20 Nisan 2015 Pazartesi

O Barajı Yıkacağız! Nasıl bir seçim çalışması?

Karşı Radyo HDP İstanbul İl Eşbaşkanı Cesim Soylu, “Tiranı Durdurmak, Barışı Sürdürmek, Barajı Aşmak İçin Oylar HDP’ye Girişimi”nden Demir Küçükaydın; 10dan Sonra inisiyatifinden Foti Benlisoy, Barajı Yıkmak için +1 Kampanyasından Emre Öztürk ve ile seçim kampanyasını, provokasyonları ve bağımsız seçin inisiyatiflerini konuştu.

KarşıRadyo: Bu seçim daha öncekilerden farklı; şöyle ki sadece bir parti olarak HDP seçim çalışması yapmıyor, bir takım bağımsız gruplar da HDP’ye oy verme çağrısı yapıyorlar. Şu an bu gruplardan davetlilerimiz var aramızda; ¨Tiranı Durdurmak, Barışı Sürdürmek, Barajı Aşmak için oylar HDP’ye¨ girişiminden Demir Küçükaydın, ¨Barajı yıkmak için +1¨ kampanyasından Emre Öztürk ve ¨10danSonra¨ kampanyasından Foti Benlisoy. Ayrıca İstanbul HDP il yönetimi eş başkanı Cesim Soylu da davetimizi kırmadı. Öncelikle hepiniz hoş geldiniz, keyifli bir sohbet dileyerek isterseniz bağımsız çalışma yürüten arkadaşlarımızla başlayalım.

17 Nisan 2015 Cuma

HDP’ye Oy Ver Girişimi İlk İstanbul Toplantısına Kişisel Bir Rapor (17. Nisan. 2015 – Cuma)

Bu ilk toplantıya katılan arkadaşlarla bu girişimin, kısa tarihçesi; amaçları; şu ana kadar yaptıkları; yapmak istedikleri; çalışma yöntemleri ve araçları vs. konusunda görüşler paylaşılarak, çalışmaların daha hızlı ve verimli yürümesine bir katkıda bulunulabilir.
Aşağıda görüşler yer alıyor. Elbet herkesin düzeltme ve açıklamalarına da açıktır.

Girişimin Oluşumu

Bu girişimin kökeninde, iki yükselen ve canlı hareket bulunmaktadır.
Birincisi Gezi Hareketi’dir.
İkincisi, Kürt Siyasi Hareketi’dir

14 Nisan 2015 Salı

Başka Bir Açıdan Diyadin Provokasyonu

Defalardır yazdık, egemen sınıflar, güçler, hatta kişiler, kendi egemenliklerin sonunu dünyanın sonu olarak görürler ve onu savunmak için dişleriyle, tırnaklarıyla savaşırlar; her şeyi göze alırlar. Bütün tarih bunun kanıtlarıyla doludur. (Devrimler aslında dünyanın en kansız olaylarıdır. Eski düzen dalında olmuş bir elma gibidir, küçük bir esinti onun düşmesine yeter. Ama sonra, sonu gelenlerin bu sonu geciktirmek için korkunç direnişi başlar. Bu direnişi kırmak için devrimlerin kendini savunması, devrimin kendisiyle karıştırılır genellikle tarihçilerce ve genel imgelemde.)
Erdoğan’ın da durumu budur. O artık geri gidemez. En küçük bir geri adım; en küçük bir zayıflık belirtisinin sonu olacağını bilmektedir. Bu nedenle daha ileri gidecek, her adımda daha tehlikeli sonuçlar doğuracak adımlar atacaktır.

12 Nisan 2015 Pazar

Kritik Kütle, Varyasyonlar (Viral Davranış), Schwarm (Sürü)

İnternet’e boşuna Sanal Uzay (Cyberspace) denmemektedir. Bir uzaydır internet, ama içinde yaşadığımız fizik uzaydan farklı bir uzay. Her iki uzayda da kimi hareket yasalarının benzerliği ve paralelliği görülmektedir.
Bu uzaylar bir bakıma paralel evrenler gibidir. Ama teorik fiziğin varsaydığı birbiriyle etkileşemeyen evrenler, her biri kendi yasaları olan evrenler gibi değil, birbiriyle karşılıklı etkileşim içindeki evrenlerdir.
Biz bu yeni ortaya çıkan uzayın ve hareket biçiminin çok başlarında bulunuyoruz. İnternet yaygınlaşmaya başlayalı şunun şurası yirmi yıl olmadı. Ama belki dünya nüfusunun dörtte birinin hayatında birinci derecede önem kazanmış bulunuyor.
Bir de onlarca hatta yüzlerce sonrasını göz önüne getirelim. Bizler aslında bambaşka varoluş ve hareket biçimlerinin doğuşunda yaşıyoruz büyük bir olasılıkla. (Tabii insanlık eğer yaşarsa.)
Bir bakıma, ilk koyunu ehlileştirmeye çalışan insanların durumundayız.

10 Nisan 2015 Cuma

7 Haziran “Seçim” Değil Referandumdur

Toplumsal ve siyasal mücadelelerde, süreçlerin hukuki, siyasi ve sosyolojik anlamlarının doğru tanımlanmasının hayati önemi vardır.
Egemenler genellikle hep bu anlamları karıştırarak egemenliklerini sürdürürler. Şeylerin ve süreçlerin politik ve sosyolojik anlamlarına ve özlerine uygun tanımlanmasının kendisi de bizzat bir politik mücadele konusudur.
7 Haziran’ın nasıl tanımlandığı ve tanımlanacağı da hayati önemdedir ve bizzat bir siyasi mücadele konusudur.
7 Haziran hukuki ve idari olarak bir “seçim” olabilir.
Ama politik ve sosyolojik olarak bir referandumdur.
Bu farklı tanımlamanın anlamını ve önemini gösterebilmek için bir örnek verelim.

8 Nisan 2015 Çarşamba

Taner Akçam’ın Yazısı, CHP’nin Önseçimi ve Seçimler

Çok tekrarlanan bir söz var: parti için demokrasi olmadan olmaz. İşte CHP parti içi demokrasi uyguladı, adaylarını seçimle belirledi.
Örneğin bugün Taner Akçam, “Siyaset zor Zanaat” diye bir yazı yazmış ve benzer fikirleri başka bir bağlamda tekrarlıyor.
 “HDP adayları demokratik mekanizmalarla seçilmiyor; atanıyorlar. Ancak ve ancak İmralı ve Kandil’in onay verdikleri aday gösterilebilecek! Aday atamak anti-demokratik bir yöntem! Parti içi demokrasisi olmayan bir partinin, ne kadar demokrasi savaşçısı olabileceği ciddi bir soru!” (Taner akçam, “Siyaset Zor Zanaat”, Taraf)
(Akçam’ın anlattıklarının ne kadar gerçeği yansıttığı ayrıca tartışılabilir ama varsayalım ki öyledir. Özü gözden yitirmemek için öyle olduğunu varsayalım.)

7 Nisan 2015 Salı

Erdoğan’ı Sevenler Niçin Erdoğan’a Oy Vermemeli

Çünkü gerçek dost, dostluğu kaybetmek pahasına, dostuna hatalarını söyleyendir.
Bırakalım bütün siyaseti bir yana, Erdoğan’ın bir insan olarak iyiliğini isteyenler bile Erdoğan’a oy vermeyerek ona iyilik yapmış olurlar.
Neden böyle? Kısaca açıklayalım.
Bugün Erdoğan’ı çok seven iki tür insan vardır:
1)      Alt sınıflardan olup son on yılda, Erdoğan’ın başında olduğu AK Parti iktidarında hayatında belli iyileşmeler yaşamış milyonlarca insan, Erdoğan’ı temiz duygularla sevmektedir. Hastanesinden, genel ulaşımına; yardımından, Toki evlerine kadar hayatlarında birçok küçük ve önemli değişiklikler gerçekleşmiştir ve bunu Erdoğan’dan bilmektedirler.  Bu nedenle sadece bir politikacı olarak değil, bir insan olarak da onu sevmektedirler. Seçimler’de Erdoğan’a oy vererek bu sevgilerini ve desteklerini ifade etmeyi düşünmektedirler

6 Nisan 2015 Pazartesi

HDP’ye Oy Ver Girişimi’nin Hedefleri ve Araçları Üzerine Somut Öneriler

Özgül Durumun Doğru Tespitinin Önemi

Hedefleri ve araçları doğru tespit edebilmek için, öncelikle verili durumun özgül niteliğini, güçlerin yer alışını; buna bağlı olarak o verili anda (momentte), yakalanacak ana halkayı, vuruş yeri ve yönünü doğru tespit etmek, hayati önemdedir.
Aksi takdirde, insan bütün iyi niyetine rağmen, nesnel olarak, farkında bile olmadan, öznel olarak aslında karşı olduğu güçlerin yanında yer alabilir ve onlar hizmet edebilir.
Girişimimiz, bu seçimlerin son derece özel, olağanüstü özgül niteliği üzerinden kurulmuştur.

3 Nisan 2015 Cuma

Barajın (Duvarın) Tarihsel İşlevi ve Bu seçimlerin Özgül karakteri

“O duvar
o duvarınız,
                vız gelir bize vız!
Bizim kuvvetimizdeki hız,
ne bir din adamının dumanlı vaadinden,
ne de bir hülyanın gönlü yakısındandır.
O yalnız
            tarihin o durdurulmaz akışındandır.
Bize karşı koyanlar,
karşı koymuş demektir:
Maddede hareketin,
yürüyen cemiyetin
                        ezelî kanunlarına.(…)
N. Hikmet
Bu seçimin, Türkiye tarihindeki bütün seçimlerden farklı kılan özelliğini görememek ve doğru tanımlayamamak, kişiyi ya da örgütü, hiç yan yana görünmek bile istemeyeceği güçlerle aynı saflara itebilir.
Bu seçimin özgül niteliği, HDP’nin yüzde on barajını aşmasının, HDP’nin sorunu olmaktan çıkması ve tüm Türkiye’nin hatta Ortadoğu’nun sorunu olması; Türkiye’nin geleceğine ilişkin bir plebisite (referanduma, halkoyuna) dönüşmüş olmasıdır. Bunun sonucu her şeyin anlamı ve gücü değişmektedir.

2 Nisan 2015 Perşembe

Zülfikarlı Türk Bayrağı ve Ergenekon-Erdoğan İttifakı

Erdoğan ve Ergenekon nesnel olarak bir kader ortaklığı içindedir. Bu seçimler ve HDP’nin yüzde onu aşması onların geri dönüşsüz bir biçimde düşüşlerinin başlangıcı olur.
Anayasayı değiştirecek ve başkan olacak gücü bulamayan bir Erdoğan sembolik yetkilerle donanmış Cumhurbaşkanlığında bile kalamaz.
HDP’nin yüzde onu geçmesi “Barış Süreci”nin yeni bir güç kazanması; giderek geri dönüşsüz bir noktaya doğru evrilmesi demektir ki, bu ulusalcısından Ergenekoncusuna kadar 90’ların bütün pis kokulu güçlerinin mevzilerinde çok büyük kayıplara uğramaları anlamına gelir.
Bu nedenle her ikisi de, HDP’nin yüzde on barajını aşmasını engellemek ve eğer aşacağı kesinleşirse, seçimleri bile engellemek için,  yolu denemek zorundadırlar.
Erdoğan’ın geri dönüşü yoktur, sonuna kadar gitmek zorundadır. Artık şeytanla pakt imzalamıştır.
Bu durum, Ergenekon için müthiş bir fırsat yarattı, tekrar özel savaş dönemine dönmek, değişen atmosferi tekrar doksanların başına döndürmek için.

1 Nisan 2015 Çarşamba

Irkçı Olmamanın Zorlukları ve Müftüoğlu Örneğinde Türk Sosyalistlerinde Latent Irkçılık

(Irkçı Olmamanın Zorlukları)
Nasıl benim arkadaşım olabileceklerini bilmek isteyen
Beyazlar için.
Birincisi: asla unutma ki ben bir siyahım.
İkincisi: benim bir siyah olduğumu unut.
Eğer Aretha Franklin'i seviyorsan, bu güzel bir şey,
Ama seni her ziyaretimde bana onu çalma.
Beethoven'de karar kıldıysan da,
Bana onun hayat hikayesini anlatma.
Biz de Müzik dersi gördük.
Eğer hoşuna gidiyorsa, Afrika yemekleri ye,
Ama benden sana Afrika yemekleri yapmamı
ya da seni bir Afrika yemekleri lokantasına götürmemi bekleme.
Eğer bir siyah, seni aşağıladıysa,
seni soydu ya da kız kardeşinin ya da senin ırzına geçtiyse
ya da evini soyduysa, ya da basbayağı aşağılık herifin tekiyse.
Lütfen benden özür dileme onun kafasını kırmayı düşündüğün için,
Yoksa senin deli olduğunu düşünürüm.
Eğer siyahların gerçekten beyazlardan daha iyi sevgililer olduğunu düşünüyorsan,
bunu bana anlatma lütfen,
yoksa, bu hizmetimin karşılığını ödemek zorunda olduğumu düşünürüm.
Uzun lafın kısası,
Eğer gerçekten arkadaşım olmak istiyorsan,
bunun için rol yapma.
Sen de biliyorsun ki, ben tembel herifin tekiyim.
Pat Parker

Klasik sömürgeciliğin ırkçılığı biyolojik ırkçılıktır.
Yeni sömürgeciliğin ırkçılığı kültürel ırkçılıktır

30 Mart 2015 Pazartesi

“HDP’ye Oy Ver “ Girişiminde Niçin Yer Alıyorum?

Adı “HDP’ye Oy Ver, Barajı Yık, Diktatörü Durdur, Barışı Sürdür” olan bir girişim kuruldu.
Kısa adıyla “HDP’ye Oy Ver
Ben de bu girişimin kurucularından biriyim.
Neden böyle bir girişimde yer alıyorum; neden sizleri de bu girişime çağırıyorum?
Bunu kısaca açıklamak istiyorum.
Elbet girişimin şimdi üzerinde konuşulan ve kararlaştırılacak bir metni olacaktır.
Ama HDP’ye Oy Ver Girişimi’ndeki herkesin farklı yanlarına vurgu yapabileceği, kendi meşrebince açıklayabileceği, kendi farklı gerekçeleri olabilir ve olacaktır.
Bizler disiplinin temelini itaatte değil inisiyatifte gören bir yaklaşım içindeyiz.
Çünkü bu girişim alışılmış yöneticileri, komisyonları, belli bir hiyerarşisi olan bir örgüt değil; bir “”, bir “Net”tir.
Burada HDP’ye oy isteme amacına yönelik olarak herkes uygun gördüğünü söyleyebilir, yazabilir ve yapabilir. Özel olarak görüşülüp karar alınmamışsa kendini bağlar.
Ben de kendi gerekçelerimi açıklayayım.

29 Mart 2015 Pazar

“Birleşik Haziran”cılar 2002 Seçimlerinde Neler Diyorlardı?

