20 Ağustos 2015 Perşembe

HDP’yi Savunmak

Erdoğan’ın darbesini, imparatorluk tacıyla (sultan kavuğuyla) donatmasının önündeki en büyük engel HDP olmaya devam ediyor. Erdoğan, sultasını kurabilmek için ne yapıp edip HDP’nin seçimlere katılmasını engellemek veya bunu engelleyemiyorsa, seçmeni HDP’ye oy veremez durumda bırakmak zorundadır.
Bu durumda Erdoğan’ın darbesine ve dikta rejimine karşı savaşın esas alanı HDP olacaktır.
Yani HDP, Erdoğan’ın darbe ve dikta rejimine karşı mücadelenin sadece bir gücü ve bileşeni, diğer bir ifadeyle öznesi değildir; aynı zamanda bu mücadelenin en tayin edici muharebelerinin yapılacağı bir savaş alanıdır; yani mücadelenin konusu ve nesnesidir.
O halde HDP’nin varlığını sürdürmesi ve başarısı,  Erdoğan’ın darbe ve dikta rejiminin kaderini tayin edecek mücadelelerin verildiği bir savaş alanı olacaktır.

Bu ayrım, bu soyutlama çok önemlidir. HDP,  hem mücadelelerin nesnesi; hem de öznesi olacaktır.
Bunun da bir tek mantıki sonucu vardır: HDP’yi Erdoğan’ın dikta ve darbe rejimi karşısında savunmak gerekmektedir.
Bunun için HDP’li olmak gerekmiyor. Çünkü HDP’yi savunmak, Erdoğan’ın dikta ve darbe rejimine karşı tayin edici önemdeki stratejik bir alanı savunmak anlamına gelmektedir.
HDP’yi savunmadan Erdoğan’a karşı mücadeleden söz etmek, aslında Erdoğan’a beşinci kol hizmeti yapmaktır. MHP’nin şimdi yaptığı da budur.
Bahçeli ve MHP, Erdoğan’ın beşinci koludur. Bütün beşinci kollar gibi, kendisini destekleyen ama Erdoğan’a karşı mücadele etmek isteyenleri aldatabilmek ve onların desteğini koruyabilmek için sol gösterip sağ vurmakta; Erdoğan’a karşıymış gibi kayıkçı dövüşü yaparak HDP’ye karşı mücadele etmekte; Erdoğan’a en büyük desteği vermektedir.
Erdoğan’ı Tecrit etmek kadar Bahçeli’yi Teşhir etmek de gerekmektedir.
*
Peki, HDP’yi nasıl savunacağız?
HDP’yi beğenelim beğenmeyelim, HDP’yi Erdoğan’ın darbe rejimine ve dikta heveslerine yedirmeme; HDP’yi savunma girişimleri kurmak gerekiyor. Çünkü ancak HDP’yi Erdoğan’a yem etmediğimiz takdirde Erdoğan’ı yenebilir; tekrar ateşkes ve giderek barışçıl yöntemlerle mücadele noktasına geri dönebiliriz.
O halde adı ne olursa olsun, ama içeriğiyle “HDP’yi Savunma”; “HDP’yi Erdoğan’ın Darbe Ve Dikta Rejimine Yem Etmeme”; “HDP’yi Darbeci ve Diktatöre Yem Etmeyeceğiz”; “HDP’yi Sana Yedirmeyeceğiz”  girişimleri kurmalıyız.
Bu girişimlerle HDP’yi savunabilir ve Erdoğan’ın provokasyonlarını boşa çıkarabilir; onun bütün planlarını bozabiliriz.
Şu an acil görev HDP’yi savunmaktır.
HDP’nin bir mücadele öznesi olarak sorunları ve ona yönelik eleştiriler ayrı bir konudur. Mücadele öznesi olarak HDP’nin çizgisi, örgütlenmesi, yapısı, programı gibi konular da elbette tartışılmalı; eleştirilmeli; HDP'nin yeniden örgütlenmesi için bir mücadele de yürütülmelidir. Sonraki yazılarda bu konuya da gireceğiz.
Çünkü HDP’nin bir özne olarak zaafları HDP’yi savunmanın zaafları da olacaktır.
Ama bu iki mücadele birbirini karşılıklı olarak etkilese de yapı ve işlevleri ile tamamen farklıdırlar ve farklı olarak ele alınmaları gerekir.
Bu yazıda esas ağırlığı HDP’nin savunulması; HDP’yi savunmak için hangi yöntem ve yapılarla mücadele edilebileceğine vereceğiz.
*
HDP’yi savunma girişimlerinin nasıl yapılanabileceği konusunda seçimlerden önce yapılmış bir deney var. O deney bir fikir verilebilir.
