Gezi kuşağının en
iyileri Rojava’ya gidiyorlar ve orada ölüyorlar.
Nejat’ta’tan, Kader’e;
Ulaş’tan, “kırmızı fularlı” Deniz’e.
Çoğunun adını bile
hatırlayamıyoruz.
Çoğu çocuğum ya da
torunum olacak yaşlarda.
Bazılarını görmüşlüğüm
ve tanımışlığım da var.
Marks bir yerde hiçbir
herhangi bir dönemin onun kendisi hakkındaki yargılarıyla yargılanamayacağını
söyler.
Gezi’nin en iyilerinin
Rojava’daki ölümlerinin sembolik anlamı üzerine düşünelim “kırmızı fularlı kız”ı
hiç olmazsa böyle uğurlayalım.
*
Gezi kuşağı bir teorik
mirastan yoksundu.
Çocukluğunu Doğu
Avrupa’nın çoküşünde, Türkiye’de özel savaş rejiminde yaşamıştı.
Bir teorik miras bir
yana, teorinin bile kategorik olarak hor görüldüğü; komplo teorileine dayanan
enayiler teorisyenliğinin teori sanıldığı; dine ve dile dayanan
milliyetçiliklerin Orta Asya’dan Balkanlar’a; Baltık’tan Afrika’ya tüm dünyayı
kapladığı bir dönemde dünyayı algılamaya başlamışlardı. Bu bakımdan çok
şanssızdılar.