Birleşik Haziran Hareketi hakkında ilk yazdığımız yazıda, onun,  esas olarak, şehirli orta sınıflarda, “laik yaşam tarzı” olanlarda ve Alevilerde HDP’ye uyanan ilgi ve dikkatin önüne geçmek için kurulduğunu; Hazirancılar içinde olup da HDP’ye oy vereceğini açıklayanların, aslında onun bu niteliğinin görülmesini engelleyen “ayıbı örten asma yaprağı” işlevi gördüklerini söylüyor ve onları Birleşik Haziran’ın kesin ÖDP’ye oy verilmesi çağrısı yapması yönünde baskı yapmalarını ve yapmadığı takdirde ondan ayrılmalarını; bu ayıbın örtüsü olmaktan kurtulmalarını söylüyorduk ve hala da söylüyoruz.
Bunları yazınca, bu sonuca nereden olaşıyorsun diye itirazlar geldi.
Ne bizler ne de Haziran bileşenleri ve onun en iri kıyımı olan KP’ler ve ÖDP Merih’ten geldi. Elbet önceki deneylerden çıkmış bir genelleme ışığında böyle diyorduk. Bilim önce olaylara bakar, oradan bir genellemeye varır, sonra bu genellemeyi yeni olaylar gözden geçirmeyi gerektirmediği sürece veri kabul ederek çıkarsamalar yapmayı gerektirir.
Öyle diyorduk çünkü bütün son 40 yılın seçimleri ve o seçimlerde alınan tavırlar ortadaydı. Bu o sonuçlardan çıkmış bir genellemeydi ve şimdiki seçimlerdeki tavırlarının da bu genellemeyi bir kere daha doğruladığını ifade etmiş oluyorduk.

28 Mart 2015 Cumartesi

HDP’yi Destekleyen 68’liler Bildirisi Üzerine

Bugün internet sayfalarında, bazı akademisyen ve sanatçılardan sonra HDP’yi destekleyen 68’lilerin bir bildirisi ve imza listesi yayınlandı.
Doğrusu biraz şaşırdık. Çünkü eski Dev-Genç’lilerin, daha iyi bir hazırlıkla, daha uygun bir momentte, eğer mümkünse en azından imzacılardan imkânı olanların katılacağı bir basın toplantısıyla desteğin daha dikkati çekecek biçimde açıklanacağı yönünde duyumlar alıyorduk ve doğrusu da buydu.
Bizim de imzacıları arasında bulunduğumuz bu liste biraz amatörce, alaturka ve aceleye getirilerek hazırlanmış gibi bir izlenim edindik.
Bildiri ve listeyi okuyunca tespit ettiğimiz eksik ve yanlışları burada paylaşalım.
Önce çerçeveyi en geniş tutmak için, sadece HDP’ye oy vermeye çağrı ile sınırlı olması gerekirdi bildirinin. Hiç kimse için eski 68’lilerin veya Dev-Genç’lilerin bir kısmının epey ulusalcı bir çizgide

27 Mart 2015 Cuma

Erdoğan Ergenekon İttifakı ve HDP’nin Yapması Gereken Hamle

Erdoğan, başkanlığa geçip tek adam olabilmek ve Ortadoğu’da düştüğü tecrit durumundan çıkabilmek için:
·         Türkiye’de toplumu germek; bunun için de Kürt-Türk çatışmasını kışkırtmak; bunun için de HDP’ye karşı provokasyonlar yapmak zorundadır;
·         Ortadoğu’da da tecritten kurtulmak için (Lojistik desteği ilen eder etmez, Obama tarafından arandı) Suudi Arabistan’ın Sünni cephesinde, doğrudan veya lojistik destekle yer alarak; Şii-Sünni çatışmasında Sünnilerin safında yer tutarak, Türkiye’yi “mezhep savaşlarının” bir alanına dönüştürmek zorundadır.
Bu iki plan birbirinden hem bağımsızdır; hem de içsel bir bağ içindedir.

26 Mart 2015 Perşembe

Birleşik Haziran Hareketi'nin içinden eleştirilerimize yönelik bir cevap

Birleşik Haziran Hareketi’nin içinden eleştirilerimize yönelik, "Devrimci Hareket" imzalı bir cevap gelmiş bulunuyor. Bu cevapta dile gelen görüşleri elbette eleştireceğiz ve ne kadar yanlış olduğunu göstereceğiz.
Ama biz abdestimizden eminiz ve fikirlerimizin gücüne güveniyoruz. O nedenle eleştirilerimize yapılmış bu eleştiriyi önce virgülüne dokunmadan olduğu gibi aktarıyoruz. (Hazirancıların daha böyle bir şey yaptığını görmedik.)
Engels'in dediği gibi: "Önce sen vur mösyö Burjuvazi"
Demir Küçükaydın
26 Mart 2015 Perşembe

25 Mart 2015 Çarşamba

HDP’ye Oy Ver - Barajı Yık - Diktatörü Durdur - Barışı Sürdür Girişimleri Ağı

Tarih bir tek oyun bile tüm Türkiye hatta Orta Doğu’nun kaderini belirleyeceği bir bıçak sırtına getirmiş bulunuyor.
Bu çok özel bir durumdur. Durumun özelliğin görmemek, görmezden gelmek ve kavramamak bile son derece olumsuz sonuçlara neden olabilir.
Bu duruma yol açan da bizzat Kürtlerin meclise girmesini engellemek için koyulan barajın kendisidir.
Bu baraj kendini koyan ve sürdürenlerin, kaderini eline almıştır. Barajı koyan ve sürdürenler başına topladığı cinleri dağıtamayan büyücüye dönebilirler. Anti demokratik baraj silahı şimdi onu koyan ve sürdürenleri vurabilir. Bizzat demokrasi ve barış mücadelesinin bir aracı olabilir.
Neden ve nasıl?

24 Mart 2015 Salı

Suphi Nejat’ın (Paramaz Kızılbaş) Anne ve Babasının Açıklaması

Bugün Nejat Ağırnaslı’nın (Paramaz Kızılbaş) anne ve babasının yaptığı bir açıklamayı aktarıyoruz. Mektupta sözü edilen ve eleştirilen anlayış ve davranışlar, bizi de rahatsız ettiği için, bu açıklamanın duyulması ve yayılmasına küçük de olsa bir katkımız olsun.
*
Suphi Nejat Ağırnaslı ( Paramaz Kızılbaş) Üzerine Zorunlu Açıklama!
Nejat'ın sevgili yoldaşları, dostları ve arkadaşları
Nejat bilindiği üzere 2014 yılının Ekim ayının 5'inde Kobane'de YPG saflarında DEAŞ çetelerine karşı savaşırken Miştenur tepesinde vurularak düşmüştü. Nejat'ın ölüm haberi" MLKP şavaşçısı" olarak kamuoyuna duyurulduğunda onun düşünsel ve teorik serüvenini en yakından bilen biz anne ve babası ve başka yoldaşları "MLKP şavaşçısı" açıklamasına itiraz etmiş ve daha cenaze töreni yapılmadan önce iki kez görüşmüş bu tutumlarından vazgeçmelerini istemiştik. Nejat'ın MLKP'li olmadığını, fikirlerinin ve Türkiye soluna yaptığı eleştirilerin muhataplarından birinin de adı geçen parti olduğunu söylemiştik. Ancak herkesin bildiği gibi Nejat'ın cenaze töreni, ölüm haberinin kamuoyunda yankısı sürerken, MLKP 'nin gösterisine dönüştürülerek, Nejat'ın temsil ettiği enternasyonal dayanışmanın daha geniş çevrelere ulaşması bir bakıma "içerilerek" engellenmiştir. 

23 Mart 2015 Pazartesi

Newroz İzlenimleri; Seçimler ve Müftüoğlu’nun Dile Detirdiği Eğilimler

Her yıl Newroz’a gidip Kürt Özgürlük Hareketi’nin son durumu hakkında nicel ve nitel birtakım doğrudan izlenimler edinmeye çalışırım.
Bunlar elbet tamamen öznel gözlem ve değerlendirmelerdir. Bu niteliğini unutmamak gerekir.
Ama yorum ve tepkileri almak ve başkalarının gözlemleriyle karşılaştırmak için bir kapı açmak, bir olanak yaratmak ve daha genel ve daha doğru bir fikir sahibi olmak için yine de izlenimleri yazmak ve paylaşmak gerekiyor kanımca.
*
Newrozlara son yıllarda hep İstanbul’da Kazlıçeşme’de katılıp izleme olanağım oldu.
Kazlıçeşme alanı 170.000 metrekare imiş. Bu alan tamamen dolduğunda, metrekareye bir kişi üzerinden hesaplansa gelen gideni eklenip; tuvalet, satıcı, sahne gibi alanlar düşülse vs. azami 200.000 kişilik bin Newroz olacağı düşünülebilir. Geçen yıl, bu hesapla 200.000 kişilik bir Newroz olduğunu tahmin etmiştik.

