Din etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Din etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

22 Şubat 2023 Çarşamba

Din, İslam, Alevlik vs. Üzerine Yazılmış Bazı Yazılarımın Bir Listesi, İlgi duyabilecekler için

Din Nedir?

https://demirden-kapilar.blogspot.com/2013/05/din-nedir.html

*

Marksizm ve Din (1) - Klasik Marksizm'de Din Kavramı

https://demirden-kapilar.blogspot.com/2014/01/marksizm-ve-din-1-klasik-marksizmde-din.html

*

Marksizm ve Din (2) - Modern Marksizmde Din Kavramı ve "Zındık Marksizmin" Katkıları

https://demirden-kapilar.blogspot.com/2014/01/marksizm-ve-din-2-modern-marksizmde-din.html

*

10 Ekim 2022 Pazartesi

Fizikteki Doğru ve Birbiriyle Çelişen Teoriler ve Bunun Marksizmdeki Benzeri Yapı ve Özne Çelişkis

Bu videoda yine kendiliğinden bir şekilde Fizikte son Nobel Ödülü, Quantum Dolaşıklık - Quantum ve Genel Görecelik Teorilerinin Çelişkisi - Bunun Marksizmdeki Benzeri: Manifesto ve Önsözdeki Yapı ve Özne Çelişkisi - Üstyapı Teorisinin Yokluğu - Bir Din Teorisinin Olmaması - Devrim kavramının Yeniden Tanımlanması - Marksizmin Bir Din Olması Gereği gibi konuları ele alıyoruz.


27 Mayıs 2019 Pazartesi

Ulus’un, Din’in ve Toplum’un ne Olduğunu Anlamak Niçin Çok Zordur ve Çok Önemlidir?


Önce okuyucuya pek alışılmamış birkaç soru:
Ulus hakkındaki tanımınız ulusçuların ulus tanımıysa ve siz bunu bilmiyorsanız, ulusun ne olduğunun sosyolojik (bilimsel) bir tanımına nasıl ulaşabilirsiniz?
Din’in ne olduğuna ilişkin tanımınız bir Din’in Din tanımıysa ve siz bunu bilmiyorsanız, Din’in ne olduğunun sosyolojik (bilimsel) bir tanımına nasıl ulaşabilirsiniz?
Toplum hakkındaki tanımınız, bu modern toplumun kendisini tanımlamasıysa ve siz bunu bilmiyorsanız, Toplum’un bilimsel ya da sosyolojik bir tanımına nasıl ulaşabilirsiniz?
Yani ulus tanımınızın ulusçuların ulus tanımı, din tanımınızın kendini bu tanım aracılığıyla var etmiş bir dinin din tanımı, toplum tanımınızın bu modern toplumun toplum tanımı, yani aslında kendisinin kendisi hakkındaki tanımı olduğunu da bilmiyorsanız ve bunun farkında değilseniz, bunun farkına nasıl varırsınız? Bunu nasıl bilebilirsiniz?

15 Kasım 2017 Çarşamba

Bir devrimin Eşiğinde(3) - Bilim Kavramının Bilim dışılığı, Bilimdeki Sabitler ve Öngörüler Üzerine

Bir Devrimin Eşiğinde” yazı serisinin ilk iki yazısından sonra gelen yorumlara bakınca, yazdıklarımızın neredeyse hiç anlaşılmadığını; biraz fantezi, biraz bilim kurgu ya da son zamanların şişirilmiş “Sapiens” ve “Homo Deus – Yarının Kısa Tarihi” gibi popüler kitapların yazarı Yuval Noah Harari’nin yazdıkları gibi değerlendirildiğini gördük.
Bu durumda kısa bir parantez açıp, bazı kavramları açıp, biraz açıklama yapıp, uyarılarda bulunup, ondan sonra devam etmek gerekiyor.
Elbette böyle bir anlaşılmamayı beklemiyor da değildim, yazılarımı beğenen veya eleştirenlerin aslında yazıları anlamadan beğendiği ve eleştirdiğini sürekli gördüğüm için şaşırtmadı.

