Öyle görünüyor ki HDP’nin yönetim organları gelen
eleştirileri dikkate bile almadan Selahattin Demirtaş’ı Başkan olarak bir daha
seçmemekte anlaşıyorlar. Buna karar vermişler bile. Artık bunu nasıl kitabına
uyduracaklarının planlarını yapıyorlar. Bürokratik bir vurdumduymazlıkla ifade
edilen çeşitli görüşler bunu gösteriyor.
(İşin kötüsü, Hasip Kaplan’ın twitleri Demirtaş’ın başkan
kalması ve tekrar seçilmesinin politik önemine ilişkin tartışmalardan kaçmaları,
için HDP yöneticilerine iyi bir vesile sundu. Bu vesileyle şuna da dikkati
çekelim. Hasip Kaplan da twitinde Demirtaş’ın başkanlıktan uzaklaştırılmasına
değil, bir Türk’ün getirilmesine itiraz ediyordu. Çünkü Kürt ulusalcıları
aslında Öcalan’ın projesi olan, Türkiyelileşme, yani Türklerin ezilenlerini de
kazanma stratejisine düşmandırlar ve bu projenin bir ütopya olmadığını gösteren
ve güler yüzü olan Demirtaş’tan rahatsızdırlar.)
Örneğin bugün Cumhuriyet’te şu haber var:
“HDP'de tutuklu eş
genel başkan Selahattin Demirtaş’ın koltuğu için yeniden aday olmayacağını
açıklamasının ardından yeni isim arayışına girildi. Adaylık için isimlerden
geçen birisi de deneyimli siyasetçi Ahmet Türk.”
Yani belli ki karar çoktan verilmiş şimdi var olan dengeleri
gözeterek işi kitabına nasıl uydururuz hesabı yapılıyor.
Kaldı ki böyle kulis haberlerine de gerek yok. Örneğin Artı Gerçek’te “Üzülme Selocan emeklerin boşa gitmez” gibi başlıklar şimdiden Demirtaş’ın
biletinin kesildiği varsayımına dayanıyor.
Şu ana kadar HDP’nin yöneticilerinden hiç birinin Selahattin
Demirtaş’ın başkan adayı olamayacağını açıklamasından sonra tekrar seçilmesi
yönündeki öneriler ve başkasının seçilmesine tepkiler konusunda hiçbir açıklama
yapmaması da anlamlıdır.
Bazen söylenmeyen şeyler söylenenlerden daha çok daha
fazlasını ifade ederler.
*
Bizler HDP’yi destekleyenler, oy verenler, onda çalışanlar,
çalışmalarına katılanlar, HDP yönetim organlarının ve yöneticilerinin “ciddi” “devlet
adamları”nda görülen, gerçek sorunlar söz konusu olduğunda yokmuş gibi yapan,
onları adıyla anmayan, dokunmayan, bürokratik vurdum duymazlıklarını kabul
etmiyoruz.
Ve şimdiden yol yakınken uyarıyoruz ve diyoruz ki, HDP’nin Demirtaş’ı
yeniden başkan seçmemesi, tıpkı kabineye bakan verme ve sonra da ayrılma gibi
hayati bir politik yanlış olacaktır. Bu yanlışın faturası sadece HDP’ye de
çıkmayacaktır. Yaratacağı moral çöküntüsüyle Erdoğan’a başkanlığı altın bir
tepsi içinde sunmak anlamına gelecektir.
(Her türlü itiraz ve demagojiye karşı şunu bir kez daha
vurgulayalım. Demirtaş’ın başkan seçilmesi politik bir sorundur, örgütsel ya da
hukuki bir sorun değildir. Sorunun örgütsel ve pratik kısmı kolayca
çözülebilir. Çünkü Selahattin’in başkanlığı fiilen sembolik olacaktır. İşin
fiili uygulaması bir veya birkaç başkan yardımcısı veya başka formüllerle
halledilebilir. Bunun üzerine hiç tartışmadan, bu olanak ve olasılıkları
kamuoyu ile tartışmadan yeni başkanlık formülleri peşin peşin hükmün verildiğinden
başka bir anlama gelmemektedir.)
HDP Abdullah Öcalan’ın Türkiyelileşme projesi idi.
Bunu en başarılı uygulayan sembol kişi Demirtaş olmuştu.
Bu sembolün, bu bayrağın terk edilmesi aynı zamanda Türkleri
demokrasi mücadelesine kazanma hedefinin terk edildiği anlamına gelecektir.
Çünkü geniş kitleler için Demirtaş bu projenin ete kemiğe
bürünmüş halidir.
HDP Selahattin Demirtaş’ı başkanlıktan alması Türkiyelileşme
projesine karşı bir hamle olarak algılanacaktır ve şu an da öyle algılanmaktadır.
HDP Selahattin Demirtaş’ı başkanlıktan aldıktan sonra, ne
coşkunun zirvelerini, ne de sabrın derinliklerini harekete geçiremez.
Demirtaş’ın yerine kim gelirse gelsin bunun ağırlığı altında
ezilecektir. Hapisteki bir başkanın yerine yerleşmiş olarak görülecektir.
Demirtaş’ın başkan seçilmemesi demokrasi mücadelesi veren
güçler için bir yenilgi olarak algılanacaktır.
O zaman bu tam bir çürüme ve teslimiyet soncunu verir.
O zaman bu zincirleme olarak Erdoğan’ın başkanlık rejimini
rahatça oturtması anlamına da gelecektir.
*
Demirtaş’ın başkanlıktan alınması Kürt ulusalcılarının da
ekmeğine yağ sürecektir.
Çünkü onlar bu “Türkiyelileşme” projesine temelden
karşıdırlar.
Bu projenin bir hayal olmadığını gösteren Demirtaş’ın
tasfiyesi aslında Öcalan’ın projesinin tasfiyesi anlamına gelecektir.
Unutmayalım, Hasip Kaplan’ın itirazı da Demirtaş’ın alınmasına değildi.
Unutmayalım, Hasip Kaplan’ın itirazı da Demirtaş’ın alınmasına değildi.
Oraya bir Türk’ün gelmesine idi.
Sosyal medyadaki yankılar, bizzat HDP içinde veya
destekçileri arasında bile bu itirazın ne kadar büyük destek bulduğunu
göstermektedir.
Demirtaş’ın seçilmemesi sadece Erdoğan’a değil, Kürt ulusalcılarına
da Öcalan’ın projesini ve Demirtaş’ı kurban etmek anlamına gelecektir.
*
Selahattin Demirtaş’ın başkan kalmasını isteyen Türkler, ilk
kez aktif olarak HDP’nin politikalarına fiilen katılmış oluyorlar bu işi sadece
Kürtlerin bir sorunu olarak görmediklerini ayaklarıyla oy vererek ifade etmiş
oluyorlar.
Böylece Demirtaş’ın başkan kalması istekleri, Türklerin de
Kürt hareketinin Türkiyelileşme siyasetine bir cevabı oluyor.
Ve ilk kez böyle aktif ve sahiplenici bir cevap var ortada.
Bu, Türkiyelileşme politikasının terk edilmemesi isteğinin,
semboller üzerinden ifadesinden başka bir şey değildir bu günkü tepkiler.
Demirtaş’ı başkanlıktan uzaklaştırmak Türklerin bu
umutlarını kırmaktan başka hiçbir anlama gelmeyecektir.
Bir şeyin gerçekten öyle olup olmadığı değil, ona yüklenen
anlamı önemlidir böyle durumlarda.
HDP yöneticileri istedikleri kadar biz de öyleyiz desinler,
bu hiçbir şekilde öyle kavranmayacaktır.
*
Şimdi yapmamız gereken Demirtaş’ın başkan kalması ve yeniden
seçilmesi için milyonları kapsayan bir kampanya yürütmektir.
Bunu kazanırsak Erdoğan’ı yenmek işten bile değildir.
Çünkü böyle bir kampanyanın kazanması, HDP’nin de bürokratik
vurdumduymazlıktan çıkması, bugünkü yapısının temelden değişmeye başlaması,
bağımsızlaşması, kişilik kazanması, bileşen dengeleri yerine gerçek ve açık bir
tartışma ile kararların ilk kez verilmeye başlanması anlamına gelecektir.
Bu nedenle ilk elde herkes 11 Şubat’ta toplanacak HDP
Kongresi’ne yönelik şu imza kampanyasını imzalayabilir:
11 Ocak 2018 Perşembe
Demir Küçükaydın
Bloglar:
Video:
Podcast:
İndirilebilir kitaplar:
Bu yazı ilk olarak şurada yayınlandı:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder