İnternet’e boşuna Sanal
Uzay (Cyberspace) denmemektedir. Bir uzaydır internet, ama içinde
yaşadığımız fizik uzaydan farklı bir uzay. Her iki uzayda da kimi hareket
yasalarının benzerliği ve paralelliği görülmektedir.
Bu uzaylar bir bakıma paralel evrenler gibidir. Ama teorik
fiziğin varsaydığı birbiriyle etkileşemeyen evrenler, her biri kendi yasaları
olan evrenler gibi değil, birbiriyle karşılıklı etkileşim içindeki evrenlerdir.
Biz bu yeni ortaya çıkan uzayın ve hareket biçiminin çok
başlarında bulunuyoruz. İnternet yaygınlaşmaya başlayalı şunun şurası yirmi yıl
olmadı. Ama belki dünya nüfusunun dörtte birinin hayatında birinci derecede
önem kazanmış bulunuyor.
Bir de onlarca hatta yüzlerce sonrasını göz önüne getirelim.
Bizler aslında bambaşka varoluş ve hareket biçimlerinin doğuşunda yaşıyoruz
büyük bir olasılıkla. (Tabii insanlık eğer yaşarsa.)
Bir bakıma, ilk koyunu ehlileştirmeye çalışan insanların
durumundayız.
Bir bakıma ilk kez kendi benzerini üretmeye başlamış
karmaşık moleküller gibiyiz.
Birinden muazzam uygarlıklar, diğerinden her biri
birbirinden harikulade milyarlarca var olan, olmuş ve potansiyel olarak var
olabilecek canlı türü oluştu.
Örneğin ilerde bizzat Cyberspace’ın kendisi bir beyine
dönüşüp öyle gibi çalışabilir. Milyarlarca insan bu sanal uzaydaki beynin
hücreleri gibi bir işlev görebilir.
Ancak buralara daha çok var. Biz daha insanlığın varlığını
sürdürüp sürdüremeyeceğinin belli olacağı bir dar boğazda yaşıyoruz. Bu dar boğazdan geçip geçemeyeceğimiz de
önümüzdeki birkaç on ya da yüzyıllık sürede belli olacaktır.
*
Sanal Uzay – Fizik Uzay
Ama Sanal Uzay’ın gerçek uzay üzerindeki etkilerine şimdiden
rastlıyoruz. Tahrir’den Taksim’e genç kuşakların örgütlenme ve harekete
geçmesinde sosyal medyanın rolü en kör gözde bile batar durumdadır. Zaten o
nedenle en gerici, merkezi, otoriter ve demokrasi düşmanı rejimler internette
kendilerin egemenliğini tehdit eden bir düşman görüyorlar. Onu kontrol altına
alabilmek için her şeyi yapıyorlar.
Geleceğin büyük toplumsal değişiklikleri ve devrimleri
muhtemelen Cyberspace’de örgütlenen insanların gerçek uzaydaki davranışları ve
bunların da sanal uzaydaki davranışlar üzerinde karşılıklı etkileriyle
gelişecektir.
Kaba bir gözlem, düşünüş ve analoji ile bile, sanal uzaydaki
davranış yasaları ile gerçek uzaydaki davranış yasaları arasındaki
paralellikleri görmek mümkündür. Bu vesileyle bu konuya kısaca da olsa değinmek
denenebilir.
Sanal uzay davranışlarının gerçek uzay ile paralelliklerine
kısaca değinelim.
*
Kritik Kütle
Birincisi, kritik
kütle kavramıdır. Bu kavram birçok farklı bilim alanında kullanılmaktadır.
Kritik Kütle kavramı özellikle çekirdek fiziğinde, kendini
besleyen bur nükleer reaksiyonun başlaması için gerekli minimum kütleyi ifadede
kullanılmaktadır.
Kritik Kütle kavramı matematikte özellikle oyun
teorilerinde, yani toplumsal davranışların ve özellikle mücadelelerin tabi
olduğu yasaları matematik modellerle inceleyen matematik teorilerinde
kullanılan bir kavramdır.
Matematikteki Oyun teorilerinde şöyle tanımlanabilir bu
kavram. Bir grubun tamamını belli bir stratejiye (programa vs.) ikna etmek
gerekmeyebilir, eğer gruptaki katılımcıların belli bir oranı bu stratejiye ikna
olmuşsa. O zaman bu strateji kendi kendini gerçekleştirecek bir strateji halini
alır. Biraz kendini gerçekleştiren kehanet gibi bir şey yani. Yani belli bir
kitlenin kabulü kabul etmeyenler karşısında bir nesnel zorunluluk halini
alabilir.
Burada Kritik Kütle kavramı bir eşik değeri ifade eder.
Örneğin e-mail adresiniz var ama başkalarının e-mail adresi
yoksa siz e-mail adresinizi kullanamazsınız. Ben şahsen böyle bir on yıl
geçirdim 90’lar boyunca. Almanya’daki Comlink ve Fidonet gibi ağlar
aracılığıyla bir internet adresim vardı ama tanıdığım bir tek Allahın kulu
yoktu internet adresi olan, hatta öyle bir şeyin varlığını bilen.
E-maili olanların sayısı öyle bir kritik sınırı aşmalıdır
ki, artık bir süre sonra e-mailiniz yoksa bir şey yapamaz hale gelirsiniz ve
hayat sizi e-mail sahibi olmaya zorlar. Bunu cep telefonlarında, önceden faxlarda
vs. gördük.
Bir sürü cep telefonu kullanmamakta ısrar eden sorunda bir
tane almak zorunda kalmıştır. Bugün benzer etkileri Facebook veya Twitter’da da
görüyoruz.
Özetle, kendi kendini besleyen bir sürecin ortaya çıkması
için belli bir sınırı aşmak gerekir, yani kritik kütleyi aşmak.
*
Varyasyonlar - Virallik
Ancak bu kritik kütleler nasıl bir etkiyle ortaya
çıkıyorlar? Bu da aslında büyük ölçüde “Pazar boşluğu”nun doğru seçimi veya
politikanın sözleriyle o verili durumdaki ana halkanın doğru yakalanmasıyla.
Ancak doğru bir halkayı yakalamak, toplumda sonsuz değişken olduğundan
çoğu zaman mümkün değildir. Bu büyük ölçeklerde, genel eğilimleri tespitte bir
dereceye kadar olabilir. Ancak taktikler vs. alanında korkunç çeşitliliği
hesaplayıp da bir şey yapmanın olanağı yoktur. Daha bu hesap yapılırken bile
koşullar değişir hatta bizzat o hesabın kendisi kendi nesnesini değiştirir.
Burada, doğaya benzer şekilde, koşulların müthiş bir
çeşitliliği vardır. Doğa bu çeşitliliğe deneme yanılmalarla uyum gösterir. Yani
diyelim bir mutasyon oldu. O başka koşullarda öldürücü olabilecekken, bambaşka
bir koşulda bir üstünlük nedeni olabilir. Bu hemen şunu gösterir, varyasyonlar
o türlere büyük bir avantaj sağlarlar, esneklik kazandırırlar, yaşam savaşında
avantaj sağlarlar.
Ama varyasyon demek farklı genler demektir. İşte, doğa bunun için cinsleri keşfetmiştir.
Kendi kendini dölleyebilen canlılar bile karşılıklı gen alışverişi yaparlar.
Varyasyonları arttırıp türün devamlılığını sağlamak için. Daha doğrusu bu
bilinçsiz bir davranıştır, sonunda ortaya çıkan budur.
Bunu özellikle hızlı üreme ve dolayısıyla gözlemleme olanağı
sağlayan virüs ve mikroplarda görüyoruz. Herhangi bir yerde bir mutasyon
geçirmiş bir bakteri kolonisi birden bire patlarcasına yayılabilir.
Buna Viral davranış da deniyor.
Bu internete uyarlanırsa, olabildiğince her fikri, paylaşmak gerekiyor. O fikir burada işe yaramayabilir ama başka yerde işe yarayabilir. Veya başkasının yapacağı küçük bir değişiklikle (bir mutasyonla) o fikir hızla çoğalmasına yol açacak; bir eğilimin ifadesi olabilir.
Bu internete uyarlanırsa, olabildiğince her fikri, paylaşmak gerekiyor. O fikir burada işe yaramayabilir ama başka yerde işe yarayabilir. Veya başkasının yapacağı küçük bir değişiklikle (bir mutasyonla) o fikir hızla çoğalmasına yol açacak; bir eğilimin ifadesi olabilir.
Doğa’da olduğu gibi, toplumda da daha kaliteli ve doğru olan
değil, ihtiyaçlara denk düşen, belli toplum kesimlerinin o anki eğilimlerine
denk düşenler hızla büyüme eğilimi gösterirler. Doğru fikirlerin yayılmasıyla
insanlığın kurtulacağı, burjuva rasyonalizminin, hatta pozitivizmin bir
uydurmasıdır.
Bu konuyu güzel anlatan geçenlerde rastladığımız Y. Ünlü’nün
bir mailinden bir alıntı yapalım:
“Sosyal medya ve saha çalışmaları genelde "virallik" üzerinden yürüyor; çünkü sosyal medya virallik üzerinden yürüyor. "Viral" ismi çok yerinde bir isim çünkü dolaşıma sokulan her bir düşünce bir virüs gibi davranır. Kendini çoğaltabileceği ortamlarda çoğalır, uygun olmadığı ortamlarda yok olur. (…)
“Sosyal medya ve saha çalışmaları genelde "virallik" üzerinden yürüyor; çünkü sosyal medya virallik üzerinden yürüyor. "Viral" ismi çok yerinde bir isim çünkü dolaşıma sokulan her bir düşünce bir virüs gibi davranır. Kendini çoğaltabileceği ortamlarda çoğalır, uygun olmadığı ortamlarda yok olur. (…)
Bu nedenle;
Bir sloganın en iyisi olduğunu düşünmeyin.
Bir sloganın en iyisi olduğunu düşünmeyin.
Her türlü materyali
dolaşıma sokun.
Küçük değişiklikler
yapıp aynı mesajları tekrar tekrar yayınlayın.
Bunu bize Gezi
öğretmiş olmalıydı şimdiye kadar. Duvarlara yazılan binlerce virüsten sadece
birkaç tanesi yaşamını sürdürebildi; ama efsane oldular.”
*
Üç Tür Sürü
Peki, varyasyonlar ve virallik ile belli kritik kütleler
aşılınca ortaya çıkan geniş kitlenin davranışları hangi yasalarca belirleniyor.
Bunun için uygun bir analojiyi de Schwarm (İng. Flock) kavramı veriyor diyebiliriz.
Sığırcık veya sardalye sürülerini tanımlamakta kullanılıyor
bu kavram.
Türkçede hepsi bir tek sürü kavramıyla karşılanmakla birlikte,
en azından üç tür sürüyü birbirinden ayırmak mümkündür.
Kendi içinde belli bir hiyerarşi olan sürüler. Bunlara Çete demek daha doğru gibi görünüyor.
Sokaklarda gördüğümüz köpek sürülerinde belli bir hiyerarşi vardır. Bu tür sürüler
genellikle onlar hanesi civarında bir büyüklüğe kadar görülüyor.
Bir tek önderi izleyen, ondan başka hiyerarşisi olmayan
sürüler. Bunlara en iyi örnek koyun sürüsüdür. Bütün sürü sürünün önderini (“Kösemen
Koyun”, Koç) izler. Koç uçurumdan atlasa bütün sürü de atlar. Salhaneye sürüler
böyle işbirlikçi koçlarla sürülürler.
Bir de önderi olmayan ama önderli ve hiyerarşik bir sürüden
bile daha organize gibi hareketler yapabilen, sığırcık, sardalye, yarasa
sürüleri var. Bunlara Schwarm (Flock) deniyor. Bu farkı vurgulayacak Türkçe bir
karşılık bulamadık.
Schwarm Zekâsı – Schwarm Organizasyonu
Son zamanlarda bu sürülerin nasıl olup da böyle harikulade
bir organizasyon yeteneği gösterebildiği konusunda birçok matematik modeller geliştirildi
ve bilgisayar simülasyonları yapıldı.
Bütün çalışmalar aslında bunların çok basit gibi görünen
ilkelerle hareket ettiğini göstermektedir. Örneğin her kuş, yanandaki kuş
uzaklaşırsa yaklaşmakta yaklaşırsa uzaklaşmakta, aynı zamanda en geniş alanı
görebilecek bir konumda bulunmaya çalışmaktadır. Dolayısıyla en geniş alanı
görebilen kuşları izlemektedir diyelim.
Böyle basit bir iki kuralla yapılan modeller, tıpkı kuşların
davranışları gibi hareketlerin bilgisayar ekranlarında da gözlemlenebilmesine
yol açmaktadır.
Bu davranış türü ancak üç boyutlu uzaylarda var. İki boyutta
fizik olarak mümkün değil.
Bu hemen sanal uzay ve fizik uzay paralellikleri ve
analojilerini gündeme getiriyor. Sosyal medya bir sanal uzay gibi.
İşin ilginci, tıpkı kuş sürülerinde olduğu gibi, sosyal
medyada da izleme ve izlenme var.
Genellikle herkes belli kişileri izlemeye özen ve dikkat
gösteriyor (en geniş alanı görmek). Aynı zamanda en yakınındakileri de izliyor
(Arkadaşlar vs.) Öte yandan çok izlenen belli kişiler de belli kişileri. Bu izlemeler,
tıpkı kuşların ve balık sürülerinin o harikulade hareket ve organizasyon
yeteneklerini sağlayan kurallarla benzeşiyor.
Dolayısıyla geleceğin devriminde, milyonlarca insanın bir
schwarm gibi davranışlar gösterebileceği düşünülebilir. Bu alışılmış bütün
biçimleri havaya uçurur. Milyarlarca insanın sadece izleyerek ve izlenerek, bu
izlemede de kendi eğilimlerini en iyi yansıtanı izlemeye, yani en geniş alanı
görmeye dikkat ederek hareket etmesi, öndersiz, hiyerarşisiz ama örgütlü
hareketleri mümkün kılmaktadır.
Kim bilir geleceğin devrimini belki de insanlar bir kuş
sürüsünün hareketlerini yöneten yasalara uyarak yapacaklar.
Bir “kuşbeyni” bile yetecektir yeryüzünü değiştirmeye.
Demir Küçükaydın
12 Nisan 2015 Pazar
HDP’ye Oy Ver – Barajı Yık – Diktatörü Durdur – Barışı
Sürdür Girişimi’ne Katılınız
Kısa İsim: HDP’ye Oy Ver
E-Mail: hdpye.oyver@gmail.com
E-Grup: https://groups.google.com/d/forum/hdpye-oy-ver
Üyelik: hdpye-oy-ver+subscribe@googlegroups.com
Mesaj: hdpye-oy-ver@googlegroups.com
Blog: http://hdpye-oyver.blogspot.com.tr/
Facebook Sayfa: https://www.facebook.com/hdpyeoyver/
Facebook Grup: https://www.facebook.com/groups/hdpyeoyver/
Twitter: https://twitter.com/hdpyeoyver
@hdpyeoyver
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder