#24nisan
Ermeni Katliamı ve "Sorunu" Üzerine Yazılar (1980-2016) Şu adresten indirilebilir:
https://yadi.sk/d/F9_CSF_z3HGsCN
Bu resimdeki kodu tarayarak da indirebilirsiniz.
(Mobi, epub ve pdf formatlarıyla)
24 Nisan 2018 Salı
23 Nisan 2018 Pazartesi
HDP’ye Öneriyoruz CHP Yapıyor – HDP Kendini Sandığa Gömmek İstemiyorsa Demirtaş’ı Aday Yapmalıdır.
Devlet Sınıfları ve Burjuvazi; onların binlerce yılın
tecrübelerini ve geleneğini taşıyan partileri ve politikacıları yine her zaman
olduğu gibi bizlerden, yani ezilenlerden, alt sınıflardan, sosyalistlerden bin
kat daha akıllı ve esnek politikacılar olduklarını gösterdiler.
Bizler aynı zekayı, kıvraklıkları gösteremediğimiz; Politika
sanatını (Marks-Engels politikayı bir bilimden öte bir sanat olarak tanımlıyorlardı)
öğrenmediğimiz takdirde nal toplamaya, gündem dışı kalmaya, ezilenlerin
kurtuluş mücadelesine destek olmak bir yana, onun önünde köstek olmaya devam
edeceğiz demektir.
Yazılarımızı izleyenler okumuştur, bu seçimin olacağı belli olduğu
andan itibaren strateji, vuruş yönü, ana halkanın ne olması gerektiğine dair
yazılar yazdık; bunlara bağlı olarak da somut, pratik, taktik adımlar önerdik.
Bunlardan biri de, Erdoğan’ın hesabının İyi Parti’yi seçim dışı bırakmak
olduğu, HDP’nin bu oyunu bozabileceği, bunun için İyi Parti’ye bir grup kuracak
kadar vekili hiçbir karşılık beklemeden vermeyi önermesi gerektiğini söyledik.
22 Nisan 2018 Pazar
Birinci ve İkinci Tur Farkı ve HDP’nin Yapabileceği
Futbolda karşı tarafı sürekli topu ayağından çıkarmaya ve
hata yapmaya zorlamak için pres yapmak gerekir.
Ne var ki, başta HDP, muhalefetin pres yapmadığını
görüyoruz.
Erdoğan erken seçim mi dedi hemen hepsi bir ağızdan “Hodri
meydan” dediler.
Bu erken seçimin anti demokratik, hukuk ve usul dışı
niteliği üzerinden bir muhalefet yürütüp pres yapmadılar.
Dolayısıyla daha baştan kendilerini yenilgiye mahkum
ediyorlar.
İşin kötüsü benzeri bir politik çizgi devam ediyor.
20 Nisan 2018 Cuma
Seçimlerde Basit Aritmetikten Yüce Cebire ve HDP
Birçokları aritmetik ve matematiği aynı anlamda kullanırlar,
Aritmetik esas olarak dört işleme dayanan basit matematiktir. Matematik ise çok
daha geniş bir anlama sahiptir, tüm nicelikleri, sembolleri, sayıları kapsar.
Aritmetikte 2+2=4 eder, matematikte ise 2+2 bazen dört,
bazen beş, bazen sıfır, bazen de eksi dört eder.
Politik mücadelede basit aritmetik değil, matematik, yani
yüce cebir, gerekir.
Muhalefet saflarında şunu görüyoruz. Kaba bir hesapla anketlerin
sonuçlarına veya önceki seçimlerde alınan oylara veya bunların bugüne nasıl
yansıyacakları hesaplanıyor ve buradan da partilerin alabilecekleri oyların iktidar
blokunun oylarından fazla olup olmadığına bakılıyor.
Yani sonuçlar bu basit aritmetikten, bu basit toplamadan
çıkarılmaya dolayısıyla da seçim stratejileri böyle bir akıl yürütmeden
çıkarılmaya çalışılıyor.
19 Nisan 2018 Perşembe
Demokratlar İçin Seçim Stratejisi ve HDP’nin Acil Olarak Yapması Gerekenler
Epey bir süredir politik gelişmelere ilişkin yorumlar
yazmıyordum. Bunun nedeni erkene alınacağı belli olan seçimler için bir iki
açıklayıcı kitap ya da broşür yazarak ve bu arada ön yoklamalar yaparak bir
plan dahilinde hazırlanma çabasıydı.
İşin doğrusu erkene alınacak seçimin Temmuz (Fethullahçılar’ın
darbesi bahanesiyle Erdoğan-Ergenekon’un darbesinin yıl dönümü) veya sonbaharda
yapılacağını tahmin ediyor ve azalan zamana karşı bir yarış içinde
çalışıyordum.
Ancak biz daha bir baskında gafil avlanmamak için
hazırlanırken Erdoğan-Ergenekon diktası, elindeki sınırsız olanaklarla, daha da
erken davranarak kendisi için en avantajlı ve akıllıca olanı yaptı.
Erdoğan’ın iktidarda kalmak için her şeyi yapmaya hazır
olduğunu ve kararlılığını bildiğimizden şaşırmadık.
19 Mart 2018 Pazartesi
Yanılmanın Doğruluğu ve Yanılmamanın Yanlışlığı Üzerine
Dünden beri “hani “Afrin düşmeyecek” diyordun, işte düştü,
artık konuşma” anlamında eleştiriler yapanlar yorumlar yazanlar oluyor.
Örneğin bir okur şöyle yazmış:
“4 gün önce
"Afrin Değil Erdoğan Düşecek" diye yazı gönderdin.4 gün sonra Afrin
düştü dedin. Afrin "düşmedi", verildi.
"Selo
Başkan" için 6000 imza toplattın; tasfiye edildi.
Sen
"genellemeyi" sevdiğini söylüyorsun ama, aslında parçaları doğru ele
alamadığın için genellemelerde de çok "genel" olarak hatalar
yapıyorsun.
Kusuruma bakma ama,
biraz daha itidal öneririm sana, senin adına!”
Ayşe Hür şöyle bir twit atmış:
“Demir Küçükaydın,
Afrin'in düşmeyeceğinden en emin sol kalemlerdendi. Ama "gerçekler
acıdır" demiş bu yazısında.”
Bunlar en nazik olanlar. Daha küfre varan niceleri var.
Bu vesileyle biz devrimcilerin yanılgılarının doğruluğu
üzerine, Marksizmin unutulmuş bu güzel gelenekleri üzerine, birkaç söz edip,
unutulmuş diyalektiği hatırlatalım.
18 Mart 2018 Pazar
Afrin’in Düşüşü
Dün (17. Mart.2018 Cumartesi) günü, birkaç gündür
dikkatimizi çeken gelişmeler üzerine Facebook’ta
şu kısa notu paylaşmıştık.
“Garip durumlar.
Galiba YPG Afrin'de savaşmayıp boşaltacak veya Afrin'de sadece bir intihar ekibi bırakıp savaşçılarının çoğunu dışarı çıkaracak. Erdoğan'ın girdik giriyoruz demesi bununla ilgili olabilir. Çünkü günlerdir YPG'nin bugün şu kadar vurduk şu kayıpları verdik bildirisi yok. PKK yöneticileri Afrin konusunda hiçbir şey söylemiyor ve başka konulardan söz ediyorlar. Aydın Selcen YPG Afrin'i Türkiye'ye teslim edecek demişti. Neden böyle konuştu diye garibime gitmişti. Anlaşılan belli bir bilgiye dayanıyor. Bakalım YPG nasıl bir mücadele stratejisi belirledi? Çünkü Murat Karayılan yeni bir stratejiye geçileceğini söylemişti. Anlaşılan Gerilla yapılacak. Alan savunması yapılmayacak.”
Galiba YPG Afrin'de savaşmayıp boşaltacak veya Afrin'de sadece bir intihar ekibi bırakıp savaşçılarının çoğunu dışarı çıkaracak. Erdoğan'ın girdik giriyoruz demesi bununla ilgili olabilir. Çünkü günlerdir YPG'nin bugün şu kadar vurduk şu kayıpları verdik bildirisi yok. PKK yöneticileri Afrin konusunda hiçbir şey söylemiyor ve başka konulardan söz ediyorlar. Aydın Selcen YPG Afrin'i Türkiye'ye teslim edecek demişti. Neden böyle konuştu diye garibime gitmişti. Anlaşılan belli bir bilgiye dayanıyor. Bakalım YPG nasıl bir mücadele stratejisi belirledi? Çünkü Murat Karayılan yeni bir stratejiye geçileceğini söylemişti. Anlaşılan Gerilla yapılacak. Alan savunması yapılmayacak.”
Anlaşılan dünkü notta bir ihtimal olarak dile getirdiğimiz,
Afrin’in savaşmadan teslim edilebileceği olasılığı şu an gerçekleşiyor.
16 Mart 2018 Cuma
“Dinde Reform”, “Sarı Taxi-Uber” Tartışmaları Işığında Demokrasi Mücadelesinin Zayıflığının Nedenleri
“Savaşı niye
kaybettin?
“Yüz tane sebebi var,
birincisi barut yoktu.”
“Gerisini saymana gerek yok.”
*
Türkiye’de (ve de dünyada) neden demokrasi yok ve neden
demokrasi mücadelesi böylesine zayıf?
Demokrasi mücadelesi için önce demokratlar olması gerekir.
Türkiye’de demokrat yok.
Her yerde bilinçsizce demokrasi özlemleri olan geniş yığınlar var. Ama demokrat yok.
Her yerde bilinçsizce demokrasi özlemleri olan geniş yığınlar var. Ama demokrat yok.
14 Mart 2018 Çarşamba
Afrin Değil Erdoğan Düşecek
Az önce gazetelerin manşetlerinde Afrin’in akşama kadar
düşeceğine dair Erdoğan’ın sözleri yer almaya başladı.
Afrin değil Erdoğan düşecek.
İlk bakışta Afrin’in hiçbir şans yokmuş gibi görünüyor.
Türkiye’nin küçük bir ilçesi kadar olan Afrin NATO’nun
ikinci büyük ordusu tarafından en modern silahlar ve binlerce askerle ve İslamcı
mayın eşekleriyle sarılmış ve saldırı altındayken, Afrin’in değil Erdoğan’ın
düşeceğinden söz etmek hayal değil mi?
Değil.
İlk bakışta her şey Türk Devletinin lehine görünüyor.
Ve de fiziksel ve istatistiksel olarak da öyle.
Ama buna rağmen Afrin değil Erdoğan düşecek.
Neden?
22 Şubat 2018 Perşembe
Dünya Anadil Günü Vesilesiyle – Anadil’de Eğitim Hakkı, Resmi Dil, “Lingua Franca” ve Demokrasi Üzerine
Dün (21 Şubat) UNESCO tarafından 1999’da Dünya Anadil Günü
olarak kabul edilmiş.
UNESCO’nun bu günü 90’ların sonunda kabul etmesi, çok
dilliliği ve kültürlülüğü korumak ve teşvikle ilgili ve aslında günümüzün dile
dayanan ulusal devletlerini yaşatmak için, onları esnetmenin, yani post modernizmin, uluslararası yani uluslara dayanan bir kurumun bir kararına yansımasından başka
bir şey değildir.
Bugün dünyada demokrasi mücadelesi o kadar geriye gitmiş
bulunuyor ve demokrasi programı o kadar unutulmuş bulunuyor ki, aslında dillere
kaybolan türler gibi bin muameleden başka bir şey olmayan ve dile dayanan bir ulus
ve ulusçulukla hiçbir sorunu olmayan ve aslında onu yaşatmaya yönelik olan bugün
bile, demokrasi özlemlerinin kendini ifadesi için bir tutamak noktası haline
geliyor.
Elbette Türkiye’nin ırkçılıkla tanımlanmış ve özellikle Kürt
dilini inkar ve basıya dayanan sistemi karşısında böyle bir gün de Kürt hareketi
için bir tutamak noktasıdır.
18 Şubat 2018 Pazar
Murat Belge’yi Savunmak ve Eleştirmek
Sosyalistlik ya da Marksistlik demek devlet, millet ve sermaye düşmanlığı demektir. Ama bu işin başıdır.
Gerek şartıdır. Sosyalist ya da Marksist olabilmek için ikinci şart: önce “kendi” devletine, “kendi” milletine ve “kendi”
burjuvazine veya egemen sınıflarına düşman olmaktır.
Genelkurmayın psikolojik savaş dairelerinde oluşturulmuş
ulusalcı sosyalizm en büyük ideolojik dayanağını, millet ve devlet düşmanlığından arındırılmış bu sözde “Marksizm” ya
da “sosyalizm”de buldu.
Genelkurmay’ın egemenliğini sürdürmek için gerekli ideolojik
argümanları 68’lerin kimi taktik sloganlarında bulması, zaten kapıkullarının
çocukları olan ve kapıkulu olmak üzere yetiştirilmiş, gençliklerinde sola
bulaşmış orta sınıflarca Genelkurmay’ın anti-emperyalistleşmesi gibi görüldü.
Böylece hepsi birer devlet yalakası olurken kendilerinin
değil, yalakalık yaptıkları devletin değiştiği düşüncesiyle gençlik ideallerine
bağlı oldukları yönünde bir vicdan rahatlığı içinde bulundular.
17 Şubat 2018 Cumartesi
Demirtaş’ın Savunmasıyla İlgili Sorulara Cevaplar
Öncelikle Demirtaş’ın
mahkemedeki savunmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kişisel kanımca Demirtaş yerinde ve doğru bir savunma
yapıyor.
İktidarın bütün hukuksuzluklarını, yalanlarını somut olarak
ortaya döküyor. Hukuki temelde ama aslında siyasi bir savunma yapıyor.
Hukuksuzluklar öyle ki, hukuku savunmak bile siyasi bir anlam kazanmış
bulunuyor. Bu özgül durumu iyi kavramış somut bir savunma.
Ama müsaade ederseniz savunmanın zerinden yapılan
manipülasyonlara ve spekülasyonlara karşı burada küçük bir ek yapmam gerekiyor.
Demirtaş savunmasında hem iktidara ve Erdoğan’a karşı yoğunlaştığı
için, hem Öcalan ile ilişkiler aynı göz hizasından fikir alışverişi biçiminde
olduğu için, kimi ifadelerinin pusuda bekleyen ulusalcılar tarafından nasıl
kullanılabileceğini pek hesaplayamadığından. (Ki bu da normaldir, bir vurgunun
kaymaması, bir fikir akışının bozulmaması için çoğu zaman zorunludur, yazı
yazanlar bu gibi zorlukları bilir ve söyleyen arif değilse, dinleyen arif olsun
ilkesine göre hareket ederler) konunun ayrıntısına girmediğinde, ulusalcıların
istismarına açık ifadeler var ve maşallah onlar da, özellikle haber
başlıklarında, istismar ve tahrif etmekten çekinmediler.
15 Şubat 2018 Perşembe
Demirtaş’ın Savunması İle İlgili Olarak Bir Gazetecinin Sorularına Cevaplar (Can Dündar'ın Attığı Twite)
Bana yöneltilen sorular şunlar:
“-Öcalan 2010 referandumunda neden “Evet deyin” haberi gönderdi?
-Haberi hangi bakan getirdi?
-BDP o yüzden mi boykota gitti?
-2014’te Öcalan neden Demirtaş’ı adaylıktan vazgeçirmeye çalıştı?
-Son çekilme kararı da bu yüzden mi”
Cevaplarım:
Önce soruların ardındaki mantığa ya da örtük varsayıma ilişkin
kısa bir açıklama yapayım. Sorular sanki benim gerek Kürt hareketinin, gerek
devletin iç ilişkilerini ve işleyişini bildiğim, herkesin sahip olmadığı bilgi
ve enformasyona sahip olduğum yönünde bir izlenime dayanıyor gibi.
Ben aslında bu ilişkileri hiç bilmem ve pek merak de etmem.
Benim yazılarımda yaptığım, kendi programatik, siyasi, stratejik amaçlarım
açısından, yürüttüğüm politik mücadelede, toplumsal güçlerin, sınıfların,
grupların eğilimlerine, nesnel çıkarlarına, karakterlerine, içindeki farklı
stratejilere, bunların politik ifadelerine vs. bakarak birtakım analizler
yapmaya durumu doğru değerlendirmeye ve bir yol bulmaya çalışmaktır.
Bu nedenle benim yukarıdaki sorulara cevap vermem çok zor ve
bunların muhatabı olarak seçilmem gariptir.
14 Şubat 2018 Çarşamba
Sırrı Süreyya’nın Sözleri Örneğinde Bizim ve HDP’nin Stratejisinin Farkları
Şu habere bakalım:
HDP İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, "Sayın
Cumhurbaşkanına teşekkür etmek istiyorum. Kongremizi bugün grup toplantısında
gösterdi. Utanmadan ana akım medya bu görüntüleri verecek. Değerli basın
emekçilerini ayırıyorum. Bu ülkenin üçüncü büyük partisinin kongresinde bir
tane canlı yayın aracı yoktu. Bu ülkede böyle bir kongre olmamış gibi
davrandılar" dedi”
“Bu “teşekkürde”
yanlış olan bir şey yok? Sırrı Süreyya ironi
yapmak için öyle demiştir” denemez.
“Devletin başındakine
elbette “sayın” diyecektir” denemez.
Bu bizim, yani bir demokratın, bir devrimcinin, politika
yapma anlayışımızın tam da 180 derece zıddıdır.
Bir İslamcı-Türkçü faşist diktatöre karşı “ironi” ile mücadele
edilemez.
Bir mücadelede politika diplomasiye kurban edilemez.
Diplomasi her zaman politikanın aracı olmalıdır, politika
diplomasının değil. Maalesef burada Politika diplomasi diline kurban
edilmektedir.
13 Şubat 2018 Salı
HDP Kongresi Ardından – Ne Yapmalı?
Elimizde fazla bir veri yok. Çok küçük belirtiler üzerinden
bazı akıl yürütmelerle bir değerlendirme yapmayı deneyelim.
Bu değerlendirmeye biraz da “beyin fırtınası” ekleyelim.
Normal olarak insanlar kesin olarak bir sonuca ulaştıkları
veya kesin olduğunu düşündükleri görüşleri açıkça ifade ederler. Ama herkesin
aynı zamanda zihninden bin bir türlü, en akla gelmeyecek olasılıklar da geçer.
Bunların ifade edilmemesi bunların kafada olmadığı anlamına gelmez. Bunlar
genellikle çok özel dost meclislerinde veya arkadaş konuşmalarında ifade
edilir.
Batı’da, özellikle burjuvazi, zihinden geçen şeylerin çok
verimli de olabileceğini görmüş ve bu iş daha sistemli olarak yapmaya
başlamıştır. Buna “beyin fırtınası” diyorlar. En iyi bilim adamları, en
tecrübeli politikacılar, entelektüeller, düşünürler vs. bir araya geliyor ve
kafalarından geçenleri açıkça, hiçbir sansüre uğratmadan ortaya döküp
tartışıyorlar.
Şark kültürüne yabancıdır böyle açıklıklar.
12 Şubat 2018 Pazartesi
Demirtaş’ın Eş Başkanlıktan Tasfiyesinin Kroniği - Kim Kazandı?
“Önder Apo'nun Kürt sorununun çözümü konusunda da ön açıcı
çözümlemeleri olmuştur. Bunları devlet, iktidar ve ulus çözümlemelerinden ayrı
ele almak mümkün değildir. Özgürlükçü, demokrat ve bir sosyalist olarak Kürt
sorununun çözümünü devlet olmada değil, demokratikleşmede görmüştür. 20.
yüzyılda çekilen büyük acılar esas olarak, her ulusa bir devlet anlayışının,
kapitalizmin ve onun siyasal formu olan ulus devlet anlayışı sonucu olduğunu ortaya
koymuştur. Bu açıdan bölge ülkelerinde demokratik devrimi ve demokratikleşmeyi
hedefleyen bir mücadele çizgisini Kürt halkının ve Özgürlük Hareketi'nin önüne
koymuştur. Eğer inkar ve soykırım politikası yoksa, demokratik siyasal çözüm
zihniyeti varsa çatışma içine girmeden sorunu çözebileceğini herkesin önüne
koymuştur.”
Mustafa Karasu “Komplonun
20. yılında Önder Apo’yu anlamak”
HDP’nin dün yaptığı Kongre Demirtaş’ı başkanlıktan alma
kongresiydi. (Bu kongrenin iktidarın baskılarına karşı bir direniş ve HDP’yi
sahiplenme gösterisi yanını herkes yazdı yazıyor yazacak. Bunlar sorunun esas
önemli yanı değildir. Önemli yanı tartışmadan kaçırmanın aracıdır.) Bu amaca
ulaşıldı.
10 Şubat 2018 Cumartesi
HDP 3. Kongre Delegelerine Açık Mektup
Değeli HDP Üçüncü Olağan Kongre Delegeleri,
Bir örgütteki organların yetkileri
ve temsil yetenekleri arasında her zaman bir doğrudan ilişki vardır ve
olmalıdır.
Kongreler bir örgütün en yüksek organlarıdırlar. Onların
üzerinde hiçbir organ yoktur.
Komisyonların kararları vs. sadece bir öneri olmaktan öze bir anlam taşımazlar.
Kongre delegeleri eşit ve bağımsız bireyler olarak Kongreyi
oluştururlar. Onların önceki bağları da Kongre salonunda hukuken bitmiş olur.
Bu nedenle, sizler şu veya bu örgütün kontenjanından delege
seçilmiş olabilirsiniz, ancak Kongre başladığı andan itibaren, bu kimlikleriniz
hiçbir anlam taşımaz ve taşımamalıdır.
Sizler orada tamamen özgür bireyler olarak, düşüncelerinize,
inançlarınıza, savunulan fikirlere, argümanlara bakarak karar verme hak ve göreviyle karşı karşıyasınız.
Bu nedenle bu mektup sizlere yöneliktir.
Bu nedenle bu mektup sizlere yöneliktir.
9 Şubat 2018 Cuma
Kandil’e Acil ve Açık Bir mektup
Konu HDP’nin bu hafta sonu toplanacak kongresi ve Selahattin
Demirtaş’ın eş başkanlığa yeniden seçilip seçilmeyeceğidir.
Peki açık bir partinin alacağı kararlar hakkında Kandil’e
açık ve acil bir mektup yazmak; Kandil’i muhatap almak yanlış bir davranış olmuyor
mu?
Hayır, olmuyor ve olmaz.
Olmaz, çünkü Kandil (ve İmralı), HDP’nin ve üzerinde
yükseldiği Kürt Özgürlük Hareketinin ne düşünüyor, ne diyor diye gözlerini
diktiği yerdir.
Olmaz, çünkü Kandil’de bu hareketin kıvılcımını çakmış,
savaşlarda pişmiş önderler ve bu hareketi oluşturan ulusal baskı altındaki bedel
ödeyen geniş yığınların oğulları, kızları bulunmaktadır.
Bu bütün politik analizlerde ve davranışlarda göz önüne
alınması gereken sosyolojik bir gerçektir.
8 Şubat 2018 Perşembe
HDP Kongresi Gelirken Ölümcül Bir Yanlışı Önlemek İçin Son Uyarılar
Önce yazarının isminin olmadığı, kaynağı somut olarak
belirtilmemiş, Öznesi belli olmayan cümlelerle ifade edilmiş, verilişi bile bir
manipülasyon olan “HDP,
Sezai Temelli isminde uzlaştı” başlıklı şu haberi okuyalım:
“Mutabakat komisyonu
kararını verdi. HDP kongreye Sezai Temelli ve Pervin Buldan'ın eş başkan
adaylığı ile gidiyor.
DİYARBAKIR- Halkların Demokratik
Partisi (HDP), 11 Şubat'ta gerçekleştireceği 3'üncü büyük olağan kongresinin
hazırlıklarını yaparken, eş genel başkan adaylarını belirlemek üzere kurulan 5
kişilik mutabakat komisyonunun çalışmalarında da sona gelindi. HDP kongreye
TBMM Başkanvekili Pervin Buldan ve HDP'nin Eş Genel Başkan yardımcısı
Sezai Temelli'nin eş genel başkan adaylığı ile gidiyor.
7 Şubat 2018 Çarşamba
HDP Kongresi ve Demirtaş’ın Tekrar Başkan Seçilmesi İçin Kampanya İmzacıları
Bilindiği gibi Kongre’de Selahattin Demirtaş’ın tekrar
başkan seçilmesi için bir imza kampanyası başlatmıştık. Birkaç gün sonra HDP
Kongresi toplanacak. Bu nedenle imzacılar listesini ve kongreye hitaben
yazılmış karar tasarısını artık HDP’ye iletmek ve tekrar kamuoyuyla paylaşmak
gerekiyor.
Kampanya 11 Ocak 2018’de, yani 11 Şubat’ta toplanacak HDP
Kongresi’nden tam bir ay önce başladı. (Bunun yanı sıra, birbirinden bağımsız ve
neredeyse eş zamanlı olarak, daha önce haklarında bilgi verdiğimiz başka
kampanyalar da başlamıştı.)
Kampanya’nın muhatabı HDP kongresi idi ve istek şöyle ifade
edilmişti:
“(11 Şubat 2018) HDP
KONGRESİ
Değerli HDP üyeleri ve
Kongre Delegeleri,
Selahattin Demirtaş'ın tekrar başkan seçilmesi bir personel veya örgüt sorunu değil, bir politika, yani strateji ve taktik sorunudur.
Hapiste olan ve sembolik bir anlam kazanmış Demirtaş'ın yerine başkasının seçilmesi, telafi edilmesi çok güç ve yanlış bir politik karar ve adım olacaktır.
Selahattin Demirtaş'ın tekrar başkan seçilmesi bir personel veya örgüt sorunu değil, bir politika, yani strateji ve taktik sorunudur.
Hapiste olan ve sembolik bir anlam kazanmış Demirtaş'ın yerine başkasının seçilmesi, telafi edilmesi çok güç ve yanlış bir politik karar ve adım olacaktır.
6 Şubat 2018 Salı
Hava Dönüyor – Afrin’den İlhamla Erdoğan-Ergenekon Diktatörlüğüne Karşı Demokrasi Savaşının Yükselişi
Biz “Afrin’de
Türk Ordusu Yenilecek Erdoğan Gidecek (İlker Başbuğ’un Söyledikleri Işığında
Afrin Saldırısının Akıbeti)”, “Savaşa
Karşı Zaman ve Ağ (Net) Yoldaşlar” ve “Davut
Golyat’a Karşı – Türk Ordusu Niçin Yenilecek?” gibi yazılarımızda
Erdoğan-Ergenekon diktatörlüğünün ve Türk ordusunun yenileceğini yazdığımızda
alaylı bakış ve sözlerle karşılanıyor ve yazılarımız sanki moral vermek için
yazılmış gibi yorumlanıyordu. Biz ise 200 yıllık modern işçi hareketi ve
mücadelelerin, binlerce yıllık esilenlerin mücadelelerinin tarihinin dersyeri
ışığında bunları yazıyorduk.
Ve şimdi olayların gelişimi giderek öngörüleri doğruluyor.
Erdoğan-Ergenekon diktatörlüğünün Afrin’e saldırısı başladığında
“yüze sıfır yenik olarak savaşa başladık” diye yazmıştık.
ABD, Rusya, Avrupa Devletleri, Suriye ve İran hepsi susarak
veya görmezden gelerek bu NATO’nun ikinci büyük ordusunun, kendisi için hiçbir
tehdit oluşturmayan küçük bir kasaba boyutlarındaki Afrin’e saldırmasına onay
ve destek vermeleri söz konusuydu.
5 Şubat 2018 Pazartesi
“Türkler” Niçin Müslüman Olmadı ve Olamazdı ama Müslümanlar Niçin ve Nasıl Türk Oldu?
Okullarda okutulan ve herkesin kabul ettiği tarihe göre,
Türkler 7-11 yüzyıllar arasında Müslüman olmuşlardır.
En Marksist bilinenler bile bu saçma hikayeyi kabul edip
öyle kitaplar yazmışlardır.
Örneğin Hikmet Kıvılcımlı, “Dinin Türk Toplumuna Etkileri” diye bir kitap yazmıştır ve
kitaptaki bölümlerden birinin başlığı da “Türkler
ne zaman ve nasıl Müslüman oldular”dır.
Bir başkası da Erdoğan Aydın. “Türklerin
Müslümanlaştırılmasının Resmi Olmayan Tarihi – Nasıl Müslüman Olduk?”diye bir kitap yazmış.
(Bu iki yazının
ayrıntılı bir eleştirisi şu yazıda var: “Kıvılcımlı
Niçin ve Nasıl Bir Gerici Milliyetçiydi?” ve “Türklerin Müslümanlaşması mı?
Müslümanların Türkleşmesi mi? (Erdoğan Aydın’ın “Nasıl Müslüman Olduk” Kitabına
Eleştiri”)
*
Sorunu adlandırmadan
başlayalım.
İslam uygarlığı,
İran’ı (Pers Uygarlığını) fetih ettikten sonra, Kafkaslardan Çin hududuna kadar
olan Orta Asya denen bölgede genellikle göçebe aşiretler halinde yaşayanlar,
eskisi altında oldukları uygarlığın diniyle dinlenmişler ve Müslümanlığa
geçmişlerdir. Bu süreç örneğin Germenlerin Batı Roma ya da Slavların Doğu Roma
etkisiyle onların diniyle dinlenmelerine ve uygarlığa geçmelerine benzer.
2 Şubat 2018 Cuma
HDP Kongresi Gelirken Özgürlük Hareketine Açık Mektup
Bu açık mektup ciddi sonuçları olacak bir hatayı engellemek
için son bir uyarıdır. Ciddiye alınacağını da pek sanmıyoruz ama kayda geçmesi
gerekir. Yeni bir şey de söylemeyeceğiz, yılladır söylediklerimizi kısaca
özetlemekle yetineceğiz.
Bir hastalığı tedavi için önce doğru teşhis gerekir. Yani
nedenler kaldırılmadan sonuçlar ortadan kaldırılamaz.
HDP’nin çok ciddi sorunları olduğu ortadadır. HDP başarısız
bir politika izlemektedir.
Bunların temelinde sosyolojik
denebilecek, yani onun dayandığı toplumsal
güçlerin konum, çıkar ve karakterlerinden kaynaklanan ve ancak uzun vadeli çözülebilecek olanlar
vardır. Bu ayrı bir bahistir ve uzun vadeli tedbirlerle (ama önce bu sorunların
neler olduğu da açıkça ortaya koyularak ve bunun için mekanizmalar yaratarak) çözülebilir.
Bu nedenle bunlara girmiyoruz.
1 Şubat 2018 Perşembe
Erdoğan-Ergenekon Diktatörlüğü Afrin ve Eurovizyon
Bugün Diken’de “Alanson, Sertab’ın birinciliğini ABD’nin
Irak işgaline bağladı: Avrupalı sırtımızı sıvazladı”
başlığı altında şöyle bir haber vardı:
“Alanson, Sertab
Erener’in 2003’teki Eurovision birinciliği içinse “Avrupa ülkeleri politiktir,
birbirlerini tutarlar. Evet Sertab çok güzel bir şov sundu. Fakat o sene biz
Amerika’nın Irak’a girmesine müsaade etmedik. Avrupalı sırtımızı sıvazladı,
aferin dediği bir seneye rast geldi Sertab’ın birinciliği” diye konuştu.”
Evet aynen böyle oldu. O zamanlar, 2003 yılı 27 Mayıs
tarihli “Eurovizyon, Modernleşme ve
Demokratikleşme” yazımızda
liberallerin AKP’den demokratikleşme beklediği ve ulusalcıların da aslında
Genelkurmay’ın şimdi Afrin’de ne yapıyorsa aynı amaçla el altından
destekleyerek Irak tezkeresine hayır çıkarmasını antiemperyalist bir şahlanış
gibi gördüğü günlerde ikisinin de özünde aynı olduğunu söylüyorduk ama her iki
tarafın da sahte hayalleri yaymasına karşı çıkan bu yaklaşım yok sayılıyordu ve
hala da yok sayılıyor.
31 Ocak 2018 Çarşamba
Afrin’in Gölgesinde Tet Saldırısı – 68’in Ellinci Yılı
Bu yıl aynı zamanda 1968’in de ellinci yılı.
68’i herkes duymuştur ve bilir. Şimdi yetmişine dayanmış ve
işi bitmiş benim kuşağım 68 kuşağı diye bilinir.
Ama 68’in 30 Ocak’ta (yani dün) Vietnam’da Tet Saldırısı’yla
başladığını hatırlayan ve bilen pek yoktur. Bu yıl Tet Saldırısı üzerine hemen hiçbir
şey çıkmadı dense yeridir. 68 üzerine yazılar muhtemelen Mayıs ayında,
yazılacaktır. Ama 68 aslında 30 Ocak’ta başlayan Tet Saldırısı’yla başlamıştı.
30 Ocak 1968’de Vietnam’daki Budistlerin yeni yıl (Tet) tatilinde
seksen bin Vietkong gerillası ve kuzey Vietnamlı savaşçı, yüze yakın yerde aynı
anda bir saldırı başlatmıştı ABD’ye ve onun desteklediği Güney Vietnam diktatörünün
ordusuna karşı. Amerikan Elçiliğine bile saldırılmıştı. Bu saldırı bütün dünya
tam bir şok yaşamıştı. Bu saldırının şokuyla beş ay sonra Londra. Berlin,
Paris, İstanbul’da üniversitelerde ayaklanmalar başlayacaktı.
29 Ocak 2018 Pazartesi
Afrin Savaşına Karşı Çıkan Berlinli Türklerin Girişiminin Anlamı ve Önemi
Bir hafta önce, Afrin saldırışı başladığında
bir avuç Berlinli Türkiyeli solcu, sosyalist veya demokrat başka bir vesileyle
(Selahattin Demirtaş’ın tekrar başkan olmasını talep etmek ve desteklemek için)
buluşmuşlardı.
Afrin saldırısı başladığından, esas
buluşma konusunu bir yana bırakarak Türk devletinin başlattığı savaşa karşı neler
yapabileceklerini konuştular ve önce daha geniş bir toplantı hazırlamaya karar
verdiler.
Buraya kadar özel, üzerinde
durmaya değer bir durum yok.
Ama toplantıda daha geniş toplantının
çağrısının hangi özne adına yapılacağı konuşulunca, epey bir tartışmadan sonra “Berlinli Türkler” olarak yapılmasına
karar verildi.
Ve çağrı “Berlinli Türkler de Afrin Savaşı’na
karşı çıkıyor” başlığıyla yapıldı.
27 Ocak 2018 Cumartesi
Genelkurmay Bildirisi, Devletin Gazetecileri ve Dünya Basını Afrin’de Bataklığa Saplanıldığını İtiraf Ediyor
Önce şu haritalara bakalım. Haritalar bağımsız kaynakların.
Birisi de Türk Orusunda önceden subay olarak bulunmuş doktora yapmış
entelektüel bir akıl vericisi olan metin Gürcan’dan. Haritalar Afrin’e
saldırının Sekizinci günde Türk ordusunun alabildiği yerleri gösteriyor. (Bu
haritalardan bazıları Türkiye’de fiilen yasaklanmış bulunuyor)
Şimdi bu haritalara bakarak az önce gazetelerde yayınlanan
Genelkurmay bildirisini okuyalım:
Devletin gazetesi Hürriyet’te Uğur Ergan imzasıyla “TSK'dan son dakika Afrin açıklaması: İşte
bir haftanın bilançosu” başlığı altında verilen haberi olduğu gibi
aktarıyoruz:
“Türk Silahlı
Kuvvetleri’nin Afrin’de devam eden Zeytin Dalı Harekatı bugün bir haftayı doldurdu. TSK’dan yapılan
haftalık bilgilendirme açıklamasında, harekatın bir haftalık bilançosu da belli oldu. TSK’nın açıklamasına göre Zeytin
Dalı Harekatı’nın bir haftalık bilançoşu söyle:
26 Ocak 2018 Cuma
Türk Haber Kaynakları Afrin’deki Fiyaskoyu İtiraf Ediyorlar
Aşağıda Wikipedia’nın Suriyede’ki güçlerin hakim olduğu
alanları, savaş noktalarını detaylı olarak açıklayan bir haritası yer alıyor. Yıllardır
Suriye’deki savaşa ilişkin en güvenli bilgilerin alınabileceği tarafsız bir
kaynaktır. İnternet adresi şöyledir:
İşte bu haritada ne görüyoruz?
Saldırının başlamasından beri bir hafta geçmiş olmasına
rağmen, NATO’nun ikinci büyük ordusu olan Türk ordusu ve onun mayın eşeği olan cihatçı
çeteler (Türkiye’nin sözüm ona laik ulusalcılarını bu cihatçılarla aynı safta
dövüşmek hiç rahatsız etmiyor) sadece üç
dört noktada derinliği birkaç kilometreyi aşamayan birkaç küçük cebi ele
geçirebilmiş bulunuyor.
Haritada görüldüğü gibi, Türk basınının yansıttığının aksine
ortada bir askeri başarı değil, bir fiyasko bulunmaktadır.
Düşünün ki, Afrin şehri ve civarı eni boyu 30-40 kilometreyi
aşmayan, nüfusu 700.000 ila 1.000.000 milyon arasında, Türkiye’nin orta boy bir
kasabasından daha büyük bir yer değildir.
Buna rağmen NATO’nun yarım milyonluk ikinci büyük ordusu tüm
uçakları, tankları, zırhlıları, topları, helikopterleri, mayın eşekleri olarak
kullandığı cihatçılara rağmen neredeyse hiçbir askeri başarı bile kazanabilmiş
değildir. Bütün propaganda boştur.
Demirtaş’ın Tekrar Eş Başkan Seçilmesi İçin İmza Kampanyaları Hakkında Son Bilgiler
Afrin’e saldırı nedeniyle son günlerde ilgilenemediğimiz
Demirtaş’ın başkan seçilmesiyle ilgili imza kampanyasına katılıma ilişkin en
son bilgiler.
HDP Demokrasi Platformu’nun başlattığı imza kampanyası şu
ana kadar 4472 imza almış durumda.
Afrin saldırısının bütün dikkatleri üzerinde toplaması nedeniyle son günlerde
konu gündemden uzaklaşmış ve unutulmuş bulunuyor. Bu nedenle normal koşullarda
5000 hedefine ulaşmak işten bile değilken buna ulaşılabilmiş değil. Lütfen imza
kampanyasına katılarak en az 5000 imzayı toplayalım ki kongreye en az 5000
imzalı bir teklif sunulabilsin.
Bu kampanyayı imzalamak için şu linki tıklayınız:
25 Ocak 2018 Perşembe
Davut Golyat’a Karşı – Türk Ordusu Niçin Yenilecek?
Ahdi Atik (Tevrat) yüzlerce yıl boyunca Musevi din adamları
tarafında o günün ihtiyaçlarına göre yazılmış metinlerdir.
O din adamları ki, hazreti İsa’nın egemenliklerine isyan
ettiği ve İsa’yı Romalı valiye gammazlayıp çarmıha gerilmesine yol açanlardır.
Hazreti İsa da, Hazreti Muhammet de din adamlarına karşı
savaşmışlar, din adamlığını reddetmişlerdir ama kurdukları dinler yine o din
adamları tarafından (yani devletler tarafından) karşı devrimlerle ele geçirilmiştir.
Uygarlık öncesinde tarihsel tecrübeler ve bilgi birikimi
öyküler, söylenceler yoluyla kuşaktan kuşağa aktarılır. Her öykü, her mesel,
her kıssa özünde altın değerinde bir tecrübenin imgelerle sonraki kuşağa
aktarılmasıdır.
Bunlardan biri de sonucu kuvvetin değil, zekanın, cesaretin,
cüretkarlığın ve kıvraklığın belirleyebileceğidir.
Ahdi Atik’te (İncil ve Kuran’da da) bu ders Davut ve Golyat
öyküsünde anlatılır.
24 Ocak 2018 Çarşamba
Savaşa Karşı Zaman ve Ağ (Net) Yoldaşlar
Savaşa Karşı Zaman ve Ağ (Net) Yoldaşlar
İslamcı Faşist Erdoğan ve Türkçü Faşist Ergenekon ittifakı,
var olabilmek ve kanlı egemenliklerini sürdürebilmek için son çare olarak,
Suriye’nin tek yıkılmadan kalmış beldesi olan Afrin’e karşı bir savaş başlatmış
bulunuyor.
Kader ortaklığı yapmış bu faşistler, Afrin’i işgal edip,
orada yaşayan bir milyona yakın insanı öldürüp, sürüp, Türkiye’de
yetiştirdikleri cihatçıları onların yerine yerleştirmeyi planlıyorlar.
Örneğin Hatay’da İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından
Altınözü İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’ne Afrin talimatı yollandı. Altınözü İlçe
Milli Eğitim Müdürlüğü’nün okul müdürlerine, onların da öğretmenlere ilettiği
mesajda şu ifadeler yer aldı:
“İl müdürümüzün
emridir. Afrin temizlendikten sonra
yeni bir oluşum olacaktır. Arapça bilenler öncelikli olmak üzere Afrin’de Türk Milli Eğitim Sistemi
nezaretinde orada gönüllü çalışacak Türk öğretmenlere ihtiyaç vardır. Tüm
okul müdürlerimiz kendi öğretmenlerine ulaşıp olumlu ya da olumsuz Şube Müdürü
Mahmut Sabah’a yarın akşama kadar haber vermesi gerekmektedir. İhmal
etmeyiniz.”
22 Ocak 2018 Pazartesi
Afrin’de Türk Ordusu Yenilecek Erdoğan Gidecek (İlker Başbuğ’un Söyledikleri Işığında Afrin Saldırısının Akıbeti)
“Eceli gelen it cami
duvarına işer” derler. Afrin Kürtçe’de “mübarek
(kutsanmış) yaratma (yaratılış)” anlamına geliyormuş.
Kutlu, mübarek Afrin’e, Suriye’nin savaşta yıkılmamış, bir
barış vahası olarak kalabilmiş bu tek beldesine saldırmak cami duvarına
işemektir.
Erdoğan’ın sonunu Afrin getirecektir.
Ama sadece Erdoğan’ın değil.
Ama sadece Erdoğan’ın değil.
“Laik Türk ordusu”
Erdoğan isimli İslamcı faşistle ittifak yaparak he kendi bindiği dalı kesti,
hem de kaderini onun kaderiyle birleştirdi.
Bu da şu olanağı ortaya çıkarmaktadır: Erdoğan’ın sonu, bu
ta Sümerlerden beri gelen Şark despotluğunun, bu askeri, bürokratik oligarşinin
de sonu olur.
Bakmayın medyanın psikolojik savaş haberlerine. Gerçekte
kendileri de bunun farkındalar ve tam anlamıyla bir kumar oynadıklarını
biliyorlar.
19 Ocak 2018 Cuma
Yapı ve İşlev Kategorileri Işığında HDP’nin ve Demokrasi Mücadelesinin Sorunları
HDP’nin örgüt olarak sorunları yapısaldır.
Yani kişilerin değişmesiyle değişmezler.
Bu nedenle Demirtaş’ın başkan kalması veya gitmesi politik
olarak doğru veya yanlış olabilir ama hiçbir sorunu çözemez.
Yani HDP’nin tüzüğü, yani üyelerinin, organlarının yapılanışı ve ilişkileri, kendisine kategorik olarak yüklediği görevleri (demokrasi mücadelesini yürütmek ve kazanmak, demokratik bir parti olmak, kolektif liderlik vs.) gerçekleştirmeye uygun değildir.
Yani HDP’nin tüzüğü, yani üyelerinin, organlarının yapılanışı ve ilişkileri, kendisine kategorik olarak yüklediği görevleri (demokrasi mücadelesini yürütmek ve kazanmak, demokratik bir parti olmak, kolektif liderlik vs.) gerçekleştirmeye uygun değildir.
Çekiçle yemek yiyemezsiniz. Kaşıkla çivi çakamazsınız. Araçların
yapıları ve işlevleri arasında kopmaz bir ilişki vardır. Örgüt veya Parti denen
şey de özünde bir araçtır. Kendi başına bir amaç değildir.
“Selahattin Demirtaş Tekrar Başkan Seçilmelidir” kampanyasının imzacı sayısı 4331’e ulaştı. Hedef ilk elde 5000.
“Selahattin Demirtaş Tekrar Başkan Seçilmelidir” kampanyasının
imzacı sayısı 4331’e ulaştı. Hedef ilk
elde 5000. Bunun için imzalayın ve dostlarınıza imzalatın.
HDP Demokrasi
Platformu
Kampanyanın
muhatabı: HDP Kongresi (11
Şubat 2018) HDP KONGRESİ
17 Ocak 2018 Çarşamba
Afrin
Bundan neredeyse yarım yüzyıl önce 1969’un son aylarında gerilla
savaşanı öğrenerek Türkiye’de yeni bir Vietnam yaratıp, Vietnam halkının
sırtındaki yükü hafifletmek ve aynı zamanda Amerikan Emperyalizmi ve onun Orta
Doğudaki bekçisi İsrail Siyonizm’ine karşı o zamanlar en Marksist olduğunu
düşündüğümüz, referansımız olan Denizlerin de gittiği, Filistin
Demokratik Halk Kurtuluş Cephesi’nde savaşmak için Suriye’ye giderken Afrin’den
geçmiş ve birkaç geçe nezarette tutulmuştuk.
O zamanlar bir gün gelip Afrin’in bir gün gelip dünyada
bütün projektörlerin odaklanacağı bir yer olacağı aklımızdan bile geçmezdi.
Bugün Türk ordusu eğer Afrin’e saldırırsa muhtemelen
herkesin isimlerini ezberleyeceği Zimnara (Adı tam doğru yazamamış veya
hatırlayamıyor olabilirim) köyünde tutuklanmış, sonra Cinderes (nahiye gibi)
üzerinden Afrin’e götürülmüş, orada birkaç gece polis karakolunda kaldıktan
sonra da Halep’e götürülmüştük.
Yani Türk devletinin eğer Rusya’dan izin alırsa, Afrin’e
saldırısının izleyeceği yollardan geçmiştik.
Dört buçuk ay sonra dönerken de yine Halep üzerinden şimdi
Türk ordusunun işgal ettiği Cerablus’tan Kargamış’a geçerken yakalanmış, sonra
da Antep’te işkenceli sorgulardan geçmiştik.
16 Ocak 2018 Salı
Selahattin Demirtaş’a Açık Mektup
Değerli Demirtaş,
Dün sabah internette şöyle paylaşımlar görülmeye başlandı:
·
“Eş Başkan
adaylığım konusunda öneri yapan bütün partililerimize içten teşekkürlerimi
sunuyorum. Ancak adaylığım ile ilgili
imza kampanyası vs yapmak doğru olmaz. Çünkü ben aday olmak istesem bunun
önünde ne resmi ne de fiili engel yoktur.
·
Partililerimizin
ve dostlarımızın bu dayanışmasını saygıyla karşılıyorum. Ancak kongreye doğru
giderken, güçlü kongre hazırlıklarına
zarar verdiğinin de bilinmesini istiyorum.
·
Sizlerden,
güçlü alternatif Eş Başkan önerileri ile birlikte, partinin politikalarına yönelik öneriler beklediğimi özellikle
belirtmek istiyorum. Hepinize selam ve sevgilerimi iletiyorum.” (abç)
Paylaşımların kaynağını araştırınca, sizin Twitter
hesabınıza dayandığı ve muhtemelen sizin isteğiniz üzerine yayınlandığı
anlaşıldı.
15 Ocak 2018 Pazartesi
Barış Ünlü’nün “Türklük Sözleşmesi” Vesilesiyle Irkçılık ve Milliyetçilik Üzerine Bazı Hatırlatmalar
Barış Ünlü’nün yeni yayınlanan “Türklük Sözleşmesi” kitabı vesilesiyle yaptığı söyleşi, Gazete Duvar’da “Barış
Ünlü: Kürtler ırkçı olamaz çünkü ırkçılık bir sistemdir” başlığı ile
yayınlandı.
Söyleşi tam da Hasip Kaplan ve Sırrı Süreyya’nın sözlerine
denk geldiği için (belki de tam bu sözler üzerine bu söyleşi bilinçli olarak
seçilmiş te olabilir, bilmiyoruz) epeyce ilgi topladı ve paylaşıldı.
Yazıyı okuyunca kitabı da getirtirip iyice bir barı Ünlü’nün
kitabını ve tezlerini iyice ele alıp inceleyerek bir eleştiri ve
değerlendirmesini yapalım diye düşündük. Bunu yapmayı hala düşünüyoruz.
Ancak Türkiye’de olaylar öylesine hızlı akıyor ki, herkesin
gündeminde olduğu ve tartıştığı sırada bir şey yazmadıysanız, tren kaçmış
oluyor. Ondan sonra ağzınızla kuş tutsanız kimse sizi dinlemez.
13 Ocak 2018 Cumartesi
HDP Yönetimi Demirtaş’ı Tekrar Seçmemeye, Kongreyi Bile Beklemeden, Karar Vermiş
HDP yönetimi aslında Demirtaş’ı her ne olursa olsun, (usulen
olsun kongreyi bile bekleme zahmetine katlanmadan) seçmemeye karar vermiş.
*
Ancak, kanıtlara geçmeden önce onların anlaşılması için, yeni
kuşaklar az çok demokratik bir örgüt nasıl bir şeydir bilmedikleri için, birkaç
temel bilgi.
Kongreler, delegelerin, tamamen açık tartışmalarla,
engellenmemiş karar tasarıları ve önergelerle, bireysel olarak fikirlerini
oluşturdukları ve oylamalarla kararlarını verdikleri en yüksek organlardır. Ama
bu teoride böyledir.
HDP Kongrelerinin hiçbiri böyle değildir. HDP Kongreleri özünde
medyatik gösterilerdir. (Ve bu durum o sözde sosyalist Türk bileşenleri nedense
hiç rahatsız etmez.)
Çünkü “bileşen hukuku”
ile güya “konsensus” ile kararlar
alınırmış.
Bu kılıfına uydurulmuş ifadenin anlamı şudur: kararlar
Kongreden önce arka plandaki pazarlıklarda alınır.
Demirtaş’ın Sözleri Nasıl Tahrif Ediliyor? (Basının Manipülasyonları)
Bugün Demirtaş’ın gazetelerde yayınlanan sözleri örneğinde, somut
olarak, basının ve HDP çevrelerinin her şeyi nasıl anlamsızlaştırdığını, içini
boşalttığını ve somut bir politik tartışmada manipülasyon yaptığını görelim.
Bilindiği gibi bir süre önce, Demirtaş aday olmayacağını
söyledi. HDP organları ve yöneticileri ve keza Kürt hareketinin görüşlerini
yansıtan diğer yayınlar, bunu sanki Demirtaş’ı başkanlıktan çekilmeye karar
vermiş gibi yansıttı ve muhtemelen öyle görmek isteği için öyle yorumlayıp yeni
başkan arayışlarına girdi.
Biz bunun üzerine şu tezleri savurduk:
1)
“Bir
devrimci, bir demokrat olmayı bir yana bırakalım, her dürüst ve sağlıklı
düşünen insan hapse girdiğinde veya erken ölecekse örneğin, eşine kendisinden
ayrılmasını ve kendisine bağımlı olmayan bir hayat kurmasını önerir ve de
önermelidir.
Önermelidir ki diğer taraf eğer bir sorumluluk alacaksa bunu kedi özgür
irade ve kararıyla yapsın.
12 Ocak 2018 Cuma
Demirtaş’ın Başkanlığını Destekleyen Girişimlerde Son Durum (2) 12.01.2018 10:18
Dün Demirtaş’ın başkanlığını destekleyen kampanyalar
hakkında bilgi vermiştik. (Dünkü bilgiye buradan
ulaşılabilir.)
Bugün bilgileri güncelleyelim.
Birbirinden bağımsızca ve habersizce başlamış bizim tespit
edebildiğimiz dört kampanya var.
-1-
“HDP Demokrasi
Platformu”nun başlattığı, en çok kişinin imzaladığı ve muhatabı ve hedefi
açıkça tanımlanmış kampanya bu. Şu ana kadar 2170 kişi imzalamış.
Kampanyanın muhatabı:
·
HDP
KONGRESİ 11 Şubat 2018
Kampanyanın Talepleri:
·
Selahattin
Demirtaş HDP kongresince tekrar başkan seçilmelidir.
·
Bunun
için Selahattin Demirtaş'ı başkanlığa öneriyoruz.
·
Ayrıca
oylamanın kapalı oy açık sayım ile yapılmasını da öneriyoruz.
İmza Kampanyasına katılmak için adres:
11 Ocak 2018 Perşembe
Demirtaş’ın Başkanlığını Savunan Girişimler
Demirtaş’ın başkanlığını savunan girişimler birbirinden
bağımsızca ve habersizce ortaya çıkıyor.
Aklın yolu birdir derler.
Birbirinden bağımsız ve muhtemelen habersiz (çünkü üçüyle
ilgili bilgiler de aynı sıralarda geldi) Demirtaş’ın başkan kalmasını savunan üç girişim
başlamış
*
Birincisi bir açık mektup ve imza kampanyası biçiminde,
başlatanlar olarak Gencey Gürsoy, Oya Baydar ve Gürhan Ertur’un imzaları var.
Metni şöyle:
Demirtaş Başkan Olarak Kalmazsa HDP Biter
Öyle görünüyor ki HDP’nin yönetim organları gelen
eleştirileri dikkate bile almadan Selahattin Demirtaş’ı Başkan olarak bir daha
seçmemekte anlaşıyorlar. Buna karar vermişler bile. Artık bunu nasıl kitabına
uyduracaklarının planlarını yapıyorlar. Bürokratik bir vurdumduymazlıkla ifade
edilen çeşitli görüşler bunu gösteriyor.
(İşin kötüsü, Hasip Kaplan’ın twitleri Demirtaş’ın başkan
kalması ve tekrar seçilmesinin politik önemine ilişkin tartışmalardan kaçmaları,
için HDP yöneticilerine iyi bir vesile sundu. Bu vesileyle şuna da dikkati
çekelim. Hasip Kaplan da twitinde Demirtaş’ın başkanlıktan uzaklaştırılmasına
değil, bir Türk’ün getirilmesine itiraz ediyordu. Çünkü Kürt ulusalcıları
aslında Öcalan’ın projesi olan, Türkiyelileşme, yani Türklerin ezilenlerini de
kazanma stratejisine düşmandırlar ve bu projenin bir ütopya olmadığını gösteren
ve güler yüzü olan Demirtaş’tan rahatsızdırlar.)
Örneğin bugün Cumhuriyet’te şu haber var:
“HDP'de tutuklu eş
genel başkan Selahattin Demirtaş’ın koltuğu için yeniden aday olmayacağını
açıklamasının ardından yeni isim arayışına girildi. Adaylık için isimlerden
geçen birisi de deneyimli siyasetçi Ahmet Türk.”
8 Ocak 2018 Pazartesi
Demirtaş’ın Başkanlığı “İsim Tartışması” Değil; Bir Politika Tartışmasıdır
HDP organları Selahattin Demirtaş’ın tekrar başkanlığa
seçilmesi sorununu bir “kişi sorunu” olarak ele almaktadır bir politik sorun
olarak değil.
Ve bunu. Selahattin Demirtaş’ın başkanlığa tekrar seçilmesini öneren ve tartışanları, bir kişi sorunu tartışması yapmakla suçlarken itiraf etmektedirler.
Ve bunu. Selahattin Demirtaş’ın başkanlığa tekrar seçilmesini öneren ve tartışanları, bir kişi sorunu tartışması yapmakla suçlarken itiraf etmektedirler.
Kaldı ki sadece “kişi sorunu” olarak da görmüyorlar, örgütün
ve politikanın açılması için temel şartın Demirtaş’ın yerine başkasını başkan
seçmek olduğun düşünüyorlar ve bunu açıkça yazıyorlar. İşin kötüsü ne
dediklerini ve sözlerinin nereye gittiğini bile bilmiyorlar.
Somut olarak görelim.
Önce bir kısa hatırlatma yapalım, önceki yazımızın temel
tezi, Demirtaş’ın tekrar seçilmesinin hukuki veya örgütsel bir sorun veya kişi
sorunu olmadığı, politik bir sorun
olduğu idi.
7 Ocak 2018 Pazar
Münir Özkul’un Ardından Şabanların Sonuncusu Gider Receplerin Diktatörlüğü Gelirken
Münir Özkul’un gidişi aynı zamanda bir dönemin sembolünün
gidişi, bir dönemin bitişi anlamına geliyor.
Geçenlerde bir programda Bekir Ağırdır, tamı tamına öyle
olmayabilir ama anlamca, “Şabanlar Recep
İvedikleşiyor” diyerek toplumun kültüründe, değerlerinde, psikolojisindeki
değişmeyi ve çürümeyi bu çok bilinen iki imgeyle özetleyivermişti.
Bir resim bin sözden çok daha fazlasını anlatır derler, bir
imge de bin kavramdan da daha çok şey anlatır bazen.
Belli tiplerin, müziklerin, sembollerin, giyinişlerin,
sözcüklerin belli dönemlerde tutması, onların, toplumun derinliklerinde yaşanan
değişmelerin yüzeye vuran izleridir.
Türkiye’de 1960’larda başlayan, 12 Mart döneminde kısa bir
yenilgi yaşasa da, 1980’e kadar süren, aşağı yukarı yirmi yıllık bir devrimci
kabarış, geniş ezilen kitlelerin bir politizasyonu ve radikalleşmesi yaşandı.
6 Ocak 2018 Cumartesi
Selahattin Demirtaş Tekrar Başkan Seçilmelidir
İki gün önce Selahattin Demirtaş’ın 11 Şubat’ta
gerçekleşecek olan HDP kongresinde aday olmayacağına dair partiye ve kamuoyuna
yazdığı mektup açıklandı.
Lafı hiç uzatmadan söyleyelim.
Demirtaş’ın bakanlığı sorunu hukuki ya da örgütsel bir sorun değil, politik bir sorundur.
Politik sorunlar da politik mücadelenin hedefleri ve
yöntemleri olarak tartışılırlar ve tartışılmalıdırlar.
Aşağıda temellendirmek üzere talebimiz ve görüşümüz, bu
konuda görüşünü hemen açıklayan Recep Maraşlı’nın da dediği gibi, Demirtaş’ı
kongrede (kimsenin oyuna karışamayız ama mümkün ise oy birliğiyle) tekrar
başkan seçip, ayakta alkışlamak gerekir.
Doğru politik tavır bu olabilir.
4 Ocak 2018 Perşembe
Paris katliamının Üzerindeki Perde Kalkarken - O Dönem Sakine Cansız'ın Ardından Yazılmış Bir Yazıdaki Öngörüler
Sakine Cansız ve arkadaşlarına yapılan suikastla ilgili belgeler ortaya çıkıyor ve MİT'in Türk devletinin bir projesi olarak suikastın planlandığı aynı zamanda Fransa'nın bu cinayetin üstünü örttüğü giderek açığa çıkıyor. Biz o zamanlar yazdığımız bu yazıda görüldüğü gibi, Öcelenle görüşmeleri MİT'in yapmasının, devletin olaya politik bir barış süreci olarak değil bir tasfiye ve savaş hareketi olarak baktığının kanıtı olduğunu belirtmiştik ve o zaman bu görüşümüze tepkiler gelmişti. Şimdi bizim tamamen tümden gelimle yaptığımız tahminlerin doğruluğu kanıtlanmış oluyor
4. Ocak.2017
4. Ocak.2017
Bir Devrimin Eşiğinde (11) – Harari’nin “ Sapiens”inin Eleştirisi (3) – HDP ve Harari’nin Ortaklıkları
Bizim Harari’yi eleştirilerimiz özünde ele alınan olgulara
değil, o olguları açıklamak için kullanılan yönteme, teoriye ilişkindir.
Harari’yi bir eleştiri konusu yapmamızın nedeni de, gerek
yeni kuşakların gerek bir zamanlar iyi kötü Marksizmle haşır neşir olmuş eski kuşakların
aynı yöntemsel ve teorik yanlışlarla malul olmalarıdır.
Bu bilmeme ve unutmuşluğun sonucu bizim yazdıklarımızla Harari’nin
yazdıkları arasında bir yakınlık, bir özdeşlik görmektedirlerr.
Biz, Harari’nin görüşlerini eleştiri konusu yaparak aslında
hem Toplum ve hareket yasaları üzerine zerrece kafa yormayan yeni kuşakları,
hem de bir zamanlar az çok böyle bir kavrayışla düşünüp hareket etmelerine
rağmen bildiklerini unutmuş eski kuşakları, ortak temel yanlışları üzerinden
eleştirmeye onların temel yanlışlarıyla mücadele etmeye çalışıyoruz.
3 Ocak 2018 Çarşamba
Bir Devrimin Eşiğinde (10) – Harari’nin “Hayvanlardan Tanrılara: Sapiens”inin Eleştirisi (2)
Harari kitabının ilk bölümünde insan türünün evriminin kimi
sorunları hakkında birtakım açıklamalar yapıyor.
“Bir Devrimin Eşiğinde”
yazı serisini okuyanlar bilirler ki, biz de bu serinin önceki bölümlerinde,
yine aynı evrimin bir kronolojisini yapmış ve bu evrimin kimi sorunlarına bazı
açıklamalar getirmiştik
Son verilere dayanarak bu kronoloji yuvarlak rakamlarla
şöyledir.
3,5 milyon yıl önce
ilk taş “alet”lerin kullanılmaya başlandığı, kemiklerin kırılıp iliklerinin
çıkarıldığı görülüyor. Meşhur Lucy
veya diğer deyişle Australopithecus böyleydi.[1] (Elbette şunu veri olarak
kabul etmek gerekiyor: Australopithecus var
olan benzeri türlerden sadece biriydi. Ama biz kolaylık olsun diye, en meşhur
örneği belirtmekle yetiniyoruz.) Yani Dik duran, taş el baltasını ve sopayı cansız bir organ olarak kullanabilen
insan ve maymun arasındaki tür diyelim buna. (Kimileri Australopithecus ve benzerlerini bir insan türü olarak kabul
etmiyor.)
1 Ocak 2018 Pazartesi
Bir Devrimin Eşiğinde (9) - Harari’nin “Hayvanlardan Tanrılara: Sapiens”’inin Eleştirisi (1)
Yuval Noah Harari (1976
Hayfa) Kudüs Hebrew Üniversitesinde, İsrailli bir tarihçi. “Hayvanlardan Tanrılara: Sapiens” isimli,
kırktan fazla dile çevrilen ve “evrensel tarih”
diye vaftiz edilen kitabı, dünya çapında en çok satanlar listelerine girdi.
Biz de İbni Haldun, Marks-Engels, Kıvılcımlı, Troçki’lerin “evrensel tarihçi”liğinin bir
izleyicisiyiz. Çünkü Marksist olmak “evrensel tarihçi” olmayı gerektirir.
Marksizmin konusu toplum ve toplumun hareket yasalarıdır. Marksizm, kimilerinin
sandığı veya söylediği gibi bir “dünya görüşü”, bir “felsefe”, bir “ekonomi teorisi”
değildir.
(Kaldı ki “dünya
görüşü”nün, “felsefe”nin ne
olduğu yani toplumsal olgular olarak nasıl tanımlandığı ve tanımlanması
gerektiği de ayrıca başlı başına ele alınması gereken bir konudur. “Dünya görüşü” ya da “Felsefe” diye sosyolojik kategoriler
yoktur ama açıklanması gereken kendini öyle tanımlayan veya öyle tanımlanan
olgular vardır.)
Toplumun hareketinin veya evriminin yasaları tüm toplumların
tarihinden, tarihsel olgulardan çıkar. Bu nedenle “evrensel tarihçilik” esas olarak Marksistlerin işi olagelmiştir[1]. Hatta Marksizm’in ilk
doğuş çığlığı denebilecek Komünist Manifesto
bir “evrensel tarih” denemesi olarak da okunabilir.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)