Abdullah Öcalan, en azından iddia ve hedef olarak Ortadoğu
çapında bir demokratik cumhuriyet veya cumhuriyetler birliği gibi bir projeye
sahipti.
Önerisi somut biçimiyle ne ölçüde bir demokratik Cumhuriyet
ortaya çıkarabilir ya da önerdiği strateji buna ulaşmayı sağlar mı?
Bu ayrı bir konudur ama en azından Ortadoğu çapında bir
vizyon sahibi olmanın kendisi başlı başına önemlidir. Kendini geniş bir
coğrafyadan sorumlu görmek, onun derdiyle dertlenmek demektir bir Ortadoğu Demokratik
Cumhuriyeti’nden veya Cumhuriyetler Birliğinden söz etmek.
Hatta daha dün görüştüklerine, bugün Avukatlarının
yayınladığı açıklamaya göre, “Türkiye ve Ortadoğu'daki siyasi krize çözüm”den
söz etmiş.
Yani Öcalan, sadece Türkiye’yi değil, Ortadoğu’yu da göz
önüne aldığını ifade etmiş oluyor. Yani aynı zamanda sorunu Ortadoğu çapında
ele almak gerektiğini dolaylı olarak ifade etmiş oluyor.
*
Peki Kürt Özgülük Hareketi’nin düşünsel ilham kaynağı ve
önderi böyle iken hareketin kendisi ne yapıyor?
Günlerdir, Kandil’den ya da PYD’den veya Kürt Özgürlük
Hareketiyle bağlı veya onu temsil eden bir kişi veya kurumdan bir somut girişim
ve öneri var mı diye hareketin yayın organlarına bakıyorum.
Hiçbir şey yok.
Sadece Kürtlerin uğradıkları haksızlıkları anlatan, bundan
şikayet eden, yakaran bir dil egemen bütün yayınlara.
Hala ve her şeye rağmen bir dinamizmi bulunan, en azından
prensip düzeyinde milliyetçiliği reddettiğini söyleyen bu hareketin, Ortadoğu’nun
kurtarıcısı olma vizyonunu veya iddiasını yansıtabilen en küçük bir emare yok.
Kendi derdinin veya köyünün ötesini görememe, vizyonsuzluk
tüm yayınlara ve konuşmalara egemen.
Bu yokluk ne ifade ediyor?
Böyle kritik bir durumda bu yokluğa Öcalan’ın çok
eleştirdiği dar ulusçuluk yol açabilir ve açmaktadır.
*
Halbuki somut bir şeyler önermek, bölge ve dünya halklarının
önüne somut bir vizyonla, somut çözüm önerileriyle çıkmanın sadece mümkün
değil, gerekli ve zorunlu olduğu bir dönemden geçiliyor.
Vizyonu somutlayacak öneriler, teklifler şimdi ortaya
koyulmayacaksa ne zaman koyulacak?
Biz bile hiçbir gücümüz olmamasına rağmen, küçük de olsa bir
birikim olur, belki birilerinin aklının bir köşesine bir fikir kırıntısı
bırakabiliriz diye, bu gidişi durdurmanın ve Erdoğan’ı yıkmanın tek yolu olan
sivil kitlesel direnişlerin asıl yapılabileceğine ilişkin somut öneriler
getiriyoruz.
Halbuki Kürt Özgürlük Hareketi Hem Ortadoğu’da, hem Avrupa’da,
hem dünyanın dört bir yanında örgütlü, HPG ve YPG gibi binleri bulan silahlı
güçleri olan muazzam bir güç olarak sadece vizyonlarıyla, akıllıca hamleleriyle
bile dengeleri değiştirebilir.
Örneğin İdlib ve mülteciler konusuna bakalım.
Hareket bu konuda somut önerilerde bulunarak, hem
mültecilere bir somut çıkış yolu gösterme, hem kendisini tecritten ve
sıkışmışlıktan kurtarma, hem dünya kamuoyunun karşısına somut bir öneri ve
vizyonla çıkması mümkün değil midir?
Böylece sivil mülteci halkın, Türk ve Suriye devletlerinin
gizli servisleri ile faşist İslamcı militanların arasında sıkışmışlığına son verilemez
mi?
Verilemese bile bu yolda küçük de olsa bir adım atılamaz mı,
bir tartışma olsun başlatılamaz mı bugünkü dar ulusal devletler çerçevesinin dışına
çıkma potansiyeli taşıyan?
Örneğin şöyle bir öneriyle çıkılamaz mıydı dünya kamuoyunun
karşısına.
“Bizler İdlib’te sıkışmış, Yunanistan hududuna takılmış
veya Türkiye’de bir pogrom tehlikesi ve korkusu altında yaşayan sivil halkın
YPG’nin (veya Suriye Demokratik Güçleri’nin) kontrolü altında bulunan
topraklarda birleşmiş milletler kontrolünde ve maddi desteğinde,
yerleştirilmesi, can ve mal güvenliği içinde yaşaması, kendilerini yönetecek öz
yönetim organlarını yine kendilerinin seçmesi için elimizden gelen her şeyi
yapmaya hazırız. Türkiye’ye verilecek paralar ve imkanlar, doğrudan
uluslararası sivil tolum kuruluşlarının ve birleşmiş milletlerin tayin edeceği organların
kontrolünde bulunur ve bunlar aracılığıyla mültecilere harcanır ve tamamen açık
olur.
Böylece savaşın kurbanı Suriye yurttaşları yine kendi
ülkelerinde demokratik bir öz yönetim altında, Suriye Demokratik Güçlerinin ve
Uluslararası kamuoyunun ve örgütlerin koruması ve desteği altında yaşama ve en
azından bir soluklanma olanağı bulur.” gibi bir öneriyle çıkılamaz mı veya
çıkılması gerekmez miydi şimdiye kadar dünya kamuoyunun karşısına?
Bu öneri önceden yapılmış olsaydı, Erdoğan bugün yaptığı
gibi Avrupa kapılarına, Yunanistan ve Bulgaristan hududuna binlerce çaresiz
insanı yığabilir ve tehdit edebilir miydi?
Ederse bile dünya kamuoyunun ve diğer tehdit edilen devletlerin Erdoğan karşısında daha çok söyleyecek sözleri olmaz mıydı?
Ederse bile dünya kamuoyunun ve diğer tehdit edilen devletlerin Erdoğan karşısında daha çok söyleyecek sözleri olmaz mıydı?
Öneriyi elbet daha mükemmel ve gelişmiş olarak sunmak mümkündür.
Olanaklara bakarak, uluslararası hukukçulara danışarak,
uluslararası örgütlerle danışarak onların desteği alınarak ve daha sağlam ve
somut bir öneri haline getirerek bütün bunlar yapılabilirdi ve halen
yapılabilir.
Burada önemli olan niyet, yaklaşım ve mantıktır. Yukarıda
yazdıklarımı sadece eksik olan yaklaşım
hakkında bir fikir vermek içindir.
*
Eninde sonunda Suriye yurttaşı olan bu insanlara yine bizzat
Suriye topraklarında, Gerek Türk devlet ve istihbaratının, gerek Suriye devlet
ve istihbaratının kontrolü dışında, uluslararası güçlerin kontrolü ve desteğiyle
bir olanak sağlama imkanı sunulamaz mı?
Örneğin böylece Avrupa ülkelerine Erdoğan’a para vermemeleri, o paraları tamamen uluslararası toplumun ve mültecilerin kontrolünde olacak ve açık olarak kullanılabilecek Suriye Demokratik Güçlerinin koruması altındaki topraklardaki mültecilere verilmesi önerilebilir.
Örneğin böylece Avrupa ülkelerine Erdoğan’a para vermemeleri, o paraları tamamen uluslararası toplumun ve mültecilerin kontrolünde olacak ve açık olarak kullanılabilecek Suriye Demokratik Güçlerinin koruması altındaki topraklardaki mültecilere verilmesi önerilebilir.
Böylece mültecilerin Erdoğan diktatörlüğünün bir tehdit
aracı olması, Türk devletinin istihbarat teşkilatlarının elinde oyuncak
olmasına son verme olanağı açılabilir.
Bu sadece bir örnek. Böyle bir önerinin somut biçimi veya biçimleri
ortaya atılabilir ve en azından dünya kamuoyunun tartışmasına sunulabilir.
Devlet dışı sivil toplum örgütlerinin bunu tartışması,
önerileri geliştirmesi, bu yönde girişimler yapması, uluslararası bir
örgütlenme çabasına girişmesi başlatılabilir.
Hatta dünya çapında uluslara ve ulusçuluğa karşı bir
hareketin tohumları atılabilir.
Sadece böyle bir öneri bile Erdoğan’ın elindeki bütün silahları
alabilirdi.
Böyle bir öneriye “aman mülteciler kapımıza dayanmasın yoksa
popülistler yükselir, demokrasi tehlikeye girer” diyen birçok Avrupa ülkesi
destek verirdi. Binlerce mülteciye hem geçici de olsa bir sığınak sunulduğu
gibi onlara başka bir şey için mücadele etme olanağı ve gerekliliği
gösterilebilirdi.
Bunlar sadece bir çıtlatma. Her şey yeterince tartışılarak
ete kemiğe büründürülebilirdi ve hala da büründürülebilir.
Bu yazıyı Kürt Özgürlük Hareketine hitaben ve bir eleştiri
olarak yazıyoruz.
Çünkü hala kendini dönüştürme kapasitesi olduğunu
düşünüyoruz.
4 Mart 2020 Çarşamba
Demir Küçükaydın
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder