HDP'ye Oy Ver Girişimi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
HDP'ye Oy Ver Girişimi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

20 Ağustos 2015 Perşembe

HDP’yi Savunmak

Erdoğan’ın darbesini, imparatorluk tacıyla (sultan kavuğuyla) donatmasının önündeki en büyük engel HDP olmaya devam ediyor. Erdoğan, sultasını kurabilmek için ne yapıp edip HDP’nin seçimlere katılmasını engellemek veya bunu engelleyemiyorsa, seçmeni HDP’ye oy veremez durumda bırakmak zorundadır.
Bu durumda Erdoğan’ın darbesine ve dikta rejimine karşı savaşın esas alanı HDP olacaktır.
Yani HDP, Erdoğan’ın darbe ve dikta rejimine karşı mücadelenin sadece bir gücü ve bileşeni, diğer bir ifadeyle öznesi değildir; aynı zamanda bu mücadelenin en tayin edici muharebelerinin yapılacağı bir savaş alanıdır; yani mücadelenin konusu ve nesnesidir.
O halde HDP’nin varlığını sürdürmesi ve başarısı,  Erdoğan’ın darbe ve dikta rejiminin kaderini tayin edecek mücadelelerin verildiği bir savaş alanı olacaktır.

19 Haziran 2015 Cuma

HDP’ye Oy Ver – Barajı Yık – Diktatörü Durdur – Barışı Sürdür Girişimi’nin Son Toplantısı Hakkında

Değerli Arkadaşlar,
Geçen hafta 13. Haziran Cumartesi günü, kısa Adıyla HDP’ye Oy Ver Barajı Yık Girişimi olarak son kez toplandık.
Toplantıya İstanbul’un yanı sıra İzmir, Bursa, Çorlu, Paris’ten arkadaşlar da katıldılar.
 Toplantıda çalışmaların bir değerlendirmesini yaptık ve bundan sonra ne yapmak gerektiğini görüştük.
Çalışmalarımızın kesin bir açıklık ve demokrasiye dayanmasının güzel bir örnek ve deneyim oluşturduğu vurgulandı.
Kendimizi medyada iyi duyuramadığımız dolayısıyla popüler olamadığımız belirtildi.

4 Haziran 2015 Perşembe

Türkler (“Birleşik Haziran Hareketi”) Barajı Aşamıyor

Seçimlere ilişkin bir öngörüde daha bulunalım: Türkler (Birleşik Haziran hareketi) büyük bir olasılıkla barajı aşamayacak.
HDP’nin bir baraj sonunu yok. HDP barajı aşıyor ve aşacak. Hem de esas olarak Kürtlerden alacağı oylarla aşacak.
Ama öyle görülüyor ki, Türkler ve onların eğilimlerinin sembolik bir göstergesi olan “Birleşik Haziran Hareketi” baraja takılacak.
*
Bir sorunu çözmenin ilk adımı önce sorunun doğru sorulmasıdır.
Baraj sorununun HDP’nin barajı aşıp aşamaması olarak koyulması sorunun yanlış sorulmasıdır.
Baraj HDP’nin sorunu değil, Türklerin sorunudur.
Barajın yıllardır Kürtleri parlamentonun dışında tutabilmek için korunduğu hiç kimse için bir sır değildir.
Türkler, Türk değil de bir parçacık Demokrat olsalardı, bu baraja karşı mücadele ederler; onu kaldırmak için uğraşırlardı.

2 Haziran 2015 Salı

Seçimler Üzerine Başka Bir Akıl Yürütme ve Öngörü

Seçime beş gün var. Şimdiden bir öngörüde bulunmak anlamsız görülebilir. Ama biz aynı zamanda deneysel sosyoloji yapıyoruz. Bu nedenle hata yapmaktan korkmadan öngörülerimizi paylaşalım ki nerelerde yanlış yaptığımız daha iyi görülebilsin.
Kişisel kanımız HDP’nin yüzde on barajını aşacağıdır.
Bu kanıya istatistiklerle ya da sokaktaki gözlemlerimizle ulaşmış değiliz. Aslında onların fazla bir anlamı olduğunu da pek düşünmüyoruz. Bizim sosyolojiden anladığımız anketler değildir. Amerikan sosyolojisi, sosyolojiyi bir araştırma teknikleri sorununa indirger. Biz ise, Marksizm’den başka sosyoloji tanımıyoruz. Toplumsal güçlerin konum ve çıkarlarıyla açıklamaya çalışırız toplumdaki değişmeleri.
Bu nedenle, bu sonuca güçlerin çıkarlarından ve konumlanışlarından hareketle varıyoruz. Zaten seçimler genellikle güçlerin konumlanışlarının sandığa yansımasıdır; güçlerin konumlanışları seçimlerin sonucu değil.

1 Haziran 2015 Pazartesi

Seçimler, CHP’liler, Matematik ve Tutsak Açmazı

“- Bakın Engin bey, kesinlikle güvenmiyorum. Bu HDP’nin barajı aşıp Meclis’e girince AKP ile ortaklık kurmayacağına inanmıyorum, güvenmiyorum. Siz bilerek mi buna alet oluyorsunuz? Bence öyle. Niye böyle yapıyorsunuz? Bakın bir daha söylüyorum. Güven- mi-yo-rummm...
Yumuşak başlayıp gitgide sertleşen bu sözlere ne diyebilirim? Denebilecek tek cümleyle cevap verdim:
- Öyleyse siz de HDP’ye oy vermeyin hanımefendi…
Telefonun öbür ucundan hıçkırığa benzer bir cevap geldi:
- Ama o zaman AKP tek başına iktidar olacak, Tayyip de başkan…
Sustum…”
Aydın Engin’in yazısından
Biz matematikçi değiliz. Ortaokul ve lisede öğrendiklerimizi bile unuttuğumuzdan, bilgimiz dört işlem düzeyinde bile değildir. Bayağı kesirlerle nasıl işlem yapıldığını bile unuttuk. Ama bu seçimler tekrar basit de olsa matematik üzerine biraz düşünmeyi gerekli kılıyor.

30 Mayıs 2015 Cumartesi

Erdoğan Neden Kaybedecek?

Topu topu iki yıl geçti Öcalan’ın Diyarbakır’da Newroz alanında mesajının okunmasından ve “Barış Süreci”nin başlamasından beri. O tarihlerde yazdığımız bir seri yazıya “Ortadoğu Devrimi Başladı”  diye bir başlık koymuştuk.
Bugün geriye bakınca ağır ağır gelişen bir devrim süreci daha iyi görülüyor. “Ortadoğu Devrimi”nden dünyanın anladığı, “Arap Baharı”. Bu, dünyanın henüz göremediği bir devrim süreci.
Biz o yazıyı yazdığımızdan beri iki büyük alt üstlük oldu. Yazımızın mürekkebi kurumadan, Türkiye’deki Aleviler ve Laik şehirliler Erdoğan’a karşı Gezi Ayaklanmasını gerçekleştirdiler. Bir yıl sonra Kürtler Kobani için ayaklandılar ve ardından Kobani Zaferi kazanıldı.
Bu iki ayaklanma da hem dünyanın hem de bu ayaklanmaların aktörlerinin dünyayı kavrayışında derin değişikliklere yol açtı.
Ama bu iki ayaklanma da, henüz birbiriyle senkronize değildi ve birbirinden kopuk hatta belli bir ölçüde birbirine karşı şerbetli (bağışıklıklı) kalmıştı.
Şimdi 7 Haziran seçimlerinde bu iki ayaklanma, bu sefer bir arada ve senkronize olarak seçim sandığı aracılığıyla bir üçüncü “ayaklanma”ya hazırlanıyor.

28 Mayıs 2015 Perşembe

HDP’ye Barajı Ancak Erdoğan Aşırtabilir

Kişisel kanım, HDP’nin şu an yüzde onu aştığı yönündedir.
Kürtlerin oyları ve yüzde biri zor bulan, liberal, sosyalist, demokrat denebileceklerin oyları bunlara ek olarak çok cüzi miktarda CHP’lilerden gelecek stratejik oylar; AKP’lilerden gelebilecek Erdoğan’a ders verme oyları veya sandığa gitmemeler vs., hepsi bir arada HDP’nin yüzde onu aşmasını sağlamaktadır.
Ancak HDP yüzde 10’u aşmakla yüzde 10’u aşamaz. Karayılan’ın da dediği gibi, gerçek Baraj yüzde 12 civarındadır. En az yüzde 12’lik bir oy AK Parti hükümetinin hilelerle örtemeyeceği bir şekilde, HDP’nin barajı aşmasını sağlayabilir.
Soru şudur: HDP yüzde 12’yi aşabilecek midir?
Ve biraz düşünülürse şöyle bir denklemin ortaya çıktığı görülür. HDP’nin yüzde 12’yi ancak büyük bir kıta kayması ile aşabilir. Ama bu kıta kayması gerçekleşirse, HDP yüzde 12’nin çok üstüne çıkar.

27 Mayıs 2015 Çarşamba

Birleşik Haziran Hareketi’nde Yer Alıp HDP’ye Oy İsteyenlere Son Çağrı

Bu Seçimlerin Özgüllüğünü Kavramanın Önemi

Bu seçimin, Türkiye ve Ortadoğu tarihindeki bütün seçimlerden farklı kılan özelliğini ve önemini görememek ve doğru tanımlayamamak, kişiyi ya da örgütü, hiç yan yana görünmek bile istemeyeceği güçlerle aynı saflara itebilir.
Bu seçimde, tam da baraj ve HDP’nin yüzde on barajının aşmasının veya aşmamasının başkanlık sistemine geçilip geçilemeyeceğini belirleyecek olması ve de HDP’nin baraj sınırında olması, bu seçimlere başka hiçbir seçimde olmayan son derece özgül, plebisit (referandum) karakteri veriyor.
Bunun sonucunda da oyların gerçek ağırlıkları ve oy isteme ve verme nedenleri değişiyor.

26 Mayıs 2015 Salı

HDP’ye oy vermek, CHP’yi AKP karşısında güçlendirecektir



(Bugün sözü T24 blokçusu Erdem Yörük'e bırakıyoruz. Tam da baraj nedeniyle ortaya çıkan matematiksel gerçek şudur ki CHP'lilerin AK Parti karşısında CHP'yi güçlendirmek için HDP'ye oy vermeleri gerekmektedir. Bu yazıyı yaygınlaştırınız ve mümkünse CHP'lu dostlarınızla paylaşınız. Bir tek oyun bile çok büyük önem kazandığı bu noktada belki bir kaç kişinin düşünmesine yol açar. D.K.)

24 Mayıs 2015 Pazar

Türk Milliyetçileri Neden HDP’ye Oy Vermelidirler?

İlk bakışta, Türk milliyetçilerinin HDP’ye oy vermesinin istenmesi bir şaka gibi görülebilir. “Türk milliyetçilerinden, Kürt Milliyetçiliğinin ürünü ve savunucusu olarak bilinen bir partiye oy istemek… Bu kadar saçmalık da olmaz” diyenler çıkacaktır.
Ancak konunun üzerine düşününce kazın ayağının hiç de göründüğü gibi olmadığı görülecektir.
Önce şunu soralım. Türk milliyetçisi kime denebilir; nasıl tanımlanabilir?
Türk milliyetçisi: “Türk milletinin (ulusunun) çıkarını, refahını, zenginliğini ve gücünü her şeyden üstün tutana denir” diye tanımlanabilir.
Zaten Türk milliyetçileri de; Milliyetçi olmadığını söyleyen Türk Sosyalistleri de, hem genel olarak milliyetçiliği hem de Türk milliyetçiliğini böyle tanımlamakta anlaşırlar.

22 Mayıs 2015 Cuma

AK Partililer AK Parti’ye Niçin Oy Vermemelidir?

Bir partinin üye ve taraftarlarından üyesi ya da taraftarı oldukları partiye oy vermemelerini istemek ilk bakışta pek mantıklı görünmeyebilir, ancak aşağıdaki satırlar okunursa bunun üzerine düşünmek gereken bir öneri olduğu görülecektir. Ayrıca bu öneriyi AK Partililere yaptığımıza göre onların sağduyularına ve iyi niyetlerine bir güven olarak görülmelidir.
Tabii sözümüz, belli bir menfaat karşılığı olmadan AK Partiyi seven ve oy verenlere; yani ona oy veren ve destekleyen büyük çoğunluğa.
*
AK Partililer AK Parti'ye oy vermemelidir, çünkü AK Parti’ye verilen olar artık AK Partiye verilmemektedir, çünkü Erdoğan AK Parti’yi tasfiye etmiş bulunuyor. Eski AK Parti ile Bugünkü AK Parti aynı parti değildir.
Bir şeyin isminin aynı olması cisminin aynı olduğu anlamına gelmez. Taze bir Armut da çürük bir armut da dışarıdan farksız görünür. Ama armut içinden çürür. Aynı görünse de ikisi aynı şey değildir.

#‎Renault‬ ’da son durum: (Oku, Okut, Paylaş ve Yay)

(Yayılması dileğiyle - Tamer Doğan) ‪#‎Renault‬ ’da son durum:
Fabrika girişinde solda yer alan, kısa trabzanlı ufak bir topraklık alanda, barınak vari derme çatma kurulmuş bir alanda kalan yaklaşık 300-400 kişi var. Buradaki işçiler grev sırasında vardiya sırası onlarda olmadığı için dışarıdan destek veriyor greve, ancak fabrikanın önünde bekleyişlerini sürdürmeye devam ediyolar.
İçeride, grev sırasında vardiyada olan toplam 1400 kişi varmış. Ancak bunlardan 200 kadarı zorunlu nedenlerle bugün 8.gününe giren grevi bırakmak zorunda kalmışlar.
Fabrika’dan bir kez çıkarsan bir daha girmenin olanağı yok ve işçiler arasında yayılan “çıkarsak tazminat hakkımızı kaybederiz” bilgisi içeride aralıksız süren direnişin sirküle olmasının önünde engel. Bu yanıyla da hem psikolojik, hem de fiziksel olarak koşullar çok zor.

21 Mayıs 2015 Perşembe

İmdat Freni ve Lokomotif

Marks, 19 yüzyılın iyimserliği içinde, “devrimler tarihin lokomotifleridir” diye yazmıştı. Tarihe ilerleyen bir süreç gibi baktığınızda elbet devrimler bu ilerlemenin lokomotifleri gibi görünebilir.
Aslında Marks’ın bu sözü kendi kavrayışıyla da çelişiyordu. Çünkü ilerleme nesnel ve sosyolojik bir kavram değil; değer yüklü bir kavramdır. Tarih ilerlemez ya da gerilemez; sadece bir proses, gidiş, süreçtir.
Dünyayı bin nesneler yığını değil, bir süreçler karmaşası olarak görmenin kendi yöntemlerinin (diyalektik yöntem) özü olduğunu söyleyen bizzat Marks ve Engels’in kendileriydi.
Yani özü itibariyle, Marks’ın bu sözü, bilimsel veya sosyolojik olmaktan ziyade politik bir anlama sahipti ve kültürel olarak rahminden çıktığı Aydınlanmaya bir göbek bağı, geçmişin bir kalıntısı olarak görülebilirdi.

18 Mayıs 2015 Pazartesi

Erdoğan’ın Diktatörlük Özlemlerine Kılıçdaroğlu Desteği

Bizler Kassandra gibi ne olursa olsun yaklaşan felaketi haber vermekle yükümlüyüz. Kaderimiz de Kassandra gibi olabilir. Bilindiği gibi Kassandra geleceği görür ama ona kimse inanmaz.
Bu seçimlerin aslında seçim görünümlü bir referandum olduğu; halkın yüzde altmışı başkanlığa karşı olmasına rağmen, yüzde kırkın oyuyla başkanlığı oturtma çabası olduğu; başkanlığa bunun savaş ve yıkım olduğu görülmüyor.
Yüzde kırkın oyuyla yüzde altmışın karşı olduğu başkanlığı oturtmak ise, HDP’nin baraj altında kalması ve ona giden oyların AKP’ye milletvekili olmasıyla mümkün.
HDP barajın altında kaldığı takdirde hem Başkanlık sistemi yerleşecek; hem de Erdoğan Başkan olacaktır.
Bu Erdoğan’ın sadece başkan olması değil; yasama, yürütme ve yargı yetkilerini eline geçirmesi demektir.
Ve bu aynı zamanda, kendisine bir şey söyleyebilecek, aynı göz hizasından konuşabilecek eski yoldaşlarının hepsini tasfiye etmesi; iktidar zehirlenmesine uğramış; kaprisli, yeteneksiz ve muhteris birinin koca devletin tüm gücünü ve kaynaklarını ele geçirmesi; bu devleti “bir şirket gibi” kar zarar hesabıyla yönetmesi demektir. Devlet aynı zamanda Erdoğan Partisiyle (O zaman artık AK Parti adı Ak Parti olarak kalsa da bir Erdoğan partisi olacaktır.) iç içe geçmiş parti ve devlet ayrımı da ortadan kalkmış olacaktır.
Diğer yapısal zincirleme sonuçları tek tek sıralmaya gerek yok.
Bunun nasıl bir felaket olduğu hala anlaşılmıyor.
Erdoğan aslında bugüne kadar ki politik hayatında nereye el attıysa başarısız olmuş bir politikacıdır. Bugün tasfiye ettiklerinin ve edeceklerinin mirasına oturmuştur ve onu tüketmektedir.
Ekonomi ve dış politikada Erdoğan’ın hanesine yazılmış başarıların hiç biri Erdoğan’ın başarısı değildir. Erdoğan başkalarının başarılarının rantını yiyen bir rantiyedir.
Ekonomi Politikası, Derviş’in çizdiği politika ve ekonominin başında olup da bugün bile Erdoğan’a “kızım sana söylüyorum gelinim sen anla” diye eleştirenlerdir.
Dış politikadaki başarılı gibi göründüğü dönemin ise (Avrupa Birliği ile iyi ilişkiler, Kıbrıs, Ermenistan vs.) bütün açılımlarının Gül’ün çizgisi olduğu ortaya çıkmıştır.
Eğer Erdoğan’a atfedilecek bir tek başarı var ise bu da “Barış Süreci”dir ki bu da yuna, Erdoğan’ın başkanlık hayalini geçekleştirmek için taktik bir hamleden başka bir anlam taşımamaktadır. Erdoğan Başkan olduğu gün, bu taktiğe de ihtiyacı kalmayacak ve Savaş da başlayacaktır.
Bu koşullarda Erdoğan’ın başkanlığını, AK Partili ve CHP’lilerin binlerce yılda birikmiş sezgileri engelleyebilecektir.
AK Partililerden bunca yolsuzluk, kendini beğenmişlik, lüks, gerginlik politikası; maceracı dış politikalar ile aralarına bir mesafe koymak isteyenler; bu günaha ortak olmak istemeyenler; girilen yolun yol olmadığını görenler; ya MHP’ye oy vererek; ya oy vermeye gitmeyerek; ya da doğrudan HDP’ye oy vererek Erdoğan’ın başkanlığına hayır diyecek olanlar bu gidişi durduranlar olabilecektir.
CHP’lilerden de Erdoğan’ın başkanlığına ve bu gidişe dur demenin önemini ve bunu sağlamanın tek yolunun HDP’ye oy vermek olduğunu görenler. Bu nedenle doğrudan HDP’ye oy verenler veya Çocukları veya eşiyle CHP ve HDP arasında oyları dağıtarak, bir yandan CHP’ye oy verirken, CHP’ye verilen oyun başkanlığı engellemeye yetmediği için, "Başkanlığa hayır"ını HDP’ye de oy verilmesini sağlayanlar olacaktır.
Şimdi bu ortamda, böylesine kritik bir noktada, Kılıçdaroğlu,
Ama barajı aşabilsin diye HDP’ye oy verecek CHP’liler var... Kimileri “Bu seçimde HDP’nin bana ihtiyacı var” diye düşünüyor.” Sorusuna:
Onlar CHP’ye oy vermeyi sürdürsünler. Biz yardım kuruluşu Kızılay değiliz, partilerine sahip çıksınlar!” diyorsa bu açıkça Erdoğan’ın başkanlığını desteklemek demektir. Kendisi ne söylerse söylesin bakanlığa ilişkin olarak; yaptığının nesnel sonucu budur.
Böyle bir soruya karşı Kılıçdaroğlu’nun demesi gereken, “Bunun anlaşılmayacak bir yanı oktur. HDP’nin baraj altında kalması ülkenin felaketi ve Erdoğan’ın başkanlığı demektir Halkımız elbet sağduyusuyla bu başkanlığı nasıl engellerim diye düşünmekte; bizlerin alacağı oyların yetmeyeceğini görmektedir. Bu oylar aslında CHP’nin demokratik hedeflerine verilmiş oylardır” gibi bir şeyler söyleyebilir; böylece Erdoğan’a karşı direnişin önemini ve seçimlerin referandum özelliğini dile getirebilir; CHP’lilere Erdoğan’ın başkanlık hayallerine dur deme kanısında cesaret verebilir, yol gösterici olabilirdi.
Ama Kılıçdaroğlu, önünü görmeyen bir bürokrat ya da taşra politikacısından daha fazla bir şey olmadığını göstermiş olmaktadır.
Aslında bu kritik durumda tek umut, bu halkın derinliklerinde kalmış; ama büyük bir hızla da aşınan binlerce yıldan beri birikmiş; ağulardan süzülmüş sezgileridir.
Bu sezgilerle CHP’liler eşleri, çocuklarıyla Erdoğan’ın diktatörlüğüne hayır demek için HDP’ye oy vermek üzere iş bölümü yapacaklar; CHP’nin hiçbir şansı olmadığı yerlerde oylarını HDP’ye vereceklerdir.
Bu sezgilerle AK Partililer Erdoğan’ın diktatörlüğüne alet olmamak için ya seçim sandığını gitmeye vicdanları el vermeyecek; ya MHP’ye veya CHP’ye oy verecekler; ya da doğrudan HDP’ye oy vererek buna direneceklerdir.
Ve 7 Haziran son fırsattır. Oylarla Erdoğan Partisiyle Devletin ayrımının kalmadığı; yürütme, Yasama ve Yargı’nın Erdoğan’ın elinde toplandığı bir derin yapısal değişimi; savaşa ve iç savaşı engellemek için son fırsattır. Diktatörlükten önceki son çıkıştır
Demir Küçükaydın

18 Mayıs 2015 Pazartesi

15 Mayıs 2015 Cuma

Sosyalistler Niçin HDP’ye Oy Vermeli?

Demokrasi demek insanların “biçimsel eşitliği” (Lenin) demektir.
Tüm yeryüzündeki insanların biçimsel, yani hukuki hakları bakımından eşit olduğunu kabul etmeden; bunun için mücadele etmeden ve bunu en baş mücadele hedefi olarak koymadan demokrat olunamaz.
Tüm yeryüzündeki insanlar biçimsel bir eşitliğe (yani insanların dili, dini, soyu, sopu, rengi, cinsi, tercihi, siyasi, felsefi vs. görüşü ne olursa olsun eşit haklara sahip olması) ise ancak sınırların ve ulusal devletlerin olmadığı bir dünyada, bir dünya cumhuriyetinin eşit haklı yurttaşları olarak ulaşabilirler.
Bugün yeryüzündeki sistem, insanları değil, ulusları eşit olarak kabul eder. Herhangi bir devletin veya ulusun vatandaşı diğer ulusun ya da devletin topraklarına bile giremez ve oraya bir turist gibi girse bile o devletin veya ulusun vatandaşlarının hiçbir hakkına sahip olamaz.

13 Mayıs 2015 Çarşamba

“HDP’ye oy ver, diktatörü durdur, barışı sürdür Girişimi”yle Söyleşi

HDP’ye oy ver girişimi nereden aklınıza geldi hangi maksatla böyle bir girişim başlattınız. Bundan neyi murat ediyorsunuz?
Gezi sürecinde, HDK-HDP sürecinde kimi çabalarım oldu. HDK- HDP’ye önerdiğim program vardı, bu program ve çalışmalarım bir yankı buldu ve bunun üzerine üzerimde  şöyle bir baskı oluştu: ‘bir şeyler yapalım’. Ben de mail üzerinden Radikal Demokrasi isimli e-mail grubu kurdum ve insanları çağırdım. O programı okumayan, Gezi dolayısıyla biraz radikalleşmiş, politize olmuş insanlar da geldi. Bu bir yıl sürdü. Fakat önerdiğim programın bir alternatifi olmayınca tartışmalar rolantiye girdi. Sonradan katılanları ve programı bilmemiş ve kabul etmemişleri de çiğnemek istemiyorduk.

30 Nisan 2015 Perşembe

Askere Gidenler, Askerler ve Subaylar Neden HDP’ye Oy Vermelidirler?

Çok basit: HDP yüzde onu aşamadığı takdirde, Erdoğan’ın “Barış Süreci”ne ihtiyacı kalmayacak; istediği anayasa değişikliği ve başkanlık sistemini gerçekleştirecek; onu kullanılmış bir mendil gibi fırlatıp atacaktır da ondan.
Nereden mi biliyoruz?
Bunu söyleyen bizzat Erdoğan’dır.
Örneğin Kuveyt seyahatinden dönerken şunları söylemiştir:
“Kürt sorunu, bizzat 'Kürt sorunu vardır' diyenlerden kaynaklanıyor. Ülkemizde artık bir Kürt sorunu yoktur."
Bu sözler 1980’lerin Kürt sorununu inkâr düzeyine geri dönmekten başka bir anlama gelmez.
O zaman sorun, “Kürt sorunu vardır” diyenlerdir ve “Kürt sorunu vardır” diyenlerin tasfiyesi ve yok edilmesi gerekir. Bu da bizzat bu sorun vardır diyen ve kendisinin bu sorunun ürünü olduğunu söyleyen PKK’ya savaşın yeniden başlatılması demektir.

26 Nisan 2015 Pazar

Provokasyona Karşı Provokasyon

Provokasyon, karşı tarafı sizin istediğiniz ama karşı tarafın istemediği bir davranışa zorlamak için yapılan davranış veya sözdür.
Provokasyon kavramının bir olumlu anlamı ve kullanımı; bir de olumsuz anlamı ve kullanımı vardır.

Olumlu ve Devrimci Anlamı ve Biçimiyle Provokasyon

Egemen ve yaygın bir yargıyı; gizli bir varsayımı tartışmaya açmak; gündeme getirmek hedeflenirse; insanları düşünmeye sevk etmek; tartışmaya çekmek istenirse genellikle abartılı; ucu sivriltilmiş; alışılmış kuralları veya normları çiğneyen düşünce ve davranışlara provokasyon denir.
Bu olumlu anlamışla provokasyon genellikle teorik ve entelektüel bağlamda kullanılır ve yapılır. Genellikle devrimciler tarafından yapılır ve kullanılır.

20 Nisan 2015 Pazartesi

O Barajı Yıkacağız! Nasıl bir seçim çalışması?

Karşı Radyo HDP İstanbul İl Eşbaşkanı Cesim Soylu, “Tiranı Durdurmak, Barışı Sürdürmek, Barajı Aşmak İçin Oylar HDP’ye Girişimi”nden Demir Küçükaydın; 10dan Sonra inisiyatifinden Foti Benlisoy, Barajı Yıkmak için +1 Kampanyasından Emre Öztürk ve ile seçim kampanyasını, provokasyonları ve bağımsız seçin inisiyatiflerini konuştu.

KarşıRadyo: Bu seçim daha öncekilerden farklı; şöyle ki sadece bir parti olarak HDP seçim çalışması yapmıyor, bir takım bağımsız gruplar da HDP’ye oy verme çağrısı yapıyorlar. Şu an bu gruplardan davetlilerimiz var aramızda; ¨Tiranı Durdurmak, Barışı Sürdürmek, Barajı Aşmak için oylar HDP’ye¨ girişiminden Demir Küçükaydın, ¨Barajı yıkmak için +1¨ kampanyasından Emre Öztürk ve ¨10danSonra¨ kampanyasından Foti Benlisoy. Ayrıca İstanbul HDP il yönetimi eş başkanı Cesim Soylu da davetimizi kırmadı. Öncelikle hepiniz hoş geldiniz, keyifli bir sohbet dileyerek isterseniz bağımsız çalışma yürüten arkadaşlarımızla başlayalım.