31 Aralık 2013 Salı

Bir Yıl Sonunda İnsan Türünün Kaderi Üzerine Düşünceler

İnsan türünün, Tarihin çok acımasız davrandığı; cılız omuzlarına kaldıramayacağı ağırlıkta yükler yüklediği belki de son kuşaklarıyız.
Birbirine zıt iki anlamda son kuşaklar.
Böyle yükleri yüklenmiş son kuşaklar anlamında veya insan türünün son kuşakları anlamında.
Türün son kuşakları olmamayı başarırsak böyle yükleri yüklenmiş son kuşaklar olabiliriz.
Evet, sadece toplumun değil, bir türün kaderi, önümüzdeki üç beş kuşağın sırtında.
Ama türün kaderini toplumsal yasalar; toplumun kaderini; değer yasası ve sınıf mücadelesinin yasaları belirleyecek.
Yani son duruşmada, türün kaderini belirleyecek olan ise, toplumun kaderi.

30 Aralık 2013 Pazartesi

Gezi Direnişi Yazıları (1 Haziran - 29 Temmuz) Çıktı

Gezi Direnişi boyunca neredeyse hemen her gün gelişmeleri yorumlayan ve yol göstermeye çalışan yazılar yazdık.
Bu yazıların en önemlilerinden yapılan bu derlemede ayrıca olayların bir kronolojisi,  uzunca bir Önsöz; Gezi Aynasında Marksizm Sempozyumu’na  ve Bilgi Üniversitesi Sosyoloji Kulübü tarafından düzenlenmiş Gezi Parkı ve Sol Hareketler konulu toplantıya sunulan bildiriler de yer alıyor.
Kitap 378 sayfa ve 10 TL’dir
Kitabın 1000 kadar nüshası, derhal ve ilk elde, özellikle Cezaevlerindekilere kitap yollama ve toplama işinde yoğunlaşmış “Deli Dalgalar” adlı gönüllüler aracılığıyla, başta Gezi tutsakları olmak üzere hapishanelere yollanacaktır.
Ancak bu kadar kitabın cezaevlerine yollanabilmesi epey bir kargo ve posta masrafına mal olmaktadır. Bunları karşılayabilmek için okuyucuların desteği gerekmektedir.
Kitap, bütün diğer kitaplarımız gibi, internetten de karşılıksız olarak okunabilir ve indirilebilir olmakla birlikte, sizlerden dileğimiz, kitabı satın almanız ve mümkünse cezaevlerine yollama masraflarını karşılamak üzere küçük de olsa bir bağışta bulunmanızdır.
Ya da alacağınız bir kitabın yanında bir tanıdığınız veya yakınınız için de bir kitap sipariş ederek, hem ona bir hediye vermiş olursunuz hem de hapishanelere kitap yollama masraflarına katkıda bulunabilirsiniz.
Kitaba aslında son derece düşük bir fiyat belirledik. Bu hacimdeki kitaplar normak olarak iki veya üç katına satılmaktadır.

28 Aralık 2013 Cumartesi

Doğan Tarkan’ın Ardından

İnternette Doğan’ın metroda fenalaşıp vefat ettiğini okuyorum. Şaşkınım. İnanamıyorum.
Doğan’ı uğurlamaya gitmeli. Cenazesi nereden ne zaman kalkacak acaba? Bizim kuşaktan arkadaşlar duymuşlar mıdır? Kimlere haber verilebilir?
Ergun Aydınoğlu’nu arıyorum. O da az önce duymuş. “Ekşi Sözlüğü baktım, Doğan hakkında yazılanları görünce üzüldüm, hak etmediği şeyler yazıyorlar” diyor. Cenaze ile ilgili bir şey duyarsak birbirimizi bilgilendirelim diyoruz.
Ekşi sözlüğe bakıyorum. Evet, çok haksız, berbat şeyler yazılı. Arada tek tük hakgüder olanlar da var gerçi. Yazanlar belli ki ulusalcılar. Birkaç örnek:
“bana "akp'ye nasil yaranabiliriz" dersi verebilir belki; kendisi bu isin nasil yapilacagini gayet iyi biliyor. hos, ben ne yaparsam yapayim akp'ye yaranamam, zaten yaranmak da istemem. midem kaldirmaz. akp'lilere yaranmaya calisirken ustlerine kusabilirim.”
ama, bu sahis, bana "demokrasi" dersi verebilecek son sahistir. "demokrasi" dersini onder sav'dan bile alirim, dogan tarkan'dan almam. en azindan onder sav akp yalakasi degil. sirf bu yonuyle bile dogan tarkan'dan daha demokratik kaliyor.”

24 Aralık 2013 Salı

Anlaşılmayan Temel Konu: Yapı

Türkiye’nin Sosyalistinin de, Liberalinin de, İslamcısının da, Demokratının da anlamadığı temel sorun şudur: insanların dürüst olacağı veya olması gerektiği varsayımı üzerinden herhangi bir toplumsal yapı oluşturmaya kalkmak yanlıştır. Yapıyı değiştirme, köklü temel değişiklikler yapma; sonuçlarla değil nedenlerle mücadele gibi bir derdi olmayanlar; aksine bunu tehlike olarak görenler, tartışmayı ve gündemi ahlak ve namusa çekerler; insanları, partileri, örgütleri vs. dürüst ve ahlaklı olmadıkları açısından eleştirirler.
Marksizm ise, insanların düşüncesini belirleyen varlıklarıdır der. Yani yapıyı değiştirmeden, insanlara ahlaklı ve dürüst olmayı vaaz etmek hiçbir sonuç almaz ve yenilgiye mahkûmdur der.
Bütün dinler ve uygarlıklar tarihi Marksizm'in bu önermesinin bir doğrulanmasından başka bir şey değildir. Ne Hıristiyanlığın ne de İslam’ın insanları ahlaklı ve adil olmaya çağıran özü, insanların adaletsiz, ahlaksız ve namussuz olmalarını engellememiştir.

22 Aralık 2013 Pazar

Türkiye Cumhuriyeti (Merkezi ve Bürokratik Bir Cumhuriyet) Namusluları Bile Namussuz Olmaya; Demokratik Bir Cumhuriyet ise Namussuzları Bile Namuslu Olmaya Zorlar

Türkiye’de Sosyalist de, İslamcı da, Liberal de, Kemalist de demokrat değildir ve aslında nesnel olarak demokrasiye karşı savaşır.
Neden ve nasıl?
Örneğin şimdilerde “cemaatin” devleti ele geçirmesinden onun içinde gizli bir yapı oluşturmasından şikâyet ediliyor. Bu, dün ulusalcıların ve CHP’nin şikayetiydi, şimdi hükümetin.
Liberaller Ergenekon’dan, devletin yasa dışı bir örgütün eline geçmesinden şikâyet ediyorlar.
Müslümanlar, Masonlardan, onların devleti ele geçirdiğinden şikâyet ediyorlar.
Sosyalistler burjuvaziden veya emperyalizmden, onların devleti ele geçindiğinden; onların devlet içindeki gizli yapılarından şikâyet ediyor.
Gerçek bir demokrat ise, devletin bürokratik kayırmalar, tayinler vs. ile ele geçirilebilir olan yapısından “şikâyet” eder; bu yapıya karşı mücadele eder.
Kendisiyle mücadele edilecek hedefi olarak, devleti “ele geçirenleri” cemaati veya diğerlerini değil; devleti ve onun yapısını nişan tahtasına koyar.
Gerçek bir demokrat cemaatlerin veya partilerin hatta gizli mason örgütleri benzeri yapıların ve kötü niyetlilerin “devleti ele geçirebilme” özgürlüğünü savunur.

5 Aralık 2013 Perşembe

Aydınlanma ve İslam’ın Sentezi ve Mirasçısı Olarak Marksizm

Aydınlanma ve İslam’ın birbirine zıt olduğu yönünde yerleşmiş ve yaygın bir yargı vardır. Bu yargıyı savunan ve yerleştirenler, İslam ve Aydınlanma’nın içini boşaltanlar; onları karşı devrimlerle olmamışa çevirenler ve bu karşı devrimci mirası şimdi sürdüren “Aydınlanmacılar” ve “Müslümanlar”dır.
Birbirlerine zıt olduklarını söyleyenlerin, zıt olduklarında böyle anlaşabilmeleri bile zıtlıktan çok daha büyük bir ortaklık içinde bulunduklarının da bir kanıtıdır.
Aydınlanma ve İslam’ın birbirine zıt olduğu yargısını paylaşmaları, onların bu iddialarının bizzat bu iddialarının kendisiyle kendileri tarafından çürütülmesinden başka bir anlama da gelmez.
Şunu iyi ayırmak gerekmektedir: Aydınlanma ve İslam’ın zıt olduğu yargısındaki bu ortaklık, Aydınlanma ve İslam’ın değil; Aydınlanma ve İslam’ın sürdürücüsü ve devamcısı olduklarını iddia edenlerin bir ortaklığıdır.
Unutulan ve unutturulmaya çalışılan gerçek şudur: Aydınlanma da, İslam da, daha doğdukları noktada, ilk adımlarında başarısızlığa uğramış ve egemen sınıflar tarafından ele geçirilip yenilmiş birer projedirler.

1 Aralık 2013 Pazar

Gezi’yi Beklerken

 İndirmek Icin Tıklayın
(Yıllardır Gezi’yi bekliyorduk, nereden nasıl geleceğini bilmeden. Örneğin Gezi olayları esnasında tekrar yayınladığımız “Kendiliğindenliğe Övgü”, yıllar önce yapılmış bir Gezi çağrısıydı.
Dokuz yıl önce yazılmış aşağıdaki yazıda da yine benzer bir çağrı var, örneğin şu satırlarda: “Bu gidişi ancak, Türkiye’de ortaya çıkabilecek Kürt Özgürlük hareketinden çok daha tutarlı aynı zamanda şehirli ve modern bir politik kültüre de yaslanan, devrimci demokratik bir çizgiyi savunabilecek bağımsız bir hareket durdurabilir”.
Ama sadece nereden nasıl çıkacağını bilmediğimiz Gezi’yi beklemiyer, gelirse de, böyle bir Hareketin, Kürt Hareketiyle ilişkilerinin nasıl olabileceği üzerine ön görülerde bulunuyorduk.
Hem Gezi geldi; hem de öngörülen denklemler geçerliliklerini koruyor.
Hem Gezi’nin geleceği ve Kürt Hareketi ve Gezi ilişkileri, hem de Gezi’yi hiçbir şekilde yansıtmayan, bürokratik örgütlerle Kürt Hareketinin, yani HDP’nin geleceği üzerine yazacağımız yeni yazılara bir hazırlık, bir hatırlama, bir hafıza tazelemesi, bir “fikri takip” olarak bu tür yazılardan biri; hem de Kürt Hareketinin Türk sol örgütleriyle ilişkilerinin tarihi üzerine bir hatırlama. Ayrıca bilmeyenler için aşağıdaki yazının, Osman Öcalan’ların koptukları dönemde ve kopuşları bağlamında yazılmış olduğunu belirtelim. Bu günkü paralelliklere kısa notlar halinde değindik.  01.12.2013)