Bekaroğlu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Bekaroğlu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

28 Nisan 2018 Cumartesi

Son Kez “Çok ve Çeşitli Aday” ve “Sıfır Baraj” Üzerine


“Seçim” denilen “Erdoğan’ın tek adam diktatörlüğü mü bu diktatörlüğü engellemek mi?”; “savaş kaybetmek mi, savaşı kaybetmeyi engelleyecek bir muharebeyi kazanmak mı?”  plebisiti diyebileceğimiz sürece girildiğinden beri ilk turda hedefin yüksek katılım, bunun için de muhalefetin içindeki birbiriyle uzlaşmaz, birini kazandığında diğerini kaybettirecek çelişkilerden dolayı bir paradigma değişimi de sağlayabilecek; olabildiğince çok ve çeşitli aday göstererek her eğilimin olabildiğince yüksek oranda oy vermesinin sağlanmasına yönelik bir strateji öneriyordum.
Buna karşılık partiler, yazarlar ve ortalama seçmenler birinci turun bu özgül niteliğini göz ardı ederek ortak bir aday üzerinde yoğunlaşmayı esas aldılar.
Şu an itibariyle bir ortak adayda anlaşılamayacağı anlaşılmış ve neredeyse kesinleşmiş durumda görünüyor.

29 Eylül 2016 Perşembe

“Ermeni’yi Dövdürmeyecektik” – Başkanlık Seçimindeki İlk büyük Yanlış

Sırrı Süreyya’nın zaman zaman anlatmayı sevdiği bir mesel vardır. Bir Türk, Kürt ve Ermeni’nin kısa vadeli ve dar görüşlülükleri, kıytırık imtiyazlarının kölesi olarak bir tek zorba tarafından sırayla dövüldüklerine dair. HDP’nin, 2014 Başkanlık seçimlerinde (aslında Plebisit) yapılan ilk büyük hata da, Ermeni’nin dövdürülmesine rıza göstermeye benzer. Sonra sırayla aynı temel yanlışa dayanan yanlışlar birbirini izledi ve hala da izliyor.
Erdoğan karşısında HDP politikalarının yanlışlığı üzerine bir şeyler yazmayı düşünüyordum. Zaman zaman bir konuda yazmadan önce, daha önce neler yazmışım, nerelerde yanlışım olmuş diye bir muhasebe çıkarmaya çalışırım.
İşte böyle eski yazıları ve olayları gözden geçirirken 2014’teki “Cumhurbaşkanlığı seçimleri” denen gerçekte ise plebisiter bir başkanlık rejiminin onaylandığı dönemdeki yazılara bakınca, demokratik muhalefetin, özellikle de HDP’nin ilk büyük yanlışını bu seçimde yaptığı daha bir netleşti. İşin

4 Haziran 2014 Çarşamba

Cumhurbaşkanlığı Adayı ve Seçim Yöntemi Üzerine HDP’ye Bir Öneri

Kürt Özgürlük Hareketi, Türkiye’de Batıda demokratik bir hareket ve partner olmadığı için, adeta bu hareketi yaratmaya kendisi soyunmak zorunda kaldı. Ve herkese bunun adresi ve örgütsel ifadesi olarak HDP’yi gösterdi. Hazır ve yerleşmiş bir örgütü (BDP) bir kenara koymayı; destekçilerinin önemli bir kesiminin direnişini ve hatta desteklerini çekme tehditlerini bile göze alan stratejik bir karardı bu. Kanımızca “Türkiyelileşmek” de denilen bu strateji özünde doğru bir yaklaşım ve karardır.
Bir kararın doğruluğu onun gerçekleşme şansı olup olmadığına göre ölçülemez. Özünde doğruysa bir girişimin başarı şansı olup olmadığına bile bakılmaz, çünkü doğru bir şeyi savunurken yenilmek bile zaferdir. Ama yanlış bir amacın zaferleri bile yenilgidir. Tabii biz zafer ve yenilgiden söz ederken hep ezilenlerin yenilgi ve zaferlerinden söz ediyoruz.
Kürt Özgürlük Hareketi’nin bu kararı karşısında kimileri gibi başarı “şansın yok bu işi bırak, Türkiye’yi de bize bırak” (Örnek olarak bakınız: Metin Kayaoğlu, “Yeni-HDP: Olmayacak dua veya simya” veya Ferda Koç, “BDP “Türkiyelileşme”li mi?”) tavrı içinde değiliz. Sizin amacınız, programınız ve sorunu koyuşunuz