle biz bütün eleştirilerimizi ve enerjimizi #HAYIR cephesindeki yanlışlara yöneltmek gerektiğini düşünüyoruz.
Ve bir akım, bir görüş, bir örgüt bize ne kadar yakınsa veya biz ne kadar kendimizi ona yakın görüyorsak eleştirilerimiz o ölçüde sert olacaktır.
İnsanların eşitliğinin düşmanları, kendilerine ve yakınlarına karşı fazlasıyla anlayışlı; hatta kayırıcı; kendilerine uzak ve karşı olanlara karşı acımasız ve gaddar olurlar.
Sosyalistler ise, peygamberler ve evliyalar gibi, kendilerine ve dostlarına karşı acımasız; kendilerine uzak olanlara ve hatta düşmanlarına karşı anlayışlı ve toleranslı olurlar.

9 Aralık 2015 Çarşamba

Strateji ve Taktikler Üzerine Bir Başlangıç

Einstein gibi büyük bilim adamları, güçlü ve doğru bir teorinin özellikle estetik olması gerektiğini; ya da bir teorinin aynı zamanda güzel ve estetikse iyi bir teori olabileceğini söylerler. Fizik gibi matematiksel ve kesin bir dille konuşan bir bilimde bile güzellik ve estetiğin bir kriter olarak aranması anlamlıdır.
Benzer şekilde, Marks, Engels, Lenin, Troçki, Kıvılcımlı gibi büyük Devrimci ve Sosyologlar da (Devrimci Marksistler), Politika, Savaş ve İsyan’dan söz ederken, onun bir sanat olduğunu da söylerler.
Sanat burada olumlu ya da olumsuz, yani değer yüklü bir anlama sahip değildir. Kastedilen,  sadece bilimsel ve ölçülebilir olanın ötesinde, yaratıcılığın yerine ve önemine bir vurgudur.

9 Eylül 2015 Çarşamba

Neler Yapmalı?

Neler yapmalı?” derken “bizler neler yapmalıyız?” diye soruyoruz.
Bizler” derken, “açık açık, çırılçıplak; polisin, hâkimlerin, savcıların keyfiliği; onlar yetmezse çetelerin tehdidi ve saldırıları altında; bütün antidemokratik ve özgürlük düşmanı karakterlerine rağmen, kanunlar çerçevesinde demokrasi ve hak mücadelesi veren insanlar neler yapmalıyız?” diye soruyoruz.
Bu konuda en acil olarak yapılması gerekenleri bu yazıda ele alalım.
*
Bunun için önce karşımızdaki güçlere, konumlanışlarına, mücadele ve örgüt biçimlerine bakalım.
Erdoğan bir darbeyle fiilen devlet cihazını ele geçirmiş bulunuyor.
Daha önce yaptığı yasal değişiklikler ve atamalarla zaten bağımsızlığını koruyacak hiçbir dayanağı kalmamış yargıyı ele geçirmişti.
Tek zayıf noktası seçimler sonunda azınlığa düştüğü yasama idi.

18 Ağustos 2015 Salı

HDP ve CHP’ye Çağrı: Erdoğan Nasıl Durdurulabilir?

Dünkü yazımızda, İsyanın temel kuralı “hücum, hücum, hücumdur” diye yazmış; isyanla oynamanın tehlikelerinden söz etmiştik.
Bu devlete ve sisteme isyan etmesi gerekenler savaş ve politika sanatının bu kuralına ve derslerine aldırış etmeden oyun oynuyorlar
Ama Erdoğan, devletin başında, başında olduğu devletin anayasasına ve yapısına fiilen isyan etmiş olarak, darbe yaptığını açıkça söyleyerek; tam da bu kuralı uyguluyor ve kendi açısından başarıdan başarıya koşuyor.
Ona başarıyı, karşısındakilerin kararsızlığı ve korkaklığı hediye ediyor.
Erdoğan son derece dar görüşlü, yeteneksiz ve kifayetsiz bir politikacıdır.
Tek bir özelliği vardır.
Karşısındakileri kararsız durumda bırakacak taktik hamleler yapmak ve son derece kararlı olarak sürekli saldırmak.
Erdoğan bugün hala bulunduğu yerde duruyorsa bunun en büyük suçluları kararlı bir mücadele yürütmeyen HDP ve CHP’dir.

17 Ağustos 2015 Pazartesi

İsyanla Oynanmaz

Gencecik bir devrimciydim. Hikmet Kıvılcımlı’nın çıkaracağı Sosyalist gazetesine Yazı İşleri Müdürü olacaktım. Yani gazetedeki yazılar için davalar açıldığında gönüllü olarak içeri girme işini üstlenecektim ki gazete varlığını ve yayınını sürdürebilsin. Bunun için gazeteyi teknik olarak çıkaracak olan Orhan Müstecaplıoğlu'yla birlikte, tanıştırılmak üzere Hikmet Kıvılcımlı’nın evine gitmiştik.
Gencecik bir devrimci olarak Hikmet Kıvılcımlı ile Orhan Müstecaplıoğlu’nun aynı görüşleri savunduğunu sanıyordum. Elbet Kıvılcımlı’nın kitaplarındaki yazılar ile Müstecaplıoğlu’nun hazırladığı, Sosyalist gazetesinin çıkacağını duyuran afişler arasında bir uyumsuzluk olduğunu hissediyordum; ama bunu bir vurgu veya meşrep farkı gibi algılıyordum.

10 Ocak 2015 Cumartesi

Arianne İpliği

Şu olaylar mahşerinde yol bulmak, Minotaur’un yaşadığı mağaradan çıkmaktan daha zor değildir.
Sadece biraz hafıza tazelemek yeter.
Alfabeden başlayalım.
1)      İnsanların varlıklarını düşünceleri değil; düşüncelerini varlıkları belirler.” Bunu daha açık, net ve günümüz olaylarını anlamaya daha uygun olarak şöyle formüle edebiliriz: toplumda durumu ve çıkarları farklı insan grupları vardır. Bunların düşünce ve davranışlarını her şeyden önce bu konum ve çıkarlar belirler.
2)      Eğer insan çıkarlarına aykırı olursa matematik aksiyomlar bile tartışma konusu olur.” Yani insanların şu veya bu “ideoloji” veya “dinden” veya “bilimden” olması,  konum ve çıkarını, o ideoloji, bilim, din vs. içinde artiküle etmeyi, gerekçelendirmeyi, rasyonel ve ahlaki göstermeyi, savunmayı ve bunun için bir sistem kurmayı engellemez.

25 Ekim 2014 Cumartesi

Kobani ve Ortadoğu’da Yol ve Yordam Bulmak İçin Bir Manifesto

Aşağıdaki Program/Manifesto, 2004 yılında, yani bundan on yıl önce, “Açılım” adlı bir dergi projesine çıkış bildirisi taslağı olarak yazılmıştı.
Bu Program/Manifesto’yu Marks-Engels’in yazdığı Komünist Manifesto’ya öykünerek; onlar bugün Ortadoğu’da yaşasalar, arada geçen zamandaki olgular hakkındaki bilgi birikimine ve kavramlar alanındaki teorik katkılara da dayansalar, nasıl bir şey yazarladı diye düşünerek yazılmıştı.
Edebi bakımdan da Marks-Engels’inkine benzeyen bir uslup kullanılmaya çalışılmıştı..
O dergi girişimi başarısızlığı uğradıktan sonra, Ortadoğu İçin Demokrasi Manifestosu başlığıyla birkaç kez internette yayınlandı.
Orta Doğu’daki son gelişmeler ve Kobane Kuşatması bu programın ne kadar doğru ve hayati olduğunu bir kez daha kanıtlamış bulunuyor.
Kobane için kalpleri ve yürekleriyle Kobane’nin yanında saf tutanların yollarını şaşırmamaları için bu programın hayati önemi vardır.
Ayrıca yazılarımız ancak bu programın ışığında daha iyi anlaşılabilir.
Bu program on yıldır yok sayılmaya devam edilmektedir.

10 Şubat 2014 Pazartesi

Teori ve Politika

Teori demek, yüzey akıntısı değil dip akıntısı; görünen değil, görünenin zıttı biçimindeki özü; birbiriyle ilgisiz görünen olgular arasındaki görünmez ortaklık demektir. Teori demek genelleme demektir.
Gericilik dönemlerinde insanlar genelleme yeteneklerini yitirirler. Diğer bir deyişle teoriye olan ilgi kaybolur. Kaybolur çünkü, bilimlerin ilerlemesine pratik ihtiyaçlar yüzlerce üniversiteden daha büyük atılım verirler. Toplumsal bir hareketlenme, bir mücadele yoksa, teoriye ihtiyaç, dolayısıyla genelleme yeteneği de yok olur.
Bu nedenle toplum bilimleri alanında bütün büyük ilerlemeler her zaman modern işçi sınıfının hareketlerinin ayak izleri üzerinde gerçekleşir.
Marksizm, Fransa, İngiltere ve Almanya’daki işçi hareketinin yükselişinin çocuğudur.
Bir benzeri hala gelmemiş, o her biri bir zirve ve teorisyen olan ve o zirvelerin içinden Lenin, Troçki gibi daha büyük zirveleri çıkarmış Rus Devrimcileri kuşağı, Rusya’nın genç ve yükselen işçi sınıfı ve onun hareketi olmadan tasavvur bile edilemezdi.