Erdoğan’ın darbesini, imparatorluk tacıyla (sultan
kavuğuyla) donatmasının önündeki en büyük engel HDP olmaya devam ediyor.
Erdoğan, sultasını kurabilmek için ne yapıp edip HDP’nin seçimlere katılmasını
engellemek veya bunu engelleyemiyorsa, seçmeni HDP’ye oy veremez durumda bırakmak
zorundadır.
Bu durumda Erdoğan’ın darbesine ve dikta rejimine karşı savaşın esas alanı HDP olacaktır.
Yani HDP, Erdoğan’ın darbe ve dikta rejimine karşı
mücadelenin sadece bir gücü ve bileşeni, diğer bir
ifadeyle öznesi değildir; aynı zamanda bu mücadelenin en tayin edici muharebelerinin
yapılacağı bir savaş alanıdır; yani mücadelenin konusu
ve nesnesidir.
O halde HDP’nin varlığını sürdürmesi ve başarısı, Erdoğan’ın darbe ve dikta rejiminin kaderini
tayin edecek mücadelelerin verildiği bir savaş alanı olacaktır.
Bu ayrım, bu soyutlama çok önemlidir. HDP, hem mücadelelerin nesnesi; hem de öznesi
olacaktır.
Bunun da bir tek mantıki sonucu vardır: HDP’yi Erdoğan’ın
dikta ve darbe rejimi karşısında savunmak gerekmektedir.
Bunun için HDP’li olmak gerekmiyor. Çünkü HDP’yi savunmak,
Erdoğan’ın dikta ve darbe rejimine karşı tayin edici önemdeki stratejik bir
alanı savunmak anlamına gelmektedir.
HDP’yi savunmadan Erdoğan’a karşı mücadeleden söz etmek,
aslında Erdoğan’a beşinci kol hizmeti yapmaktır. MHP’nin şimdi yaptığı da
budur.
Bahçeli ve MHP, Erdoğan’ın beşinci koludur. Bütün beşinci
kollar gibi, kendisini destekleyen ama Erdoğan’a karşı mücadele etmek
isteyenleri aldatabilmek ve onların desteğini koruyabilmek için sol gösterip
sağ vurmakta; Erdoğan’a karşıymış gibi kayıkçı dövüşü yaparak HDP’ye karşı
mücadele etmekte; Erdoğan’a en büyük desteği vermektedir.
Erdoğan’ı Tecrit etmek kadar Bahçeli’yi Teşhir etmek de
gerekmektedir.
*
Peki, HDP’yi nasıl savunacağız?
HDP’yi beğenelim beğenmeyelim, HDP’yi Erdoğan’ın darbe
rejimine ve dikta heveslerine yedirmeme; HDP’yi savunma girişimleri kurmak
gerekiyor. Çünkü ancak HDP’yi Erdoğan’a yem etmediğimiz takdirde Erdoğan’ı
yenebilir; tekrar ateşkes ve giderek barışçıl yöntemlerle mücadele noktasına
geri dönebiliriz.
O halde adı ne olursa olsun, ama içeriğiyle “HDP’yi Savunma”;
“HDP’yi Erdoğan’ın Darbe Ve Dikta Rejimine Yem Etmeme”; “HDP’yi Darbeci ve Diktatöre
Yem Etmeyeceğiz”; “HDP’yi Sana Yedirmeyeceğiz” girişimleri kurmalıyız.
Bu girişimlerle HDP’yi savunabilir ve Erdoğan’ın provokasyonlarını
boşa çıkarabilir; onun bütün planlarını bozabiliriz.
Şu an acil görev HDP’yi savunmaktır.
HDP’nin bir mücadele öznesi olarak sorunları ve ona yönelik
eleştiriler ayrı bir konudur. Mücadele öznesi olarak HDP’nin çizgisi,
örgütlenmesi, yapısı, programı gibi konular da elbette tartışılmalı; eleştirilmeli;
HDP'nin yeniden örgütlenmesi için bir mücadele de yürütülmelidir. Sonraki yazılarda
bu konuya da gireceğiz.
Çünkü HDP’nin bir özne olarak zaafları HDP’yi savunmanın
zaafları da olacaktır.
Ama bu iki mücadele birbirini karşılıklı olarak etkilese de
yapı ve işlevleri ile tamamen farklıdırlar ve farklı olarak ele alınmaları
gerekir.
Bu yazıda esas ağırlığı HDP’nin savunulması; HDP’yi savunmak
için hangi yöntem ve yapılarla mücadele edilebileceğine vereceğiz.
*
HDP’yi savunma girişimlerinin nasıl yapılanabileceği konusunda
seçimlerden önce yapılmış bir deney var. O deney bir fikir verilebilir.
