komünist Manifesto etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
komünist Manifesto etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

30 Mayıs 2017 Salı

Gezi’nin Yeni Bir Yıl Dönümünde Bir Kez Daha “La İlahe İllallah”

La İlahe İllallah” başlıklı yazımızı 2004 yılında yazmıştık.
Sonra bu yazıyı “Marksizmin Marksist Eleştirisi” başlıklı kitabımızın son yazısı olarak 2007 yılında tekrar yayınlamıştık.
Bu yazıyla yaptığımız ya da yapmaya çalıştığımız, teorik düzeyde gerçek bir devrim anlamına gelen, 2004 yılında ilk kez formüle etttiğimiz Marksist Ulus ve Din Teorilerinin programatik sonucunu, kolay anlaşılır bir şekilde ama İslam’ın vokabüleriyle (ya da “söylemiyle” diyelim) açıklamaktan başka bir şey değildi.
Tabii bunu yaparken aynı zamanda dinlerin ve özellikle de İslam’ın Marksist bir açıklamasını, diğer bir ifadeyle, beş bin yıllık uygarlıklar tarihinin kısa bir özetini ve açıklamasını da sunmuş oluyorduk.
Bu yazı bir bakıma, Marksizmin arada kat ettiği teorik ve kavramsal birikime dayanarak, Komünist Manifesto’nun yeniden yazılmasından başka bir anlama gelmiyordu.

2 Mayıs 2015 Cumartesi

Cumhuriyet Komünist Manifesto’yi Niçin Ek Olarak Verir?

Cumhuriyet gazetesi 1 Mayıs’ta Komünist Manifesto’yu ek olarak verdi.
Nasıl Deniz Gezmiş’ler, Che Guavera’lar, Mahir Çayan’lar ulusalcıların ikonlarına dönüştürüldüyse şimdi, Marksizm de ulusalcı bir söylemin aracına dönüştürülüyor.
Ama bunu mümkün kılan nedir?
Yıllardır bunun mantığını açıklamaya; teorik olarak Marksizmi aydınlanmanın kalıntılarından arındırmaya; programatik ve politik olarak da onu ulusçuluk virüsünden kurtarmaya ve uluslara ve uluşçuluğa karşı bir bağışıklık kazandırmaya çalışıyoruz.
Bu da kategorik olarak özce şudur: Biçimsel eşitsizliğin olduğu bir yerde, biçimsel eşitsizliğe karşı mücadeleyi başa almadan  ekonomik eşitsizliği öne çıkarmak; o biçimsel eşitsizliğin sürdürülmesinin bir aracı olmakla sonuçlanır.
Marksizm biçimsel eşitliğin veri olduğu varsayımı üzerinde yükselir.
Ama kendine Marksist diyenler, bu varsayımın gerçek duruma tekabül etmediğini unuttuğu andan itibaren, biçimsel eşitsizliğe dayanan rejimlerin ve güçlerin bir aracı haline dönüşürler.
Sadece ulusların bir dille, dinle, kültürle, tarihle tanımlanmasına karşı değil; genel olarak uluslara; yani politik olanın ulusal olanla tanımlanmasına karşı mücadeleyi bayrağı yapmamış; bunu en acil görev olarak öne çıkarmamış bir Marksizm; biçimsel eşitliği yeryüzünde yerleştirmeyi öne çıkarmamış bir marksizmdir dolayısıyla ulusçuların ve ulusların varlığını sürdürmesinin bir aracı olarak kullanılabilir ve kullanılmaktadır.