18 Ocak 2017 Çarşamba

HDP Niçin “#HAYIR” Demiyor?

Yanlış biliyorsun? HDP “#HAYIR” diyor” demeyin.
#HAYIR, HDP “#HAYIR” demiyor.
HDP, “#HDPhayırDiyor” diyor.
Bu ikisi çok farklıdır.
#HAYIR dediğinizde politik mücadele verirsiniz. Başkalarının, hatta düşmanlarınızı bile altında toplanabileceği bir bayrak açarsınız.
#HDPhayırDiyor dediğinizde ise, kendi kendinizi tatmin etmiş; kendi reklamınızı yapmış olursunuz. Bu başkalarını, hatta size en uzak ve düşman olanları hareket geçirmek; altında yer almaktan gocunmayacağı bir bayrak, bir sembol, bir parola bulmak gibi bir derdinizin olmadığı anlamına gelir.
Politika yapmak ise her şeyden önce, verili anda, en can alıcı, “zinciri sürükleyecek” halkayı yakalamak ve onu tüm gücüyle çekmek sanatıdır.
Politika yapmak hakkındaki tasavvurunuzu, kongrelerinizi yöneten moderatörler gibi, liberal medyacılar belirlemişse; rengârenk #HAYIR’larınızın insanların sempatisin toplayıp, #HAYIR çıkmasına yol açabileceğini sanabilirsiniz.

#HDPhayırDiyor parolası ne anlama gelir?
Türkiye’de hiç kimse HDP’nin #HAYIR dediğini veya diyeceğini bilmiyorsa; bunu duyurmak çok acil bir iş ve sorun ise, böyle bir slogan anlaşılabilir. Ama o zaman da HDP’nin Türkiye’de değil, Merih’te politika yaptığı gibi bir sonuç çıkar.
*
Ama HDP politika yapmıyor politik mücadele vermiyor. Daha doğru formülasyonla, politika yapmamak mümkün olabilen bir şey olmadığından, politikası politika yapmama politikasıdır denebilir.
#HDPhayırDiyor parolası, bir rozet paroladır.
Yani sizin ne olduğunuzu, alâmetifarikanızı anlatır. Yani reklamcılın kafasına uygun bir paroladır.
Siyaset yapanın ise, kendi alâmetifarikasını duyurmak yaymak gibi bir sorunu olmaz. O somut durumdaki ana halkanın en geniş kesimlerce yakalanmasını hedefler, kendisi bunun başlatıcısı, örgütleyicisi olsa bile kendini öne çıkarmaz. Kendinden söz etmez. “Eskiler sağ elinin yaptığı iyiliği sol elin bilmeyecek” derlerdi.
Siz on binleri meydanlarda #HAYIR işaretiyle toplayın ama varsın bunu kimse bilmesin. Amaç bağcıyı mı dövmek, üzüm mü yemek?
*
HDP,” #HDPhayırDiyor” parolasıyla, bir Beşiktaşlının “yaşasın kara kartal” veya bir Galatasaraylının “Gasssaray, gassaray cim bom bom” demesinden farklı bir şey yapmıyor.
Günlerdir bu konularda yazıyoruz. Bütün sol örgütlerden somut öneriler getirmelerini söyledik: şu ana kadar hiç biri böyle bir tartışma açıp öneri getirmiş değil. Ya da fiilen yaptıklarıyla, tartışmadan kendi anlayışlarını pratiğe geçiriyorlar. “Ayağa Kalıyor”lar örneğin. Medyatik geniş kitlelerin bir araya gelmesini hedeflememiş; “sistem kurucularının kafasında” oluşturulmuş, aslında kitlesel bir #HAYIR hareketin engellemeye yönelik eylemler veya toplantılardan başka bir şey yok.
Başından başlayalım ve “Bilal’e anlatır gibi” bir kez daha anlatmayı deneyelim.
Birinci Önerme:
#HAYIR Cephesi meydanlara hâkim olmadan, sokağa hâkim olmadan referandumda #HAYIR çıkmaz; o referandumdan #HAYIR çıkmaz.
Önce bunu iyi bilmek gerekir. Seçimler vs. gerçek güç ilişkilerini yansıtmaktan başka bir anlama gelmezler. Seçimler, referandumlar vs., seçimden, referandumdan önce kazanılır veya kaybedilir.
Sadece yakın geçmişe bakın.
7 Haziran seçimlerinden önce seçim kazanılmıştı. Her yerde biz görülüyorduk. Biz tartışılıyorduk. O nedenle beklediğimizden bile yüksek oy aldık.
Kasım seçimlerini ise, seçimden önce kaybetmiştik. Ve o nedenle seçimde beklediğimizin de altında oy aldık.
O halde, soru şudur:
Referandumdan #HAYIR çıkması, bu tayın edici “meydan muharebesinin” kazanılması için üzerinde çalışılacak esas hedef, yakalanacak ana halka bu mu olacak; yoksa bir seçim kampanyası gibi vatandaşa #HAYIR ve gerekçeleri mi anlatılacak?
Kaldı ki, bu anlatmaların çok az bir anlamı olduğu bilinmiyor mu?
*
O halde birinci sorunun cevabına bağlı ikinci soru şudur?
#HAYIR diyenleri bir araya getirmek ve manzaraya hakim olmak; bu korkuyu, yılgınlığı atmak; ne kadar çok olduklarını görmelerini sağlamak gerekir.
Ancak o zaman, tereddütlüler #HAYIR cephesine kazanılabilir.
O halde, buna bağlı olarak yakalanması gereken ana halka, bir an önce, kitlesel olarak #HAYIR diyenlerin sokakları meydanları dolduracağı bir hareket yaratmak, böyle bir hareketi başlatmak, böyle bir hareketi örgütlemektir.
*
Burada çok dikkat edilmesi gereken zayıflığımız oluşturan ama aynı zamanda bize gücümüzü ve kitleselliğimizi kazandıracak olan bir kısıtlama karşısındayız. Bu kısıtlamayı, yani rakibimizin gücünü ve oyununu ona karşı kullanabiliriz ve kullanmalıyız.
Nedir bu?
Bütün politik halklar alanı ortadan kaldırılmış bulunuyor.
Bu durumda milyonlarca insanı harekete geçirmek; alanlara egemen olmak nasıl mümkün olabilir?
Evet, bu mümkündür ve çok basittir.
Erdoğan bütün politik gösteri ve toplantı yürüyüşü hakkımızı elimizden mi aldı?
Biz de toplantı ve gösteri yürüyüşü, miting vs. yapmadan #HAYIRımızla meydanları dolduracağız ve doldurabiliriz dedik.
Nasıl?
Her gün, günün belli saatlerinde (örneğin iş çıkışı) belli yerlerde (Örneğin Kadıköy’de, Beşiktaş’ta Konak’ta vs.) herkes göğsüne taktığı bir basit, kağıda yazılmış, veya #HAYIR’ın para edeceğini görüp, #HAYIR butonu bastırıp satan işportacıdan alınmış veya #HAYIR diyen girişim ve örgütlerin yaptığı veya yaptırdığı #HAYIR’ıyla tıpkı alışveriş eder gibi; tıpkı çoluğu çocuğuyla gezer gibi, tıpkı, işinden evine gider gibi, tıpkı yolda rastladığı ahbabıyla sohbet eder gibi bulunmasıdır. Ne bir slogan, ne bir bayrak, ne bir pankart. Hiçbir şey yok. Sadece bir #HAYIR. Bununla belli yer ve saatlerde bulunmak. Fiili bir miting ama miting, ama miting olmayan bir miting; fiili bir yürüyüş ama yürüyüş olmayan bir yürüyüş..
Böyle bir hareket, hukuken toplantı ve gösteri yürüyüşleri alanına girmez.
Erdoğan’ın Valilerinin, kaymakamlarının, polislerinin elini kolunu bağlar. Felç eder.
Buna her türlü temel hakkı çiğneyerek saldırması ise, açık bir iç savaş anlamına gelir.
Çünkü böyle bir hareket, Beyoğlu veya Kadıköy’deki günün neredeyse her saatinde görülebilecek; en büyük mitinglerden daha büyük bir kalabalığın göğsüne #HAYIR takmasından başka bir anlama gelmez.
Ancak böyle bir biçim altında geniş kitlelerin katıldığı bir hareket yaratılabilir ve ancak böyle insanların üzerindeki ölü toprağı kaldırılabilir.
Kitlesellik olmadan meydanlara egemen olunamaz. Kitleselliği sağlamanın tek yolu da slogan, bayrak, pankart olmadan temel yurttaşlık ve insan hakları alanında hareket etmektir. Sıradan milyonlarca insan ancak bir tehlike olmadığında böyle bir harekete katılır.
*
Ancak milyonların böyle bir harekete katılabilmesi için bir şart daha gerekmektedir.
Nedir bu şart ve şarta yol açan sorun.
#HAYIR diyen ve bir araya gelip sokaklara çıkması olmazsa olmaz olan milyonların, birbiriyle moda deyimiyle “fay hatları”vardır.
Birinin varlığı diğerinin varlığını engeller.
HDP “barış” için #HAYIR mı diyor, MHP’li belki de #savaş istiyor ve bölünme korkusundan 3#HAYIR diyor. MHP’li ve HDP’li birbirinden nefret ediyor. Benzeri durumlar “Laik” veya Alevi ile inanmış Müslüman; “Ulusalcı” ile “Liberal” vs. arasında da var.
Bu farklı, birbirini dışlayan potansiyel #HAYIR’cıları bir araya getirmenin bir yolu bulunmalı.
Bu yol da vardır. Ve çok basittir.
 Eylemde, sadece, bir tek #HAYIR parolasında buluşmak.
Herkes istediği yerde kendi gerekçelerini istediği gibi söyler. Ama her gün aynı yer ve saatte herkesin aynı temel taleple orada olması hem birleştirir hem güç verir. Bu da çok basit #HAYIR sözünden ibarettir.
Bu söz altında herkes kendini bulabilir.
Hâlbuki HDP ne diyor, şu kıymetli samanı hangi parolayla harcıyor?
#HDPhayırDiyor” diyor.
#HDPhayırDiyor” parolası ile bir CHP’li, bir Ulusalcı, Bir Kürt alerjisini bir türlü atamayan Alevi, bir MHP’li sokaklara çıkarılabilir mi?
#HAYIR
*
O halde HDP’nin yapması gereken çok açıktır.
#HDPhayırDiyor” değil ve olamaz günün parolası.
 Aksine, hiç HDP’den bahsetmeden, sıradan bir yurttaş olarak, tüm yurttaşları #HAYIR demeye çağırmak için HDP’liliği adeta unutmaktır. Ancak bunu unutulduğunda gerçekten HDP’li olunabilir.
Ancak bu şekilde davranılırsa diğer yurttaşları sokağa çekip o partilerin tabanını oluşturan kitleyle buluşup birleşebilir.
CHP de MHP de Genelkurmay’ın ve Ergenekon’un “Beka sorunu” karşısındayız diyerek başlattığı savaş çerçevesinde cephe gerisini sağlama almak; Meclis içinde HDP’yi tecrit etmek; kendi tabanlarının tepkisini sönümlendirmek; onu hareketsiz bırakmak için sivil alandaki araçlarıdırlar.
HDP ise, onların tabanını nasıl sokağa çekerim diye düşünmelidir. Bütün stratejisini, taktiğini buna göre planlamalıdır. Bütün taktikleri, stratejisi buna yönelik olmalıdır. Erdoğan’ı tecrit etmek için onun Devlet ile (Ergenekon ve Genelkurmay) ittifakını parçalamak gerekir; bunu parçalamak için ise, önce CHP ve MHP’yi köşeye sıkıştırmak gerekir; Onları köşeye sıkıştırmak için ise, onların tabanını somut bir hedef etrafında mücadeleye çekmek gerekir.
HDP böyle düşünmediği, kendi kendini tatmin eden, “Türk’e Türklük propagandası” gibi, kendine “#HDPhayırDiyor” propagandası yapan çizgisini terk etmediği takdirde Alanlara #HAYIR egemen olamaz ve bu olmazsa da referandumda çıkacak bir Evet’in baş sorumlusu olur.
CHP’nin, MHP’nin tabanı ise, sanılanın aksine argümanlarla, gerekçelerle, çarpıcı espriler ya da kelime oyunlarıyla veya ikna ile değil; ancak somut, hiçbir rengin, partinin damgasını taşımayan bir parolanın altında sokağa çıkış aracılığıyla bu harekete katılıp itirazını belirtebilir.
MHP ve CHP’nin tabanı sokağa çıktığında ise, o zaman bu partiler altından toprağın kaldığını görünce,  civcivleri başkası kapmasın diye sokaklara gelip #HAYIR cephesine katılabilirler.
Ve böyle ir davranış ise, bu harekete daha büyük bir ivme kazandırır ve onların kendi bayrak ve sloganlarıyla hareketi bölmesinin önüne geçer.
Sadece basit bir #HAYIR ile olmuşmuş ve büyümüş bir harekete bu partilerin kendi bayrak ve sembolleriyle gelmesi #HAYIR cephesini bölücü bir etki yapacağından bizzat kendi tabanlarından bire ret görür. Bunu Gezi’de görmüştük. Ulusalcıların bütün çabalarına rağmen onların parolaları damga vuramadı. Çünkü bu parolalar hareketi bölüyordu.
Böyle bir durum, CHP ve MHP ile bin bir ailevi, ideolojik, kültürel, illegal bağı olan güçleri (Yani devlet sınıflarını) etkiler ve devlet içindeki dengeleri değiştirir. Şu anki çizgiye muhalif olanların seslerinin daha gür çıkmasına; ağırlıklarının artmasına yol açar.
Erdoğan gücünü şu an Ergenekoncuların “beka sorunu” değdiği savaş politikasının, bütün devlet sınıflarını yedeğe almasından veya muhalif olanları hareket edemez kılmasından almaktadır. Ama böyle bir hareketin varlığı ve hareketin CHP ve MHP’yi etkilemesi bu sefer devlet ve ordu içindekilerin durumunu etkiler ve güç dengelerini değiştirir.
O zaman Erdoğan daha referandum bile olmadan tecrit edilebilir.
Bu ise onun daha büyük hatalar yapmasına yol açar. Bu ise #HAYIR cephesini daha da güçlendirir.
Referandumdan #HAYIR böyle çıkar.
*
Bunun başka yolu yoktur.
Plan budur. Bu planı egemen sınıfların ve Erdoğan’ın gözü önünde ortaya koyuyoruz.
Çünkü bizlerin en büyük siyahı açıklıktır da. Onun gibi, istihbarat teşkilatlarında elektronik olarak korunan karanlık ve gizli mekânlarda yapılan planlar değildir bizim planlarımız
Biz burada sadece bir #HAYIR derken, bir eylemin, bir direnişin sembolünden, parolasından, hedefinden, bayrağından söz ediyoruz. Bunu yanlış anlamamalı. Elbette kimsenin fikrini, inancını, gerekçesini ifade etmesinin önüne bir engel koyulamaz. Herkes gerekçesini bir yerlerde bir şekilde ifade edebilir.
Ama ben eylemde de kendi gerekçemle yer alacağım diyenlere karşı bizlerin de onlarla bir arada aynı yerde ve aynı saatte bulunmama hakkımız da vardır.
Bunu engellemeye kalktıkları takdirde bir provokatör değilseler bile, bir parazit olduklarını itiraf etmiş olurlar ve parazitlere davranıldığı gibi bakılır. Sadece tiksinirce bakışlar bile onların işini görmeye yeter.
*
Kaldı ki Referandumdan önce şimdi Meclis’te bile engellenebilir bu Anayasa değişikliği.
Nasıl mı?
Eğer şimdi bir hareket başlatılırsa, kitle hareketinin baskısı, tereddütlü vekillerin, referandum’dan evet çıkmayabileceğini görmelerine ve #HAYIR oyu vermelerine yol açabilir ve açar.
Elbette başlangıcın iyi örgütlenmesi ve en azından belli bir kritik kütleyle başlanması gerekir.
Ve bu mümkündür.
Sadece HDP, EMEP, Halkevleri, Demokrasi İçin Birlik Hareketi vs. gibi, Türkiye’de demokratik hareketin çekirdeğini oluşturan örgüt ve çevreler derhal bir araya gelip, daha mecliste görüşmeler sürerken, en azından birkaç büyük şehrin merkezi noktalarında bu #HAYIR direnişini başlatabilirler. Başlattıklarında kitlenin beklenenlerin çok üstünde bir katılım göstermesi halinde (ve bu fazlasıyla mümkündür. Herkes küçük bir hareket beklemektedir ve bu çaresizlikten bunalmış durumdadır) aniden patlayıcı bir katılım ile başlayan bu hareket meclis sonuçlarını da etkiler. Yani sadece Referandum değil, Meclis’te çıkacak sonuç bile, sokak ve meydanlarda ortaya çıkacak bir hareketle değişik bir sonuç verebilir.
*
HDP’ye yalvarıyoruz.
Siz muhalefetin öz gücüsünüz.
#HDPhayırDiyor” gibi kendine propagandadan başka bir anlama gelmeyen boş işlerle oyalanmayı bırakın. Zaman kaybetmeyin.
Sadece HDP, EMEP, Halkevleri, Yeşiller ve Sol Gelecek, Demokrasi İçin Birlik, bağımsız girişimler vs. bile bu eylemi bir an önce başlatmak için gerekli asgari kitleyi bulabilir ve başlayabilirler. Ama burada HDP tek başına hepsinin toplamından beş on kat daha fazla olduğu için, HDP’nin tavrı belirleyici olur.
Bir de buna var olan örgütlerden çok daha fazla bir kitle oluşturan binlerce bağımsız demokrat ve sosyalistin de katılacağını düşünün. Yeterince bir güç birikimi ile balanmış olur.
Hareket yeterince güçlenecek zamanı bulamamış olsa ve Meclis etkilenemese bile, erkenden başlanmış olur ve daha erken duyurulup Türkiye çapında yayılmak ve örgütlenmek için daha çok zaman kazanılmış olur. Her halükarda bir kayıp olmaz.
Kaybedilen her saniye Erdoğan’a hizmet etmektedir.
#HDPhayırDiyor” değil “Barış için #HAYIR” değil, “Ülkemiz bölünmesin diye #HAYIR” değil – bunlar sonsuzca uzatılabilir – basit ve sade bir #HAYIR. Bu #HAYIR’ın altında herkese yer olacaktır. Herkes kendini bulacaktır.
18 Ocak 2017 Çarşamba
Demir Küçükaydın
@demiraltona


Hiç yorum yok: