Kandil etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kandil etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12 Şubat 2018 Pazartesi

Demirtaş’ın Eş Başkanlıktan Tasfiyesinin Kroniği - Kim Kazandı?

“Önder Apo'nun Kürt sorununun çözümü konusunda da ön açıcı çözümlemeleri olmuştur. Bunları devlet, iktidar ve ulus çözümlemelerinden ayrı ele almak mümkün değildir. Özgürlükçü, demokrat ve bir sosyalist olarak Kürt sorununun çözümünü devlet olmada değil, demokratikleşmede görmüştür. 20. yüzyılda çekilen büyük acılar esas olarak, her ulusa bir devlet anlayışının, kapitalizmin ve onun siyasal formu olan ulus devlet anlayışı sonucu olduğunu ortaya koymuştur. Bu açıdan bölge ülkelerinde demokratik devrimi ve demokratikleşmeyi hedefleyen bir mücadele çizgisini Kürt halkının ve Özgürlük Hareketi'nin önüne koymuştur. Eğer inkar ve soykırım politikası yoksa, demokratik siyasal çözüm zihniyeti varsa çatışma içine girmeden sorunu çözebileceğini herkesin önüne koymuştur.”
HDP’nin dün yaptığı Kongre Demirtaş’ı başkanlıktan alma kongresiydi. (Bu kongrenin iktidarın baskılarına karşı bir direniş ve HDP’yi sahiplenme gösterisi yanını herkes yazdı yazıyor yazacak. Bunlar sorunun esas önemli yanı değildir. Önemli yanı tartışmadan kaçırmanın aracıdır.) Bu amaca ulaşıldı.

9 Şubat 2018 Cuma

Kandil’e Acil ve Açık Bir mektup

Konu HDP’nin bu hafta sonu toplanacak kongresi ve Selahattin Demirtaş’ın eş başkanlığa yeniden seçilip seçilmeyeceğidir.
Peki açık bir partinin alacağı kararlar hakkında Kandil’e açık ve acil bir mektup yazmak; Kandil’i muhatap almak yanlış bir davranış olmuyor mu?
Hayır, olmuyor ve olmaz.
Olmaz, çünkü Kandil (ve İmralı), HDP’nin ve üzerinde yükseldiği Kürt Özgürlük Hareketinin ne düşünüyor, ne diyor diye gözlerini diktiği yerdir.
Olmaz, çünkü Kandil’de bu hareketin kıvılcımını çakmış, savaşlarda pişmiş önderler ve bu hareketi oluşturan ulusal baskı altındaki bedel ödeyen geniş yığınların oğulları, kızları bulunmaktadır.
Bu bütün politik analizlerde ve davranışlarda göz önüne alınması gereken sosyolojik bir gerçektir.

21 Mart 2017 Salı

Erdoğan Kaybetti

Erdoğan kaybetti. Referandum sonucu büyük bir olasılıkla #HAYIR çıkacak.
Ama #HAYIR çıkmasa da Erdoğan kaybedecek.
Çünkü kendi cephesini böldü.
Her biri tek tek küçük ama bir araya gelince büyük bir güç yığdı karşısına.
Son günlerde görülen son derece önemli iki gelişme Erdoğan’ın sonunun habercisidir.
Biri Mazlum-Der’deki gelişmelerdir. Mazlum-Der’e bile kayyum atandı, kongre hileleriyle Mazlum-Der ele geçirildi ve çoğu şubesi kapatıldı.
Diğeri “İslami Kesimin Önde Gelen Yazar ve Siyasetçileri”nin, Hak ve Adalet Platformu Adı Altında Bir Araya Gelmesidir.
Güçlünün haklılığı değil, haklının güçlülüğünden yana olmalıyız!” diyen bu yazar ve siyasetçiler bir bildiri yayınladı[1] ve #HAYIR için çalışmalara başladılar.
Bu gelişme aslında Ali Bulaç, Fehmi Koru, Levent Gültekin gibi isimlerde görülen genel eğilimin, bu sefer kolektif bir tavır alışa ve eyleme yönelmesi ve bir nitelik değişimi göstermesidir.
İşte Erdoğan’ın yenilgisini hazırlayacak gelişmelerin içerdeki tepe noktası budur.

6 Mart 2017 Pazartesi

Erdoğan’ın “Beka Sorunu” – Neyin Karşılığında Ne Verebilir?

Son yazımızın sonunda şu sözlere yer veriyorduk:
Her sonu gelen sistem, sınıf ve güç, kendi sonunu dünyanın sonu olarak görür ve kendisiyle birlikte her şeyi yok etmek için sonradan intihar anlamına geldiği söylenecek bir hamle yapar.
Ve bu hamle genellikle onun sonunu hızlandırmaktan başka bir işlev de görmez.
İşte şimdi böyle bir kritik kavşağa gelmiş bulunuyoruz.
Ne yapacağını bilmiyoruz.
Ancak her türlü çılgınlığı yapacaklarından emin olabiliriz.
Erdoğan’ın neler yapabileceğine geçmişe bakarak, kategorik bir cevap verilebilir belki.
Kategorik cevabımız şudur: büyük güçlerden birine (ABD ya da Rusya) bir şeyler verme karşılığında, Kürtlere ve Rojava’ya saldırı hakkı?
Sorun Erdoğan’ın bu olanağı bulup bulamayacağında toplanıyor. Yoksa akla gelebilecek her şeyi vermeye hazırdır.
Geçmiş hep böyle olduğunu gösteriyor.

25 Haziran 2014 Çarşamba

HDK – HDP Kongreleri ve Farklı Soyutlama Düzeyleri

İzlenim, adı üstünde yüzeysel olan; görünür olandır. Dün “İzlenimler”e devam edemedik, dolayısıyla konu biraz eskidi sayılır. Bu durumda, “İzlenimler”e devam etmektense, biraz daha derine girmeyi deneyelim. Ama yine de “izlenim” babından bizim de kimi benzer gözlemlerimizi içeren ve doğrulayan birkaç yazıya işaret edelim:
·         T24’de Aydın Engin’in, 'Halkların' tamam, peki 'Demokratik'?
·         Özgür Gündem’de Ayhan Bilgen’in Öcalan gölgesinden, Öcalan damgasına
·         Başlangıç’ta Ecehan Balta’nın, HDP Kongresi: Kısa Bir Değerlendirme