16 Yıl Önce bugün Öcalan Kaçırılmıştı ve herkes Öcalan’ın ve
Kürt hareketinin bittiğinden söz ediyor; ondan uzak duruyordu. Bugün ise
gelinen yer ortada. Biz ise o zamanlar günü gününe, hatta saati saatine
yazdıklarımızda bugün olacakları öngörüyorduk.
Öcalan’ın kaçırılışının veya “Komplo”nun bu yılında o zaman
yazdıklarımızdan yaptığımız bir derlemeyi tekrar yayınlıyoruz.
Aşağıda ilk yayınlamamızın sunuşunu ve Öcalan’ın kaçırıldığı
saatlerde yazdığılız yazıyı bir fikir vermek üzere koyuyoruz.
Kitabın tamamını ücretsiz olarak aşağıdaki köprüden EPUB,
MOBİ, PDF formatlarıyla indirebilirsiniz. Bilgisayarınızda, tabletinizde veya
e-kitap okuyucunuzda okuyabilirsiniz.
https://yadi.sk/d/k3PlQbfhegUQX
https://yadi.sk/d/k3PlQbfhegUQX
Sunuş
15 Şubat 1999’da Öcalan Kenya’da
Amerikalılar tarafından Türk İstihbarat görevlilerine teslim edildi. Bundan bir
kaç ay önce de Suriye’yi terk etmek zorunda kalmış ve sonu esaretle bitecek
Odysseus başlamıştı.
Biz o dönemde, bütün önemli dönüm
noktalarında neredeyse günü gününe, hatta bazen bir kaç saat sonra gelişmeleri
değerlendirmiş ve yorumlar yapmıştık.
Ancak o zamanlar bütün bu
değerlendirme ve yorumlar o sıralar çok daha sınırlı kullanılan ve çok az sayıda
kişi tarafından ziyaret edilen bazı internet forumlarında yayınlanabilmişti.
Çoğu bilinmeden öyle kaldı ve unutuldu gitti.
İşte bu günü gününe yazılmış
yazılar elinizdeki derlemenin Birinci Bölümünü oluşturuyor.
Daha sonraki dönemde, “Bir
Dönemin Eşiğinde” başlığı altında, İmralı sürecini ve oradaki politika
değişikliklerini bir seri yazıda inceledik. Bu yazıları da öncelikle sayfamızda
yayınladık.
Ama bununla da kalmadık ve bu
yazıları o dönemde yazdığımız Özgür Politika ve onun Türkiye’de çıkan Gündem’e
yolladıksa da hiç birinde basılmadı. Sadece Gecekondu semtlerinde çalışan küçük
bir sosyalist grup bunları alıp Son Kavga adlı dergisinde yayınladı. Ve
çoğu kez olduğu gibi bu dergi de daha sonra çıkmaz oldu.
Bu yazıları sadece PKK ve
organları görmezden gelmedi. Hem Türk sosyalistleri hem de PKK muhalifi Kürtler
de görmezden geldi. Daha sonraki bir dönemde, bu yazıları Genellikle Kürtlerin
müdavmi olduğu bir kaç tartışma forumuna astık ama bu yazılarda söylenenlere
ilişkin bir tek ciddi değerlendirmeye rastlamadık. Sanki yokmuş gibi
davranıldı. Çünkü söylenenler hiç kimsenin işine gelmiyor, yaratılmak istenen
resimlerle uyuşmuyordu. Bunun için dikkatlerden uzak tutulması, susuşa
getirilmesi gerekiyordu.
İşte Bu yazılar da elinizdeki
derlemenin İkinci Bölümünü oluşturuyor ve “Yeni Politikanın Analizi”
başlığını taşıyor.
Daha sonraki dönemde, Özellikle Özgür Politika sayfalarında, gerek
sonraki değişmeleri, gerek yeni politikayı analiz eden bir çok yazılar yazdık.
Bunlardan ilk konuyla en ilgili olanlarından küçük bir demet de Üçüncü Bölüm’ü
oluşturuyor.