11 Kasım 2017 Cumartesi

Bir Devrimin Eşiğinde

Türkiye’yi esir almış Erdoğan-Ergenekon ittifakıyla uğraşmaktan, bütün dikkat ve enerjiyi onunla mücadelenin sorunlarına yöneltmekten, eşiğinde bulunduğumuz dünya ölçüsündeki devrimi yeterince erken göremedik ve bu konuda bir şeyler yazamadık.
Elbette çürüme ve terör tüm ülkeyi esir almadan ve tam bir faşizmle sonuçlanmadan, İslamcı-Türkçü ve faşizan Erdoğan-Ergenekon ittifakının, bir an önce yıkılması ve bu yıkılışın mümkünse, kitlelerin hareketiyle ve örgütlenmesiyle olması en acil görev olmaya devam ediyor.
Elbet bu mücadelenin, stratejiye, taktiğe, örgüt ve mücadele biçimlerine ilişkin sorunları, (muhalefetin hiç tartışmadığı ve tartışmaktan kaçındığı sorunlar) gündemimizin başında yer almaya; zaman ve enerjimizin çoğunu bir “kara delik” gibi yutmaya devam edecektir.

29 Mayıs 2017 Pazartesi

Aydınlanma ve İslam’ın Sentezi ve Mirasçısı Olarak Marksizm

Aydınlanma ve İslam’ın birbirine zıt olduğu yönünde yerleşmiş ve yaygın bir yargı vardır.
Bu yargıyı savunan ve yerleştirenler: İslam ve Aydınlanma’nın içini boşaltanlar; onları karşı devrimlerle olmamışa çevirenler ve bu karşı devrimci mirası şimdi sürdüren “Aydınlanmacılar” ve “Müslümanlar”dır.
Birbirlerine zıt olduklarını söyleyenlerin, zıt olduklarında böyle anlaşabilmeleri bile, zıtlıktan çok daha büyük, bir ortaklık içinde bulunduklarının da bir kanıtıdır.
“Aydınlanmacı” ve “İslamcı”ların, Aydınlanma ve İslam’ın birbirine zıt olduğu yargısında anlaşmaları olgusunun kendisi, bizzat bu iddialarının, kendileri tarafından çürütülmesinden başka bir anlama da gelmez.
Şunu iyi ayırmak gerekmektedir: Aydınlanma ve İslam’ın zıt olduğu yargısındaki bu ortaklık, Aydınlanma ve İslam’ın değil; Aydınlanma ve İslam’ın sürdürücüsü ve devamcısı olduklarını iddia edenlerin bir ortaklığıdır.

26 Mart 2017 Pazar

Komplo “Teorileri”, Teori ve Demokrasi Mücadelesi Üzerine

Kimsenin teoriye, Marksizm’e, doğru bir politik çizgi için teorinin önemine ilgi duymadığı bir dönemde yaşıyoruz. Kendini Marksist olarak tanımlayanlar bile artık teoriye en küçük bir ilgi duymuyorlar.
Teori diye komplo “teorileri”nden başka bir şeyin konuşulduğu yok. Devrimci dalganın çekildiği, kitle hareketinin gerilediği dönemler böyledir. İnsanlarda genellikle bir aptallaşma eğilimi baş gösterir. Engels’in “enayiler Sosyalizmi” dediği ırkçılık ve antisemitizm; “enayiler teorisyenliği” denebilecek komplo “teorileri” ortalığı kaplar.
Bunun görmek için Türkiye’de bir kitapçıya girip raflarda sergilenen kitaplara bakmak yeter. Neredeyse kitapların yüzde doksanı komplo teorileridir. Gazetelerdeki yazılar veya internette yazılara yapılan yorumlara ise hiç değinmeye bile gerek yok. Korkunç bir aptallaşma, genelleme yeteneğinin yitirilişi egemen dünyaya, ama en korkunç ölçüde de Türkiye’ye. Bir parça Kürdistan ve Kürtler, orada yükselen mücadeleye bağlı olarak, bu çürüme eğiliminden biraz kendini kurtarmış bulunuyor.

16 Mart 2017 Perşembe

Çağımızın En Büyük Hilesi: Tanımlar Üzerinden Egemenlik

Çağımızı ve onun en temel sorunlarını anlamak ve çözebilmek hem son derece kolaydır; hem de son derece zordur. Esher’in resimleri belyki de bu zorluğun imgesel ifadeleridir.
Bunun nedeni egemenliğin bizzat tanımların kendisi aracılığıyla kurulmuş olmasıdır.
Yani o egemenliğe karşı çıkarken bile o tanımları sorgulamadan, kabul ederek karşı çıktığınız için, o egemenliği yaymaya ve güçlendirmeye devam edersiniz.
Sizin öznel niyetleriniz ile tarihsel ve toplumsal olarak nesnel yaptıklarınız birbiriyle çelişir.
Aslında bu son iki yüz yılda Marksizm’in ve Marksistlerin kaderi bu olgu üzerinden açıklanabilir.
Çağımızın iki temel sorunu Din ve Ulus’tur (veya Ulusçuluk).
Bu iki temel sorun da aynı yapıdaki, yani tanımın kendisi aracılığıyla egemenlik diyebileceğimiz, iki “hile”ye dayanmaktadır.

28 Şubat 2017 Salı

Dinlemek İçin - #HAYIR, Emek, Sınıf, Din Ve Marksizm

Dinlemek için - İndirilebilir veya Online dinlenebilir. Okumakya vakit ve imkan bulamayanlar için kullanışlı. 

"Ne var ki, ne Sınıf ve Sınıflar Mücadelesi kavramlarının; ne de Emek kavramının Marksizm’le ilişkisi yoktur. Bunlar Marksizm’in ayırıcı kavramları değildirler; hatta bu kavramlarla Marksizm’i özdeşleştirmek, onu burjuvazinin kabul edeceği hale getirmektir ve anti Marksist bir Marksizm kavrayışıdır.
Neden ve nasıl? Önce bir matematik formül gibi dayandığı mantığı; sonra da bunun çelişkili gibi görünen politik sonuçların çelişkisiz olduğunu görelim. Yani ulusalcıların neden hep Marksist iddialı olduklarını; Kadıköy’ün neden metre kareye en çok Marksist düşen yer olduğunu, bu çelişkili görünenin ardındaki temel metodolojik özdeşliği görelim."


19 Şubat 2017 Pazar

#HAYIR, Emek, Sınıf, Din ve Marksizm

Marksizm denince hemen herkesin aklına “Emek”, “Sınıf” ve “Sınıf Mücadelesi” kavramları gelir.
“Emek” toplumun maddi ekonomik temelinin gidişini açıklayan en temel kavram; “Sınıf” ve “Sınıflar mücadelesi” de tarihin ve toplumun temel hareket yasasını açıklayan Marksizm’in temel kavramları olarak kabul edilir.
Marksizm’le özdeşleşmiş “Komünist Manifesto”nun ilk satırları, “Bugüne kadarki tüm toplum tarihi, sınıf mücadeleleri tarihidir. Özgür ile köle, patrisyen ile pleb, senyör ile serf, lonca ustası ile çırak, kısacası, ezen ile ezilen, birbiriyle sürekli bir karşıtlık içinde bulunmuş, birbirine karşı gizli ya da açık kesintisiz bir mücadele sürdürmüş, bu mücadele ya tüm toplum yapısının devrimci bir dönüşümüyle, ya da mücadele eden sınıfların hep birlikte çöküşüyle sonuçlanmıştır.” diye başladığı için, Marksistler de, Marksist olmayanlar ve Marksizm’in düşmanları da, Tarih’i Sınıflar ve Sınıf Mücadeleleriyle açıklamanın, “Sınıf” ve “Sınıf Mücadelesi” kavramlarına dayanmanın Marksizm olduğunu düşünmüşler ve savunmuşlardır.

19 Ocak 2017 Perşembe

Güvercinler, Müslümanlar, Türkler ve İnsanlar

Hrant Dink “Ruh halimin Güvercin Tedirginliği” başlıklı yazısının son satırlarında umudunu ve güvenini şu sözlerle dile getiriyordu:
“Evet, kendimi bir güvercinin ruh tedirginliği içinde görebilirim, ama biliyorum ki bu ülkede insanlar güvercinlere dokunmaz.
Güvercinler kentin ta içlerinde, insan kalabalıklarında dahi yaşamlarını sürdürürler.
Evet, biraz ürkekçe ama bir o kadar da özgürce.”
Ama bu satırların Dink’in son satırlarından biri olması, aynı zamanda bu umudun ve güvenin hiçbir dayanağı olmadığını da kanıtlamış bulunuyor.
Niçin böyle?
Çünkü Hrant’ın unuttuğu bir şey vardı, biyolojik bir kavram olarak insan ile (yani küçük harflerle insan olmakla), sosyolojik olarak İnsan (büyük harflerle İnsan) olmak arasındaki farkı göremiyordu.
Yani unuttuğu “bu ülkede” İnsanların değil Türklerin yaşadığı idi.

11 Ekim 2016 Salı

Yirmi Birinci Yüzyılda Din - İndirip Dinleyebilmek için ses dosyası olarak

Akıllı telefonlarla kolayca dinlenebilmesi için ilk elde videoları sadece ses dosyası olarak yükleyeceğim. Ayrıca bu ses dosyaları isteyen tarafından indirilebilecek, böylece sürekli online gereği olmadan da dinlenebilecek.
Aşağıda 2014 yılı Mart ayında Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesinin daveti üzerine orada yaptığımız Din konusundaki sunuş yer alıyor. Elbet isteyen Youtube'dan görüntülü olarak da izleyebilir. Din konusundaki ezberlerin bozulması ve bizim temellendirmeye çalıştığımız bilimsel ve Marksist din teorisini kavramak bakımından bir giriş gibi kabul edilebilir.

8 Kasım 2014 Cumartesi

Din Nedir?

Din’in ne oluğunu herkes bildiğini sanır?
Ancak din kavramınızın kendisinin bir dinin din kavramı olduğunu düşünürseniz Din’in ne olduğunu anlamadığınızı anlamaya başlarsınız.
Dinleri sembolize ettiği düşünülen yandaki resmin kendisinin bir dinin din veya dinler tanımı olduğunu hiç düşündünüz mü?
Üstüne üstlük dinsiz olmanın mümkün olmadığını, sizin sadece dininizin ne olduğunuzu bilmediğinizi anlamaya başlarsınız.
Diğer bir ifadeyle din kavramınızın dinin ne olduğunu olanaksızlaştırdığını anlarsınız.
Bunun için bir başlangıç olarak şu videoyu öneriyoruz:
Şu linki izleyiniz lütfen:
Ayrıca bu konferansla birlikte kullandığımız görsel malzeme de yararlı olabilir ve şuradan izlenebilir:
(İşte uzun yazdığımdan şikayet edenlere kısa bir yazı. Hepsi bu kadar. J)

14 Temmuz 2014 Pazartesi

Türkiye’de İslam ve Sol

Bayram Koca’nın derlediği “Türkiye’de İslam ve Sol” başlıklı kitap bu günlerde, Vivo Yayınevi tarafından, yayınlanmış bulunuyor. Kitaba çeşitli görüşlerden yirmi kadar yazar katkıda bulunmuş. Biz de “Marksizm, Dine Bakış ve Türk Solu”  başlıklı bir yazıyla katkıda bulunduk. Kitabın yayınlanması vesilesiyle, yazımızın vuruş ve sayfa sınırlamalarından arınmış daha geniş bir versiyonunu okuyucuya sunuyoruz.
Küçük bir kitap boyutundaki bu versiyonu pdf olarak şu adresten de indirmek mümkündür:
14 Temmuz 2014 Pazartesi
Demir Küçükaydın

17 Nisan 2014 Perşembe

Marksizm 2014’ten İzlenimler ve Terry Eagleton’un Konuşması Üzerine Notlar

Aslında Marksizm’in ve sosyalist hareketin sorunlarını değil de Türkiye’deki demokrasi mücadelesinin kimi sorunlarını tartışmaya yönelik; Marksistlerden ziyade liberallerin tartıştığı; ama adı hala Marksist geçmişin bir kalıntısı olarak (kuyruk sokumu ya da kör bağırsak gibi) Marksizm olmaya devam eden, Devrici Sosyalist İşçi Partisi’nin (DSİP) her yıl örgütlediği Marksizm etkinliğinin bu yılki “en baba” konuşmacısı Terry Eagleton’du.
Bu “en baba” sözü kimseyi kızdırmasın.
Zamane ruhunun her şeye sinmişliği, zamane ruhuna en karşı olduğunu düşünenlerin bile davranışlarında görülüyor ve onlar bu zamane ruhunun taşıyıcıları olmaktan kurtulamıyorlar.
Sosyalizmin ruhundaki eşitlikçiliğin bir ritüel olarak bile unutulduğu ve yok olduğu bir dünyada yaşıyoruz.
Örneğin HDP kongresinde protokol diye bir şey var. Adı bilinenler ve vekiller en önde kendilerine ayrılmış yerlerde oturuyor; konuşmacılar olarak sıradan bir üye gibi sıraya girip söz hakkı almadan protokolde önceden uzun konuşmalar yapıyorlar ve bu hiç kimseyi rahatsız etmiyor.
Aynı durumun bir başka versiyonu Marksizm 2014’ün afişinde de görülebilir. En üstte “en baba” harflerle Terry Eagleton, Alex Callinicos ve Sırrı S. Önder, sonra daha küçükçe harflerle Ahmet Ümit falan; ondan sonra da giderek küçülen harf sırasıyla diğer konuşmacılar.

3 Nisan 2014 Perşembe

21. Yüzyılda Din

Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Bilim Sanat Yaşam Söyleşileri bağlamında  21. Yüzyıl'da Din başlığı altında Demir Küçükaydın'ın yaptığı söyleşinin iki bölüm halinde videoları.
Tarih: 26. Mart 2014, Yer: A.Ü.S.B.F, Şeref Salonu.
Birinci Bölüm:
http://www.dailymotion.com/video/x1lhvgt_demir-kucukaydin-21-yuzyilda-din-bolum1_school
İkinci Bölüm:
http://www.dailymotion.com/video/x1lhwu1_demir-kucukaydin-21-yuzyilda-din-bolum2_school

7 Şubat 2014 Cuma

“La İlahe İllallah”ın Sosyolojik ve Tarihsel Anlamı ve Günümüz Dünyası (Kelime-i Tevhid’in Marksist Tefsiri)

Allah’tan başka tanrı yoktur!”
Her kabilenin (komünün) kendisinden geldiğine inandığı “put”unun (toteminin) olduğu bir toplum yapısı, Sasani ve Bizans imparatorluklarının çürümesi nedeniyle tıkanmış Orta Yol’dan (İran üzeri) Güney Yolu’na (Hint Okyanusu) kaymış dünya ticaret yolları üzerindeki, Cidde limanının antreposu Mekke ve Medine şehirlerinde her yerde olduğundan daha fazla var olan iktisadi ilişkilerle çelişki içindeydi. Bir yanda o zamanın ölçüleriyle dünya ticareti, diğer yanda kendi kabilesinden ötesini görmeyen, her birinin ayrı hukuku olan, her kabilenin birbirine düşman ve kan davalı olduğu bir toplumsal yapı.
Allah’tan başka tanrı olmadığını söylemek, bu toplumun, artık onun yaşama ve gelişmesi önünde katlanılmaz bir engel haline gelen kandaşlığa, yani totemlere, putlara dayanan üstyapısını parçalamak, onun yerine tüm insanların aynı tanrının yarattığını, dolayısıyla eşit ve kardeş olduğunu söylemek, hepsini aynı hukuka bağlamak anlamına geliyordu.

23 Ocak 2014 Perşembe

Marksizm ve Din (2) - Modern Marksizmde Din Kavramı ve "Zındık Marksizmin" Katkıları

Marksizm'in Aydınlanmaya göre, ayırıcı özelliği, bizzat Marks’ın da belirttiği gibi,  sınıflar ve sınıf mücadelesi açısından tarihe ve topluma bakması değildir; toplumun yapısına ilişkin, Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı’nın Önsözü’nde söyledikleridir. Sınıflar ve sınıf mücadelesinin varlığı Marks’tan önce Aydınlanmacı veya burjuva Tarihçiler tarafından bulunmuştur. Marks’ın teorisi bunu içerir ama aşar. O Önsöz’de görüleceği gibi, Marksizm, toplumun Yapısı’nın analizidir ve bu yapının tarihsel hareketi nasıl oluşturduğuna ilişkin bir teoridir..
Mars’ın formüle ettiği biçimiyle, bu teoriye göre, Yapı içinde din bir “bilinç biçimi” veya bazan da “ideoloji” olarak tanımlanarak, üstyapının içine yerleştirilmekte; bu bağlamda sınıf mücadelesine bağlanmaktadır.

22 Ocak 2014 Çarşamba

Marksizm ve Din (1) - Klasik Marksizm'de Din Kavramı

Türkiye’de tartışmalar, gerçeği aramanın değil, bir güç mücadelesinin aracıdırlar. Elbet sorunun gündeme gelmesinin ve tartışılmasının kaynağında, politik ve sosyal mücadeleler olabilir; ama o konular politik kaygılardan ve tartışmalardan bağımsız olarak ele alınmalı ve incelenmelidir.
Konuların doğrudan politik mücadelenin aracı olarak tartışılması, kavramların genel geçer; yaygın ama çoğu kez çok yanlış anlamlarıyla tartışılmasını da beraberinde getirmektedir. Bu durumda, herhangi bir tartışmaya birazcık girmek bile, öncelikle o yaygın ve yanlış kavramların eleştirisini gündeme getirmeyi gerekli kılmaktadır.
Örneğin Marksizm kavramını, yıkılmış bürokratik diktatörlükler ve ortadaki ruhsuz ve bürokratik örgütlerin görüşleri anlamında kullanmak başkadır; bunların fiilen baskı altına alıp sapkınlık olarak görüp dışladıkları, düşman gördükleri ve ezdikleri teorik görüşler anlamında kullanmak başkadır. Birinci anlam yaygın ve egemendir ama doğru değildir; ikinci anlam doğrudur ama bilinmez ve kullanılmaz.

31 Aralık 2013 Salı

Bir Yıl Sonunda İnsan Türünün Kaderi Üzerine Düşünceler

İnsan türünün, Tarihin çok acımasız davrandığı; cılız omuzlarına kaldıramayacağı ağırlıkta yükler yüklediği belki de son kuşaklarıyız.
Birbirine zıt iki anlamda son kuşaklar.
Böyle yükleri yüklenmiş son kuşaklar anlamında veya insan türünün son kuşakları anlamında.
Türün son kuşakları olmamayı başarırsak böyle yükleri yüklenmiş son kuşaklar olabiliriz.
Evet, sadece toplumun değil, bir türün kaderi, önümüzdeki üç beş kuşağın sırtında.
Ama türün kaderini toplumsal yasalar; toplumun kaderini; değer yasası ve sınıf mücadelesinin yasaları belirleyecek.
Yani son duruşmada, türün kaderini belirleyecek olan ise, toplumun kaderi.