Öcalan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Öcalan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
5 Ekim 2022 Çarşamba
Demirtaş, HDP, Öcalan, Kürt Hareketinin Açmazları ve Türk Sosyalistleri
Son günlerde Demirtaş, HDP ve KÜRT hareketinin ilişkileri üzerine epey yazıp çizmeler oldu. bazı arkadaşlar bu konuda bir video yapmamı istediler. Aslında bu konuları ele alan yığınla yazım da var, ama bir kez daha somut bir konu bağlamında tekrar ifade edeyim dedim görüşlerimi. biraz dağınık oldu, aslında bitince daha bir çok konuya değinemediğimi de gördüm ama esas sanırım ifade edilmişti. Daha ayrıntısını merak eden olursa kitaplarımı, yazılarımı indirebilir. Bloğumdaki yazılara bakabilir.
28 Ekim 2017 Cumartesi
Geliyorum Diyen Felaket (14 Yıl Önce Kerkük için yazılmış bir yazı)
(Aşağıdaki yazı 2004
yazında Ülkede Özgür Gündem’de
yayınlanmıştı. Kerkük konusunda niye yazmıyorsun diye soran okuyuculara o
yazıdaki görüşlerimi esas olarak aynen koruduğumu aynı çözümü önerdiğimi
tekrarlamak isterim. Demir Küçükaydın - 28 Ekim 2017 Cumartesi)
Bugünkü Irak, giderek, parçalanmadan önceki Yugoslavya’ya
benziyor. Orada da, tıpkı bir zamanların Yugoslavya’sında olduğu gibi etniler
ve dinler bölünmesine karşı çıkanların sesi daha az duyulur oluyor ve etkileri
azalıyor. Birçok gazeteci gibi, Cemal Uçar’ın da aktardığı izlenimler, bir
etniler ve dinler boğazlaşmasına doğru hızla yol alındığını gösteriyor.
Etniye, dile, soya, dine, tarihe dayanan gerici
milliyetçilik, doğduğu günden beri, her zaman halkların katliamlarına yol
açmıştır. En katliama yol açmadığı yerlerde bile, zorunlu kitle sürgünlerine.
30 Haziran 2017 Cuma
#ADALET Yürüyüşü ve HDP’nin “Hal-i Pürmelâl”i
Özellikle #ADALET Yürüyüşü başladığından beri HDP’nin ne
dediğini, nasıl bir politika izlediğini anlayan varsa beri gelsin.
Pervin Buldan: “#ADALET herkes için istenirse #ADALET olur. Sadece kendilerine yapılan haksızlıklar için #ADALET aramak yanlıştır. Bizler yürüyen yurttaşlarımız Kandıra’ya ulaştıklarında manevi bir karşılama yapacağız. Fakat yürüyüş Edirne’ye kadar uzatılırsa bizler de #ADALET arayışlarının samimiyetine inanarak dâhil oluruz.”
18 Nisan 2017 Salı
Erdoğan’ı Türkler Kurtardı - Evet’in Mimarı Türkler
Ezop, bir köle olarak, söyleyeceklerini doğrudan
söyleyemeyeceği, ancak söylemeden söyleyebileceği için, “Ezop Masalları” diye bilinen hayvan hikâyeleriyle meramını
anlatıyordu.
Bu davranışta ezilenlerin, alttakilerin bir teslimiyeti
değil; bir direnişi vardır.
Nitekim modern toplumsal mücadeleler tarihinde bile baskı ve
zorbalık rejimlerinde “Ezop Dili” baskı
ve zorbalığa direnenlerin güçlü bir silahı olagelmiştir.
Ancak bir de köleliği içselleştirenlerin dili vardır. ABD’deki
siyah hareketi, bunlara “Tom Amca’nın Kulübesi”nden
hareketle “Tom Amcalar” der.
Siyahların hareketi “Tom
Amca”lığa karşı mücadele içinde ortaya çıkabilmiştir.
26 Şubat 2017 Pazar
Dinlemek İçin - #HAYIR için Mücadele ve Kürt Özgürlük Hareketine Bir Program ve Strateji Değişikliği Önerisi
(Dinlemek için Okunmuş yazılar. İndirilerek veya online dinlenebilir. Okumak için zamanı olmayanlar için bir çözüm.)
"Stratejinin önemini gösterebilmek için, toplumsal mücadeleler tarihinde son derece önemli ve tayin edici olmuş iki dramatik stratejik değişikliğe kısaca değinelim.Biri Ekim devrimi öncesinde, Lenin’in Sen Petersburg’ta Finlandiya istasyonuna indiğinde yaptığı strateji değişikliğidir.
Diğeri Abdullah Öcalan’ın CIA-MOSSAD tarafından Türk devletine teslim edildiğinde, İmralı’da yaptığı strateji değişikliğidir.
Her ikisi de olağanüstü zor koşullarda, hatta dayandıkları ve hatta büyük ölçüde kendileri tarafından oluşturulmuş örgütlerin alışılmış ezberlerine karşı ortaya koyulmuştur."
15 Şubat 2017 Çarşamba
#HAYIR Diyenler ve PKK’nın Tavrı
PKK’nın tavrının sorunun özünü yakaladığını daha iyi görmek
için, önce kısaca #HAYIR diyenlerin şu anki durumuna kısaca bakalım.
İlk #HAYIR yazılarını bir ay önce yazmaya başladığımızda tam
bir yılgınlık ve umutsuzluk atmosferi egemendi.
Bu atmosfer içinde, bu atmosfere uygun ve toparlanmayı
sağlayacak bir stratejinin, ancak, temel
yurttaşlık haklarına dayanan, sessiz, pankartsız, son derece basit ve sade,
ama aynı zamanda birbirine karşı en zıt güçleri bile bir arada tutabilecek, her
gün aynı yerde ve aynı saatte bulunmaya dayanan bir kitlesel pasif direniş olduğunu söylüyor ve
öneriyorduk.
Ama bunun için de öncelikle
bütün medyanın iktidarın kontrolünde olduğu verisinden hareketle, sosyal medya ve internet aracılığıyla başlanabileceğini;
bunun #HAYIR’cıların birbirini bulmasını sağlayacağını; böyle bir sanal
hareketin gerçek hayattaki bir hareket için başlatıcı olabileceğini söylüyor ve
bu yönde bizzat bir şeyler yapmaya çalışıyorduk.
23 Ocak 2017 Pazartesi
PKK’ya Açık ve Acil bir Çağrı
Hiç lafı uzatmadan damardan girelim.
PKK derhal, TAK veya benzerlerinin yapacağı şiddet hareketlerinin,
Erdoğan’a; kurmak istediği İslamcı-faşist dikta rejimine ve Türk devletindeki faşist,
ırkçı ve de Ergenekoncu güçlere hizmet edeceğini; yapılacak böyle hareketleri
tasvip etmeyeceğini; kendisiyle hiçbir bağı olmayacağını; bu tür eylemlerin
doğrudan Erdoğan’ın ve şu an Erdoğan’la ittifak halinde bulunan Türk devletinin
içindeki en inkârcı, ırkçı faşist ve kanun dışı güçlerin provokasyonları olarak
değerlendirilmesi gerektiğini açıkça ilan etmelidir.
Ve bunu hiç geciktirmeden yapmalıdır.
PKK böyle bir açıklama yaptığı takdirde, Türkiye’deki
demokratik güçlerin; gelen faşist dikta rejimine hayır diyenlerin ve demek
isteyenlerin, önümüzdeki iki ay içinde verecekleri ölüm kalım mücadelesinde, en
azından olumsuz bir işlev görmekten kendini korumuş olur.
15 Aralık 2015 Salı
Strateji Bağlamında “Hendek Siyaseti” Nasıl Açıklanabilir?
