#Hayir etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
#Hayir etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

25 Nisan 2017 Salı

Referandum Sonuçları Niçin Başarısızlıktır? (Gerçeğin Özüne İnebilmek İçin Bir Temel Metodoloji Sorunu)

“Kötü bir devrimci, sadece ayakları artık yere basmayan değildir; Sadece, devrimci projenin Gerçekleştirilmesinin toplumsal objektif ve sübjektif ön şartlarıyla olan bağlarını yitiren değildir. Ama kötü bir devrimci, aynı zamanda, var olan gerçekliklere, içinde yaşanılan ana, günlük rutinin ufak tefek şeylerine saplanıp kalan; tarihin beklenmeyen ani ve keskin dönüşlerini önceden kestirebilme duygu ve düşüncesini kaybetmiş olup, geleceğe yönelikliği bir kenara iten ve yanardağ gibi patlayışlar tarafından geçilendir de. Bu anlamda da, geleceğin ufku olmaksızın, gerçekliğin doğru ve tam bir kavranışı olamaz.” (Ernest Mandel, “Tarihsel maddeciliğin Kategorileri Olarak Umut ve Antisipasyon”)
#HAYIR cephesinde, referandum sonuçlarının bir başarı hikâyesi olduğuna dair neredeyse bir görüş birliği bulunuyor. Bu nedenle referandumda ortaya çıkan #HAYIR cephesi veya hareketinin neler yapması, nasıl devam etmesi gerektiği konusuna geçmeden önce, referandum sonuçlarının bir başarı olmadığına ya da neye göre başarı olduğuna ilişkin kendi aykırı değerlendirmemizi ve bu aykırı sonuca yol açan temel bir metodolojik sorunu açıklayalım
Objektivizm ile objektif olmak genellikle çok karıştırılır.

20 Nisan 2017 Perşembe

CHP’nin Cevabı: “Ben Mecliste Kalıyorum, #HAYIR Diyenler Sokaktan Çekilsin”

CHP’nin ve Kılıçdaroğlu’nun yaptığı sadece tutarsızlık değildir.
Zaten kimsenin bir parça bile tutarlılık beklediği yoktu.
Ama yaptığı, bizzat sokağa, direnmeye çağırdığı insanları sırtından hançerlemektir; vatandaşlık hakkını kullanmak üzere direnmeye çağırdıklarına ihanettir.
Neden ve nasıl?
CHP önce şunu diyor:
“"Yasa, 'Mühürsüz oy pusulası geçersizdir' diyor. Takdir hakkını hâkime bile bırakmıyor. Hukuk buna ‘Emredici hüküm’ diyor. Anayasa Mahkemesi’nin de aynı doğrultuda kararı var.”
Yani hak ve hukuku koruması gereken organlar bizzat hak ve hukuku çiğnemiştir.
Halkın dediği gibi “işi yapan kadı, kadıyı kime şikâyet edeceksin”. “Balık baştan kokmuş”.
Et kokarsa tuz basılır. Ya tuz kokarsa”.

18 Nisan 2017 Salı

#HAYIR Hareketi Sokaklardan Çekilmemeli– CHP ve HDP Meclisten Çekilmelidir

#HAYIR kampanyasının ortaya çıkardığı henüz bir rüşeym (tohum) halindeki #HAYIR Hareketi, bu sonuçları tanımadığını ilan etmelidir.
Erdoğan yaptığı her türlü kanun tanımazlığın ve hukuksuzluğun, emrivakilerin n üzerine yatmayı adet edinmiş bulunuyor.
Bu referandumda yapılan hukuksuzluğun üzerine yatacağını da “Atı alan Üsküdar'ı geçti” diyerek resmen ilan etmiş bulunuyor.
Bizler de Üsküdar’ı vermedik, Atı da vermeyeceğiz diyebilmeliyiz.
Bu sefer ne olursa olsun bu emrivakiinin üzerine yatılmasına imkân verilmemelidir. Bu son mevzidir. Buradan geri adım atılmamalıdır.
Bütün ciddi zaferler ancak böyle bir kararlılıkla kazanılmıştır. Hitler Stalingrad’ta, birliklerin geri adım atmama kararlılığıyla bozguna uğratılmıştır. En son IŞİD Kobani’de yine aynı kararlılıkla yenilebildi.

Erdoğan’ı Türkler Kurtardı - Evet’in Mimarı Türkler

Ezop, bir köle olarak, söyleyeceklerini doğrudan söyleyemeyeceği, ancak söylemeden söyleyebileceği için, “Ezop Masalları” diye bilinen hayvan hikâyeleriyle meramını anlatıyordu.
Bu davranışta ezilenlerin, alttakilerin bir teslimiyeti değil; bir direnişi vardır.
Nitekim modern toplumsal mücadeleler tarihinde bile baskı ve zorbalık rejimlerinde “Ezop Dili” baskı ve zorbalığa direnenlerin güçlü bir silahı olagelmiştir.
Ancak bir de köleliği içselleştirenlerin dili vardır. ABD’deki siyah hareketi, bunlara “Tom Amca’nın Kulübesi”nden hareketleTom Amcalar” der.
Siyahların hareketi “Tom Amca”lığa karşı mücadele içinde ortaya çıkabilmiştir.

17 Nisan 2017 Pazartesi

#HAYIR, Mücadeleye Devam

Bu referandum üzerine birçok analizler yapılabilir ve çok şeyler söylenebilir.
Örneğin referandumda tarafların mücadelesinin eşit koşullarda olmadığından söz edilebilir.
Bu eşitsizliğe rağmen alınan sonucun bir başarı olduğu söylenebilir.
Ülkenin Kürtler, Laik ve Türk Batı, Sünni ve Türk İç Anadolu ve Karadeniz diye üç ülke veya üç ulusa bölündüğünden söz edilebilir.
“Birinci Cumhuriyet”in son bulduğundan söz edilebilir.
Bir tek kişinin keyfi egemenliğinin yasal bir zemin de elde ettiğinden; buna dayanan Erdoğan’ın Türk-İslam faşizmini iyice oturtmak ve tüm muhalefeti sindirmek için derhal saldırıya geçeceğinden söz edilebilir.
Ortadan ikiye bölünmüş bir toplumu yönetmenin zorluğundan söz edilebilir.

16 Nisan 2017 Pazar

Anayasaların “Toplumsal Sözleşme”ye Dayandığı Efsanesi ve Referandumun Sosyolojik Anlamı

Şu an hukuken bir referandum ile bir anayasa değiştirilmek isteniyor.
Referandum bir hukuki prosedürün adıdır.
Peki, bu hukuki prosedür sosyolojik ve politik olarak nedir?
Sosyolojik olarak Erdoğan’ın Türk-İslamcı faşist darbesini, çoğunluğun oyuna dayanarak, meşru gösterme ve böylece gerçek veya muhtemel direnci kırma hamlesidir.
Yani fiili bir darbe biçiminde yapılmış bir karşı devrimi oturtma ve referandumun sağlayacağı meşruiyet şalıyla, direnenlerin ve direneceklerin iradesini ve direncini kırma hamlesidir.
Bizler açısından da hiç de lehimize olmayan, düşmanın istediği koşullarda; başka çaremiz olmadığı için, kabul etmek zorunda kaldığımız; savaşmadan yenilgiyi kabul etmektense, en azından savaşarak ölmek ve sonraki mücadelelere bir miras bırakmak için girdiğimiz bir savaştır.
Yani kimilerinin tanımladığı gibi, parlamenter sistem ile başkanlık sistemi arasında bir seçim yoktur. Var olan bir sistem içinde bir düzenleme değildir.

15 Nisan 2017 Cumartesi

Savunmada Saldırı, Saldırıda Savunma

Bu referandumda evet ve #HAYIR cepheleri iki farklı strateji izlediler.
Erdoğan ve evet cephesi aslında bir savunma stratejisi izledi.
Erdoğan ve evetçilerin stratejisi #HAYIR cephesinden insan kazanmaya; karşı tarafı ikna etmeye; tereddütte bırakmaya; #HAYIR cephesinin içine “akıncı hücumları” yapmaya yönelik değildi; aksine, kendi etrafına, yani evetçiler etrafına, aşılmaz duvarlar ve surlar örmeye yönelikti.
Bu aşılmaz surları örmenin iki aracı vardı.
Birisi Erdoğan’ın medya üzerinde kurduğu tekeldi. Bununla #HAYIR cephesinden gelecek her türlü itiraz ve ikna çabasının, enformasyonun evetçilerin surlarının içine girmesini engelleyebiliyordu.
Yine de daha sağlam gidebilmek ve tam bir taşlaşma yaratabilmek için aynı zamanda bir cepheleştirme, hasımlaştırma dolayısıyla saldırı taktiği izledi.

10 Nisan 2017 Pazartesi

Referandumdan Sonra – Termostat Mekanizması

Referandumda evet de çıksa, #HAYIR da çıksa, demokrasi mücadelesi çok zorlu bir döneme girecektir.
Ama her halükarda üç ay öncesinden daha kötü bir durumda olmayacağımızı varsayabiliriz.
Üç ay öncesini hatırlayalım.
Tüm demokratlar tam bir umutsuzluk ve yılgınlık içindeydi; tam bir çaresizlik egemendi.
Hepimiz hayatımızın hiçbir döneminde kendimizi bu kadar çaresiz hissetmediğimizi söylüyorduk.
Erdoğan’ı durdurmanın hiçbir olanağı görünmüyordu. CHP ve MHP Erdoğan’ın yanındaydı.
Bizler Kürt hareketiyle birlikte tecrit olmuş ve köşeye sıkışmış durumdaydık.
Sonra bu umutsuzluk içinde önce internette referandumun Erdoğan’ı durdurmak için aynı zamanda bir fırsat ve son bir olanak olduğu dile getirilmeye başlandı.

29 Mart 2017 Çarşamba

Erdoğan İtiraf Etti: İbre #HAYIR’dan Yana

Erdoğan dün Samsun’da “toplu açılış türeni görünümlü mitingte” (Diken) şu sözleri ediyor:
“Gençler, 16 Nisan’da ibreyi ‘evet’ten yana döndürmeye var mıyız?”
Daha sonra sözünün nereye gittiğini fark edince  “Sandıkları ‘Evet’le patlatmaya hazır mıyız?” diyerek düzeltmiş.
Bizim için burada önemli olan, bilinçsiz biçimde, kontrolsüz biçimde söylenen sözdür.
Unutmalar, güdük fiiller, dil sürçmeleri, rastlantısal ya da nedensiz değil; nedenleri olan olgulardır.
Erdoğan’ın bu ifadesi, kafasında, ibrenin #HAYIR’dan yana olduğu bilgisinin veya kabulünün bulunduğunu; dikkat etmeden konuştuğunda, kafasındaki bu kabulü farkına varmadan ele verdiğini göstermektedir.

24 Mart 2017 Cuma

Referandum ve Erdoğan Sonrası İçin Düşünmeye ve Hazırlığa Çağrı

Referandum sonrası için düşünmeye ve hazırlığa çağrıda bulunmak, suyu görmeden paçaları sıvama gibi görünebilir.
Çünkü kapitalizme geçişten beri; yani Greenwich Rasathanesi’nin üzerindeki fiktif meridyenin kabulünden ve bir “dünya saatine” geçişten beri; yani örneğin bu Şark despotluğunu, bu Nemrutlar, Firavunlardan kalma antik devleti ve onun egemenliğini sürdürebilmek için modernleştirme çabalarından dolayı, aydınlanmacı Monarklardan biri olarak tanımlanan Abdülhamit tarafından, şehirlerin meydanlarına saatler dikilmeye başladığından beri, hızlanan bir zaman içinde yaşıyoruz.
Bu nedenle dünyada her an, her şey ve bütün dengeler değişebilir.

21 Mart 2017 Salı

Erdoğan Kaybetti

Erdoğan kaybetti. Referandum sonucu büyük bir olasılıkla #HAYIR çıkacak.
Ama #HAYIR çıkmasa da Erdoğan kaybedecek.
Çünkü kendi cephesini böldü.
Her biri tek tek küçük ama bir araya gelince büyük bir güç yığdı karşısına.
Son günlerde görülen son derece önemli iki gelişme Erdoğan’ın sonunun habercisidir.
Biri Mazlum-Der’deki gelişmelerdir. Mazlum-Der’e bile kayyum atandı, kongre hileleriyle Mazlum-Der ele geçirildi ve çoğu şubesi kapatıldı.
Diğeri “İslami Kesimin Önde Gelen Yazar ve Siyasetçileri”nin, Hak ve Adalet Platformu Adı Altında Bir Araya Gelmesidir.
Güçlünün haklılığı değil, haklının güçlülüğünden yana olmalıyız!” diyen bu yazar ve siyasetçiler bir bildiri yayınladı[1] ve #HAYIR için çalışmalara başladılar.
Bu gelişme aslında Ali Bulaç, Fehmi Koru, Levent Gültekin gibi isimlerde görülen genel eğilimin, bu sefer kolektif bir tavır alışa ve eyleme yönelmesi ve bir nitelik değişimi göstermesidir.
İşte Erdoğan’ın yenilgisini hazırlayacak gelişmelerin içerdeki tepe noktası budur.

7 Mart 2017 Salı

Erdoğan’ın “Kardan Zarar” Hesabı ve Sivil Direniş Gereği

Referandumda #HAYIR çıkması durumunda, hukuken Erdoğan elindeki OHAL yetkilerini bulundurmaya devam edecek ve şu an var olan fiili başkanlık ve diktatörlük sistemi de olduğu gibi sürecektir.
Yani #HAYIR sonucu bile onun için “kardan zarar” gibidir.
Ancak #HAYIR aynı zamanda Erdoğan’ın bugünkü fiili diktatörlüğüne de #HAYIR anlamına gelecektir.
En azından Demokratlar, Liberaller, Kürtler, “Laik yaşam tarzındakiler”, Aleviler için.
Ancak “Türk milliyetçileri” ve “devletin bekasını” savunanlar için, yani Ulusalcılar (yani CHP’nin önemli bir bölümü) ve MHP’liler için, Erdoğan’ın bu yetkilerle yerinde kalması ciddi bir sorun oluşturmayacaktır.
Hatta bunlar Erdoğan’ın istifası talepleri karşısında, Erdoğan’ın yanında yer alabilirler veya tarafsız kalabilirler.

6 Mart 2017 Pazartesi

Erdoğan’ın “Beka Sorunu” – Neyin Karşılığında Ne Verebilir?

Son yazımızın sonunda şu sözlere yer veriyorduk:
Her sonu gelen sistem, sınıf ve güç, kendi sonunu dünyanın sonu olarak görür ve kendisiyle birlikte her şeyi yok etmek için sonradan intihar anlamına geldiği söylenecek bir hamle yapar.
Ve bu hamle genellikle onun sonunu hızlandırmaktan başka bir işlev de görmez.
İşte şimdi böyle bir kritik kavşağa gelmiş bulunuyoruz.
Ne yapacağını bilmiyoruz.
Ancak her türlü çılgınlığı yapacaklarından emin olabiliriz.
Erdoğan’ın neler yapabileceğine geçmişe bakarak, kategorik bir cevap verilebilir belki.
Kategorik cevabımız şudur: büyük güçlerden birine (ABD ya da Rusya) bir şeyler verme karşılığında, Kürtlere ve Rojava’ya saldırı hakkı?
Sorun Erdoğan’ın bu olanağı bulup bulamayacağında toplanıyor. Yoksa akla gelebilecek her şeyi vermeye hazırdır.
Geçmiş hep böyle olduğunu gösteriyor.

5 Mart 2017 Pazar

#HAYIR İçin Yazılar - Sesli olarak okunmuş dinlemek için - İndirilebilir veya Online dinlenebilir

#HAYIR kampanyası bağlamında yazdığımız yazıları bu dinleme listesinde bir arada bulmak, online olarak veya indirdikten sonra istenen yer ve zamanda dinlemek mümkündür.. Şu ana kadar 22 yazıyı koymuş bulunuyoruz ve her gün yeni bir tanesini ekliyoruz. Bu yazıları sesli olarak okuyan arkadaşa da teşekkürü borç biliyoruz.

23 Şubat 2017 Perşembe

#HAYIR ve Azınlığın Üç Türü

Dün Demokrasi’nin hukukun geçerli olup olmaması (çünkü pek ala bir diktatörlük de hukuka dayanabilir) ve azınlık-çoğunluk ilişkisi olarak tanımlanmasının yanlışlığına değinmiştik.
Elbet, bir teknik olarak veya hukuki olarak demokrasinin “azınlığın çoğunluğa uyması ilkesine dayanan rejim” olarak tanımlanabileceği; ama bu genel biçimiyle demokrasinin her türlü ırkçı ve faşist görülerle de uyuşabileceği; bu anlamda demokratların özel bir demokrasiden yana; haklar konusunda çoğunluğun karar alma hakkının olmadığı bir demokrasiden yana olmaları gerektiği ve böyle bir demokrasi tanımına dayanmaları gerektiğini kısaca ele almıştık.
Soruna böyle yaklaşmamanın, mantık sonuçlarına gittiğinde demokrasinin reddine varacağı yani kendi bindiği dalı kesme sonucuna varacağını göstermeye çalışmıştık.
Şimdi şu soruya gelelim. Teknik olarak, genel olarak ya da hukuki olarak demokrasi, “azınlığın çoğunluğa uyması ilkesini kabul” olarak da tanımlanabileceğinden; bu çoğunluk-azınlık ilişkisinde “çoğunluğun diktatörlüğü” nasıl engellenebilir?

19 Şubat 2017 Pazar

#HAYIR, Emek, Sınıf, Din ve Marksizm

Marksizm denince hemen herkesin aklına “Emek”, “Sınıf” ve “Sınıf Mücadelesi” kavramları gelir.
“Emek” toplumun maddi ekonomik temelinin gidişini açıklayan en temel kavram; “Sınıf” ve “Sınıflar mücadelesi” de tarihin ve toplumun temel hareket yasasını açıklayan Marksizm’in temel kavramları olarak kabul edilir.
Marksizm’le özdeşleşmiş “Komünist Manifesto”nun ilk satırları, “Bugüne kadarki tüm toplum tarihi, sınıf mücadeleleri tarihidir. Özgür ile köle, patrisyen ile pleb, senyör ile serf, lonca ustası ile çırak, kısacası, ezen ile ezilen, birbiriyle sürekli bir karşıtlık içinde bulunmuş, birbirine karşı gizli ya da açık kesintisiz bir mücadele sürdürmüş, bu mücadele ya tüm toplum yapısının devrimci bir dönüşümüyle, ya da mücadele eden sınıfların hep birlikte çöküşüyle sonuçlanmıştır.” diye başladığı için, Marksistler de, Marksist olmayanlar ve Marksizm’in düşmanları da, Tarih’i Sınıflar ve Sınıf Mücadeleleriyle açıklamanın, “Sınıf” ve “Sınıf Mücadelesi” kavramlarına dayanmanın Marksizm olduğunu düşünmüşler ve savunmuşlardır.

17 Şubat 2017 Cuma

#HAYIR Meclislerinden #HAYIR’lı Haberler

#HAYIR için mücadelede her örgütlü yapının kendine has yoğurt yiyişi ile kendi çalışmaları var. Bu nedenle, #HAYIR cephesindeki örgütlerin çalışmalarını burada zikretmeye gerek görmüyoruz.
 Bizi esas ilgilendiren ve heyecanlandıran ise, örgütlerde yer almayanların; yer alsalar bile #HAYIR meclislerinin kuruluş ve örgütlenme çalışmaları içinde bir yurttaş, bir birey olarak yer alanların başlattıkları #HAYIR girişimleri.
Örgütlerin kurdukları meclislerin ve girişimlerin ufuk açıcı olduğunu düşünmüyoruz. Çünkü onların temel özelliği, örgütü bir kesimin denetiminde ve kontrolünde örgütsüz ve atomlarına ayrılmış bireylerin “çelik çekirdeğin etrafındaki bir demokratik kitle örgütü” gibi görülmeleri ve fiilen öyle örgütlenmeleridir.

16 Şubat 2017 Perşembe

#HAYIR için Mücadele ve Kürt Özgürlük Hareketine Bir Program ve Strateji Değişikliği Önerisi

#HAYIR için mücadele ederken, bir yandan da yakın bir zamanda önümüze çıkması muhtemel devasa tarihsel görevlere hazırlanmak için de biraz temel, genel ve teorik sorunlara girmek gerekiyor. Yarın bu sorunlar ansızın karşımıza dikildiğinde hazırlıksız yakalanmamak için.
Politikada da Askerlikte olduğu gibi, stratejinin hayati önemi vardır.
Stratejik bir yanlış, taktik düzeydeki “doğru” hamlelerle kapatılamaz. Doğru bir strateji topsuz oyun gibidir. Topun geleceği yeri önceden görmek ve orada yer almaktır.
Tıpkı Adorno’nun “Yanlış bir hayat doğru yaşanmaz” deyişinde olduğu gibi, yanlış bir stratejiyle doğru taktikler uygulanamaz. En doğru taktikler bile, yanlış stratejinin araçları haline gelirler.
Ama doğru bir stratejiniz varsa, yanlışlarınız bile doğru bir strateji içindeki yanlışlar olarak kalır ve düzeltilebilmeleri olanağı ortaya çıkmaz.

14 Şubat 2017 Salı

#HAYIR’ın Kaderi ve Suriye

Olaylara kurbağa perspektifinden de kartal veya kuş perspektifinden de bakılabilir. Olayların genel gidiş yönü hakkında belli bir fikir sahibi olabilmek için, olabildiğince uzaktan ve yukarıdan bakıp olabildiğince geniş bir alanı görmek hayati önemdedir. Yani diğer bir deyişle, ağaçlardan ormanı göremez durumda olmamak gerekir.
Yukarıdan ve uzaktan bakış zaman ve mekân (temporal ve lokal) boyutlarda olur.
Biri (lokal), dünya çapında bakmakla olur.
Diğeri (temporal), toplum tarihinin binlerce yılından bakmakla olur.
Bu nedenle tarih ve tarihin genel eğilim ve yasalarını bilmek stratejik bir bakış açısı için hayati önemdedir.

13 Şubat 2017 Pazartesi

#HAYIR Cephesi ve Boykotçular - Dinlemek için sesli okuma dosyası

Daha önce yazılmış ve yayınlanmış Hayır cephesi ve Boykotçular adlı yazımızın Audio versiyonu. Online olarak veya indirilerek dinlenebilir. Görme özürlü olanlar adreslerini bildirirlerse bu sesli okuma versiyonları direk adreslerine yollanabilir.