22 Mart 2015 Pazar

Birleşik Haziran Hareketi ve Newroz

Aşağıda tam 15 yıl önce Türk Sosyalistlerine ve özellikle ÖDP’ye ilişkin yazılmış birkaç yazı yer alıyor. O yazılarda 15 yıl önceki Newroz ve 1 Mayıs vesileleriyle, Türk sosyalistleri ama özellikle de bugün BHH’nın esas gövdesini oluşturanlardan ÖDP ve çizgisi Newroz ve 1 Mayıs bağlamlarında eleştiriliyor.
Birleşik Haziran Hareketi’nin iki ana damarından biri olan ÖDP’nin, bunca yılda en küçük bir ilerleme bile kat etmediği; Kürt özgürlük hareketine karşı en ince yöntemlerle mücadeleye devam ettiği yazılar okununca apaçık görülüyor.
BHH  ve Bileşenlerinin bugün ne yaptığı ve nasıl bir politika izlediğini görmek ve bunu eleştirmek için ayrı bir yazı yazmaya bile gerek yok.
Bu yazıları okuyarak biraz hafıza tazelemekte yarar var.
Bu vesileyle hala BHH saflarında yer alan; diğer yandan da kişi olarak HDP’ye oy vereceğini söyleyenlere bir çift söz.
Bu çizginizi Birleşik Haziran Hareketininin açık ve net bir çağrısına dönüştürmek için bastırınız. O açık bir tavır almadığı takdirde protesto ediniz ve ondan ayrılınız. Aksi takdirde o politikanın gerçek niteliğinin görünmesini engelleyen basit araçlar olmaktan öteye gidemezsiniz.

20 Mart 2015 Cuma

Öcalan’ın Yarınki Mesajı Üzerine Öngörüler

Yarın, 21 Mart 2015 Cumartesi günü, Diyarbakır’da, Newroz’da Öcalan’ın mesajı okunacak.
Öcalan’ın mesajları çok önemlidir.
Çünkü bunlar sadece Ortadoğu’nun en canlı ve dinamik hareket ve örgütünün liderinin örgütüne ve hareketine yönelik mesajları değildir; aynı zamanda hem genel olarak Türkiye’deki halklara; hem de Ortadoğu’daki halklara; hem de hükümet ve devletlere yönelik mesajlarıdır.
Bunlar bürokratik ve usulden mesajlar değildir; verili durumda taktik bir hamle oldukları kadar ve esas olarak gelecekteki hedefler ve stratejilerin genel bir kanavasını çizerler.
Öcalan’ın okunacak mesajı hakkında hiç bir şey bilmiyoruz
Ancak kanımızca şimdiye kadarki gözlemlerden bazı çıkarsamalar yapmak yine de mümkündür.
Böylece neyi ne kadar tanıdığımızın bir sağlamasını da yapabiliriz.

19 Mart 2015 Perşembe

Tanıl Bora’nın İsmet Demir Üzerine Yazısı ve Düşündürdükleri

Birkaç gün önce, İsmet Demir’in ölüm yıldönümüydü. Aslında anmaları pek sevmem ve özel bir durum yoksa da gitmemeye çalışırım. Anmak gerekiyorsa bunu kendi meşrebimce yapmaya; anmayı bir teorik veya politik çalışmanın bir vesilesi olarak değerlendirmeye çalışırım. Ama anmanın kendisini bir politik eylem olarak gören anmalardan uzak durmaya çalışırım, her zaman bunu başaramasam da.
Yine öyle, İsmet Demir’in ölümünü vesile bilerek İsmet Demir üzerine bir yazı yazıp, yazı içinde, epeydir üzerine düşündüğüm bir konuda yazmayı; işçi sınıfının en alt kesimlerinin mücadelelerinin görünmez ve bilinmeyen sürekliliğe de dikkati çekmeyi düşünüyordum.
Bu bağlamda, neredeyse yarım yüzyıl boyunca, 1960’lara kadar TKP’nin tabanını oluşturan Çingene veya Roman işçiler ve yine bu bağlamda Hikmet Kıvılcımlı; sonra 1950-60’ların Şantiyecileri (ki çoğu Alevi ve Kürt’tü) ve bu bağlamda İsmet Demir ve nihayet bugünün Geri Dönüşüm İşçileri ve bu bağlamda da Mendillioğlu’na doğru; belki kendilerinin bile bilmediği ve farkına varmadığı görünmez bir çizginin; bir “ruh yakınlığı”nın varlığına dikkati çekmek istiyordum.

18 Mart 2015 Çarşamba

Erdoğan Doğru Söylüyor: “Kürt Sorunu” Yok! Ama Türk Sorunu Var

Yukarıdaki başlığa bakarak kelimelerle oynadığımız sanılmasın. Gerçekten de sorun “Kürt Sorunu” değildir. Sorunun böyle tanımlanması ne demokratiktir ne de bilimseldir. Sorunun bilimsel olarak doğru tanımlanması, onu Türk Sorunu olarak tanımlamaktan ve buna uygun somut bir programdan geçer.
Sorunların nasıl tanımlandıkları ve adlandırıldıkları ile nedenleri ve çözümleri arasında her zaman derin ve zorunlu bir ilişki vardır.
Örneğin sorunu “Doğu”, “Güneydoğu” veya “terör” olarak tanımlama veya adlandırma sadece basit bir adlandırma sorunu değil, aynı zamanda nedenlere ilişkin bir tanımlama ve sonunun çözümüne ilişkin bir program anlamına gelir. Örnekteki adlandırmaların temel yanılgısı, politik bir sorunu ekonomik, idari, hukuki veya asayiş sorunu olarak kategorize etmesindedir. Ama politik bir sorunu politika dışı bir sorunmuş gibi tanımlamanın ve adlandırmanın kendisi bizzat bir politik tavra, çizgiye ve programa karşılık düşer.

17 Mart 2015 Salı

Marksizm’e Karşı Marks; İslam’a Karşı Kuran

Ordular savaşı ile sınıf savaşının çok temel iki farkı vardır.
Birincisi, ordular savaşında başlangıçta iki ordu da eşit konumdadırlar, biri yenik olarak savaşa başlamaz; yenen ve yenilen savaşın sonunda ortaya çıkar. Sınıf savaşında ise, ezilenler, alt sınıflar daha baştan yeniktirler.
Bu nedenle sınıflar savaşında hep baştan yenik olanların binlerce yıllık tecrübesinden süzülmüş mücadele biçimleri kullanır ezilenler: altta güreşmek ve karşı tarafın gücünü kendisine karşı kullanmak.
Uzak Asya “sporları” diye bilinenler aslında büyük ölçüde bir sınıf mücadelesinin partileri, tarikatlarıdırlar. Bunların kökeninde de karşı tarafın gücünü ona karşı bir silaha dönüştürmek; üzerine yığılan karın ağırlığı altında bükülmek ama kırılmamak vardır. Aynı özellikleri böylesine fiziksel biçimlerde değil ama daha ince biçimlerde bütün sınıflı toplumların ezilenlere yol göstermiş partilerinde (tarikatlarında) görmek mümkündür.

16 Mart 2015 Pazartesi

“Birleşik” Haziran Hareketi’nin “Birleşik”i Ne Anlama Gelir?

Birileri “ahlak”tan söz etmeye başladığında bu söz edişin kendisinde “ahlaksız” olan bir durum vardır.
Neden?
Çünkü tarihin gösterdiği bir tek gerçek vardır: ahlaki nasihatler hiç bir zaman nedenleri ortadan kaldırmaz; aksine, bu nasihatler, nedenler ortadan kaldırılmadan sorunların hallolacağı gibi bir yanılsama yarattıkları için, sorunların devamına yol açarlar. Yani son duruşmada aldatıcıdırlar, gerçeğin özünü gizlerler. Gerçek ise devrimcidir: Onu gizlemek ise karşı devrimcidir dolayısıyla ezen sınıflara hizmet eder. Ezen sınıflara hizmet etmek ise ezilenler açısından en büyük ahlaksızlıktır.
Benzeri durum birçok alanda görülebilir: En bilineni ya da bilinmeyeni ama en yaygını da “birlik” veya “birlikçilik”tir.
Her kim ki birlik veya birlikçilik şampiyonluğu yapar, onlar aslında en büyük bölücülerdir. Onlar sadece neyle bölündüklerini gizlerler bu birlik şampiyonluklarıyla.
“Birleşik Haziran Hareketi” de kendini “Birleşik” olmakla tanımlıyor. Niye “bölünük” değil de “birleşik”?

15 Mart 2015 Pazar

Paris Suikastı ve Cemil Bayık’ın Söyledikleri

Bugün, Cumhuriyet gazetesinde Ahmet Şık’ın Cemil Bayık ile uzun söyleşisine (Söyleşinin diğer bölümleri için: “Ya Apo Kandil’e, ya biz İmralı’ya”) dayanan bir haber var. Haberin Başlığı: “Hakan Fidan, 'Paris suikastını MİT'teki bir grup yaptı' dedi”. Cemil Bayık Paris cinayetine ilişkin olarak çok önemli bilgiler veriyor.
Aşağıya bu haberin tamamını olduğu gibi aktarıyoruz.
Hemen alta da cinayetin hemen ardından, hem Sakine Cansız’ın anısına yazdığımız, hem de elde hiç bilgi olmadan cinayetin ne anlama geldiğine ilişkin yazımızı koyuyoruz.
Görüleceği gibi, o zamanlar sırf akıl yürütmeyle yaptığımız çıkarsamalar, daha sonraki bulgularla ve Cemil Bayık’ın açıklamalarıyla esas olarak doğrulanmış bulunuyor.

13 Mart 2015 Cuma

Kadınların Katline Karşı Acil ve Pratik bir Teklif: Kadınlara Silah taşıma Hakkı; Erkeklerde Tırnak Çakısının Bile Suç Olması

Erkeklerin kadınlara karşı yürüttüğü savaşın en somut ve can yakıcı biçimleri “Kadın cinayetleri” biçiminde görülüyor.
Peki, bu savaşa karşı, yine erkeklerin egemen olduğu devletin, partilerin, örgütlerin somut olarak önerdiği neler?
Ya daha fazla eğitim gibi çıkmaz ayın son çarşambasına yönelik; ya “kadınları koruyan” yeni yasalar çıkarılması gibi hukuki ya da erkeklerin kendi erkeklikleriyle mücadele etmesi gibi, kapitalistlere işçilerin haklarını gözet demekten farksız ahlaki ve nasihatçi öneriler.
Bütün bunlar, bu sistemin devamını sağlayan; gerçek nedenlere girmeyen; acil ve pratik çözümler sunmayan önerilerdir.
Eğitim mi? Eğitecekleri kim eğitecek? Bugünkü eğitim sisteminin kendisi ve eğitecek olanların kendisi erkeklerdir. (Kadın bile olsalar bu erkek egemenliğini içselleştirmiş, onun ideolojisini savunduğunun farkında olmayan kadınlardır.)

11 Mart 2015 Çarşamba

Birleşik Haziran Hareketi ve Erdoğan’ın Ortak Kaderi: Baraj

Eski Yunan trajedileri, tanrıların çizdiği kadere trajedi kahramanın isyanı ve direnişini; ama bu direniş ve isyanın bizzat o kaderin gerçekleşmesinin aracı olduğunu anlatır.
Tanrıların çizdiği kader, son duruşmada tarihin ve toplumun gidiş yasalarıdır. O gidişe karşı durmak için yapılanlar bile onun kendini gerçekleştirmesinin bir aracı olur.
Türkiye politikasındaki seçim barajı, bir bakıma, Türk devleti ve egemen sınıflarının tarih ve toplum yasalarının çizdiği kadere bir direnişi ve karşı duruşunun bir aracıdır. Ama bu araç, buizzat o yasaların hükmünü icra etmesinin bir aracına dönüşmektedir.
2002 Seçimlerini hatırlayalım. Özel savaş döneminin bütün parti ve politikacıları, kaldırmadıkları barajın kurbanı olarak “tarihin çöp tenekesini” boyladılar. Seçim Barajı, kendisinin aracılığıyla engellenmek istenen gidişin, kendini gerçekleştirmesinin bir aracı oldu.

10 Mart 2015 Salı

HDP’nin Barajı Aşmasının Örgütsel Sorunları ve Çözümü Üzerine

Bu seçimler ikinci bir Kobani Zaferi olmak zorundadır. Ama zafer öyle kolay gelmez. Dişle, tırnakla, terle ve savaşlarda kanla kazanılır.
Kobani Zaferinde, Kürt Özgürlük Hareketi en kıvrak ve esnek taktikle, dengelerdeki en küçük çelişkilerden yararlanarak Türk Hükümetini ve IŞİD’i tecrit edip, aynı zamanda tüm güçlerini Kobani Savaşına yığarak (Yani Türkiye ve Kürdistan’ın şehirlerinde sokağa çıkıp, Türk Hükümetinin direncini kırarak.) neredeyse umutsuz bir durumdan, (birkaç gün daha yardım gelmeseydi cephane de bitmişti ve neredeyse bir imha kaçınılmazdı) bir zaferle çıktıysa; bu seçimlerde de aynı esnekliği ve güç yığılmasını başarmak zorundadır.
Ama taktik esneklikler, bir noktaya yoğunlaşmalar vs. yetmez, bunlar olmadan hiçbir şey olmaz ama sadece bunlarla da bir şey olmaz. Milyonlarca insanın görünmeyen fedakârlıklarını, enerjilerini harekete geçirmek gerekir. Bu ise her şeyden önce canlı ilişkiler, iş ve güç birlikleri, yani örgütlenme demektir.

9 Mart 2015 Pazartesi

Birleşik Haziran Hareketi Erdoğan ve AKP’ye Nasıl Hizmet Ediyor?

Birleşik Haziran Hareketi’nin seçim konusundaki tavrını ele aldığımız önceki yazılarımızda onların son duruşmada CHP’yi destekleyen bir tavır içinde olduklarını ve olacaklarını yazmıştık.
Bu yargının pek de yanlış olmadığını şimdiye kadarki gelişmeler gösterdi.
Ama bu yargı eksik, dolayısıyla da yarım doğru, bir anlamda da yanlış.
Çünkü Birleşik Haziran Hareketi, bugünkü tavrıyla nesnel olarak, CHP’ye bile değil; Erdoğan’ın tek adam yönetimi ve diktatörlük planlarına hizmet ediyor.
Normal CHP’liler bile Birleşik Hazirancılardan bin kat daha sağduyulu düşünüyor ve davranıyorlar.
Çünkü onların iflas etmeye mahkûm küçük bir dükkânı yaşatmak gibi bir dertleri yok. Zaten köklü ve büyük bir partileri var ve bu durum onları küçük hesaplardan azade kılıyor. Kendileri açısından normal, sağlıklı düşünen politikacılar olarak HDP’nin yüzde onu aşmasını istiyorlar; hatta bunun için mesajlar bile veriyorlar anlamak isteyenlere.

8 Mart 2015 Pazar

Yeni Aşamada Eski Parola: Kadınlar Öne!..

Türkiye’nin batısı veya Türkler, Kürdistandaki kadın hareketiyle son yıllarda kadın Milletvekilleri ve “eşbaşkan”larla tanıştı.
Bir zamanlar burnundan kıl aldırmayan Türk feministleri şimdi Kürdistan’da yükselen kadın hareketinin kanatları altına sığınmışlar ve onun ateşiyle ısınıyorlar.
Dünya’nın “Batı”sı ise Kürdistan’daki yükselen kadın hareketiyle Rojava ve Kobani’de, ellerinde silahlarla IŞİD çetelerine karşı direnen “modern Amazonlar” imgesiyle karşılaştı.
Her ikisi de büyülenmiş bir biçimde şaşkınlık içinde bu mucizeye bakıyorlar.
Türk veya Dünya’nın batılı kadınları için onlarla birlikte bir “selfie” çektirebilmek yakında bir “Politik Turizm” alanı bile olabilir.
Nedir bu kadınlar? Nereden çıktılar?
Bilim (Marksizm) öngörüdür. Öngörü ise toplumsal süreçlerin gerisinde olanı; uzun vadeli etki yapanı, derinden işleyeni görebilmektir. Devrimci politika ise bu derinden işleyen, görünmeyen süreçlere göre doğru (ezilenlerden yana) bir pozisyon alabilmektir.

6 Mart 2015 Cuma

TİP ve EMEP Eleştirisi 2023 - (HDK-HDP’nin Kendine Sosyalist Diyen Bileşenleri ve Seçimler - 6 Mart 2015)

(TİP ve EMEP ayrı adaylar göstermek istiyorlar ve bunları da İttifakın desteklemesini istiyorlarmış. Yani halkımızın deyimiyle el kesesinden hovardalık veya el bilmem nesiyle gerdeğe girmek. TİP'liler zaten geçen seçimde bunu yaptılar Kürt halkının oylarıyla girdikleri mecliste HDP'ye  en sıradan insanların göstereceği minnet duygusuyla bile davranmadılar. HDP yine olgun davrandı. Ama şimdi yeni dayatmalarda bulundukları haberleri sızıyor. Bu vesileyle bir Sosyalistin bu konuda nasıl davranması gerektiğine dair 2015 Haziran seçimlerinden önce yazdığımız eski ama her zaman taze yazıyı yayınlıyoruz. TİP'liler ve EMEP'liler üzerine alsın - 28.01.2023)
HDK ve HDP’nin bireysel üyelikler yanında kimi kitle örgütleri ve kimi küçük sosyalist örgütlerle, onlara belli kotalar tanıyarak, yukarıdan temsil üzerinden örgütlenmesi zaten yanlıştır. Örgütü inmelendirmektedir[1].
Bu seçimlerde HDP oyunu yüzde onun üzerine çıkarabilirse, bu kendi örgütsel yapısıyla olmayacak, örgütsel zaaflarına rağmen, Öcalan’ın genel stratejik perspektifleri, Kandil’in ve KCK’nın koşulları doğru okuyan strateji ve taktikleri; Demirtaş’ın bunları temsil etmekteki başarısı sayesinde olacaktır.

4 Mart 2015 Çarşamba

Haziran Hareketi Mahcup Etmedi

26 Şubat’ta yazdığımız “Birleşik Haziran Hareketi, Seçimler ve HDP” başlıklı yazıda Marksist ve Sosyalistlerin seçimlere ilişkin tavrının, genel ve önümüzdeki seçimlerin özgül niteliklerinden hareketle, nasıl olması gerektiği sorusunu cevapladıktan sonra, yazının sonunda, şunları yazıyorduk:
“Son olarak tekrar edelim.
CHP’ye oy veren, laik ve Alevi ama pek ulusalcı kaygıları olmayıp da demokrat olan geniş bir kesim vardır. Bunlar HDP’yi dikkatle izlemektedirler. Birleşik Haziran Hareketi, bu geniş kesimin HDP’ye yönelmesini engellemek için kurulmuş bir benttir.
Eğer bu kesimde bir kayma başlarsa, BHH da bu kaymayı daha geri bir noktada tutabilmek için; etkisini yitirmemek için, HDP’ye oy verilmesini isteyebilir veya HDP ile ittifak yapabilir.
Ama işlevini görüp kaymayı engelleyebildiği sürece, HDP’ye karşı duracak ve seçimlerde fiilen oyları CHP’ye verecek veya en azından HDP’ye oy verilmesini istemeyecek ve HDP yüzde onu aşamazsa, HDP’yi Erdoğan’la gizli işbirliği vs. yapmakla suçlayacaklardır. Kendi suçlarını HDP’ye atacaklardır.

2 Mart 2015 Pazartesi

Yaşar Kemal İçin – “Van Muhaciri” “Mühtedi”nin Oğlu “Kemal Sadık”

Rus’u biraz kazıyınca altından bir Tatar çıkar” diye diye bir söz varmış Rusya’da. Türk’ü de biraz kazıyınca altından bir Rum, Ermeni, Süryani, Slav, Yahudi vs. çıkar. Hele “Türk” denilen kişi biraz sıra dışıysa, bir sanatçıysa, bir demokratsa vs. hiç şaşmaz.
Bunda da şaşılacak bir şey de yoktur aslında. Türklerin Orta Asya’dan geldiği yalanı Irkçı Türk tarihçiliğinin bir uydurmasıdır. Bugün Türk denenler, son bin yılda önce Müslümanlaşmış sonra da Müslümanlardan Türkler yaratılırken Türkleşmiş Anadolu’nun otantik insanlarıdırlar. Hem genetik hem de kültürel olarak böşledir bu. Orta Asya’dan Pers uygarlığının Roma Bizans ile rekabetinde koçbaşı olarak getirdiği fatihler ve onların ahvadı ise nüfusun yüzde beşini aşmaz. Genetik araştırmalar da bunu doğrular.
Yani eğer Türklerin “soydaş”larından söz etmek gerekirse, Türklerin soydaşları en başta vae en yüksek oranda Ermeniler, Rumlar, (İyonya’lı Yunanlılar ve Pontuslu Rumlar); 93 ve Balkan harplerinden sonra gelmiş Müslüman (Balkanlılar) Slavlar, (Kafkaslılar) Çerkezler, vs.dir. Ancak eski kuşak müslümanlaşmışlar, birkaç kuyak sonra kökenleri unutulduğu için, egemen dinden olduklarından, ezilen olmanın duyarlılıklarını kaybetmişlerdir.
Bu duyarlıkları taşıyanlar, özellikle son yüz yıldaki Türklüğün yaratılması sürecinde katledilenlerin kılıç artıkları, oğulları, kızları, torunları, bugünkü “Türk Kültürü” denen şeyin gerçek yaratıcılarıdırlar.

26 Şubat 2015 Perşembe

Birleşik Haziran Hareketi, Seçimler ve HDP

Birleşik Haziran Hareketi (http://birlesikhaziranhareketi.org/) diye bir girişim veya ittifak var. Bir de epeyce aydın ve sosyalistin girişimcisi ve destekçisi olduğu “AKP diktatörlüğüne "dur" demek için seçimlerde HDP-CHP-BHH bloğu” isteyen bir girişim var (https://www.facebook.com/events/499267203544698).
Bu parti, örgüt ve kişiler esas olarak kendilerini, Marksist, Anarşist, Komünist, Sosyalist veya Demokrat olarak tanımlamaktadırlar. Bu durumda, bir Marksist, bir Sosyalist ve bir Demokrat olarak bizim gerek Birleşik Haziran Hareketi’ne; gerek HDP-CHP-BHH bloğu çağırıcılarına söyleyeceklerimiz ve eleştirilerimiz olacaktır. Bu eleştirileri onların da kabul ettiğini düşündüğümüz varsayımlar üzerinden yapacağız ve onların politik tavırlarının, kendilerini tanımlama veya adlandırmalarının ön kabulleriyle uyuşmadığını göstermeye çalışacağız.

24 Şubat 2015 Salı

Magna Carta, Firavunlaşma, Erdoğan ve Fidan’ın İstifası Üzerine Mantıksal Çıkarsamalar

Uygarlık demek, Para, Yazı ve Devlet demektir. Ama uygarlığın gerçekten keşif beratını elinde bulundurduğu tek şey aslında devlettir. Çünkü yazı ve para henüz uygarlaşma olmadan; devletten önce bulunmuştur. Devlet demek uygarlık demektir. Uygarlık demek halkın örgütsüz ve savunmasız bırakılması; devlet denen aygıtın tepeden tırnağa örgütlü olmasıdır.
Tarih bir bakıma devletsiz toplumların, yani komünlerin, kandaş kardeşlik topluluklarının uygarlaşmalarının, yani o çürüyen uygarlığın devletini ele geçirmelerinin ve onun tarafından ele geçirilmelerinin tarihidir.
Devleti ele geçirenler, iyi kötü eşit kandaşlardır. Herkes silahlıdır. Otorite gönüllü bir kabule dayanır. Ama uygarlığı feth edenler, bir süre sonra onun kurumları tarafından feth edilirler. Eşitler arasında birinci olanlar bir süre sonra başlangıçtaki yoldaşları ve silah arkadaşları gibi eşit ve silahlı olmayan kölelerden (Örneğin Osmanlı’da Devşirmeler, Yeniçeriler) bir ordu ve iktidar aygıtı oluşturmaya başlar; buna direnen eşit kandaşlar birer birer kardeş cinayetleriyle, komplolarla tasfiye ederler.

22 Şubat 2015 Pazar

Türk Ordusu YPG'nin izni ve desteği ile Süleyman Şahtaki askerleri IŞİD'in eline düşmekten kurtarabildi.


Kobani'den Süleyman Şah Türbesine uzaklık Google Earth'a göre 30 kilometreden biraz fazladır. Bir gün önce bile YPG'nin Süleymen Şah türbesinin 2 kilometre yakınında IŞİD ile savaştığı ve ilerlediği haberleri geliyordu. Buna ek olarak YPG komutanının Türk Devletinin kendilerinden Süleyman Şah'taki askerlerin kurtarılması için yardım istendiği açıklaması vardı. YPG'nin geçiş izni ve işbirliği olmasaydı Süleyman Şah Türbesi'ndeki Türk askerleri IŞİD'in eline geçecekti. Türk Ordusu önceden yok olmasını isteyip IŞİD ile işbirliği yaptığı YPG ile bu sefer IŞİD'e karşı işbirliği yapmak
zorunda kaldı. Ama Türk devleti bu işbirliğini gizlemek, cephedeki bu tersine dönüşü gizlemek, Kürt mücadelesine karşı halkta bir sempati oluşmasını engellemek için Hükümeti, Medyasıyla psikolojik savaşa devam ediyor. YPG'ye bir teşekkürü bile çok gördükleri gibi gizliyorlar. Yalancıdırlar. Ulusalcılar Türk Ordusunun nereden nasıl geçip de oradaki askerleri getirdiği konusunu gözden kaçırmaya çalışıyorlar. Ama bu mızrak bu çuvala sığmaz. Bu dezinformasyona karşı sosyal medya aracılığıyla mücadele edelim. (Solda genel konumlar, sağda dün akşamki durum.)

Meclis'teki Vekilleri Destekleyelim ve Meydanlarda Oturma Grevleri Yaparak Meclis'teki Darbeye Karşı Halkın Direnme Hakkını Kullanalım

Şu an saat 03.08.
Bir kaç saatten beri Türkiye'de çok önemli gelişmeler yaşanmaya başladı.
1) Mecliste başta HDP milletvekilleri olmak üzere muhalefet güvenlik yasası denen polis devleti yasasına direniyor, oturma grevi yapıyorlar ve sloganlar atıyorlar. KESK de çağrı yaptı. Vekilleri yalnız bırakmayıp Türkiye'nin her yerinde oturma ve protesto gösterileri yapılmalı.
2) Kobani'de. Gelen haberlerden çıkarabildiğimiz kadarıyla Türk devletinin ordu birlikleri YPG ile anlaşarak ve YPG'nin kontrolü ve desteğinde Süleyman Şah Türbesine doğru harekete geçmiş durumda. Bir askerin öldüğü haberi aşağı yukarı kesinleşmiş bulunuyor. Aynı saatlerde ve yerde YPG ile IŞİD arasında çok sert çatışmaların olduğu; Diyarbakır'dan sürekli uçakların havalandığı bilgisi var.
Bu durumda yarın herkes en yakınındakilere haber verip meydanlara yığılmalı ve oturma eylemine başlamalı.
Şu an hiç bir zaman olamayacak istisnai bir korelasyon oluşmuş durumda. MHP ve CHP meclisteki direnişinde HDP'nin yanında yer alıyorlar. Türk ordusu, YPG'nin izni ve desteği ile IŞİD tarafından kuşatılmış askerlerini kurtarmaya gidiyor.
Eğer Gezi'de olduğu gibi geniş kitleler sokaklara çıkarsa, Türkiye'de gerçek bir devrimci durum oluşabilir.
O olmasa bile en azından bu yasanın geçmesi engellenir ve aynı zamanda Erdoğan ilk yenilgisini tadabilir. Bu bütün politik atmosferi kökünden değiştirir.
Artık yüzde onu aşmak bile eskimiş ve küçük hedefler haline gelir.
22. Şubat 2015 - 03.21

20 Şubat 2015 Cuma

Gezi’nin Ruhu, Nuh Köklü’nün Öldürülmesi ve Programsızlık

Ne Köklü, ne Özgecan ne de diğer cinayetlerin ardındaki gerçek ilişkiler, temeldeki nedenler üzerinde hiç durulmuyor. Hukuk zaten tanımı ve doğası gereği nedenlerle ilgilenmez; nasıllara bakar. Medya’dan bunu beklemek, ölü gözünden yaş beklemektir. Medyanın işi ön önemliyi en önemsiz; en önemsizi en önemli göstermektir.
Örneğin Özgecan Cinayeti’ni yapanların davranışlarının, ardındaki ilişkilerin hiçbir incelemesi yok. Ama ciddi bir inceleme’de Türkiye’deki devletin yapısına ve nasıl çalıştığına ilişkin tüm pislikleri ortaya çıkaracaktır. Örneğin Özgecan’ın katilleri, Devletin Faşistlere desteği, Kürdistan’daki Savaş vs. bağlantılarını hiç araştıran yok. Araştırılma muhakkak bu bağlantılar ortaya çıkar. Hiç şaşmaz. Bunun ipuçlarını, bu konularla hiç ilgisizmiş gibi görünen Köklü cinayetinde görelim.

18 Şubat 2015 Çarşamba

Nuh Köklü’nün Öldürülmesi = HDP’li Kadın Vekillere Saldırı = Özgecan Cinayeti

“Yeldeğirmeni Dayanışması'ndan dostlarıyla Yeldeğirmeni'nde bir kafe açmak istiyordu Nuh, ben de orada yemek yapacaktım, birlikte mutluluk yaratacaktık, başka türlü bir şey yaratacaktık...
Eski "askı" sistemini getirecektik kafemize... Yemek yiyenler bir de "askı"ya para bırakacaklardı parası olmayanlar da yemek yiyebilsinler diye... Mekân olarak bizim de "askı"larımız olacaktı... Kobane için, sokak çocukları için, şiddet mağduru kadınlar için...
Rüyalarımız vardı...
Sevdiği bir kadın vardı, onu çok seven... Canım arkadaşım bir kadın...
Kartopu oynarken öldürüldü, kartopu oynarken o güzel kalbinden bıçaklandı...
Ölürken son sözü: "Ne olur bu bir rüya olsun.." olmuş Nuh un...
Ne olur bu bir rüya olsun...
İçim parçalanıyor...
Arkadaşı R. Mine’nin Facebook Paylaşımı’ndan

15 Şubat 2015 Pazar

16 Yıl Önce Bugün Öcalan Kaçırılmıştı

16 Yıl Önce bugün Öcalan Kaçırılmıştı ve herkes Öcalan’ın ve Kürt hareketinin bittiğinden söz ediyor; ondan uzak duruyordu. Bugün ise gelinen yer ortada. Biz ise o zamanlar günü gününe, hatta saati saatine yazdıklarımızda bugün olacakları öngörüyorduk.
Öcalan’ın kaçırılışının veya “Komplo”nun bu yılında o zaman yazdıklarımızdan yaptığımız bir derlemeyi tekrar yayınlıyoruz.
Aşağıda ilk yayınlamamızın sunuşunu ve Öcalan’ın kaçırıldığı saatlerde yazdığılız yazıyı bir fikir vermek üzere koyuyoruz.
Kitabın tamamını ücretsiz olarak aşağıdaki köprüden EPUB, MOBİ, PDF formatlarıyla indirebilirsiniz. Bilgisayarınızda, tabletinizde veya e-kitap okuyucunuzda okuyabilirsiniz.
https://yadi.sk/d/k3PlQbfhegUQX

13 Şubat 2015 Cuma

Seçimler ve HDP

(Son yazıyı 10 Ocak’ta yazmışız. Bugün 13 Şubat. Bir ayı aşkın bir süre geçmiş. Aslında artık günlük politik gelişmeler üzerine yorumlardan ziyade uzun vadeli, kalıcı bazı kitap çalışmalarına girmeyi planlıyordum. Ama öyle görülüyor ki en azından Haziran’daki seçimlere kadar bu mümkün olmayacak. En çok tartışılan ve konuşulan konudan başlayalım.)
Yüzde 9,8 aldıktan sonra HDP’nin parti olarak girmemesi, kendini inkâr olurdu.
Ayrıca Özgürlük Hareketi hedeflerini Tüm Ortadoğu’daki gelişmelere göre belirleme durumundadır. Türkiye’deki gelişmeleri de Ortadoğu bağlamında almak durumundadır. Bu hareket stratejisini ufku AKP’yi engellemekten öte bir şey görmeyenlerin perspektifiyle strateji ve taktiklerini belirleyemez ve belirlememelidir.
Parti olarak katılma Kürt Özgürlük Hareketine öncelikle, kendi rezervlerini harekete geçirme olanağını sunar ve bunun gerekliliğini dayatır.

Mısır Devrimi Yazıları (Uzaktan Yorumlar)



(Kitap PDF, EPUB ve MOBI formatlarında şuradan indirilebilir: https://yadi.sk/d/xzcGWDAEeeA5D )


Sunuş

 Mısır’da tahrir alanında ayaklanma başladığında El Cezire’nin Tahrir (Kurtuluş) alanını gösteren internet yayını üzerinden ve yayınlardan izlemeye çalışarak, kimi zaman saaati ve dakikasıyla izlediklerimizi yorumlamaya çalıştık. Elbette bu yazılar olaşların gelişimi üzerinde bir etkide bulunamazdı, ama bir devrimci olarak çok sınırlı verilerle bile olayların akışını anlamlandırabilmenin, değerlendirebilmenin ve öngörülerde bulunup bir diriş geliştirebilmenin örneklerini sunmaya çalıştık. Bir tür deney gibiydiler.
Yazılar aşağıda, okununca çok kısıtlı bilgiye ve neredeyse dakkası dakikasına yorumlar yapmamıza rağmen çok büyük bir yanılgı yoktur. Aksine olayların alacağı biçim önceden görülmüştür. Ordu’nun en azından tarafsızlığı ile devrime biraz ebelik yapar gibi olmasının, ilerde bu devrimin en büyük zaafı olacağını öngörmüştük.
Diğer yandan Müslüman (Alandan gelen Allahu ekber sesleri) ve Mısır milliyetçisi (Mısır Bayrakları) niteliğinin onun en büyük zaafı olduğu da öngörülüyordu.

10 Ocak 2015 Cumartesi

Arianne İpliği

Şu olaylar mahşerinde yol bulmak, Minotaur’un yaşadığı mağaradan çıkmaktan daha zor değildir.
Sadece biraz hafıza tazelemek yeter.
Alfabeden başlayalım.
1)      İnsanların varlıklarını düşünceleri değil; düşüncelerini varlıkları belirler.” Bunu daha açık, net ve günümüz olaylarını anlamaya daha uygun olarak şöyle formüle edebiliriz: toplumda durumu ve çıkarları farklı insan grupları vardır. Bunların düşünce ve davranışlarını her şeyden önce bu konum ve çıkarlar belirler.
2)      Eğer insan çıkarlarına aykırı olursa matematik aksiyomlar bile tartışma konusu olur.” Yani insanların şu veya bu “ideoloji” veya “dinden” veya “bilimden” olması,  konum ve çıkarını, o ideoloji, bilim, din vs. içinde artiküle etmeyi, gerekçelendirmeyi, rasyonel ve ahlaki göstermeyi, savunmayı ve bunun için bir sistem kurmayı engellemez.

8 Ocak 2015 Perşembe

Paris, Kobane, İstanbul

Paris, gelişmiş zengin ülkelerdir, Avrupa’dır, Amerika’dır.
Kobane, Kürt Özgürlük Hareketidir ve Ortadoğu’dur.
İstanbul, Türkiye’nin gizli başkenti; ekonomi ve kültürün merkezi, ama her şeyden önce Ortadoğu’daki en büyük ve yoğun işçi sınıfının bulunduğu şehirdir.
Ve şehirler modern toplumun sinir merkezleri, düğümleridir.
Nasıl bir ülkeye piyade girmeden o ülke ele geçirilmiş sayılmazsa; kırlara ve dağlara egemen olmak yetmez; büyük şehirler feth edilmediği sürece zafer kazanılmış olamaz. Büyük şehre girmek, hatta onu ele geçirmek bile onu feth etmek değildir. Şehirler kendilerini feth edenleri feth ederler. Osmanlı ya da Fatih İstanbul’u değil; İstanbul Osmanlı’yı ya da Fatih’i feth etti. Bir tarihte Amerika’ya karşı zafer kazanan Vietkong ve Kuzey Vietnam’ın Saygon’u aslında hiçbir zaman feth edemediğini okumuştum. Sonunda Saygon Vietnam’ı feth etti.

7 Ocak 2015 Çarşamba

1985’te Avrupa’da Çıkan Ne Yapmalı Dergisinin Birinci Sayısında Çıkan Yazılar

1984 yılında Avrupa’da sürgün yaşamına başaldığımazda oradaki Türkiyeli göçmen işçilere yönelik çalışmalarımız olmuştu. Bu çerçevede üç sayı çıkabilen Ne Yapmalı adlı bir dergi çıkarmış ve bu derginin telif yazılarının neredeyse hepsini, değişik imzalarla yazmıştık.
Aradan neredeyse otuz yıl geçti. Bu yazılar hem sosyalist hareketin Avrupa’daki tarihine ilişkin bir belgedirler; hem de bizim entelektüel evrimimizin bir noktasını işaretlerler. Ama aynı zamanda okunduğunda görüleceği gibi, temelde yanlış değildirler ve hala belli bir güncelliği içerirler.
Bu birinci sayıdaki yazılarımızın başlıkları şunlardır:
·         Çıkarken
·         Enternasyonalizm Nedir?
Aşağıda bu yazılar yer alıyor. Bu yazılarımızın yer aldığı Ne Yapmalı’nın birinci sayısı hem PDF hem de EPUB formatıyla şu adresten indirilebilir: https://yadi.sk/d/jAa64uHhdpTE3
Bu sayıda ayrıca Ernest Mandel ve Daniel Ben Said’in Ernst Bloch’un “Umut İlkesi” kitabı bağlamında çok önemli iki yazısı da bulunmaktadır. Bu yazılar eklerden veya indirilen dosyalardan okunabilir.
Demir Küçükaydın
07 Ocak 2015 Çarşamba