Bugün Demirtaş’ın gazetelerde yayınlanan sözleri örneğinde, somut
olarak, basının ve HDP çevrelerinin her şeyi nasıl anlamsızlaştırdığını, içini
boşalttığını ve somut bir politik tartışmada manipülasyon yaptığını görelim.
Bilindiği gibi bir süre önce, Demirtaş aday olmayacağını
söyledi. HDP organları ve yöneticileri ve keza Kürt hareketinin görüşlerini
yansıtan diğer yayınlar, bunu sanki Demirtaş’ı başkanlıktan çekilmeye karar
vermiş gibi yansıttı ve muhtemelen öyle görmek isteği için öyle yorumlayıp yeni
başkan arayışlarına girdi.
Biz bunun üzerine şu tezleri savurduk:
1)
“Bir
devrimci, bir demokrat olmayı bir yana bırakalım, her dürüst ve sağlıklı
düşünen insan hapse girdiğinde veya erken ölecekse örneğin, eşine kendisinden
ayrılmasını ve kendisine bağımlı olmayan bir hayat kurmasını önerir ve de
önermelidir.
Önermelidir ki diğer taraf eğer bir sorumluluk alacaksa bunu kedi özgür
irade ve kararıyla yapsın.
Ulusal Sorunun klasik ayrılma hakkı tartışması da özünde aynı yaklaşıma
dayanır.
Bir dille, bir dinle vs. tanımlanmış uluslar bağlamında tartışılırsa,
her ulus diğerine ayrılma hakkını tanımalı, ayrılıp ayrılmamayı diğerinin özgür
iradesine bırakmalıdır.
Diğeri ayrılmazsa bu onun kendi özgür iradesiyle, hiçbir baskı altında
olmayan kararıyla olur ve olmalıdır.
Demirtaş da HDP’nin elini kolunu serbest bırakmak için, önümüzdeki
kongrede aday olmayacağını açıklamış ve kendi açısından doğru olanı yapmış
bulunuyor.
Yani Demirtaş’ın cevabı yeniden
aday gösterilmeyi reddetmemektedir. Bir tür güven tazelemedir. Karşı tarafın
özgürce karar vermesi için bir centilmence davranıştır.
2) “Bu doğru davranış karşısında HDP’nin doğru
cevabı, Demirtaş’ı tekrar ve ayakta alkışlayarak Başkan seçmek olabilir.”
Yani karşı tarafın bu doğru
davranışına karşı doğru davranış onu tekrar oy birliği ile ve ayakta
alkışlayarak başkan seçmek olabilir.
Hapse düşen ve uzun bir cezaya
çarptırılmış biri eşine beni bekleme hayatını yaşa dediğinde onu özgür bırakmış
olur. Ama dışardaki eşin gönlü eğer başkasındaysa bunu fırsat bilip hemen
başkasıyla da eş olabilir. HDP’nin yaptığı böyledir.
Ama şöyle bir opsiyon da vardır.
Gönlünüz başkasında olsa bile, ahlaki gerekçelerle, birini zor durumunda yalnız
bırakmamak için içerdekiyle eşliğinizi de sürdürebilirsiniz. Böyle
davranırsanız hem içerdeki eşinizin saygı ve güvenini kazanırsınız, hem
kendinizin, hem de herkesin. Kimse kör değildir. Maalesef HDP böyle
davranmamaktadır.
3) Demirtaş’ın
yeniden seçilip seçilmemesi örgütsel ya da hukuki bir sorun değil, politik bir sorundur ve politik olarak tartışılmalıdır.
Yani Demirtaş’ın yerine başkasını mı seçmek, yoksa ısrarla onu Başkan olarak
yeniden seçmek mi demokrasi mücadelesine güç verir diye tartışılmalıdır dedik.
Ve bu bağlamda, Demirtaş’ın tekrar seçilmemesinin politik olarak çok yanlış bir
adım olacağını, Erdoğan’ın hukuksuzluğunu, meşrulaştırmak, onu güçlendirmek,
zor durumda önderi terk etmek, demokrasi güçlerinin moralini bozmak gibi birçok
olumsuz sonuçları olacağını savunduk. Maalesef HDP’den hiç kimse sorunu bu
şekilde tartışmadı.
Aksine konu, aslında Demirtaş’ın başkan
kalması çok isteniyormuş ta örgütsel ve hukuki gerekçeler nedeniyle
başkanlıktan uzaklaştırılıyormuş gibi sunuldu. Bunun doğru olmadığı, somut bir
gerekçe gösterilemediği; ayrıca Demirtaş’ın aday olmama gerekçeleri arasında
böyle hukuki ve örgütsel bir sebep de zikredilmediği, ayrıca böyle sorunlar olsa
bile, öncelikle bunların aşılıp aşılamayacağının tartışılması gerektiğini
söyledik. Bunlara tutarlı ve ikna edici cevaplar verilemeyince, önceleri
herkesi tartışmaya çağıranlar, “klavye
militanları” konuşamaz, “bedel
ödeyenler” konuşabilir dedi.
Bu durumda da “bedel ödeyenler” yani Kürtler adına Hasip Kaplan” yakışıksız
biçimde de olsa “bedeli biz Kürtler
ödüyoruz Türkler başkanlığa göz koymasın” diyerek birinci önermenin mantık
sonucu olan ikinci önermeyi kürtler açısından ifade etti.
HDP yöneticileri, bu gibi ifadeleri ortaya
çıkaran temel ve yapısal nedenlere yönelecek yerde, bürokratik, içi boş, Türk
devlet adamlarının bir yığın laf edip hiçbir şey söylemeyerek bir şey söyleme
yöntemini izleyerek, bizde böyle bir anlayış olamaz tarzında açıklamalar
yaptılar.
Aslında Hasip Kaplan bu çıkışıyla politik bir
sorun olarak demirtaş’ın tekrar başkan seçilmesi sorunun tartışılmasını da
engellemiş ve aslında HDP yönetiminin Demirtaş’ın aday olmama kararını bir
centilmenlik olarak görmeme ve başkasını başkan seçme çabalarına destek vermiş,
konuyu Türk mü Kürt mü başkan seçelim noktasına kaydırmış oldu ve fiilen
Demirtaş’ın başkanlıktan alınmasına destek vermiş oldu.
Tartışmanın özü itibariyle geçmişi
böyledir.
*
Elbette binlerce yıllık Şark
Despotluğunun çürüttüğü bir Şark ülkesinde yaşıyoruz. Politik olarak solcu,
demokrat, sosyalist, liberal, Müslüman vs. olmak, kimseyi insan veya bu
toplumun insanı olmanın kokuşmuşluğundan azade kılmaz, Kıvılcımlı’nın dediği
gibi hepimiz “Turhallı bir hallı”yız.
Yani açık bir tartışmayla ikna
etmek, argümanları çürütmek gibi bir yola girilecek yerde bir çare olarak şu
yola baş vuruldu.
Demirtaş’tan yeni bir beyanat
daha alarak işte bakın Demirtaş son sözü söyledi, adam aday olmak istemiyor
daha ısrar etmeyin, ortalığı karıştırmayın, İslamcıların deyimiyle nifak
çıkarmayın.
Bunu beklemiyor değildik. Aynen
de beklediğimiz gibi oldu.
Ama bu Demirtaş’ın sözlerinin
anlamı çarpıtılarak yapıldı. Yani manipülasyon yapıldı.
Demirtaş’ın sözleri dikkatlice
okunduğunda Demirtaş’ın yukarıda özetlediğimiz yaklaşımı sözleriyle bir kez
daha doğruladığı görülmekte.
Ama gazetelerin Demirtaş’ın
sözlerini aktarışlarına bakıldığında tamamen içeriğinin boşaltılarak HDP
yönetiminin yorumlamak istediği gibi yorumlandığı görülüyor.
