Savaşa Karşı Zaman ve Ağ (Net) Yoldaşlar
İslamcı Faşist Erdoğan ve Türkçü Faşist Ergenekon ittifakı,
var olabilmek ve kanlı egemenliklerini sürdürebilmek için son çare olarak,
Suriye’nin tek yıkılmadan kalmış beldesi olan Afrin’e karşı bir savaş başlatmış
bulunuyor.
Kader ortaklığı yapmış bu faşistler, Afrin’i işgal edip,
orada yaşayan bir milyona yakın insanı öldürüp, sürüp, Türkiye’de
yetiştirdikleri cihatçıları onların yerine yerleştirmeyi planlıyorlar.
Örneğin Hatay’da İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından
Altınözü İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’ne Afrin talimatı yollandı. Altınözü İlçe
Milli Eğitim Müdürlüğü’nün okul müdürlerine, onların da öğretmenlere ilettiği
mesajda şu ifadeler yer aldı:
“İl müdürümüzün
emridir. Afrin temizlendikten sonra
yeni bir oluşum olacaktır. Arapça bilenler öncelikli olmak üzere Afrin’de Türk Milli Eğitim Sistemi
nezaretinde orada gönüllü çalışacak Türk öğretmenlere ihtiyaç vardır. Tüm
okul müdürlerimiz kendi öğretmenlerine ulaşıp olumlu ya da olumsuz Şube Müdürü
Mahmut Sabah’a yarın akşama kadar haber vermesi gerekmektedir. İhmal
etmeyiniz.”
Yani hem Afrin ahalisi temizlenecek, hem de oraya Türk devlet aygıtı yerleştirilecektir.
Bu ilan hem bir katliam ve soykırımın, hem de bağımsız bir ülkenin, Suriye’nin topraklarının işgal ve ilhak edileceğinin ilanıdır.
Bu ilan hem bir katliam ve soykırımın, hem de bağımsız bir ülkenin, Suriye’nin topraklarının işgal ve ilhak edileceğinin ilanıdır.
Bu sadece bir örnektir. Bunu açık açık çeşitli biçimlerde
ifade etmektedirler.
Örneğin İlker Başbuğ, Hürriyet Gazetesinde yayınlanan söyleşisinde
açıkça şunları rahatlıkla söylemiştir:
“Afrin (…) temizlenirse belki Türkiye’ye göç edenlerin
bir kısmını da rahatlıkla Afrin’e
yerleştirme imkânınız olabilir.”
Erdoğan-Ergenekon Türkçü-İslamcı faşistleri yapacakları “temizlik”
işgal ve ilhakların böylesine açıkça ifade etmelerine rağmen, başta
Avrupa ve tüm dünya ülkeleri görmedim, duymadım, bilmiyorum diyerek üç maymunu
oynuyorlar ve bu katliam, işgal ve ilhak girişimine onay veriyorlar.
Eğer böyle onay vererek Türkiye’yi tuzağa düşürmek için
yapıyorlarsa, bu daha az korkunç bir suç değildir. Afrin’i ve Afrin’de yaşayan
insanları bu tuzağın yemi olarak kullanmaktır.
Erdoğan’dan aldıkları Tank (Almanya), Ucak (Fransa) vs. ihaleleriyle
Avrupa ülkelerinin hepsi bu suça ortak olup bu katliam ve işgal girişimi karşısında
ses çıkarmayarak onu desteklemektedirler.
Diğer büyük devletlerin birbirleriyle etkinlik alanı
mücadeleleri esnasında, Erdoğan Ergenekon İslamcı-Türkçü faşist ittifakının bu planını
araçsallaştırmaları da şaşırtıcı değildir.
*
Peki buna karşı, bu katliam işgal ve ilhak planını bozmak,
Erdoğan-Ergenekon Türkçü-İslamcı Faşist çeteyi yenilgiye uğratmak, Afrin’in kurban
edilen halkının yanında durabilmek için neler yapabiliriz?
Yapabileceğimiz çok şey vardır.
Afrin halkı, milisleri, savaşçıları kendi görevlerini
yapıyor ve kahramanca direniyorlar.
Bu direniş kimilerinin sandığının aksine insanların
yurtlarını savunması olduğundan, barışı savunması olduğundan, tattıkları
demokrasiyi ve kardeşliği savunması olduğundan İslamcı ve Türkçü Faşist Türk
Ordusu ve onun mayın eşeği gibi öne sürdüğü cihatçı çeteler karşısında efsanevi
bir direniş göstereceğinden, çok uzun sürecektir.
Bir süre sonra bu savaşın soluğu ve ateşi , bugün İslamcı ve
Türkçü faşistlerin zafer arabasına binmiş geniş kitlelere ulaştığında ve onları
yakmaya başladığında, bugün onlara tapanlar bu sefer onları yakmaya hazır hale
geleceklerdir. Bütün modern tarih bunun örnekleriyle doludur. Birinci Dünya
Savaşı patladığında bütün ülkelerin işçileri dahil bütün partileri kendi
devletlerinin ve hükümetlerinin yanında yer almışlardı.
Ancak birkaç yıl sonra milyonlarca insan ölüp, açlık ve
yoksulluk her yeri kapladığında aynı insanlar bu sefer silahlarını kendi
egemenlerine karşı döndürmüşlerdi. Ve o zamanın, her birinin sembolü Kartal olan
Rus Çarlığı, Alman İmparatorluğu ve Avusturya İmparatorluğu birbiri ardınca
yıkılmışlardı.
O halde, Zaman Yoldaş bizden yanadır.
Bu savaş uzadıkça İslamcı ve Türkçü Faşist Erdoğan-Ergenekon
çetesi daha fazla tecrit olacaklardır.
Ancak bütün işi Zaman yoldaşa bırakmak haksızlık olur. Zaman
yoldaşın eli ağırdır ama hareketleri de ağırdır.
Bu nedenle arada çok canlar gider, çok acılar çekilir.
Bu nedenle bizler, ağlarımızı,
filelerimizi örmeliyiz.
Evet, Ağ, Net ya da File yoldaşlardan bahsediyoruz.
Artık Ağlar, Netler, Fileler çağındayız.
İnternetin kendisi bir ağdır.
Bu ağ aynı zamanda yepyeni ağlar için bir temel
oluşturmaktadır.
Milyonlarca insan yatay olarak bir araya gelip bir arada
hareket edebilmektedir.
Bu tarihin önceki hiçbir döneminde olmamış bir örgütlenme ve
demokrasi olanağıdır.
Zaten, Gezi’de, “Arap baharı”nda da görüldüğü gibi, dünyanın her yerinde genç insanlar baş kaldırdıklarında ağlar aracılığıyla örgütlenip harekete geçtiler. “Sosyal Medya” denen şey aslında ağlardır.
Zaten, Gezi’de, “Arap baharı”nda da görüldüğü gibi, dünyanın her yerinde genç insanlar baş kaldırdıklarında ağlar aracılığıyla örgütlenip harekete geçtiler. “Sosyal Medya” denen şey aslında ağlardır.
Devletler ve egemen sınıflar bu ağların kendileri için nasıl
bir tehlike olduğunu en iyi bilenlerdir.
Çünkü bu ağlar bütün engelleme çabalarına rağmen,
devletlerin ve sermayenin bilgi tekelini çatlatmakta ve fikirler, eserler,
eylemler vs. o çatlaklardan herkese ulaşabilmektedir.
Yapmamız gereken çok basittir. Bütün güvendiğimiz
arkadaşlarla savaşa karşı küçük de olsa gruplar kurabiliriz. Arkadaşlarımızı da
kendi güvendikleriyle benzeri grupları kurmaya çağırabiliriz ve böylece herkes
en azından iki veya daha fazla gruba bağlandığında milyonlarca insanı kapsayan
yatay bir ağ oluşturulmuş olur.
Bu ağları WhatsApp, E-Mail Grupları, Facebook Grupları vs. olarak
kurabiliriz.
Türk devleti böyle yatay bir haberleşmeyi engellemek ve
kendi bilgi ve haber tekelinin kırılmasını engellemek için, sosyal medyada
paylaşım yapanları tutuklamaktadır.
Bizler böyle ağlar kurarak bu silahı ona karşı
kullanabiliriz.
Bu güvenilir insanların birbirleriyle bağlarından oluşan
ağlardaki paylaşımları, sosyal medyada açık olarak Türkiye dışında yaşayanlar
veya başka isimle hesabı olanlar vs. paylaşabilirler.
Elbet her paylaşımda doğruluk ve güvenilirlik en esaslı
kriter olmalıdır. Bir süre sonra belli kişi ve sayfaların vs. Paylaşımlarının güvenilirliği
tanınır ve herkes oralara bakmaya başlar.
Böylece bu ağlar aracılığıyla kendi ağımızı ve bilgi ve
haber akış sistemimizi kurarız.
*
Nasıl İnternet böyle ağların oluşturulabilmesinin
koşullarını yaratıyorsa, bu haberleşme ağları da bizlerin örgütlenebilmesinin
somut girişimler, direnişler, birlikler, eylemler örgütleyebilmesinin alt
yapısını oluşturur.
Bu ağar ile haberleşenler olarak her yerde savaşa karşı,
Erdoğan-Ergenekon İslamcı-Türkçü faşist diktatörlüğüne karşı girişimler,
gruplar, inisiyatifler kurabiliriz.
Türkiye gibi Şark despotluklarında, devletin en çok korktuğu
insanların kendisinin bilgisi ve kontrolü dışında bir araya gelmesi ve
örgütlenmesidir. Bu nedenle üç kişi bir araya gelip çiçek sevenler derneği bile
kursa, kurucularının listesi emniyete verilmek zorundadır.
Bu nedenle bütün Şarkta ve Türkiye’de halk çıplak bir et
gibi her türlü korumadan yoksun her türlü virüsün mikrobun saldırısına açıktır.
Tek bir örgütlü güç vardır devlet. Devletin içinde de “devletin hafızası”, “devletin
aklı” denen, devlet sırrı şalı ile en küçük bir demokratik denetime bile tabi
olmayan istihbarat örgütleri.
Bunların haricinde tüm toplum örgütsüzdür. En devlete karşı
gibi, radikal gibi görünen, en sivil toplumcu gibi görünen örgütler bile ancak
bu devlet örgütlenmesinin doğrudan veya dolaylı kontrolü ve toleransı altında
var olabilirler.
Ve bu nedenle her umut verici gibi görünen girişim, parti,
kişi bir süre sonra bu devletin kendini yenilemesinin bir aracına dönüşür.
*
Ama artık bu zorunluluk ortadan kalkmıştır. Ağlarımız
aracılığıyla hiç kimseye bir bildirimde bulunmadan, hiçbir devlete hesap
vermeden haberleşebilir ve örgütlenebiliriz.
Ağların sunduğu olanaklar ve onların gücü küçümsenmemelidir.
Ağların sunduğu olanaklar ve onların gücü küçümsenmemelidir.
İşte şu an Android telefonlarınızda çalışan sitem, aslında
bir ağ olarak bir araya gelen programcıların, katkılarını açık olarak
başkalarıyla paylaşmalarıyla oluşmuş Linux’tan başka bir şey değildir.
İşte bir zamanların merkezi olarak örgütlenen ve yayınlanan
ansiklopedilerinin yerini bugün Wikipedia almıştır. Wikipedia binlerce,
milyonlarca insanın bir ağa katkılarıyla oluşmuştur.
İşte bugünlerde çok konuşulan, muhtemelen uzunca bir
savaştan sonra bütün ulusal paraların yerini alacak olan dijital bir altın
işlevi görecek Bitcoin, hiç kimsenin olmayan, herkesin olan, hiçbir yede
olmayan, her yerde olan bir ağ aracılığıyla vardır.
Yakında tüm yaşamımızı alt üst edecek, tüm işleri
yapabilecek yapay zekalar ve robotlar ağlar aracılığıyla ve ağların sağladığı
büyük veriler geliştirilmişlerdir, ağlar aracılığıyla işlev görebilirler.
Örnekleri uzatmak mümkündür.
Ağlar bizlerin tıpkı belgesellerde gördüğümüz kuş veya balık
sürüleri gibi, üç boyutlu bir uzayda birlikte hareket edebilmemizin olanaklarını
yaratırlar.
O halde, öncelikle herkes olabildiğince çok ağ kurmalı ve
çok ağa katılmalı.
Bu ağların sunduğu olanaklarla, her yerde savaş ve faşist
diktatörlüğü karşı girişimler kurmalı.
Ve en önemlisi, bu haberleşme ve örgütlenme olanaklarını
kullanarak kitlesel direnişler örgütleyebiliriz.
Bunun için kimseden büyük bir cesaret talep etmeyen, en
temel insan ve yurttaşlık haklarına dayanan sivil direniş yöntemleri
bulabiliriz.
Bugün OHAL ile tüm haklarımız elimizden alınmış bulunuyor.
Bu hakları kullanmaya kalkanlar, derhal tutuklanıyor,
şiddete maruz kalıyor.
Erdoğan-Ergenekon ittifakının örgütlediği çetelerin terör
tehdidi de cabası.
Bu durumda toplumda hiç kimse bir araya gelemiyor. Dağınıklık
ve korku her yeri kaplıyor.
O halde bizler bu yasakları bir silaha dönüştürmenin yolunu
bulmalıyız.
Bu yol vardır.
Bu yol vardır.
Bunun kullanılamamasının nedeni sol örgütlerin kedilerini
gösterme çabaları ve eski alışkanlıklarıdır.
Bizlerin keskin değil, çok basit, sıradan, hiçbir cesaret
gerektirmeyen, herkesin kendini bulabileceği ve katılabileceği kanunun ya da
yasağın alanına girmeyen sivil ve şiddetsiz direniş biçimlerine ihtiyacımız
vardır.
Örneğin her akşam üstü beş ile yedi arasında hiçbir slogan atmadan, hiçbir flama, rozet, pankart taşımadan, sadece tesadüfen orada bulunuyormuş gibi, diyelim ki Kadıköy’deki rıhtımın önündeki büyük alanda dolaşabilirsiniz.
Örneğin her akşam üstü beş ile yedi arasında hiçbir slogan atmadan, hiçbir flama, rozet, pankart taşımadan, sadece tesadüfen orada bulunuyormuş gibi, diyelim ki Kadıköy’deki rıhtımın önündeki büyük alanda dolaşabilirsiniz.
Böyle yaptığınızda kimse sizi tutuklayamaz, kimse size
burada ne yapıyorsun diyemez. Ama bunu binler on binler yaptığında bu aynı
zamanda kitlesel bir direniş olur. İnsanlar korkuyu üzerlerinden atarlar,
yalnız olmadıklarını görürler. Günler ve haftalar boyu bunlar yapıldığında
katılım binleri milyonları geçer. Ülkenin tüm alanlarını kaplar.
Bu tüm dengeleri değiştirir. Bunun karşısında hiçbir güç
duramaz.
Düşünebiliyor musunuz?
Hiçbir şey yapmıyor, hiçbir şey söylemiyorsunuz ama milyonlarca
insan her gün aynı saatlerde aynı yerlerde bulunuyor, dolaşıyor, oturuyor,
sohbet ediyorsunuz.
Bu direnişi kim engelleyebilir?
Kimin orada kasıtlı bulunduğunu, durduğunu, oturduğunu,
yürüdüğünü kimin tesadüfen işi için, yolu oradan geçtiği için, arkadaşıyla
orada buluşacağı için veya yorulduğu için orada bulunduğunu kim ayırt edebilir?
*
O halde, ağlar kuralım, güvendiğimiz arkadaşlarla ağlar
kuralım ve onların da kendi güvendikleriyle ağlar kurmasını söyleyelim.
Mümkünse bu yazıyı onlarla paylaşalım.
Bu ağlara dayanarak iktidarın haber ve bilgi tekeline karşı kendi doğru kontrol edilmiş ve sağlam bilgilerimizi yayalım.
Bu ağlara dayanarak iktidarın haber ve bilgi tekeline karşı kendi doğru kontrol edilmiş ve sağlam bilgilerimizi yayalım.
İktidarın elinin uzanamayacağı yerlerde olanlar bunları açık
alanlarda, sosyal medyada paylaşarak gerçeğin duyulmasının aracı olabilirler.
Bu ağlara dayanarak her yerde savaşa, bu faşist diktaya karşı girişimler kuralım, buluşalım, yüz yüze konuşalım.
Bu ağlara dayanarak her yerde savaşa, bu faşist diktaya karşı girişimler kuralım, buluşalım, yüz yüze konuşalım.
Bu girişimler aracılığıyla kitlelerin katılacağı, hiçbir özel
cesaret gerektirmeyen, hiçbir yasanın veya idari bir yasağın alanına girmeyen
hareket ve eylem biçimleri ile kitlelerin bu eylemlere katılmasını sağlayalım.
Bütün bunları yapmaya başladığımızda, Zaman yoldaşa işi
bırakmadan, Ağ yoldaşlar aracılığıyla Türkçü ve İslamcı Faşist Ergenekon-Erdoğan
diktasının işini bitiririz.
Böylece kurbanlık ve yem olarak Erdoğan-Ergenekon’a sunulan
Afrin’i ve Afrin’in insanlarını kurban ve yem olmaktan kurtarabiliriz.
Bu fikir ve öneriyi çok uçuk veya aptalca mı buluyorsunuz. Daha
iyi bir öneri ve fikriniz olduğunu mu düşünüyorsunuz. Lütfen kendi öneri ve
fikirlerinizi yazın. Paylaşın.
23 Ocak 2018 Salı
Demir Küçükaydın
Bloglar:
Video:
Podcast:
İndirilebilir kitaplar:
Bu yazı ilk olarak şurada yayınlandı:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder