İdlip etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
İdlip etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

1 Mart 2020 Pazar

Savaşı ancak bir sivil kitle hareketi engelleyebilir


Bugünkü görünüme göre, uçurumun kenarındaki dans beş gün daha, Erdoğan-Putin görüşmesine kadar, uzayacak gibi görünüyor.
Ancak ne olursa olsun sonunda bir savaş kaçınılmaz gibi
Savaşı iki şey engelleyebilir. ABD ve Avrupa’nın Erdoğan’a Suriye’den çık demesi veya Erdoğan’ın, Rusya’nın önerdiği, M4 ve M5’i Suriye’ye bırakarak, İdlip’te Türk hududu yakınında beş on kilometre derinliğinde bir yerde mültecileri bloke etmek türü bir uzlaşmayı kabul etmesi.
Erdoğan’ın bunu kabul etmesi olanaksız. Bunu kabul ettiğinde geri adım atmış olur ve sonu gelir.
Suriye ordusu da geri çekilmez. Rusya bunu Suriye’den isterse, kendi sonunu getirmiş olur.
Bu uzlaşmaz durumdan tek çıkış savaş olur. Ve savaş kısa vadede Erdoğan’ın da ABD ve Avrupa’nın da çıkarınadır.

8 Nisan 2017 Cumartesi

İdlip’i Anlamak İçin Ghuta’ya Bakmak – 2013’te Ghuta’da Ne Oldu?

İki gündür yazdığımız yazılarda doğrudan Türk Devletini ve Erdoğan’ı İdlip’teki saldırının arkasında olmakla suçluyoruz.
Bu suçlamayı yaparken uzun süredir savunduğumuz ve dile getirdiğimiz başka bir politika yapma tarzını savunuyoruz aslında: önce “kendi” devletini ve “kendi” milletini suçlayacaksın; devletler söz konusu olduğunda suçsuzluğunu kanıtlamak onların görevidir.
Ama bu yazıda işin bu programatik, stratejik, mücadele biçimleriyle, politik mücadele verme tarzıyla ilgili yanını bir tarafa bırakalım.
Somut olarak böyle bir yaklaşımın ne kadar gerekli olduğunu olgular düzeyinde görelim.
İdlip Saldırısı üzerine yazan herkes ağız birliği etmişçesine, Esat’ın 2013 yılında Ghuta’da kimyasal saldırısı yaptığını ve bugün de İdlip’te aynısını yaptığını söyleyerek söze giriyor.
Ve bu söze böyle girmeler öyle masum değil.

6 Nisan 2017 Perşembe

Türkiye’nin Kimyasalı ve Allah’ın Lütfü

İdlip’e yapıldığı söylenen kimyasal silah saldırısı konusundaki tutumlara bakınca Allah’ın Trump’a ve Erdoğan’a yine bir lütufta bulunduğu anlaşılıyor.
Az önce BBC Türkçede çıkan habere bakalım.
Suriye’den Türkiye’ye getirilen yaralılardan ölenlerin neden öldüğü üzerine inceleme yapılıyor ve Otopsilerle ilgili hukuki süreci yürüten Adana Cumhuriyet Başsavcılığı otopsi sonucu ile ilgili şu açıklamayı yapıyor:
"Görevlilerin herhangi bir kimyasal madde tehlikesine karşı koruyucu özel kıyafet giyerek katıldıkları otopsideki ilk bulgulara göre; şahısların kimyasal boğucu gaza maruz kalmaları sonucu hayatlarını kaybettikleri ve akciğerlerinde yoğun ödem bulunduğu tespit edilmiştir.

10 Mart 2017 Cuma

Erdoğan Putin’e Ne Verecek? Suriye’de Yeni Strateji

Erdoğan Putin ile görüşmeye giderken oradaki görüşmelerin ve Erdoğan’ın yeni stratejisinin ne olabileceği üzerine bir öngörüde bulunulabilir.
Bugünkü yazısını Murat yetkin şu sözlerle bitiriyordu:
“Önümüzdeki birkaç gün, Türkiye’nin Suriye siyasetinin durumu ve geleceği bakımından ve ayrıca PKK ile mücadelenin alacağı şekil bakımından belirleyici olabilir.”
Biz eldeki verilerin nasıl bir doğrultu gösterdiğine bakalım.
Kısaca şöyle toparlayabiliriz:
Rojava’da 2013’teki gelişmeler Erdoğan’ı ve Türk devletini Kürtlerle Barış stratejisine zorlamıştı; Bu stratejinin Kürt hareketinin güçlenmesini engellemediğini görünce, 2015’te Rojava’yı kuşat ve ez stratejisine geçtiler.
Şimdi bu ikisi de iflas edince, Suriye rejimi ile barış, Rojava’yı durdur stratejisine doğru geri adım atacaklar.