Seçimlerden önce, HDP’li olanlar veya olmayanlar, Erdoğan’ın diktatörlüğünü engellemek için HDP’nin barajı geçmesinin kritik önemde olduğunu görenler; “HDP’ye oy Ver, Barajı Yık, Diktatörü Durdur, Barışı Sürdür Girişimi”ni kurmuş ve çalışmalar yapmıştı.
Bu girişim, HDP’ye oy verilmesini istiyordu. Ama oy verilmesini HDP’nin programı şöyle iyidir, böyle iyidir diye istemiyordu. HDP’yi sevmesen de, görüşlerine katılmasan da Erdoğan’ı durdurmak; barışı sürdürmek için HDP’ye oy ver diyordu.
HDP’yi Savunma Girişimleri de aynı yaklaşımla kurulabilir ve çalışabilir.
Çünkü HDP’yi savunmak HDP’nin izlediği ve izleyeceği politikalardan bağımsız olarak önemlidir. HDP kötü, akılsızca ve başarısız politikalar izlese bile; HDP’ye rağmen bile HDP’yi savunmak gerekmektedir. Çünkü HDP bir savaş alanıdır; sadece bir mücadele öznesi değildir. “Savaş Alanı”nı da biz seçmedik; darbe yapan diktatör seçti.
*
Seçimlerden önceki HDP’ye Oy Ver Girişimi’nin yapısı ve çalışmasına gelince, şöyleydi.
İsteyen herkes istediği yerde bu girişimlerden kurabiliyordu.
Girişimin bütün faaliyeti tüm kamuoyuna açıktı.
Bir e-mail grubu aracılıyla çalışıyor; gruba isteyen herkes üye olabiliyor; tüm yazışmalar tüm kamuoyuna açık oluyordu. Kararları elbette e-mail grubunun üyesi olanlar alıyordu.
Hiçbir görüşün ifadesine moderasyon uygulanmıyordu. Sadece teknik mahiyette, virüs saldırıları ve sabotajlara karşı bir kontrol uygulanıyordu.
Ayrıca bu kontrolü uygulayanların da kontrol edilmesi ve bunun keyfi ve başka amaçlar için kullanılmaması için de, olabildiğince çok kişiye, fiilen her isteyene de, moderasyon yetkisi veriliyor ve böylece moderatörlerin birbirini kontrol etmesi olanağı sağlanıyordu.
Disiplinin temeli girişimlerin yaratıcı girişkenliğinde aranıyordu. Amacın doğru ve ortakça kavranmasının en bağlayıcı kararlar ve bürokrasiden bin kat daha büyük bir uyum sağladığı varsayımından hareket ediliyordu.
*
Girişimde kararlar da alışılmış oylama yöntemiyle değil oydaşma yöntemiyle alınıyordu.
Bu oydaşma yöntemi, tamamen farklı ve bir arada iş yapmayı; en geniş uzlaşma temelinde çalışmayı mümkün kılan bir yöntemdir.
Bu yöntem hakkında kısaca şu kıyaslamalar kavratıcı olabilir.
*
Klasik oylamada çoğunluk, yani en çok oyu alan görüş ya da kişiler seçilir. Bunun için de mümkünse oylanacak alternatiflerin asgariye indirilmesine çalışılır. Örneğin birkaç dereceli seçimlerde, adayların elenip en son iki adayın bırakılması gibi.
Oydaşmada alternatiflerinin asgariye indirilmesi gerekmez; aksine ne kadar çok ve nüanslı alternatif varsa o kadar isabetli ve dakik karar alma olasılığı vardır.
*
Oylamada en çok kabul puanı alan seçilir.
Oydaşmada ise, en az ret puanı alan seçilir.
*
Oylamada herkes kendi görüşüne oy verir; diğer görüşleri bilmesi gerekmez; çünkü onlar hakkında oy vermez; görüş bildirmez; sadece siyah ve beyaz vardır. Klasik çoğunluk oylama yöntemi görüşler arasına duvarlar kurar; diğer görüşleri bilmeyi gerekli kılmamakla kalmaz;  aksine onlara karşı mücadeleyi öne çıkarır.
Oydaşma ise, diğer görüşleri bilmeyi gerekli kılar, çünkü onlar hakkında da oy vermek gerekmektedir. Oydaşmada herkes her görüş hakkında görüş sahibi olmak ve ona göre oy kullanmak zorundadır.
*
Aslında oydaşma yöntemi dünyanın en eski, en yaygın, en kendiliğinden ama bu nedenle adı bile olmayan demokrasi ve karar yöntemidir. “O mahiler ki derya içredir, deryayı bilmezler” durumu vardır
Diyelim ki, beş arkadaş bir akşam yemeği yemeyi düşünüyorsunuz. Ama biriniz İtalyan, biriniz Çin, biriniz Türk, biriniz de Hint mutfağını seviyor. Hangisine gideceğiniz kararını alırken, örneğin İtalyan, Çin ve Türk’ün Hint mutfağına karşı bir ittifak yapması ve çoğunluğu sağlaması gibi bir yöntemi izlemezsiniz. Çünkü siz çoğunluk olarak örneğin Çin Lokantası kararı aldığınızda; Hint mutfağını seven arkadaşınız, çoğunluğun kararına uysa da kendini iyi hissetmeyecek; onun kendini iyi hissetmemesi sizin o akşamki sohbetinizi, havanızı da olumsuz etkileyecek bu da sizin de güzel ve keşifli bir akşam geçirmenizi engelleyecektir. Burada bir çoğunlukçuluk ve dayatma aramaz normal sağlıklı insanlar.
Bu nedenle insanlar, daha öneriyi yaparken ve tercihlerini belirtirken karşısındaki arkadaşların kendini en az kötü hissedeceği ya da en fazla kabul edebileceği alternatifleri bulup onu önermeye çalışırlar. Bir oylama yapıldığında da, herkesin kendini en az kötü hissettiği bir alternatif üzerine anlaşılır. Ve örneğin belki böyle bir durumda, klasik oylamada hiç esamisi okunmayan Fransız mutfağı oydaşmayı kazanabilir.
HDP’ye Oy Ver girişimi bu yöntemle kararlarını alıyordu. Karar alınmadan önce tüm görüşler; lehte ve aleyhte görüşler hiçbir sınırlama olmadan savunuluyor. Herkes söyleyeceğini söyledikten sonra; verilen önerilerin farklı versiyonları da toplandıktan sonra oydaşma yapılıyordu.
Oydaşma, e mailler üzerinden yazılı olarak yapıldığında tüm öneriler yan yana yazılıyor. Sonra herkes bu önerilerden her biri için on üzerinden kendi ret puanlarını veriyordu.
10 (on) ret puanı, benim için kabul edilmez demek. 0 (sıfır) ret puanı, bir itirazım yok demektir. Aradaki bir rakam ise, kendi sübjektif red derecenizi ifade eder. Böylece herkes tüm öneriler hakkında görüşünü belirtmiş oluyordu.
Sonunda her önerinin altındaki ret puanları toplanıyor ve bunlar içinde en az ret puanı olan kabul ediliyordu.
*
Sözlü toplantılarda da bu yöntemi uygulama olanağı vardır. İki elinizi havaya kaldırırsanız benim için kabul edilmez olur. (yazılı oylamada 10 ret puanına karşılığı). Elinizin biri havadaysa, yarı dozda ret ediyorum demek olur. (yazılı aylamada 5 ret puanı vermek gibi). İki el de havada değil, aşağıdaysa, bir itirazım yok anlamına gelir. (Yani sıfır ret puanı vermek gibi).
*
İşte bu girişim bu kadar açık, saydam, pratik çalışıyordu.
Şimdi de, HDP’yi savunmak için, benzeri şekilde aynı yöntemlerle çalışan bir girişim başlatılabilir. Üç kişi bir araya gelip bir girişim kurabilir. Tartışma ve kararlara herkes katılabilir. Tüm tartışma ve kararlar tüm kamuoyuna açık olur. Ve kararlar oydaşma yöntemiyle alınır.
Yapı özetle böyle olmalıdır.
*
Toparlarsak.
Buradan HDP’yi Savunma Girişimleri kuralım çağrısı yapıyoruz.
Aslında halk girişimlerde bulunuyor bile bireysel düzeyde.
Örneğin Nevşin Mengü adlı Spiker, sağduyulu bir yurttaş olarak, "Evet terörü kınayalım, saldırıları kınayalım. Ancak legal bir partiyi kriminalize etmek doğru mu bunu da soralım." diye yayın yaparak, bir HDP’yi Savunma Girişiminde bulunmuş oluyor.
Sosyal Medyadaki paylaşımlar, Mengü’nün yaptığının, HDP’nin savunulması gerektiğinin birçok insan tarafından da paylaşıldığını, onun bu davranışıyla kendi duygu ve düşüncelere tercüman olduğunu göstermektedir.
O halde binlerce, on binlerce Mengü, bir araya gelelim ve HDP’yi savunalım ve onu Erdoğan’ın doymaz ihtiraslarına kurban etmeyelim.
HDP’yi savunarak hukuku, demokrasiyi ve barışı savunmuş olacağız.
Yani kendimizi savunmuş olacağız.
Demir Küçükaydın




Hiç yorum yok: