5 Ekim günü ““Kürt Sorunu”ndan Türk Sorununa – Kongre Girişimi İçin Bir Durum Değerlendirmesi” başlıklı yazıyı bir an önce bitirmeye çalışırken, bir ara yorulup küçük bir ara vermek için Facebook’a baktığımda, Sayın Sait Tabak’ın “ziya yılmazı -4- ekim akşamı,, maltepe-süreyyapaşa ğöğüs hastanesinde kaybettik. başımız sağolsun. siz niğde cezaevinde beraber yattınız sanırım. anılarınız çoktur. Selamlar” şeklindeki mesajı ile karşılaştım.
Mesaj yollanalı epey olmuştu. Cenazenin ne zaman kalkacağını yine mesaj olarak sordum. Hemen bir cevap görmeyince, herhalde çıktı diye düşündüm. Cenazenin ne zaman nereden kalkacağını bilseydi yazardı her halde diye düşüdüm.
Ziya Yılmaz ile yıllarca Niğde’de Cezaevinde yatmıştık. Özellikle Niğde’ye gittiğimiz ilk yıl, oldukça yakın olduğunuz bir dönem olmuştu. Her gün saatlerce konuşurduk. Konuşabileceğim tek kişiydi adeta. Sonra yavaş yavaş konuşmalarımız azalmış, teorik ve siyasi diyalogumuz bitmiş, karşılıklı saygılı ama bir merhaba veya gündelik yaşama ilişkin bazı konuşmaların ötesinde bir ilişkimiz kalmamıştı. Niğde’den ayrıldıktan sonra da bir daha görmedim. Uzaktan haberlerini alıyordum. Karadeniz’in öncülerinden, Türkiye sosyalist ve devrimci hareketinin tarihinde bir yeri olan bu hapishane arkadaşımı uğurlamayı çok isterdim.