Triyaj Fransızca seçmek, ayırmak anlamına
gelmektedir?
Türkçe Wikipedi’de “Triyaj, savaş alanlarında ve acil
servislerde tıbbi müdahale önceliklerini belirleme sistemi. Bu öncelikler;
hastanın yaşama şansı, durumunun aciliyeti gibi unsurlara dayanarak belirlenir.”
diye açıklanmış.
Peki kim seçilecek? Hangi ölçülere göre seçilecek? Ne için
seçilecek?
Yaklaşan ve giderek engellenemez hale gelen yaşlı ve
hastaların soykırımını görmek ve asgari ölçüde de olsa engellemek bu
soruların cevabında gizlidir.
*
Triyaj kavramı bugünkü kullanımıyla modern devletler ve
savaşlarla ortaya çıkıp gelişmiştir.
Triyaj ciddi bir sorun olarak Fransız devriminden sonraki
savaşlarda eşit yurttaşların genel silah altına alınmasıyla ortaya çıktı. Hiyerarşik
bir toplumda triyajı elbette toplumsal hiyerarşi belirler ve örneğin soyluların
önceliği olurdu.
Fransız ordusunda Larrey adlı bir askeri doktor, hızlı bir sınıflama
ve seçim sistemiyle, yani triyajla bacak kesmelerde diğer doktorlara göre daha
çok oranda askeri yaşatmayı başarıyor (%75-80) oranında. Bu konunun ilk
başlangcı oluyor.
Daha sonra bir Rus doktor, Kırım ve Kafkasya savaşlarında öncelikli
olarak tedavi görecekler için seçme ilkelerini belirliyor ilk kez. Bunu Prusya
ordusu da benimsiyor Ve sonra da bütün dünya ordularına yayılıyor. Modern tıpta
özellikle acil servislerde büyük önem kazanıyor.
Örneğin gemilerin batışında, “önce kadınlar ve çocuklar”
“en son kaptan” bir triyaj ilkesidir.
Yani büyük felaketler, savaşlar ve pandemilerde kimin
öncelikle tedaviye alınacağı, kimin önce kurtarılacağı, yani “yangında ilk
kurtarılacak” olanı seçmek, bunun ilkelerini belirlemek zorunludur.
Triyajda çeşitli ülkeler ayrıntıda farklılıklar gösteren
standartlara sahipse de, esas olarak beş aşamalı bir triyaj kabul görmüştür ve
uygulanmaktadır ve bu aşamaları sembolize eden renkler vardır.
Kırmızı: hayati tehlike, derhal müdahale
Sarı: Ağır yaralı
Yeşil: Sonra müdahale
Mavi: yaşama şansı yok
Siyah: Ölü
*
Peki ya binlerce kırmızı, yani acil müdahale bir anda gelirse
ne olacak?
Önümüzdeki günlerde hastanelere binlerce “hayati tehlike”, yani kırmızı hasta yığılacak, eldeki yoğun bakım yatakları binlerin yüzde veya binde birine bile yetmeyecek ve bu muhtemelen bu böyle, en iyi ihtimalle yaz ortasına kadar, birkaç ay sürecek, (ertesi yıla uzama olasılığı bile var).
Önümüzdeki günlerde hastanelere binlerce “hayati tehlike”, yani kırmızı hasta yığılacak, eldeki yoğun bakım yatakları binlerin yüzde veya binde birine bile yetmeyecek ve bu muhtemelen bu böyle, en iyi ihtimalle yaz ortasına kadar, birkaç ay sürecek, (ertesi yıla uzama olasılığı bile var).
Yani acil müdahale gerektiren ağır hastalar içinde de seçim
yapılmak zorunda kalınacak. Durumları eşit derecede acil olanlar veya daha
yaşlı ama daha umutvar olmakla birlikte daha genç ama daha az umutvar olan
arasında yaşaması ve suni solunum aygıtına bağlanması için kim seçilecek?
Doktorları kimin yaşayacağına karar verme ahlaki yükünden ve
sorumluluğundan kurtarmak için, olabildiğince nesnel kriterler belirlenmiştir. Ancak
gelecek hasta sayısı, zaman kısıtlılığı personelin yorgunluğu ve sınırlılığı
nedeniyle bu “nesnel” kriterler bile işe yaramayacaktır.
Kaldı ki, bu hastalıkta henüz böyle ölçütler de yoktur ve
belirlenmiş değildir.
Bu durumların nesnel bir kriteri o kadar zordur ki.
Bu gibi durumlarda seçim yapmak zorunda kalan doktor ve
diğer personel genellikle travma sonrası rahatsızlıklar gösterir.
Bu durumda ne olacak?
Zamanında sokağa çıkma yasağı ilen etmeyerek, hastalığın
yayılma hızını yavaşlatmak için elinden geleni yapmayarak, yoğun bakım ve suni
solunum cihazlarını, bunları kullanacak personeli azami düzeye çıkarmayarak, sayıları
gizleyerek ve az göstererek, sorunun hastalığı yavaşlatma ve kapasiteyi aşmama olduğunu
gizleyerek bizzat virüs aracılığıyla hükümet bir triyaj (ayıklama, seçim) yapıyor.
Yani önceliği daha genç ve sağlıklı olanlara veriyor.
Bu “büyük triyaj”.
Böylece yaşlı nüfusu ölüme terk etmiş oluyor.
Bir de hastaneye gidenler içinde de ikici bir triyaj olacak.
Bu da “küçük triyaj”
Büyük bir olasılıkla gençlere vs. öncelik tanınarak, birinci
triyajda virüsün gözünden kaçanlar, bu ikinci triyajda eleneceklerdir.
*
Bu geleceği apaçık olan yığılmayı engellemek için hiçbir şey
yapmayan, sorunu bu yığılmayı engellemek ve hastalığın yayılışını yavaşlatıp
zamana yaymak gibi bir strateji izlemeyen hükümet apaçık olarak yaşlı
nüfusun büyük ölçüde soykırıma uğratmayı planlamış bulunmaktadır.
Muhalefet de sorunun bu olduğunu hiçbir şekilde öne çıkarmayarak hükümete fiilen destek olmuştur ve olmaktadır.
Muhalefet de sorunun bu olduğunu hiçbir şekilde öne çıkarmayarak hükümete fiilen destek olmuştur ve olmaktadır.
Daha önceleri insanlar dillerinden, dinlerinden, “ırklarından”,
siyasi görüşlerinden dolayı defalarca soykırımlara uğramışlardır.
Bunun benzerini saf ve sağlıklı olanı seçmeyi kısmen öjenikler,
naziler savunurdu bir zamanlar.
Ama şimdi ilk kez hasta ve yaşlıların soykırımı
karşısındayız.
İngiltere’nin uygulayacağını söylediği “sürü bağışıklığı”
tamı tamına bir yaşlı ve hasta soykırımıdır.
Ve başlangıçta buna hiç tepki vermeyen İngilizler sonra
tepki verince hükümet geri adım atmak sorunda kaldı ama tedbirleri hala fiilen
bu yaşlı ve hasta soykırımını engelleyecek durumda değildir.
Türkiye’de ise hükümet resmen bunu istedi ve bütün
stratejisini, bunun gizlenmesi üzerine, dikkatleri başka noktaya çekme ve bunu
açıklayanları bastırıp susturma ve tüm toplumu fiilen bu soykırımdan habersiz
bırakma üzerine kurdu.
Şu ana kadar da bunu başardı,
Erdoğan ve damadının gülmelerinin nedeni budur. Güzel
günlerden, ekonomik başarılardan söz etmelerinin nedeni budur.
Eğer toplumdan ses çıkmaz ve sıkı durup on binlerce hasta ve
yaşlı insanın boğulurak ölümünü “solunum yetmezliği” ve “zatürre”
raporlarıyla gizler ve bu soykırımı kişisel ve ailevi trajediler olarak topluma
kabul ettirebilirse kendi açısından başarıya da ulaşmış olacak ve kendisiyle
suç ortağı ve iyice çürümüş bir toplum yaratacaktır.
Çünkü yaşayanlar tıpkı Ermeni mallarına konmuş Müslümanlar gibi
bu suç ortaklığından maddi bakımdan kazançlı olarak çıkacaklardır. Ölen yaşlı
ve hastaların masrafının azalması sosyal sigortaların hastalık ve emeklilik sigortalarının
örneğin soluklanmasına yol açacaktır. Buradan küçük ödülleri kalanlara dağıtmak
memnuniyetsizlikleri bastırmaya yarayabilir.
*
Yaşlı ve hastaların bu soykırımı yepyeni bir olgudur.
Herkes bu salgının yol açacağı sosyolojik değişmelerden söz
ediyor.
Böyle tahminlerde bulunmak entelektüel bir spor haline
geldi. Ama bu sporu yapanlar gerçek bir olgu karşısında susuyorlar.
Kimseden çıt çıkmıyor.
Yaptığım paylaşımları çok az insan paylaşıyor.
Sadece korku değil bunun nedeni. Haydi benim dilim sivri, önermelerim
keskin köşeli ama yumuşak ve yuvarlak da olsa konuyu öne çıkaran yok.
Ezop dili veya başka olanaklarla da başkaları aynı şeyleri
söylemeyi deneyebilir.
Bu bile yapılmıyor.
Ortada bu soykırımı sessizce bir kabullenme de var.
Bu korkunç bir durumdur. İnsanlığın, toplumun sonudur.
*
Peki neler yapılabilir?
Oyunun kuralları değişmiş bulunuyor.
Oyunun kuralları değişmiş bulunuyor.
Bu artık bildiğimiz dünya değil.
Hayatın ve toplumsal yaşamın en temel sorunları
karşısındayız.
Örneğin böylesine bir soykırım söz konusuyken işçilerin
durumundan söz etmek gibi şeyler nesnel olarak bu soykırıma onay vermek
anlamına gelmektedir.
Bu satırların yazarı bir Marksisttir.
Marksizm de gerçekliğin somut olduğunu, her şeyin her an
kendi zıddına dönebileceğini söyler.
İşte böyle bir anda bir Marksistin görevi bu değişimi görmek
ve ona uygun bir strateji ve program uygulamak ve geliştirmektir.
Nasıl “Bugün sosyalistlerin, demokratların, HDP'nin
hükümetin tedbirlerini eleştirirken emekçilerden, fakirlerden söz etmesi,
gerçek sorunu anlamadığını gösterir. Bugün sorun emekçilerin değil, çoğu hasta
ve yaşlı olanların YAŞAMA HAKKINI savunmaktır.” diyorsak, bununla bilinen
bütün ezberleri bozuyorsak, şimdi de acil olarak yine ezber bozan tedbirler
önereceğiz.
*
Türkiye’de acil görev Hükümet’in bu gizleme ve
soykırım stratejisin ve planını bozabilmek için her şeyi yapmaktır.
Aşağıda bu bağlamda en acil ve somut öneriler yer alıyor.
Bunları bir, en temel bir yerde bulunma hakkı üzerinden sivil
direniş önerileri yapan bir Marksistin şimdi derhal ve kesin olarak sokağa
çıkma yasağı önermesi kimseyi şaşırtmamalıdır.
Çünkü soykırımı biraz olsun engellemenin ve hükümetin
oyununu bozmanın tek yolu budur.
Pandemi’nin yayılma hızını yavaşlatmak ve ölümcül tehlike
içindeki hastaları bakım kapasitesinin altına çekebilmek için acilen şunlar
yapılmalıdır.
1)
Derhal, acilen, hiçbir gevşetmeye mahal vermeden,
kesin ve istisnasız sokağa çıkma yasağı. Tüm sivil nüfusun evlerine kapanması,
evsizlere barınak bulunması.
2)
Hapishaneler, yatılı okullar vs.’de yaşayanların
birbirine virüsün bulaşmayacağı ölçüde mesafeli yaşayabilmeleri için evlerine
yollanmaları veya evleri olmayanlara kalacakları yerler sağlanması.
3)
Tüm nüfusun evde kaldığı sürece temel yaşam ihtiyaçlarını
karşılamak için, ilk elde tüm ordu, polis, bekçi ve diyanetten maaş alanları görevlendirmek.
Yani ordu ve polisin ve bekçilerin vs. asli görevi evine kapatılmış yurttaşların
alışverişi, iaşe ve ibadesi gibi en temel ihtiyaçlarını karşılamak olmalıdır.
Şu anki durumla baş edebilecek tek kullanılabilir güç bunlardır. Bunun için
baka ülkelerde bulunan tüm güçlerin ülke içine çekilerek ihtiyaç olan yerlerde görevlendirilmesi
4)
Tüm ödemeler, borçlar, dondurulmalı, ihtiyacı
olan her yurttaşa, eşit miktarda olmak üzere temel ihtiyaçlarını karşılayacak
bir para verilmelidir. Yurttaşlara bu paraları vermek, bu paralarla
ihtiyaçlarını alıp onlara getirmek tüm ordu, polis vs. gibi personelin temel
görevi olmalıdır.
5)
Ülkeyi yönetimini Türkiye Büyük Millet Meclisi ele
almalı ve sürekli toplantı halinde bulunmalıdır. Meclis tıpkı Birinci Büyük Millet
Meclisinde olduğu gibi, kendisine karşı sorumlu bakanları ve diğer komisyonları
görevlendirmelidir.
6)
Yurttaşlar birbirinden izole olacağı için, büyük
önem kazanacak tüm medya organları, sendikalar, meslek kuruluşları, odalar vs. gibi
sivil toplum örgütlerinin kontrolüne verilmelidir.
7)
Tüm hastaneler ve sağlık kurumları derhal
kamulaştırılmalıdır. Tüm sağlık kurumlarının yönetimi, efektif bir çalışma ve
koordinasyon için, tam sağlık kurumlarının yönetimi sağlık personelinin
kontrolüne verilmelidir.
8)
Ancak tarihte görülmemiş, devletin şiddet
araçlarını yurttaşların ihtiyaçlarını karşılamakla görevlendiren ve onların
yaşamlarını en az kayıpla sürdürmesinin aracı kılan böyle tedbirlerle uçuruma
doğru giden arabaya ani fren yaptırıldıktan ve uçuruma yuvarlanmak
engellendikten sonra, neyin nasıl yapılacağına yine halk karar verebilir.
9)
Tarihte daha önce görülmemiş tüm ezberleri bozan
bu pandemi ve sonuçlarıyla yine tarihte benzeri görülmemiş ezber bozan
tedbirlerle baş edilebilir.
21 Mart 2020 Cumartesi
Demir Küçükaydın
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder