Türk sosyalistlerinin temel sorunu anmalara, rozetlere,
ritüellere çok düşkün olmalarıdır.
Pek bilinmez veya artık bilinmek istenmemektedir ama 1960’ların
sonundaki yükselişi yaşayan devrimci gençler, yani DÖB’lüler ve Dev-Genç’lilerin
hiç öyle ritüelleri yoktu. Çünkü gerçek, canlı, dinamik bir hareketin örgütsel
ifadesiydiler.
Kırk yılda bir anma falan yapılır, o da aktüel politik
mücadele için bir mesaj vermeye, bunun için vesile yaratmaya yönelik olurdu.
Bizim, ve özellikle de bizim Deniz’in (mare nostrum) dilimizden düşmeyen “vaktimiz yok ölenlerin matemini tutmaya, akın var güneşe akın, güneşi zapt
edeceğiz güneşin zaptı yakın” şiarıydı.
Bir örgüt canlı bir hareketle bağını, dinamizmini, yaratıcılığını
yitirip bürokratlaşmaya, taşlaşmaya başladığında rozet sloganlar, bayraklar,
semboller, ritüeller, anmalar önem kazanmaya başlar.