Gellner etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Gellner etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

14 Mart 2022 Pazartesi

Gericinin Gericisi Ulusçular Olarak Marksistler ve Marksizm (Marksizm’in Yeniden İnşası – 06)

Ulusçuluğun, “ulusal birimle” “politik birimin”, yani ulusla devletin ilişkisi, bunların birbiriyle çakışması, yani her ulusun bir devleti olması her devletin de bir ulusa dayanması anlamına geldiğini, bunun tüm ulusçulukların ortak özelliği olduğunu, ulusçuluğun özünü verdiğini, özel olarak vurgulamıştık.

Ve “ulusal birim”in, yani ulusun nasıl tanımlandığının kategorik olarak ulusçuluğun özüyle, ilgisi olmadığını; bu nedenle konu kategorik ve genel olarak ulusçuluk olduğunda, ulusun ya da “ulusal birimin” nasıl tanımlandığının hiçbir önemi olmadığını belirtmiştik.

Ulusun ya da “ulusal birim”in nasıl tanımlandığı ulusçuluğun ve ulusların farklarıyla ilgilidir.

Örneğin ulus bir dille, kültürle, tarihle, soyla, dinle hatta ırkla tanımlanmış olabilir, ama böyle tanımlanmalara karşı da tanımlanabilir, örneğin bir toprak parçasında yaşayanlarla, yani devlet, din, dil, tarih körü olabilir, yani bunların hiçbir politik anlamının olmadığı bir ulusçuluk da olabilir. Bu farklı ulusçulukların hepsi hepsi ulusçuluktur. Yeter ki, herhangi bir şekilde tanımlanmış ulusun bir devletle çakışması gerektiği, her ulusun bir devleti olması gerektiği ilkesi geçerli olsun veya savunulsun.

26 Mart 2017 Pazar

Komplo “Teorileri”, Teori ve Demokrasi Mücadelesi Üzerine

Kimsenin teoriye, Marksizm’e, doğru bir politik çizgi için teorinin önemine ilgi duymadığı bir dönemde yaşıyoruz. Kendini Marksist olarak tanımlayanlar bile artık teoriye en küçük bir ilgi duymuyorlar.
Teori diye komplo “teorileri”nden başka bir şeyin konuşulduğu yok. Devrimci dalganın çekildiği, kitle hareketinin gerilediği dönemler böyledir. İnsanlarda genellikle bir aptallaşma eğilimi baş gösterir. Engels’in “enayiler Sosyalizmi” dediği ırkçılık ve antisemitizm; “enayiler teorisyenliği” denebilecek komplo “teorileri” ortalığı kaplar.
Bunun görmek için Türkiye’de bir kitapçıya girip raflarda sergilenen kitaplara bakmak yeter. Neredeyse kitapların yüzde doksanı komplo teorileridir. Gazetelerdeki yazılar veya internette yazılara yapılan yorumlara ise hiç değinmeye bile gerek yok. Korkunç bir aptallaşma, genelleme yeteneğinin yitirilişi egemen dünyaya, ama en korkunç ölçüde de Türkiye’ye. Bir parça Kürdistan ve Kürtler, orada yükselen mücadeleye bağlı olarak, bu çürüme eğiliminden biraz kendini kurtarmış bulunuyor.