“Futbol asla yalnızca
futbol değildir” diye futbol sosyolojisiyle ilgilienenlerin dillerinden
düşürmediği bir söz vardır. Bunlar bunu söylerken, belli takımların varoluşları
ve taraftar kitleleriyle sınıfsal ya da ulusal ezilmişlik arasındaki
bağlantıları; egemenlerin futbolu kullanışı (örneğin Salazar’a atfedilen
Futbol, Fiesta, Fado); ya da Gezi’de de görüldüğü gibi futbol takımı
taraftarlarının sosyal hareketlerdeki etkileri; işçi sınıfının varlığı ile
futbol arasındaki ilişki vs. ele alınır.
Elbet bu alanda, bu tür çalışmalarla birçok ilginç sonuçlara
ulaşılmış olabilir. Ama çok temel iki sakatlık vardır bütün bu çalışmalarda:
·
Sporun ve futbolun en ideal biçimde, örneğin hiç
ticarileşmemiş, egemenlerin baskı aracı olmamış, ezilenlerin tepkisinin ifadesi
olmamış biçimlerinin bile aslında modern toplumun dininin bir görünümü; yani
işgücünün yeniden üretiminin masraflarını düşürmenin bir aracı olduğu gerçeğini
problematize etmezler.