(Günlerdir genel olarak Strateji
ve Taktik üzerine yazıyoruz. İlerde Strateji ve taktikler konusunda geçmiş
tartışmaları ve dersleri; sonra da bugünün Strateji ve Taktiklerini ele almayı
planlıyoruz. Ama şu sıra çok büyük önem kazanmış bulunan “hendek siyaseti”
denilen gelişmeleri de göz önüne alarak, aktüel bir sorundan hareketle Strateji
ve Taktik ilişkisini ele alalım. Hendek siyaseti ya da taktiği, adı üstünde bir
taktik; bir mücadele biçimidir. Her taktik hizmet ettiğini iddia ettiği
strateji bağlamında değerlendirilmelidir. Strateji ve program konusunu ele
almadan, sanki aynı program ve stratejide anlaşılıyormuşçasına bu taktiği veya
mücadele biçimini eleştirmenin hiçbir anlamı olmadığını; belli bir strateji ve
program içinde onun bir rasyonalitesi olduğunu ve olabileceğini somut olarak
görelim. Ama önce biraz geçmişe gidelim.)
7 Eylül 2015 Pazartesi
Bir Kırılma Noktasında Durum Yargılaması
Dün gece itibariyle, Suruç Katliamı
sonrasında başlayan çatışmalı süreçte bir nitelik değişimi ortaya çıkmış
bulunuyor. Bu bir kırılma noktasıdır.
Çok önemli iki değişim şu:
1) HPG
de savaşa girdi
2) Erdoğan
kendisi çeteler oluşturmaya başladı
*
Şimdi
bunları biraz inceleyelim.
PKK
yöneticileri ve özellikle de Karayılan, konuşmalarında HPG’nin henüz
savaşmadığını; savaşa girdiği takdirde çok ciddi zararlar verebilecek savaş
tecrübesi ve araçlarına sahip olduğunu söylüyordu.
Gerçekten
de, Irak ve Suriye’de, ama özellikle de Kobani’de muazzam bir savaş tecrübesi
ve başarısı elde etmişlerdi. Savaşanların ve Kobani zaferini kazananların, YPG
üniformalı HPG olduğu ise herkesin bildiği bir sırdı.
Ayrıca
Irak’taki Kürtlere ve YPG’ye verilen modern silahların bir kısmının PKK’nın
dolayısıyla HPG’nin eline geçmediği düşünülemezdi.
*
Yine
bununla bağlantılı olarak, henüz savaşı sınırlı tutmalarının bir ifadesi
olarak, PKK ve KCK yöneticileri, misillemeleri karakolunda ya da kışlasında
duran askerlere yapmamak gerektiğini söylüyorlar; esas olarak özel timin,
polislerin saldırıları karşısında öz savunma ve misilleme ile yetinildiğini
ifade ediyorlardı.
Haberler
de incelendiğinde istisnai, kontrol dışı veya yanlışlıkla yapılanlar dışında (ki
bunlar için özür de dilendi) esas olarak bu ifadelerin gerçeği yansıttığı
görülüyordu.
Zaten
Türk ordusunda bulunmuş, doktora yapmış uzmanlar da durumun böyle olduğunu teyit
ediyor; HPG’nin esas güçlerini ve etkili silahlarını devreye sokmadığını; buna
karşılık Türk Ordusu’nun da belli güçleri ve silahları devreye sokmadığını
söylüyordu.
22 Mart 2015 Pazar
Birleşik Haziran Hareketi ve Newroz
Aşağıda tam 15 yıl önce Türk Sosyalistlerine ve
özellikle ÖDP’ye ilişkin yazılmış birkaç yazı yer alıyor. O yazılarda 15 yıl önceki
Newroz ve 1 Mayıs vesileleriyle, Türk sosyalistleri ama özellikle de bugün
BHH’nın esas gövdesini oluşturanlardan ÖDP ve çizgisi Newroz ve 1 Mayıs
bağlamlarında eleştiriliyor.
Birleşik Haziran Hareketi’nin iki ana damarından biri olan
ÖDP’nin, bunca yılda en küçük bir ilerleme bile kat etmediği; Kürt özgürlük
hareketine karşı en ince yöntemlerle mücadeleye devam ettiği yazılar okununca apaçık
görülüyor.
BHH ve Bileşenlerinin
bugün ne yaptığı ve nasıl bir politika izlediğini görmek ve bunu eleştirmek için
ayrı bir yazı yazmaya bile gerek yok.
Bu yazıları okuyarak biraz hafıza tazelemekte yarar var.
Bu vesileyle hala BHH saflarında yer alan; diğer yandan da
kişi olarak HDP’ye oy vereceğini söyleyenlere bir çift söz.
Bu çizginizi Birleşik Haziran Hareketininin açık ve net bir
çağrısına dönüştürmek için bastırınız. O açık bir tavır almadığı takdirde
protesto ediniz ve ondan ayrılınız. Aksi takdirde o politikanın gerçek
niteliğinin görünmesini engelleyen basit araçlar olmaktan öteye gidemezsiniz.
18 Temmuz 2014 Cuma
Radikal Demokratlara veya Gerçekten Demokratlara Çağrı
Demokrat ya da Demokrasi sözcüğünün başına “gerçekten” ya da “radikal” gibi bir sıfatı koymak gerekiyor. Çünkü her şey gibi kavramlar da zamanla eskiyor ve esas anlamını yitiriyor.
Demokrasi kavramı bugün artık, tamamıyla politik alana ilişkin, yani devlete, yönetime ilişkin bir anlam kazanmış bulunuyor; ayrıca bu sınırlama içinde de liberal veya parlamenter bir rejim anlamına geliyor.
Hâlbuki demokrasi özünde, toplumun yapısıyla ilgili; o yapı bağlamında da toplumun kimleri kapsayacağına, kimlerin ilişkilerini düzenleyeceğine ve nasıl düzenleyeceğine ilişkin bir kavramdır. Yani demokrasi aslında bir dindir.
Bu bağlamda örneğin bir “Türk Demokrasisi” olamaz. Bir topluluk veya daha somut olarak da bir ulus Türklükle (veya Fransızlıkla veya Kürtlükle) tanımlanmışsa devletin işleyişi ne kadar “demokratik” olursa olsun, bu demokrasi tıpkı eski Yunan kentlerindeki demokrasi gibi; köle sahiplerinin ya da partricilerin demokrasisi gibi; Türklerin Demokrasisi olur. Türklerin Demokrasisi ise Türk olmayanların eşit haklardan yoksunluğu anlamına gelir. Dolayısıyla demokrasinin özündeki biçimsel eşitlik fikrini ve idealini yok eder ve onunla çelişir. “Türk Demokrasisi” “Köşeli Daire” gibi bir saçmalık veya oksimorondur.
8 Ocak 2014 Çarşamba
Beşikçi ve Öcalan
Daha sonra buna karşı Ferda Çetin, 4 Ocak’ta İsmail Beşikçi’nin tavrını eleştiren “İsmail Beşikçi Siyasete Giriyor” başlıklı bir yazı yazdı. Bu yazıda Çetin Beşikçi’yi Türk Devleti’nin “karalama, itibarsızlaştırma, güven kırma amaçlı psikolojik savaş yöntemlerinin” aracı olmakla suçladı.
Bu vesileyle Özellikle Kürtler arasında birçok yorumlar ve tartışmalar yapıldı. Şu birkaç başlık bile bir fikir verir:
28 Kasım 2013 Perşembe
Liberaller ve PKK
(Ortada ne Gezi, ne Barzani’nin Diyarbakır çıkarması yokken
beş yıl önce (Ekim 2008) yapılmış bir analiz. Günlük politikanın hay huyu
arasında kaybolmak istemeyenler için bir yazı. 28.11.2013)
Liberallerin ve onların sosyalistler içindeki uzantılarının
hiç sormadığı ve sorulmasından hoşlanmadığı soru şudur:
Barzani ile Öcalan arasındaki fark nedir?
Kişiler ve semboller
düzeyinde sorulmuş bu soru, politik ve
örgütsel olarak şöyle de sorulabilir:
PKK ile diğer Kürt ve/veya Kürdistan partileri, özellikle KDP
ve KYB (ve onların Türkiye'de ve diğer parçalardaki uzantıları) arasındaki fark
nedir?
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)