Seçimlerden önce, HDP’li olanlar veya olmayanlar, Erdoğan’ın
diktatörlüğünü engellemek için HDP’nin barajı geçmesinin kritik önemde olduğunu
görenler; “HDP’ye oy Ver, Barajı Yık,
Diktatörü Durdur, Barışı Sürdür Girişimi”ni kurmuş ve çalışmalar yapmıştı.
Bu girişim, HDP’ye oy verilmesini istiyordu. Ama oy
verilmesini HDP’nin programı şöyle iyidir, böyle iyidir diye istemiyordu. HDP’yi
sevmesen de, görüşlerine katılmasan da Erdoğan’ı durdurmak; barışı sürdürmek
için HDP’ye oy ver diyordu.
HDP’yi Savunma Girişimleri de aynı yaklaşımla kurulabilir ve
çalışabilir.
Çünkü HDP’yi savunmak HDP’nin izlediği ve izleyeceği
politikalardan bağımsız olarak önemlidir. HDP kötü, akılsızca ve başarısız
politikalar izlese bile; HDP’ye rağmen bile HDP’yi savunmak gerekmektedir.
Çünkü HDP bir savaş alanıdır; sadece bir mücadele öznesi değildir. “Savaş Alanı”nı
da biz seçmedik; darbe yapan diktatör seçti.
*
Seçimlerden önceki HDP’ye Oy Ver Girişimi’nin yapısı ve
çalışmasına gelince, şöyleydi.
İsteyen herkes istediği yerde bu girişimlerden
kurabiliyordu.
Girişimin bütün faaliyeti tüm kamuoyuna açıktı.
Bir e-mail grubu aracılıyla çalışıyor; gruba isteyen herkes
üye olabiliyor; tüm yazışmalar tüm kamuoyuna açık oluyordu. Kararları elbette
e-mail grubunun üyesi olanlar alıyordu.
Hiçbir görüşün ifadesine moderasyon uygulanmıyordu. Sadece
teknik mahiyette, virüs saldırıları ve sabotajlara karşı bir kontrol
uygulanıyordu.
Ayrıca bu kontrolü uygulayanların da kontrol edilmesi ve
bunun keyfi ve başka amaçlar için kullanılmaması için de, olabildiğince çok
kişiye, fiilen her isteyene de, moderasyon yetkisi veriliyor ve böylece
moderatörlerin birbirini kontrol etmesi olanağı sağlanıyordu.
Disiplinin temeli girişimlerin yaratıcı girişkenliğinde aranıyordu.
Amacın doğru ve ortakça kavranmasının en bağlayıcı kararlar ve bürokrasiden bin
kat daha büyük bir uyum sağladığı varsayımından hareket ediliyordu.
*
Girişimde kararlar da alışılmış oylama yöntemiyle değil oydaşma
yöntemiyle alınıyordu.
Bu oydaşma yöntemi, tamamen farklı ve bir arada iş yapmayı;
en geniş uzlaşma temelinde çalışmayı mümkün kılan bir yöntemdir.
Bu yöntem hakkında kısaca şu kıyaslamalar kavratıcı olabilir.
*
Klasik oylamada çoğunluk, yani en çok oyu alan görüş ya da
kişiler seçilir. Bunun için de mümkünse oylanacak alternatiflerin asgariye
indirilmesine çalışılır. Örneğin birkaç dereceli seçimlerde, adayların elenip
en son iki adayın bırakılması gibi.
Oydaşmada alternatiflerinin asgariye indirilmesi gerekmez;
aksine ne kadar çok ve nüanslı alternatif varsa o kadar isabetli ve dakik karar
alma olasılığı vardır.
*
Oylamada en çok kabul
puanı alan seçilir.
Oydaşmada ise, en az
ret puanı alan seçilir.
*
Oylamada herkes kendi görüşüne oy verir; diğer görüşleri
bilmesi gerekmez; çünkü onlar hakkında oy vermez; görüş bildirmez; sadece siyah
ve beyaz vardır. Klasik çoğunluk oylama yöntemi görüşler arasına duvarlar
kurar; diğer görüşleri bilmeyi gerekli kılmamakla kalmaz; aksine onlara karşı mücadeleyi öne çıkarır.
Oydaşma ise, diğer görüşleri bilmeyi gerekli kılar, çünkü
onlar hakkında da oy vermek gerekmektedir. Oydaşmada herkes her görüş hakkında
görüş sahibi olmak ve ona göre oy kullanmak zorundadır.
*
Aslında oydaşma yöntemi dünyanın en eski, en yaygın, en
kendiliğinden ama bu nedenle adı bile olmayan demokrasi ve karar yöntemidir. “O
mahiler ki derya içredir, deryayı bilmezler” durumu vardır
Diyelim ki, beş arkadaş bir akşam yemeği yemeyi
düşünüyorsunuz. Ama biriniz İtalyan, biriniz Çin, biriniz Türk, biriniz de Hint
mutfağını seviyor. Hangisine gideceğiniz kararını alırken, örneğin İtalyan, Çin
ve Türk’ün Hint mutfağına karşı bir ittifak yapması ve çoğunluğu sağlaması gibi
bir yöntemi izlemezsiniz. Çünkü siz çoğunluk olarak örneğin Çin Lokantası
kararı aldığınızda; Hint mutfağını seven arkadaşınız, çoğunluğun kararına uysa
da kendini iyi hissetmeyecek; onun kendini iyi hissetmemesi sizin o akşamki
sohbetinizi, havanızı da olumsuz etkileyecek bu da sizin de güzel ve keşifli
bir akşam geçirmenizi engelleyecektir. Burada bir çoğunlukçuluk ve dayatma
aramaz normal sağlıklı insanlar.
Bu nedenle insanlar, daha öneriyi yaparken ve tercihlerini
belirtirken karşısındaki arkadaşların kendini en az kötü hissedeceği ya da en
fazla kabul edebileceği alternatifleri bulup onu önermeye çalışırlar. Bir
oylama yapıldığında da, herkesin kendini en az kötü hissettiği bir alternatif
üzerine anlaşılır. Ve örneğin belki böyle bir durumda, klasik oylamada hiç esamisi
okunmayan Fransız mutfağı oydaşmayı kazanabilir.
HDP’ye Oy Ver girişimi bu yöntemle kararlarını alıyordu. Karar
alınmadan önce tüm görüşler; lehte ve aleyhte görüşler hiçbir sınırlama olmadan
savunuluyor. Herkes söyleyeceğini söyledikten sonra; verilen önerilerin farklı
versiyonları da toplandıktan sonra oydaşma yapılıyordu.
Oydaşma, e mailler üzerinden yazılı olarak yapıldığında tüm
öneriler yan yana yazılıyor. Sonra herkes bu önerilerden her biri için on üzerinden kendi ret puanlarını veriyordu.
10 (on) ret puanı, benim için kabul edilmez demek. 0 (sıfır)
ret puanı, bir itirazım yok demektir. Aradaki bir rakam ise, kendi sübjektif
red derecenizi ifade eder. Böylece herkes tüm öneriler hakkında görüşünü
belirtmiş oluyordu.
Sonunda her önerinin altındaki ret puanları toplanıyor ve bunlar
içinde en az ret puanı olan kabul ediliyordu.
*
Sözlü toplantılarda da bu yöntemi uygulama olanağı vardır.
İki elinizi havaya kaldırırsanız benim için kabul edilmez olur. (yazılı oylamada
10 ret puanına karşılığı). Elinizin biri havadaysa, yarı dozda ret ediyorum
demek olur. (yazılı aylamada 5 ret puanı vermek gibi). İki el de havada değil,
aşağıdaysa, bir itirazım yok anlamına gelir. (Yani sıfır ret puanı vermek gibi).
*
İşte bu girişim bu kadar açık, saydam, pratik çalışıyordu.
Şimdi de, HDP’yi savunmak için, benzeri şekilde aynı
yöntemlerle çalışan bir girişim başlatılabilir. Üç kişi bir araya gelip bir
girişim kurabilir. Tartışma ve kararlara herkes katılabilir. Tüm tartışma ve kararlar
tüm kamuoyuna açık olur. Ve kararlar oydaşma yöntemiyle alınır.
Yapı özetle böyle olmalıdır.
*
Toparlarsak.
Buradan HDP’yi Savunma
Girişimleri kuralım çağrısı yapıyoruz.
Aslında halk girişimlerde bulunuyor bile bireysel düzeyde.
Örneğin Nevşin Mengü adlı Spiker, sağduyulu bir yurttaş
olarak, "Evet terörü kınayalım, saldırıları kınayalım. Ancak legal bir
partiyi kriminalize etmek doğru mu bunu da soralım." diye yayın yaparak, bir
HDP’yi Savunma Girişiminde bulunmuş oluyor.
Sosyal Medyadaki paylaşımlar, Mengü’nün yaptığının, HDP’nin
savunulması gerektiğinin birçok insan tarafından da paylaşıldığını, onun bu
davranışıyla kendi duygu ve düşüncelere tercüman olduğunu göstermektedir.
O halde binlerce, on binlerce Mengü, bir araya gelelim ve
HDP’yi savunalım ve onu Erdoğan’ın doymaz ihtiraslarına kurban etmeyelim.
HDP’yi savunarak hukuku, demokrasiyi ve barışı savunmuş olacağız.
Yani kendimizi savunmuş olacağız.
Demir Küçükaydın
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder