"Yeryüzünde yürüyen hiçbir hayvan ve
iki kanadıyla uçan hiçbir kuş yoktur ki, (onlar da) sizin gibi birer ümmet
olmasınlar" (el-En'âm, 6/38)
Yüzyılın başında, İstanbul’un Sokak köpeklerinin Hayırsız
Ada’ya sürüldüklerini; orada açlık ve susuzluk içinde inleyerek; birbirlerini
yiyerek öldüklerini, yanlış hatırlamıyorsam, ilk kez, çocukluğumda her hafta
evimize giren Hayat mecmuasında
okumuştum.
Çırılçıplak bir kayadan ibaret hayırsız adadan, susuzluk ve
açlık içinde, çaresizce İstanbul’un siületine bakan yüzlerce köpeğin imgesi[1],
çocukluk yıllarımda kâbusum olmuş; aklıma geldikçe, kabuk bağlayamayan bir yara
gibi, kanamıştı. Köpeklerin durumunu ve sonunu düşündükçe boğuluyor gibi
olurdum.
Köpeklerle ilgili hep acılı ve korkunç imgeler kalmış
aklımda. En acılı ve gariplerinden biri de çocukluğumun geçtiği Ege kasabası Soma’nın
köpekleri ve büyük köpek katliamıydı.