Gazetelerin Demirtaş’ın mesajını
iki başlık altında verdikleri görülür.
Birisi mahalle dedikodusuna
meraklı olanların meşrebine uygun olarak Hasip Kaplan’ın sözleri hakkında
söylediklerini önce çıkaranlar. Bunlar esas sorunu, yani Demirtaş’ın adaylığı
ve yeniden seçilmesi sorununu doğruda doğruya ikinci plana atanlar. En önemsizi
en önemli gibi göstermeye çalışanlar. Bunlarla uğraşmaya bile değmez.
Gelelim diğerlerine.
Önce şu gazetelerin başlıklarına
ve haberi verişlerine bakalım. Sonra da Demirtaş’ın sözlerini ayrıntısıyla
görelim.
Demokrat Haber: “Demirtaş:
Kimsenin tasfiye ettiği yok, kararı bizzat ben aldım”
ANF (Fırat haber Ajansı): “Demirtaş:
Aday olmama kararını bizzat kendim aldım”
Demokrat haber: “Demirtaş: “Kimsenin
tasfiye ettiği yok, kararı bizzat ben aldım”
Cumhuriyet: “Selahattin
Demirtaş tartışmalara noktayı koydu, 11
Şubat’ta yapılacak kongrede eş başkanlığa aday olmayacağını açıklaması üzerine
başlayan tartışmalara ilişkin konuşan HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş,
“Kimsenin beni tasfiye ettiği yok, kararı bizzat ben aldım. HDP’yi dizayn etmek
için pusuda bekleyenler sonuç alamaz” dedi.”
Diken: “Demirtaş konuyu
kapattı: Kimsenin beni tasfiye ettiği yok, kararı bizzat aldım”
Bu kadarı yeter.
Demirtaş’ın öne çıkarılan sözü nedir ve neye cevaptır?
Birileri sanki Demirtaş’ın başkanlığa aday olmamasına
başkaları karar verdiğini iddia ediyormuş da buna karşı cevap.
Elbet böyle bir iddiada bulunanlar olabilir. Bu bir yandan
özel savaş dairesi psikolojik savaş aracı bir iddiadır. Ama diğer yandan bu
ulusalcı Türklerin korku ve özlemlerinin dışa vurumudur. Ulusalcı türkler ve
Alevilerin geniş bir kısmı Kürt ve PKK alerjileriyle, Kandil ya da Apo’nun Demirtaş’ın
öne çıkmasını hazmedemediği için tasfiyesine karar verdiği bu nedenle tasfiye
edildiği türünden görüşleri sık sık ve yıllardır dile getirirler.
Bu iddialar yanlış olsa da olgu olarak vardırlar ve aslında
ulusalcı Türklerin kendilerini kapsayacak demokratik özlemlere sahip çıkacak
bir önderi benimseyebilecekleri mesajıdır sosyolojik anlamıyla. Böyle laflar
çıkararak ve bunlara inanarak Demirtaş’ı yitirmekten korktuklarını dışa
vururlar
Ama sorun bu mudur?
Hayır.
Esas soru neydi, esas tartışma neydi?
Demirtaş’ın kendi açısından doğru olanı yaptığı, HDP’in elini kolunu serbest bıraktığı, ama şimdi HDP’nin eli kolu serbest olarak Demirtaş’ı tekrar başkan seçip seçmeyeceği ve politik olarak hangi davranışın doğru olacağı.
Demirtaş’ın kendi açısından doğru olanı yaptığı, HDP’in elini kolunu serbest bıraktığı, ama şimdi HDP’nin eli kolu serbest olarak Demirtaş’ı tekrar başkan seçip seçmeyeceği ve politik olarak hangi davranışın doğru olacağı.
Bu öneriyi ve tartışmayı hiç görmeden, sanki yokmuş gibi
yapıp, üç beş ulusalcı Türkün Demirtaş sempatilerini ve demokrasi özlemlerini saçma
ama sosyolojik olarak anlaşılabilir gerekçelerle ifadelerini ciddiye alıp da bu
çok önemliymiş gibi bunu mu öne çıkarmaları gerekirdi?
Şunu hiç unutmayalım, öne çıkarılan her şey, aslında gizlenen başka bir şeydir.
Şunu hiç unutmayalım, öne çıkarılan her şey, aslında gizlenen başka bir şeydir.
Bir parça sorunun ve tartışmanın özünü yakalamak, öne
çıkarmak isteyen Demirtaş’ın kendini aday
göstermemesinin anlamına ve nedenlerine ilişkin cümleleri öne çıkarır ve en
azından tartışmanın tekrar esas rayına oturmasını sağlardı.
Gazetelerin hiç birinin bunu yapmaması ve “Demirtaş noktayı koydu” diyerek Demirtaş’ın
seçilmemesini sanki kendisinin istediği ve kararı kendisinin verdiği gibi koyulmaktadır.
İnsanlar bugün Twitter okuyucuları gibi, hiçbir şeyi analiz
etmmiyorlar, geçer ayak bakarak anlamlandırıyorlar.
Böyle bir dünyada, yukardaki gibi başlıkların, herkeste “Ya Demirtaş da başkan olmama kararlılığını
bir kere daha belirtti artık bize söyleyecek söz kalmaz” diye düşünmelerine
yol açar ve açmıştır da.
Bunun adı aslında psikolojik savaştır, manipülasyondur. Bu
işleri sadece devlet yapmıyor, işte muhalif basın ve Kürt basını dahil hepsi
yapıyor.
Şimdi lütfen bakalım bizim vurguladığımız ve tartışmayı
çakmaya çalıştığımız konuda bizzat Demirtaş ne diyor?
Uzun konuşmasının aday olmama kararının gerekçesini
açıkladığı en kesin cümlelerinin ne olduğuna bakalım:
"Türkiye
siyaseti, yakın tarihin en önemli mücadele ve seçim sürecine doğru ilerlerken,
Sayın Figen Yüksekdağ 'yargı- siyaset komplosu' ile 'yasaklı- rehine pozisyonu'
ile karşılaşıp, benim de bir tür rehine durumum belirsizliğini korurken, partimizin elini rahatlatarak, büyük
kongreye doğru özgürce tartışarak, gidilmesini istedim. Bu noktada aslolan
bizim değil, partinin ve mücadelenin çıkarlarıdır. Tek bir arkadaşım bile bana
eş genel başkanlığı bırakmam teklifini ve düşüncesini iletmedi" (abç)
"eş genel
başkanlık görevini üstlenmeye kendini hazır hisseden arkadaşlarımın, benim durumumun yarattığı duygusal
etkenlerden de kaynaklı olarak cesaret ve özgüvenlerinin kırılmasını asla
istemem. Bunun önünü ben kendim
açmazsam HDP'de inşa etmeye çalıştığımız demokrasi ve kolektif liderlik
kültürüne de zarar vermiş olurum" (abç)
"Eş genel
başkanlık mevzusu da politik bir konudur; ama
bununla birlikte önümüzdeki dönemin
politik ihtiyaçlarına yönelik güçlü bir tartışmayı da hep birlikte yürütmeliyiz.
HDP yönetiminin görevi, bu tartışmaların
önünü alabildiğine açmak ve dinlemek, anlamaktır. Ben de burada imkanlar
ölçüsünde, bu tartışmaları izlemeye çalışıyorum. En nihayetinde HDP'nin daha da
güçlenmesi için partim ve halkım benden canımı istese bile bir saniye tereddüt
etmem. Bu nedenle ben, hiçbir şekilde
geri çekilmiyorum. Partimin önünü yeni
eş genel başkanlarla birlikte açmaya çalışıyorum"
Demirtaş’ın uzun konuşmasında konuya ilişkin dedikleri
bunlar. Hiç de az değil, dönüp dönüp aynı şeyleri vurgulamış. Tekrar tekrar
söyledikleri ise başlıklarda zerrece yer bulamıyor.
Peki bunlar ne anlama geliyor.
Tamı tamına yukarıda da özetlediğimiz bizim yorumumuzun
doğru olduğunu gösteriyorlar. Demirtaş, aday
olmama gerekçesinin özgür karar vermeyi sağlamak olduğunu söylüyor. HDP
organlarını rahatlatmak için aday
olmadığını söylüyor: “partimizin elini rahatlatarak, büyük
kongreye doğru özgürce tartışarak, gidilmesini istedim”; “benim durumumun yarattığı duygusal
etkenlerden de kaynaklı olarak cesaret ve özgüvenlerinin kırılmasını asla
istemem. Bunun önünü ben kendim açmazsam”; “Partimin önünü (…) açmaya çalışıyorum”
Demirtaş’ın vurgusu çok açıktır. Konuşmasında farklı bağlamlarda
gelip hep aynı vurguyu yapmaktadır. Özgürce
bir karar alınmasını sağlamak.
Şimdi olgular bunlar iken, konunun özünü okuyucuya aktarmak
isteyen bir yayın ne yapar?
Esas olarak Demirtaş’ın neden aday olmadığının özü olan bu gerekçeyi öne çıkarır. Örneğin yukarıda aktardığımız yayın organlarının şu şekilde bir başlığı öne çıkardığın var sayalım: “Demirtaş aday olmama gerekçesini açıkladı: “Partimin önünü açmak ve özgürce tartışmasını sağlamak için aday olmamaya karar verdim”
Esas olarak Demirtaş’ın neden aday olmadığının özü olan bu gerekçeyi öne çıkarır. Örneğin yukarıda aktardığımız yayın organlarının şu şekilde bir başlığı öne çıkardığın var sayalım: “Demirtaş aday olmama gerekçesini açıkladı: “Partimin önünü açmak ve özgürce tartışmasını sağlamak için aday olmamaya karar verdim”
Böyle bir başlık hemen elbette şu sonucu da çıkarmayı
engellemez.
O halde biz özgürce, hiçbir baskı altında kalmadan, Demirtaş’ı yeniden başkan seçebiliriz.
O halde biz özgürce, hiçbir baskı altında kalmadan, Demirtaş’ı yeniden başkan seçebiliriz.
Ne var ki, bütün yayın organları sanki ağız birliği etmişçesine,
Demirtaş’ın asıl vurgusunu ve asım tartışma konusunu gözden uzaklaştırıp,
hayali ve ciddiye alınamayacak iddialara cevap verdirerek Demirtaş’ın en az üç
kere vurguladığı, ön açmak için aday
olmadığı gerçeğini, yani aslında centilmence ve uygarca bir davranış
göstererek aday olmadığı gerçeğini, bunun politika dilinde aynı zamanda bir
güven oylaması istemek anlamına geldiğini herkes bilir. Hele HDP’nin
yöneticileri herkesten çok bilir.
Türkiye’nin şarklı kültüründe belki bilinmez ama uygar
insanlar böyle davranırlar bunun devrimcilikle, sosyalistlikle falan ilgisi de
yoktur. Şark devletinin soysuzlaşmasına uğramamış, komünal ilişkilerden
doğrudan modern kapitalizme geçmiş kuzey ve batı Avrupa’da en gerici partilerin
yöneticilerinin bile böyle davrandığı görülebilir.
Sadece bu kadar da değil Demirtaş’ın söyledikleri.
Biz konunun politik bir tartışma konusu olduğunu söylüyorduk.
Yani ortada örgütsel örgütsel işleyişe ya da hukuki duruma ilişkin değil,
politik olarak ele alınıp tartışılması gereken bir konu olduğunu söylüyorduk.
Aynısını Demirtaş ta söylüyor:
“Eş genel başkanlık mevzusu da politik bir konudur; ama bununla
birlikte önümüzdeki dönemin politik
ihtiyaçlarına yönelik güçlü bir tartışmayı da hep birlikte yürütmeliyiz.”
Çok açık değil mi?
Konunun örgütsel ya da hukuki olduğunu söyleyenler kimlerdi?
Konunun örgütsel ya da hukuki olduğunu söyleyenler kimlerdi?
HDP yöneticileri ve vekilleri.
Biz ise Demirtaş’ın böyle bir şeyden söz etmediğini, HDP
yöneticilerinin dediklerinin de gerçeği yansıtmadığını, yani ortada
aşılamayacak hukuki veya örgütsel bir sorun olmadığını söylüyorduk.
Demirtaş da aynısını söylemiş oluyor yukarıdaki sözleriyle.
Peki bir parça namuslu, gerçeğin özünü yakalayıp maniple
etmek istemeyen bir gazete bu konuşmayı nasıl verirdi?
En azından şöyle: “Demirtaş “başkanlık konusu Politik bir
konudur.”
Ve böyle bir başlık, aslında HDP yöneticilerinin sorunu
koyuşlarının Demirtaş ağzından tekzibi olurdu.
Peki başka ne diyor Demirtaş?
“HDP yönetiminin
görevi, bu tartışmaların önünü alabildiğine açmak ve dinlemek, anlamaktır. Ben
de burada imkanlar ölçüsünde, bu tartışmaları izlemeye çalışıyorum.”
HDP yönetimi bunu yapıyor mu?
Hayır yapmıyor.
Şu ana kadar yaptığımız eleştirilerin hiçbirine cevap
verilmiş değil.
Hiçbir argümanla kimse ikna edilmeye çalışılmıyor.
Tekrar soruyoruz.
Demirtaş’ın kendini aday göstermemesi, tekrar başkan seçilmemeyi
istediği anlamına gelir mi?
Hayır.
Eğer gelmiyorsa sizler niçin aynı şekilde davranıp on
yeniden seçmeyi ve adaylığını kendinizin önermesini düşünmüyorsunuz?
Demirtaş’ın veya başka birinin başkan seçilmesi politik bir
sorun mudur değil midir?
Eğer politik bir sorunsa, Demirtaş’ı tekrar seçmek mi, yoksa
yerine başkasını seçmek mi Türkiye’deki demokrasi mücadelesini ve HDP’yi
güçlendirir.
Eğer başkasını seçmek diyorsanız gerekçeleriniz nelerdir?
Size oy verenler, sizin için çalışanlar ikna edilmeye değmiz
mi?
Niçin hiçbir argüman ve açık tartışma yok?
Lafa gelince hep halkın karar vermesinden söz ediliyor.
HDP’yi destekleyen, onun için her şeyi yapan HDP’li veya örgütsüz
bireyler halktan sayılmıyor mu?
Niçin yokmuşlar gibi davranılıyor ve eleştirilerini diye
getirenlere “klavye militanı” gibi
ifadelerle saldırılıyor.
Anlaşılan Demirtaş’ın ipi çekilmiş?
Onun ön açması, başkasını onun yerine getirmenin gerekçesine
dönüştürülmeye çalışılıyor ve bunun için her türlü manipülasyon yapılıyor.
HDP aslında Demirtaş’ın ipini çekerken, kendi ipini çekiyor.
İntihar ediyor.
Yapmaya çalıştığımız, bu intiharı engellemek, onu yaşatmaya çalışmak, bürokratik vurdumduymazlıktan çıkarmaktır.
Yapmaya çalıştığımız, bu intiharı engellemek, onu yaşatmaya çalışmak, bürokratik vurdumduymazlıktan çıkarmaktır.
12 Ocak 2018 Cuma
Demir Küçükaydın
Bloglar:
Video:
Podcast:
İndirilebilir kitaplar:
Bu yazı ilk olarak şurada yayınlandı:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder