Seçimlerden sonraki son yazımızı şu soruyla bitiriyorduk:
“Önce olduğu gibi,
seçimlerden sonra da sorun şudur:
Ulusun Türklük ve
Müslümanlıkla tanımlanmasına son verecek; pahalı ve baskıcı, militarist ve
merkezi bürokratik devlet cihazını parçalamayı ve tüm iktidarın seçilmiş
organların elinde olduğu; isterse bir köyün bile ayrılabileceği demokratik bir
cumhuriyeti kurmayı açıkça savunan bir hareket; bir parti nasıl
oluşturulabilir?”
Ve şimdiye kadar yapılan tecrübelerinin sonuçlarını (Kürt
Hareketi’nin sınırlılıkları; Gezi’nin hazırlıksızlık, birikimsizlik,
programsızlık ve örgütsüzlüğü; HDP ve Türk sol örgütlerinin bürokratik ve
dogmatik yapısı) sıraladıktan sonra yapılacak ilk işin “tüm
düzeylerde, tüm kamuoyuna açık, herkesin katılacağı tüm yayınlarda ve
organlarda açık olarak sürdürülecek bir tartışma” açmak olduğunu yazmıştık.