Kitaplar gerçek söyleyeceklerini
dip notlarında söyler. İlk bölümdeki yazılar yazıldığında, o sıralarda çeşitli
internet forum ve gruplarında bu yazılara ve o zamanki tavrıma ilişkin birçok
karşı çıkışlar ve eleştiriler oluyordu. Bu cevaplarda en alfabetik ama aynı
zamanda birçok en temel konuyu da sık sık açmak gerekiyordu. Ayrıca bu
cevaplarda o günlerin ruh hali ve anlayışları çok daha otantik olarak
yansıyordu.
İşte o dönemde bu derleme
çerçevesinde yapılmış tartışmalar içinden seçilmiş küçük bir demet yazı da
Dördüncü Bölümü oluşturmakta.
Bakalım bu kez tepkilerde bir
değişme olacak mı?
Demir Küçükaydın
11 Şubat 2005 Cuma
Kürt Ulusal Kurtuluş Hareketinin Önderi Düşmanın Elinde Esir
Bugün Orta Doğu'daki en büyük ve
radikal; Kürt ulusunun ezilenlerine dayanan silahlı hareketin lideri, Abdullah
Öcalan; CIA, MOSSAD, MİT'in yani Amerika, İsrail ve Türkiye'nin ortaklaşa
yürüttükleri operasyon sonucu düşmanının eline esir düşmüş bulunuyor.
Daha önce olası olumsuz
gelişmeleri düşünerek Kürtlere yönelik bir çağrı yazmıştım "Öcalan'a
Siyasi Sığınma Hakkı" diye. Öcalan henüz İtalya'da iken ve bekliyorken. O
sıralar Kürtlerin arasında Avrupa hakkında yalan yanlış hayaller yayanların
sesi çok çıkıyordu.
Bu yazıya iki yankı gelmişti.
Biri Avrupa demokrasisine güven öneriyordu. Bir de Kürt bir arkadaş,
Hassasiyeti anladığını ama ortada korkacak bir şey olmadığını ima ediyordu.
Ne yazık ki, şimdi olaylar o
çağrıdaki hassasiyetin ne kadar haklı, hatta yetersiz olduğunu gösteriyor. Ben
o çağrıyı yaparken, Abdullah Öcalan'ın Türk devletinin eline düşebileceğini
aklımdan bile geçirmiyordum. Kötü olasılık olarak gördüğüm, Öcalan'ın Libya,
Kore, Güney Afrika gibi bir ülkede tecrit olması durumuydu.
Öcalan'ın başına gelenler şunları
tekrar gösteriyor:
1) Eskiden, ezilenlerin
hareketleri, egemenler arasındaki çelişkilerden yararlanarak, kendilerine daima
küçük de olsa soluk alacak, sığınacak alanlar bulabiliyordu. Bugünkü dünyada bu
durum aşağı yukarı olanaksız. ABD'nin yok etmeye karar vermesi halinde, bir tek
kişi bile yeryüzünde sığınacak bir yer bulamaz. Yeryüzü, ABD'nin total kontrolü
altındadır.
2) Avrupa ülkeleri, ABD ile olan
çelişkilerine rağmen, bir zamanlar Sovyetler'in gördüğü fonksiyon kadar olsun
bir karşı kutup oluşturma gücü gösterememektedirler. Öcalan'ı resmen ABD'ye
teslim ettiler. Öcalan, ABD'nin Ortadoğu'daki yeni düzenlemesine karşı belki
ellerindeki etkili olabilecek tek kozdu. Öcalan da bunu gördüğü için, son ana
kadar bu noktaya vurgu yaptı.
3) Öcalan, Amerika'nın Irak'taki
yeni düzenleme planını Türkiye'nin desteklemesine karşılık, ABD'nin Türkiye'ye
verdiği ücrettir. Şimdi, Güney Kürdistan'da Türkiye'nin denetimi altında,
Irak'ın parçalanması planının bir parçası olarak, bir Kürt özerk bölgesi
kurulacaktır. Bu bölge, Türkiye'nin etkinlik alanı altında kalacaktır.
(…)
16 Şubat 1999 Salı 16:28
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder