17 Mart 2020 Salı

Yaklaşan Felaket ve İflasını Gizleyen Devlet


Bir çöküş geliyor ve bu çürümüş devlet hala gizlilik ve sindirme peşinde.
Vergileri sayesinde var olduğu yurttaşların kanını emdiği, terörüyle yıldırdığı, şehit diye kendi emperyal ve faşist emelleri için öldürdüğü yetmiyormuş gibi şimdi, onları toplu ölümlere hazırlıyor.
Bu sözlerim bir abartma değildir. Aşağıya Almanya’daki bir hesaba ilişkin haberden en kritik yerin resmini aktarıyorum. Varın Türkiye’yi siz hesaplayın.
Almanya’da takriben 5000 yoğun bakım yatağı var.
Eğer hastalığın şimdiye kadarki büyüme hızı (%32) sürerse Mart ayı sonuna varmadan, kapasite aşılmış olacak. Yani insanların bir bölümü ölüme terk edilecek. (Haberde yok ama bir tanıdığım bazı mahfellerde böyle bir durumda 80 yaşın üzerindekilere yoğun bakım yapılmama (yani kaderiyle baş başa bırakma) olasılığının görüşüldüğünü söyledi. Bir süre sonra bu sınır 70’e de iner çizgiye bakılırsa.)
Eğer şimdi alınan tedbirler hastalığın büyüme hızını %20’ye düşürürse Nisan ayında  kapasite aşılacak.
Yüzde ona düştüğü takdirde Mayıs’ta aşılacak.
Tabii bu extrapolasyon Hastaların %2,5 oranının yoğum bakım gerektireceği varsayımına dayanıyor. Bu oran Çin’de %5 idi. İtalya’da %8
Şimdi düşünün Türkiye’yi kaç yoğun bakım yatağı var?

Kaç eleman var.
Türkiye’de hastalığın byayılma hızı en azından Çin veya İtalya gibi olacaktır. Hastaların yoğun bakım gerektirme oranı da % 5 ve üzerinde olacaktır.
Bu geliyorum diyen bir felakettir.
Bu geliyorum diyen felaketi gizleme de bu şark despotluğunun karakteridir. Yurttaşlara güvenmemek, tüm gerçekleri devlet ve millet kutsallığı şalıyla yurttaşlardan gizlemek.
Bu tam bir iflastır aslında.
Türkiye’de Şark despotu devlet ve onun başındaki Erdoğan bu iflası gizlemek için her şeyi yapacaktır.
Çünkü halk onun iflas ettiğini hissettiğinde başını kaldırmaya başlar. O zaman da sonu gelir. Bu nedenle yapacakları bellidir.
Ölümler gizlenecektir. Bunlardan söz edenler susturulacaktır. Bunlarla gizleyemez olduklarında haberleşme ve sokağa çıkma yasağı, sıkıyönetim, savaş hali gibi tedbirlerle oluşabilecek tepkileri daha doğmadan boğmaya çalışacaktır.
Bunları görmek için kahin olmaya gerek yok.
Rakamlar ve bu Şark despotluğunun karakteri ortada.
Sorun buna karşı neler yapılabileceğidir.
Devletin yapacakları bunlar, bizler ne yapabiliriz.
Yaklaşan çöküş, devletin iflası ve iflasını gizleme çabaları aynı zamanda ezilenler, demokratlar için bir olanaktır.
Herkes somut öz örgütlenme biçimleri üzerine düşünmelidir.
İzmit depreminde halkın kendi öz örgütlenme ve yardım çabaları devlet tarafından engellendi ve AKUT gibi devlet şerbeti olmayan sivil toplum girişimleri devletin kontrolüne alındı.
Bu devlet halkın kendi kontrolü dışındaki en küçük bir yardımlaşmasından bile korkar ve onu daha doğmadan öldürmeye çalışır
Bu sefer buna imkan vermemeli. Hepimiz bu konuda kafa yormalı, öneri ve düşüncelerimizi paylaşmalıyız.
Sosyalistler, demokratlar, ve özellikle gençler siyasi bayraklarını, alameti farikalarını bir yana atmalı birer yurttaş olarak, her türden ve eğilimden insanı kapsayacak şekilde ilk elde koronaya ve devletin keyfiliğine karşı öz savunma ve yardımlaşma girişimleri kurmalıdırlar.
Bir örnek mi?
Kürt hareketinin Sivil Cuma’larını hatırlayın. Bu bir öz örgütlenmeydi.
İlk elde, yaşlılar, kimsesizler, evden çıkamayanlar,  hapistekiler,mülteciler için dayanışma çalışmaları başlatılabilir. Bunun için her yerde dayanışma ve yardım grupları kurulabilir. Örneğin onların alışverişleri yapılabilir.
Bunlara her eğilimden, her görüşten yardım ve dayanışmada çalışmak isteyen herkes alınmalı ve işleyiş yüzde yüz demokratik olmalıdırlar.
Hastane personeli ve doktorlar ile iş birliği içinde onlara yardımcı olunabilir.
Alternatif bilgilendirme merkezleri oluşturulabilir. Ve doktorlar ve hastane personelinin desteğiyle gerçek sayılar, sorunlar duyurulabilir.
Önemli olan devletin dışında gerçek bir demokratik devletin tohumu olabilecek küçük de olsa organlar oluşturabilmek, halkın kendi deneyleri ile dayanışmanın tadını almasını ve kendine güven duymaya başlamasını sağlayabilmektir.
Herkes aklına gelenleri yazmalı, paylaşmalı ve kendi çevresinden girişimlere başlamalı.
Örneğin bugün bana bir arkadaşımın Üniversite’de okuyan oğlu telefon edip, tamamen kendi inisiyatifiyle, kendisini sterilize edip bana gelebileceğini ve alışveriş ve başka işlerimde yardımcı olabileceğini söyledi.
İnternette bir kadın, yaşlı komşularına benzer yardım tekliflerini içeren bir kağıdın resmini paylaştı.
Geçen gün bir kadın çantasından kolonya çıkarıp minibüste sıkışık oturan insanlara sunmuş ellerini dezenfekte etmeleri için. Ve birden bire bir dayanışma ruhu dolmuş minibüse.
Devletin bürokratik, keyfi ve merkezi kararları değil, halkın kendi girişimi ve dayanışması.
Bunlar bireysel olmaktan çıkıp binleri kapsadığında bir şeyler değişmeye başlar.
16 Mart 2020 Pazartesi
Demir Küçükaydın

Hiç yorum yok: