Lütfen #coronavirüs YAYILMASINDAN ve bunu engellemekten söz
edip Türk devletinin oyununa alet olmayın.
Devlet sanki sorun buymuş gibi koyup oyunun sonunda haklı
çıkmayı ve gücünü ve egemenliğini pekiştirmeyi hesaplamaktadır.
Hastalığın yayılması engellenemez. Herkese bulaşacak. Ve normal
koşullarda bu yayılma hızı 6 ay içinde nüfusun yüzde yetmişidir.
Peki bu engellenemeyecekse neden Avrupa ülkelerinde bunca
sert tedbirlerin alınıyor?
Sorun YAYILMA HIZINI YAVAŞLATMAK!
Niçin yavaşlatmaya çalışıyorlar?
Çünkü normal hızdaki bir yayılmada, eldeki yoğun bakım ve
suni solunum birimleri yetmez?
Çünkü hastalık zatürreye sebep oluyor ve hastalar solunum
yetmezliğinden vs. boğularak ölüyorlar.
Suni solunum cihazları ile en azından müdahale edilip kritik
dönemin aşılması sağlanabiliyor. Küçümsenmeyecek bir oran kurtarılabiliyor
Matematik olarak neden yetmeyeceği şöyle ifade edilebilir.
Hastalığın yayılışı aritmetik diziyle, örneğin 10,
20, 30, 40 diye değil, geometrik diziyle, yani 2, 4, 8, 16, 32, 64
şeklinde. Ya da toplama gibi değil, çarpma gibi.
Ya da meşhur satranç hikayesinde, satranç tahtasının her karesine
öncesinin iki katı pirinç koymak gibi. O zaman 64 kare sonunda bütün yeryüzündeki
pirinçler bile yetmez.
Ya da meşhur “Moor Yasası”ndaki, işlemcilerin kapasitesinin
her iki yılda bir iki kata çıkması gibi. Koronavirüste bu iki yılda değil,
muhtemelen iki ya da üç günde.
Bu nedenle, kısa bir süre sonra, yoğun bakıma alınacakların
sayısı, yoğun bakım olanaklarını kat kat aşacaktır.
Bu ne anlama gelir?
Bu, bu uygarlığın kimi temel kabul ve varsayımlarını terk
etmek zorunda kalması anlamına gelir.
Çünkü o zaman doktorlar kimin yoğun bakıma alınacağına,
kimin solunum cihazına bağlanacağına, kimin bağlanmayacağına, yani kimin
öleceğine karar vermek, seçim yapmak zorunda kalacak.
Ve giderek artan bir büyük bölüm ölüme terk edilecek.
Ve bunların büyük bir bölümü yaşlılar olacak.
Ya da örneğin doktorlar bu kararı vermeyi kabul etmezse, uyacakları
nesnel kriterler isterse, hükümetler örneğin 80 yaş üzeri evinde kalsın
hastaneye gelmesin, hastanedeyse, yoğun bakıma bağlanmasın gibi kararlar alacak
veya almak zorunda kalacak.
Yani 80 yaş üzerini ölüme terk edecek. Yani toplum onlara “biz
sağlıklı ve genç olanların yaşaması için sizi feda ediyoruz” demiş olacak. (Tabii
işin bir de zenginlikle ilgili bölümü de var. Zenginler özel hastanelerde
bakılırken, fakirler bundan yoksun kalacak. Bu nedenle tüm özel hastanelerin
kamulaştırılması acilen gerekiyor.)
Yani gençleri ve daha umutvar olanları yaşatmak için daha yaşlılar,
hastalar, umutsuzlar feda edilecek. Bunun için kararnameler çıkarılacak vs..
Bir zamanların olanaksızlıklar nedeniyle, üretici güçlerin
geriliği nedeniyle, güçsüz ve yaşlıları ölüme terk eden göçebe kavimleri veya
avcı-toplayıcı kabileleri gibi davranılmış olacak.
Yani modern uygarlık, aslında bunca zenginlik ve bolluk
içindeyken, son derece irrasyonel olarak örgütlendiği ve yapılandığı için, avcı
ve toplayıcılar topluluklarının, göçebe kavimlerin o zamanın zorlukları ve
kıtlığıyla anlaşılabilecek olan hukukuna geri dönmüş olacak.
Ve kendini birden NAZİ’lerle aynı şeyleri yaparken bulacak.
Gidiş bu yönedir. İtalya’da şimdiden olan budur.
Ve bu bir kere olunca yaşlıları, güçsüzleri, hastalıkları
fedanın yolu açılacak.
İşte henüz bunlar norm olmadığı için, Avrupa’daki
hükümetler, hastalığın YAYILMASINI ZAMANA YAYARAK, kimin yaşayacağına karar
verme durumuna düşmeden, olabildiğince çok hastayı ve gereken herkesi yoğun
bakımda bakabilmek için, teması olabildiğince azaltarak, yayılmayı yavaşlatmaya
çalışıyor.
Olayın özü budur. Hastalığın yayılmasını engellemek değil, yavaşlatmak, yoğun bakım
kapasitesinin sınırını aşmamasını sağlamak.
Günün sonunda elbette ölenler ölmüş olacak, yaşam normal akışına
devam edecektir.
*
İşte Türk devleti aslında tam da bu son noktayı dikkate
almakta ve buradan bir yara almadan gücünü ve egemenliğini pekiştirerek çıkmayı
hesaplamaktadır.
Nasıl mı?
Bunun ipucunu Bahçeli veriyor.
Bunun ipucunu Bahçeli veriyor.
"Geçmişte daha müşkül anlarda bile yeise ve
yılgınlığa kapılmayan Türk milletinin bu virüs kuşatmasını da yaracağına
inanıyorum. Bu süreçte karamsarlık aşılayanlara, kötümserlik yayanlara,
provokasyonlara yeltenenlere, fırsatçılık, stokçuluk ve karaborsacılık
yapanlara azami derecede dikkat ve uyanıklık mühim bir sorumluluktur. Mikrobun
kırılması için Sağlık Bakanlığı'nın tavsiye ve tembihlerine aynen riayet etmek
insan ve toplum sağlığı açısından mecburiyettir."
Dikkat edin, “bu hızla yayıldığında şu kadar insana yoğun
bakım gerekecek, elimizde şu kadar var bir noktada iş kapasiteyi aşacak. Kimilerini
ölüme terk edeceğiz, bunu asgaride tutmak için şunu yapıyoruz” gibi dürüst
bir açıklama, yurttaşı aydınlatma, gerçekler yok. Hamaset ve örneğin bu yazı
gibi görüşleri açıklayanlara “karamsarlık aşılayanlara, kötümserlik
yayanlara, provokasyonlara yeltenenlere” tehdit var.
Günün sonunda ölümler gizlenip, az gösterilip, tepkiler
bastırıldıktan sonra, ölümler kişisel veya ailevi dramlar olarak kalıp
unutulduktan sonra ve ölenle ölünmeyeceğinden hayat devam edeceği için, elbette
“sürü bağışıklığı” ile günün sonunda “Türk milletinin bu virüs
kuşatmasını da yarmış” olacaktır. (Aslında tüm milletler yarmış olacaktır.)
Ölen ölür kalan sağlar bizimdir.
Bir insanlık dramını bile Türk milletinin üstünlüğü sorunu
olarak koymak tam da bu devletin aklıdır. Bu akıl çürütmektedir tüm toplumu. Bahçeli
bu “Devlet Aklı”nı ifade etmektedir.
Bu devletin hesabı budur. Yani hastalık hızlı da yayılsa, yavaş
da yayılsa, sonunda nüfusun daha sağlıklı ve genç olan yüzde doksan dokuzu
yaşamaya devam edecek ve “Türk milleti bu virüs kuşatmasını da (yaşlıları
feda ederek, söz konusu vatansa gerisi teferruattır diyerek) yarmış”
olacaktır.
Ezeli ve Ebedi Türk devleti ve milleti zaferlerine yeni bir
zafer ekleyecektir.
Bu sinik hesabın bilincinde olun. Bu gerçeği insanlara
anlatın. Aksi takdirde her ölüm bir aile dramı olarak kalır ve bu “ezeli ve
ebedi” keyfi, merkezi devletin, bu Şark despotluğunun devamına hizmet eder.
Bu nedenle, sorunun yayılmayı
engellemek değil, yayılma hızını yavaşlatmak olduğunu, bunun içimizden bazılarını ölüme terk etmemek için
olduğunu, devletin bunu yapmayacağını, aslında fiilen İngiltere’de savunulan “Sürü
bağışıklığı” stratejisini uyguladığını, bu nedenle her şeyi gizlediğini ver
türlü gerçeğin ve eleştirinin ifadesini “süreçte karamsarlık aşılama”, “kötümserlik
yayma”, “provokasyon” olarak kriminalize ettiğini görün, anlayın ve
anlatın.
Gerçekleri gizleyerek eleştirileri ve gerçekleri ifade
edenleri kriminalize ederek bu felaketten karlı bir şekilde çıkmayı planlıyor
bu devlet.
Bu devletin kendisi kriminal bir vakadır.
Bu devleti yıkmak, tüm toplumun kanını emen bu urdan
kurtulmak, halkın üzerinde yükselmeyecek, ona hizmet edecek bir cihaz
örgütlemek için Koronavirüs salgını bir imkan yaratabilir.
Her demokrat olaya böyle bakmalıdır.
Her demokrat olaya böyle bakmalıdır.
17 Mart 2020 Salı
Demir Küçükaydın
1 yorum:
Sayın,Demir KÜÇÜKAYDIN
Bugün 19 Mart 2020 tarihi itibariyle,Çin'de vak'a sayısı sıfıra indi.
Bu gerçeğe göre teziniz iflas etmiştir.
Saygılarımla
Münir KEBİR
Yorum Gönder