HDP’ye oy ver girişimi nereden aklınıza geldi
hangi maksatla böyle bir girişim başlattınız. Bundan neyi murat ediyorsunuz?
Gezi sürecinde, HDK-HDP sürecinde
kimi çabalarım oldu. HDK- HDP’ye önerdiğim program vardı, bu program ve
çalışmalarım bir yankı buldu ve bunun üzerine üzerimde şöyle bir baskı oluştu: ‘bir şeyler yapalım’.
Ben de mail üzerinden Radikal Demokrasi isimli e-mail grubu kurdum ve insanları
çağırdım. O programı okumayan, Gezi dolayısıyla biraz radikalleşmiş, politize
olmuş insanlar da geldi. Bu bir yıl sürdü. Fakat önerdiğim programın bir alternatifi
olmayınca tartışmalar rolantiye girdi. Sonradan katılanları ve programı
bilmemiş ve kabul etmemişleri de çiğnemek istemiyorduk.
Bunun üzeruine en azından
programı benimseyen ve kabul edenler oarak, diger arkadaşları bekleyerek zaman
kaybetmemek için tekrar bir araya geldik. Onlarla tartışmamızı ayrıca paralel
olarak da sürdürebilirdik.
Bu Mart aynın 16’sında 10-15
arkadaşla toplantı yaptık. Zaten gelenler daha önce kurduğumuz mail grubuna
bireysel katılan insanlardı. Bursa’dan, Ankara’dan, İstanbul’dan gelenler
vardı. Bunlar, işçi, işçi emeklisi, devrimci, aydın insanlar ama örgütsüz ya da
bir kısmı HDP’de HDK’de çalışan ama bağımsız insanlar.
Ortadoğu İçin Demokrasi Manifestosu veya bu programın kısa ve taleplerden ibaret versiyonu temelinde Ortadoğu İçin Demokrasi Girişimi’ni
kuralım dedik ve kurduk. Ancak önümüzde
seçimler var, ne yapabiliriz sorusunu da gündeme aldık. HDP’de
Bireysel Üyelik İmza Kampanyası sürecinden tanışmış olduğumuz HDP’de
çalışan arkadaşlar dediler ki: biz bu seçimlerin özgünlüğü nedeniyle HDP
dışında olan insanları HDP’ye oy vermeye çağırarak hem HDP’nin bir eksiğini
kapatır, hem de zaten var olan taktik görevi doğru dürüst kavramış ve buna
uygun davranmış oluruz.
Bu düşünceyle harekete geçtik. Bunun için “HDP’ye oy ver, Barajı
Yık, Diktatörü Durdur Barışı Sürdür” diye bir Girişim kurduk.
İlk toplantımızı 16 Mart’ta yapıp
çalışmaya başladık. 25 Mart’ta ilk mail grubumuzu oluşturduk.
Mail grubunuz nasıl çalışıyor?
Girişimimizde Türkiye’nin ve
dünyanın dört bir yanında insanlar bir araya geldiği için, haberleşmesini,
tartışmalarını ve kararlarını bir e-mail
grubu üzerinden gerçekleştiriyor.
Girişimde bütün tartışmalar,
oylamalar kamuoyuna açıktır.
Söz ve oy hakkı sadece e-grup üyelerine vardır.
Kararlar
çoğunluk yöntemine dayanan klasik oylama ile değil; en az reddedileni arayan oydaşma
yöntemiyle alınıyor.
İlişki kurmak, hdpye.oyver@gmail.com üzerinden oluyor.
Şu an itibariyle mail grubunda
250’yi aşkın üye var, Facebook grubunda işte 4 bine yakın üye var, ayrıca her
il için bir facebook grubu açılmış bulunuyor.
İstanbul’da 3 bölgede birer tane
komite kurduk, bir genel koordinasyon kurduk, İzmir’de bir komite kurduk;
bunlar 10-15 kişilik toplanabilen gruplar. Yine Bursa da 10-15 kişilik bir grup
var. Bugünlerde yavaş yavaş diğer yerlerde de kurucağız.
Ama bizim çalışmamızın bir
özelliği de sadece kendi yaptığımızla ilgili değil, insanların kullanabilecekleri olanakları sunmayı
hedefliyoruz. Çalışma sistemimizin özü biraz da burada.
Yani bu seçimde insanların HDP’ye
oy vermeye ikna olması için insanlarla birebir temas kurmalı.
Bu seçimlerde AKP’ye karşı HDP’yi destekleme
kararı aldınız neden? Bu seçimi sizin için önemli kılan ne?
Bu seçimlerin ikili bir karakteri
var. Bir yanı seçim ama bir yanı ile de seçim değil, bu aynı zamanda bir referandum. Çünkü normal seçimlerde devletin yapısı tartışma konusu olamaz,
daha çok devletin yapısı içerisinde var olan temsili dengeler değişir; ancak bu seçimde devletin yapısının değişimi söz konusudur.
Bu devlet demokratik değildir ama
daha korkuncunun gelmesi söz konusudur.
Her türlü denetim mekanizmasından
kurtulmuş; başkanın aynı zamanda en büyük partinin başkanı olduğu, bu parti başkanının
vekilleri belirlediği, Parti ve devletin iç içe geçtiği bid sistem. Geriye
ylargı kalır ama başkan olarak zaten hakimleri de, hası her şeyi o belirliyor,
dolayısıyla yürütme, yasama ve yargının bir tek kişinin elinde toplandığı fiili
bir yönetim hali, bu bir diktatörlüktür. Yapı tıpkı Nazi Almanyası gibidir.
İkincisi olarak bu adam hukuku da
uygulamıyor. Yani 12 Eylül generalleri bile bir şey yaparlarken en diktatörce
şeyleri bile işi kitabına uydurmaya, var olan hukuka uydurmaya çalışırlardı. Şu
an daha geri bir duruma gittiğini görüyoruz. Mesel Erdoğan şu an kanun dışı
harekete etmektedir. Normal bir ülkede olsa Anayasa’yı ihlal ettiğinden
yargılanması gerekir. Bu olmuyor, bunu yapacak bir güç de yok ortada.
Ama tarih bizim önümüze şöyle bir
fırsat çıkarmış bulunuyor: bunu da oylarımızla sağlayabiliriz. Bunu
engelleyebiliriz. Bunu engellemediğiniz takdirde savaşın başlaması kesindir.
Gerek kişi diktatörlüğünü engellemenin; gerek barış sürecinin sürmesini
sağlamanın tek yolu HDP’nin barajı aşmasıdır.
Barış süreci tehlikede mi diyorsunuz?
Evet, barış süreci ciddi
tehlikede. Çünkü Erdoğan barış sürecini başkanlık hayalini gerçekleştirmek için
bir taktik manevra olarak gördü. Başkanlığa ulaştığı andan itibaren barış
sürecinin yerine savaş sürecini başlatacaktır. Dolayısıyla kişi döktatörlüğüne
geçiş, bugünkü barış sürecinin sonu anlamına gelecektir.
Tek adam diktatörlüğüne karşı bir kampanya
başlattınız. Peki, neden CHP değil de HDP’ye oy verin diyorsunuz?
İki nedenden, birisi, HDP
Türkiye’deki en demokratik partidir.
İkinci neden, şu. Bu seçimlerin
çok özel bir durumu var. HDP yüzde 10 barajının sınırlarında, barajı geçtiği an
60-70 milletvekili çıkaracak ama MHP ve CHP’nin yüzde bir veya iki artışları
onların çıkaracağı vekillerde dişe dokunur bir yükseliş olmayacak ve bu da Erdoğan’ın
tiranlığını engelleyebilecek bir niceliği sağlayamaz. Ama HDP’nin yüzde bir
veya iki artışla yüzde onu geçmesi, Erdoğan’ın tiranlık hayallerinin sonu
demektir. Dolayısıyla Erdoğan diktatörlüğüne karşı en etkili silah HDP’nin barajı geçmesi ve HDP’nin desteklenmesidir.
Yani “ben HDP’li değilim ama HDP’ye oy
vereceğim”. “Diktatörlüğe kim
karşıysa HDP’ye oy vermelidir” diyoruz.
AKP’ye oy verenlere de mi çağrı yapıyorsunuz?
Evet, biz AKP’ye oy verenlere de
çağrı yapıyoruz, hatta şunu diyoruz “Erdoğan’ı
seviyorsan da Erdoğan’a oy verme”.
Çünkü o zıvanadan çıkmış, kendi
arkadaşlarını bile hepsini çiğnemiş durumda.
Örneğin, Üç Dönem kuralı özünde
niçin geçerli? Devletin tepesinde üç dönem bulunmayı engellemye yöneliktir. Bu
mebus, bakan veya cumhurbaşkanı olmuş fark etmez. Özü böyledir. Ama Erdoğan bir
yerden diğer yere sıçrayarak bu kuraldan kendini azade kılarken yola çıktığı
bütün arkadaşlarını tasfiye ediyor ve yanına artık kendisine karşı söz
söyleyemeyecek olan kapıkullarını getiriyor. “Onlar görev almadı. Peki, sen niye alıyorsun” denmeli. Ama üç dönem
kuralı ile kendi arkadaşlarını tasviye ediyor, kendisine diktatörlük yetkileri
sağlıyor. Böylesine ilginç, iki tarafı keskin bir bıçak kullanıyor. AKP
içerisinde de çok geniş bir kesim Erdoğan’ın bu politikalarından rahatsız. AKP
başlangıçta ‘biz Avrupa Birliği’ne gireceğiz, özgürlükleri sağlayacağız’ dedi
ama Erdoğan bunlara ihanet etti. Bundan kaynaklı AKP’ye oy verenler de
rahatsız. Dolayısıyla bugün bir AKP’li bile en azından seçim sandıklarına
gitmeyerek, HDP’ye oy vererek HDP’nin yüzde 10 barajını aşması katkı
sağlayabilir ve Erdoğan’a “dur” diyebilir.
Sadece HDP’ye oy vermeye çağırmıyorsunuz, bir
de HDP için sahada çalışmaya çağırıyorsunuz. Peki, nasıl bir çalışma
yapacaklar?
Evet, HDP’li olmasan da gel,
çünkü çok kritik bir durum var. Yani varını yoğunu ortaya koymalısın, başka
çaresi yok. HDP yüzde 10’u geçmediği takdirde korkunç şeyler bekliyor bu
ülkeyi. Sadece ülkeyi de değil, herkesi bekliyor. Bunun için sadece oy ver
demiyoruz, bir de sahada çalışmaya çağırıyoruz.
Neler mi yapılabilir? En
basitinden bulunduğu apartmanda komşuların AKP’liler var, CHP’liler var bunları
ikna etmek için internete girip yazdığımız bildirileri indirip, basarak onların
posta kutusuna koyarak veya isimlerinepostayla yollayarak komşularını
etkileyeblir.
Bir çok CHP’li CHP’li eşine diyor
ki sen HDP’ye oy ver ben CHP’ye oy vereceğim (ki bir sürü CHP’linin böyle
yaptığını duyuyoruz).
İşte apartmanınızdaki bir
CHP’liye, bir AKP’liye bir Erdoğan’ı sevene, herkese, tüm toplum kesimlerine,
niçin Erdoğan diktatörlüğüne hayır demeleri gerekiyor bu bildirilere dayanarak,
söyle veya yazıyla sokaktaki, apartmanındaki insanı ikna edebilirler.
HDP’ye oy ver girişimine katılanlar sadece
sanal alemde değil, mahalleye, sokağa inerek çalışacaklar mı?
Zaten sanal alem bu kesimlere
ulaşmak için hızlı bir örgütlenme aracı
ve ağıdır. Hedef orasıdır.
Modern toplumda sanal aleme
global köy de deniliyor. Sanal alem sayesinde yüzbinlerce hiç tanımadığınız
insana ulaşma imkanınız var. Ama aynı zamanda bu insanlar gerçek hayatta
yaşıyorlar, sanal alemi, orada kurulan ilişkileri gerçek hayattaki ilişkilere
ve davranışlara itebilmek için araç olarak kullanmaya çalışıyoruz. Çünkü
Tahrir’de gördük, son dönemlerdeki bütün politik hareketler ya da kimi önemli
seçim kampanyalarının hepsi sanal alemde başladı. Küçük girişimler olarak
başladı o sırada toplumun eğilimleri uygun görüyorsa birden patlama yaptı. Yani
Sanal Alem’i hor görmemeli.
Sanal alemin sadece eğlence,
bilgi alma yeri değil de toplumsal bir örgütlenme, özgürlük ve demokrasinin
inşası için birbirine ulaşma ağı olarak kullanılması gerekiyor.
Türkiye tam da böyle bir
noktadadır ve bu yapılabilir. Genç kuşaklar zaten bunu yapabildiklerini
gösterdiler. Bu genç potansiyel, bizim kuşağımızın tecrübesiyle bütünleştiğinde
müthiş bir patlama yapar.
Siz de bu girişimin sözcülerindensiniz, siz
bu girişimi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Süleyman Başar - Ben hem bir Gezi direnişçisiyim, hem de
HDP geleneğinden geldiğim için şunu çok iyi biliyor ve görüyorum toplumun
HDP’ye karşı oluşturulan bir ön yargısı var. Bu önyargılardan dolayı HDP’ye oy
vermeyecek bir kitle var. Biz HDP’den bağımsız bu insanlara gidebilme şansını
elde etmek için böyle bağımsız girişimi oluşturduk. En azından şunu demeye
çalışıyoruz: “ya arkadaş aynı memlekette
yaşıyoruz, aynı ülke topraklarında yaşıyoruz, aynı kaygılarımız var ve bizi
bekleyen böyle bir felaket var. Yani şu anda 12 Eylül Anayasası’nı bile
aratacak bir durumdayız. Çünkü ortada ne temel hak ve özgürlükler kaldı ve ne
de anayasal haklar kaldı. Kamu güvenliği yasasıyla herkes tehlikede. Tek adam
diktatörlüğü kapıda. Bunu durdurabilmek için bizim tek şansımız, yani belki
dünyada tek olacak ama bir diktatörü bir oyla devirme şansımız var. Bunun için
elimizdeki tek şans HDP’ye oy verip, HDP’yi meclise sokmaktır. Bir oy olsa bile
bu bizim için çok büyük avantajdır.”
Son olarak neler söylemek istersiniz?
Diyeceğimiz şu, yüzde 10 barajı
diktatörlüğü engellemek için bugün ezilenlerin bir silahı olmuş durumda. Herşey
bunu kullanıp kullanamayacağımıza bağlı. Çünkü bir oyla HDP’nin 60-70
milletvekili çıkartma ihtimali var. Baraj aşıldığı andan itibaren dengeler
değişecek. Sadece Türkiye’de değil, tüm Ortadoğu’da dengeler değişir ve bir
devrimci kabarış bile başlayabilir. Bir yandan korkunç bir şey, bir yandan çok güzel bir şey yaşayabilirz. İkisinden
hangisine geçiceğimizi bir kişinin oyu belirleyecek.
Tam da bu noktada özgürlük
mücadelesi veren Kürt gençlerine ve Gezi hareketine bir çağrı yapmak istiyorum.
Bu yaklaşıma lütfen sahip çıkın. Buna sahip çıktığımız takdirde Türkiye’nin
kaderini değiştireceğiz ve kendi hayatımızı kurtaracağız. Bu girişimi biz
başlattık ama bunu götürecek olan gençlerdir. İnternet aracılığıyla birkaç
haftada milyonlarca örgütlenebilirler. HDP ile dayanışma ağını sadece
Kürdistan’da, Türkiye’de değil tüm dünyada yaygın bir şekilde milyonlarca
insanın sesi haline getirebilirler. Deyim yerinde ise diktatörlüğün azarlayan o
öfkeli sesini özgürlük çığlığıyla durdurmanın zamanıdır. Bıçak sırtındayız
Kampanyanızın temel argümanlarını biraz daha
açar mısınız?
Bugünki sistem demokratik
değildir, doğru ama HDP’ye oy vermediğimizde ve bu adam Anayasa’yı kendine göre
değiştirdiği takdirde Türkiye’yi bir savaş bekliyor olacak. Kürdistan’da savaş
başlayacak ve akabinde Suriye’ye saldıracaktır. Çünkü 1950-60’ların, soğuk
savaşların en adi anti komünizmi ile ideolojik, teorik gıdasını almış ve hiçbir
birikimi olmayan bir adamla karşı karşıyayız. Şimdi bir araba düşünün bunun
direksiyonu rotu çıkmış, frenleri tutmuyor. Bir de bu arabanın direksiyonundaki
adamın normal herhangi bir şöförün göstereceği melekeleri ya da reaksiyonları
söz konusu değil. Böyle bir arabanın nereye gideceği ortadadır.
Bu basit bir risk değildir.
Erdoğan iktidar korumak için her şeyi göze alır ve Ergenekon’la itifak içinde. Bunlar
her şeyi yapabilir. Çünkü Egemen güçler ya da sınıflar, kendilerinin sonunu daima
dünyanın sonu olarak görürler. O dünyanın sonunu engellemek için her şeyi
yapmaya eğilimlidirler.
Öyle bir bıçak sırtındayız ki, bu
seçimlerde bir anda çok güzel, umut veren bir geleceğe de gidebiliriz, bir anda
korkunç bir cehenneme de düşebiliriz. Nereye gideceğimizi belirleyecek olan da
üç-beş oyla olabilir. Çünkü bir terazi dengede duruyorsa bir tarafa koyacağınız
bir gram bütün dengeyi alt üst edebilir.
Bu yönüyle Türkiye toplumu risk
altında. Bütün bu arka plan düşüncelerden hareketle biz bu girişimi kurduk.
Bu kampanyanın bir özelliği de
şu; AKP’yi bile hedef göstermiyoruz, Erdoğan’ı, çünkü bir AKP’li bile Erdoğan’a
karşı tavır almalıdır.
Ahmet Birsin
(Bu söyleşinin orijinali şu
adrestedir)
HDP’ye Oy Ver – Barajı Yık – Diktatörü Durdur –
Barışı Sürdür Girişimi
Kısa İsim
|
HDP’ye
Oy Ver
|
E-Mail
|
|
E-Grup
Adresi
|
|
E-Gruba
Üyelik
|
|
E- Gruba
Mesaj
|
|
Blog
|
|
Facebook Grubu
|
|
Twitter
|
|
Twitter
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder