Ergenekon etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Ergenekon etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Ağustos 2018 Cumartesi

Adil Medya'nın “Yeni Türkiye Soruşturması”na Cevaplar

Soruşturma her biri geleceğe yönelik tahminlere yönelik sorulardan oluşuyor. Toplumsal süreçlerde geleceğe yönelik her türlü tahmin veya öngörü büyük ölçüde yanılmaya yazgılıdır denebilir. Çünkü toplumsal süreçlerde, o süreçleri belirleyen girdilerin çokluğu ve değişkenliği hem de bunlar hakkındaki bilgimizin sınırlılığı ve olayların ardından edinilebileceği gerçeği böyle bir durum yaratır.
Bu durumu veri kabul ederek ancak genel eğilimler hakkında bir şeyler söylenebilir belki ama bu durumda bile bizim beklentilerimiz veya eğilimler hakkındaki görüşlerimiz de toplumsal birer olgu olduklarından, hakkında konuştuğumuz toplumsal süreçler üzerinde bir etkide bulunurlar ve onların gidiş yönünü değiştirebilirler.
Kanımca olayların gelişim yönünde tahminlere yönelik olmaktan ziyade verili duruma ve çıkış yollarına ilişkin önerilere ve görüşlere yönelik soruşturmalar daha yararlı ve verimli olabilir.
Politika ihtimaller ve olasılıklardan hareketle değil, verili durumdan, gerçeklerden hareketle yapılabilir ve yapılmalıdır.
Bu şerhler çerçevesinde sizin sorularınıza sadık kalarak şunları belirtebilirim.

22 Kasım 2017 Çarşamba

CHP, HDP ve İyi Parti’ye Çağrı: Erdoğan’a Bir Şans Verin

Sınıflar, örgütler ve kişiler kendi sonlarını genellikle dünyanın ve her şeyin sonu olarak görürler ve ellerinde güç ve yetki varsa kendileriyle birlikte tüm ülkeyi, hatta dünyayı bile bir mahva götürebilirler. Tarih bunun örnekleriyle doludur.
Şu an gerek Erdoğan’ın; gerek Erdoğan-Ergenekon ittifakının durumu budur.
Her ikisi de en küçük bir demokratikleşmeyi bir yana bırakalım, en küçük bir hukuk ve adalete dayanan bir işleyişin bile kendilerinin sonu olacağını bildikleri için, kaçınılmaz sonlarını engellemek için hem kader birliği yapıyorlar; hem de Türkiye’de yaşayan yurttaşların, Suriye’den bile daha kötü bir şekilde mahvına yol açacak bir yola girmiş bulunuyorlar.
Sinikçe “zulmün artsın, sonun çabuk gelsin” diyemeyiz.
Bunu biraz olsun azaltacak en küçük bir olanak bile değerlendirilmelidir.

6 Nisan 2017 Perşembe

Türkiye’nin Kimyasalı ve Allah’ın Lütfü

İdlip’e yapıldığı söylenen kimyasal silah saldırısı konusundaki tutumlara bakınca Allah’ın Trump’a ve Erdoğan’a yine bir lütufta bulunduğu anlaşılıyor.
Az önce BBC Türkçede çıkan habere bakalım.
Suriye’den Türkiye’ye getirilen yaralılardan ölenlerin neden öldüğü üzerine inceleme yapılıyor ve Otopsilerle ilgili hukuki süreci yürüten Adana Cumhuriyet Başsavcılığı otopsi sonucu ile ilgili şu açıklamayı yapıyor:
"Görevlilerin herhangi bir kimyasal madde tehlikesine karşı koruyucu özel kıyafet giyerek katıldıkları otopsideki ilk bulgulara göre; şahısların kimyasal boğucu gaza maruz kalmaları sonucu hayatlarını kaybettikleri ve akciğerlerinde yoğun ödem bulunduğu tespit edilmiştir.

3 Mart 2017 Cuma

Erdoğan’ın Menbiç Provokasyonu – Bir Sıçrarsın Çekirge, İki Sıçrarsın Çekirge

Birkaç gün önce Barzani’nin Ankara ziyareti üzerine “#HAYIR’sız Gelişmeler - Kötü Kokular Geliyor” başlıklı yazıda sözünü ettiğimiz kötü kokular gelmeye başladı ve Barzani Peşmergelerini Şengal’e yollayıp oranın öz savunma güçlerine (Şengal Direniş Birlikleri) karşı baskı yapmaya, çatışma çıkarmaya çalıştı.
Herhalde gereken cevabı almış olmalılar ki, “Peşmerge Güçleri Şengal Basın Sözcüsü Xelil Şivan, çatışmaların sona erdiğini belirterek, çatışmaların bir daha yaşanmaması için Peşmerge bakanlığı ile YBŞ arasında görüşmelerin sürdüğünü” söylemiş Sputnik’e verdiği demecinde.
Şimdi de Menbiç ve Almanya provokasyonları başladı.  Kılıçdaroğlu’nun Almanya konusunda Erdoğan’ın yanında saf tutmasını not edip, Almanya’yı şimdilik bir tarafa bırakalım. Menbiç’e bakalım.

14 Şubat 2017 Salı

#HAYIR’ın Kaderi ve Suriye

Olaylara kurbağa perspektifinden de kartal veya kuş perspektifinden de bakılabilir. Olayların genel gidiş yönü hakkında belli bir fikir sahibi olabilmek için, olabildiğince uzaktan ve yukarıdan bakıp olabildiğince geniş bir alanı görmek hayati önemdedir. Yani diğer bir deyişle, ağaçlardan ormanı göremez durumda olmamak gerekir.
Yukarıdan ve uzaktan bakış zaman ve mekân (temporal ve lokal) boyutlarda olur.
Biri (lokal), dünya çapında bakmakla olur.
Diğeri (temporal), toplum tarihinin binlerce yılından bakmakla olur.
Bu nedenle tarih ve tarihin genel eğilim ve yasalarını bilmek stratejik bir bakış açısı için hayati önemdedir.

7 Ekim 2015 Çarşamba

Erdoğan Nasıl Gitmez, Nasıl Gider, Nasıl Gitmeli?

Halkın dediği gibi, “bu dünya Sultan Süleyman’a kalmamış, elbet Erdoğan’a da kalmaz”. Elbet bir gün gidecektir.
Bir Çin atasözü, “bir nehrin kenarında uzun zaman durursanız, bütün düşmanlarınızın cenazelerinin önünüzden birer birer geçtiğini görürsünüz” der. Elbet bir gün Erdoğan’ın cenazesi de yeterince uzun yaşayanların önünden geçecektir.
Son zamanlarda neredeyse bütün yazarların ve Facebook yorumcularının, korkularını bastırmak için, karanlıkta ıslık çalarca tekrarladıkları gibi sonunda “demokrasi kazanacaktır.”
Elbet Erdoğan gidecektir ve bu günler de geçecektir.
Ama yine halkın dediği gibi “elbet geçer ama deler de geçer”.

12 Ağustos 2015 Çarşamba

PKK’ya Açık Mektup: PKK Derhal Tek Taraflı Ateşkes İlan Etmelidir

Bugün gazetelerde, Selahattin Demirtaş’ın çağrısı yer alıyor. Örneğin BBC Türkçe “Demirtaş: Hükümetin operasyonlarına da PKK’ya da dur diyoruz” başlığıyla canlı olarak vermiş.
Arabulucular böyle davranabilirler. Bu anlaşılabilir. Zaten HDP’nin esas misyonu da şimdiye kadar arabuluculuk, hatta tam arabuluculuk bile değil, esas olarak postacılık oldu.
Demirtaş’ın çağrısı iyi niyetli ve güzel olabilir. Ancak biz iki taraflı değil, tek taraflı ateşkes öneriyoruz. Hükümet elbette silahlarla saldıracaktır. Biz de ona karşı ateşkesle saldırmalıyız.
Bilineni bir kez daha tekrarlayalım.
Çağrılarla karşılıklı ateşkes olmaz.
Peki, ne zaman olur?
Karşılıklı ateşkes ancak savaşın ve sıcak çatışmaların iki tarafın da amaçlarına hizmet etmediği zaman olur.
Bugün Türk devletinin başında bulunun sarayda oturan sultanın ateşkesten çıkarı var mı?
Yok.

2 Nisan 2015 Perşembe

Zülfikarlı Türk Bayrağı ve Ergenekon-Erdoğan İttifakı

Erdoğan ve Ergenekon nesnel olarak bir kader ortaklığı içindedir. Bu seçimler ve HDP’nin yüzde onu aşması onların geri dönüşsüz bir biçimde düşüşlerinin başlangıcı olur.
Anayasayı değiştirecek ve başkan olacak gücü bulamayan bir Erdoğan sembolik yetkilerle donanmış Cumhurbaşkanlığında bile kalamaz.
HDP’nin yüzde onu geçmesi “Barış Süreci”nin yeni bir güç kazanması; giderek geri dönüşsüz bir noktaya doğru evrilmesi demektir ki, bu ulusalcısından Ergenekoncusuna kadar 90’ların bütün pis kokulu güçlerinin mevzilerinde çok büyük kayıplara uğramaları anlamına gelir.
Bu nedenle her ikisi de, HDP’nin yüzde on barajını aşmasını engellemek ve eğer aşacağı kesinleşirse, seçimleri bile engellemek için,  yolu denemek zorundadırlar.
Erdoğan’ın geri dönüşü yoktur, sonuna kadar gitmek zorundadır. Artık şeytanla pakt imzalamıştır.
Bu durum, Ergenekon için müthiş bir fırsat yarattı, tekrar özel savaş dönemine dönmek, değişen atmosferi tekrar doksanların başına döndürmek için.

13 Mart 2015 Cuma

Kadınların Katline Karşı Acil ve Pratik bir Teklif: Kadınlara Silah taşıma Hakkı; Erkeklerde Tırnak Çakısının Bile Suç Olması

Erkeklerin kadınlara karşı yürüttüğü savaşın en somut ve can yakıcı biçimleri “Kadın cinayetleri” biçiminde görülüyor.
Peki, bu savaşa karşı, yine erkeklerin egemen olduğu devletin, partilerin, örgütlerin somut olarak önerdiği neler?
Ya daha fazla eğitim gibi çıkmaz ayın son çarşambasına yönelik; ya “kadınları koruyan” yeni yasalar çıkarılması gibi hukuki ya da erkeklerin kendi erkeklikleriyle mücadele etmesi gibi, kapitalistlere işçilerin haklarını gözet demekten farksız ahlaki ve nasihatçi öneriler.
Bütün bunlar, bu sistemin devamını sağlayan; gerçek nedenlere girmeyen; acil ve pratik çözümler sunmayan önerilerdir.
Eğitim mi? Eğitecekleri kim eğitecek? Bugünkü eğitim sisteminin kendisi ve eğitecek olanların kendisi erkeklerdir. (Kadın bile olsalar bu erkek egemenliğini içselleştirmiş, onun ideolojisini savunduğunun farkında olmayan kadınlardır.)