HDP organları Selahattin Demirtaş’ın tekrar başkanlığa
seçilmesi sorununu bir “kişi sorunu” olarak ele almaktadır bir politik sorun
olarak değil.
Ve bunu. Selahattin Demirtaş’ın başkanlığa tekrar seçilmesini öneren ve tartışanları, bir kişi sorunu tartışması yapmakla suçlarken itiraf etmektedirler.
Ve bunu. Selahattin Demirtaş’ın başkanlığa tekrar seçilmesini öneren ve tartışanları, bir kişi sorunu tartışması yapmakla suçlarken itiraf etmektedirler.
Kaldı ki sadece “kişi sorunu” olarak da görmüyorlar, örgütün
ve politikanın açılması için temel şartın Demirtaş’ın yerine başkasını başkan
seçmek olduğun düşünüyorlar ve bunu açıkça yazıyorlar. İşin kötüsü ne
dediklerini ve sözlerinin nereye gittiğini bile bilmiyorlar.
Somut olarak görelim.
Önce bir kısa hatırlatma yapalım, önceki yazımızın temel
tezi, Demirtaş’ın tekrar seçilmesinin hukuki veya örgütsel bir sorun veya kişi
sorunu olmadığı, politik bir sorun
olduğu idi.
Ve biz yazımızda sorunu bir politik sorun olarak ele almış,
öyle tartışmış ve yeniden seçilmesini önermiştik.
Hatta, Demirtaş veya başka yeteneksiz biri olsaydı da bu
durumda tekrar seçilmesi gerekir diye de yazmıştık.
Ayrıca biz sorunu bir duygusallık sorunu olarak da ele
almamıştık. Tamamen politik mücadelenin gerekleri açısından yaklaşmıştık.
Şimdi HDP’nin yaklaşımını görelim ve analiz edelim.
Bakılım kim sorunu politik sorun olarak tartışmaktan kaçıyor?
*
Sorunu politik olarak tartışmak şu şekilde tartışmaktır: “Demirtaş’ın yerine başka bir başkan seçmek
mi, yoksa Demirtaş’ın tekrar seçilmesi mi politik olarak HDP’yi ve demokrasi
mücadelesini güçlendirir?”
Biz ve internette yüzlerce başka HDP taraftarı, destekçisi
veya üyesi, Demirtaş’ın seçilmemesinin yanlış bir politik adım olacağı,
iktidarın eylemlerini meşrulaştırıp ona yeni silahlar vereceği, yığınların
HDP’ye olan güvenlerini sarsacağı gibi burada saymakla bitmeyecek birçok
gerekçeler sayıp öyle Demirtaş’ın tekrar seçilmesini önerdik.
Buna karşılık HDP adına konuşanlar hep hukuki veya örgütsel
gerekçeler göstermişlerdi.
Hukuki veya örgütsel gerekçelerin aşılmasının bir sorun
olmadığını, öte yandan Demirtaş’ın gerekçeleri arasında hukuki ya da örgütsel
engeller diye bir gerekçe bulunmadığını da ek olarak belirtmiştik.
Şimdi bu durumda HDP’nin organlarının, örneğin 4 ve 5 Ocak
tarihlerinde Diyarbakır’da toplanan TBMM grubunun Demirtaş’ın yerine başkasını
seçme nedeni olarak:
a) Hukuki
veya örgütsel ne gibi engeller vardır ve bunların aşılması niçin mümkün
değildir ve bu nedenle de Demirtaş yerine başkası seçilmelidir diye somut
olarak bir açıklama yapması gerekirdi.
b) Eğer
böyle bir durum yoksa da Demirtaş’ın yerine başkasının seçilmesinin, niçin
politik olarak daha doğru olacağına dair gerekçelerini sayması gerekirdi.
Tutarlı ve mantıklı, kitlesini ve ezilenleri ve onların
siyasi eğitimini ciddiye alan bir örgüt veya hareket böyle davranır.
Peki HDP ne yapıyor?
Buyurun okuyalım:
“TBMM Meclis Grubu
olarak, Edirne Cezaevi’nde haksız ve hukuksuzca rehin tutulan Eş Genel
Başkanımız Selahattin Demirtaş’ın HDP 3. Olağan Kongresi’nde, “Yeni siyasal
mücadele dönemini daha güçlü karşılamak, demokratik siyasete demokrasi
kültürünü kazandırmak, koltuk ve makam için değil halk adına siyaset yapma
bilincini geliştirmek ve yeni arkadaşlarla, yeni bir heyecanla yola devam etmek
için bu kongrede Eş Genel Başkanlığa aday olmama” kararını üzüntü ama saygıyla
karşılıyoruz.”
Şimdi bu satırları analiz edelim.
Birincisi, “saygıyla” karşılandığına göre, Demitaş’ın
istifasının şövalyece bir davranış olduğu resmen kabul ediliyor.
Bu durumda HDP’ye düşen nedir? Bu şövalyece davranışa karşı
aynı şekilde şövalyece davranmak. Yani êvte bana ayrılma hakkını veriyorsun
teşekkürler ama ben senden ayrılmyorum” demek.
Birincisi bunu yapmıyor. Zaten gönlü başkasında ve ayrılmak
için bahane arayanlar gibi davranıyor.
Hiç mi bu HDP’lilerin aklına gelmez ya bu adamın Selahattin’in
davranışının bir şövalyelik olduğunu düşünmek ve buna aynı tarzda şövalyece
cevap vermek.
Nedense akıl tutulmasına uğramışlar. Bu işin sentetik ve
genel eleştirisi.
İşin ayrıntısına girince durum daha vahim.
Ayrıntıda, Demirtaş’ın gerekçelerinin kendisinin yerine
başka bir başkan seçmenin bir gerekçesi haline, hatta Demirtaş’a karşı bir
silaha döndürüldüğünü görüyoruz.
Bunu şöyle daha iyi görürüz.
Dikkat edilsin, tırnak içinde Demirtaş’ın şu sözleri
aktarılıyor: “Yeni siyasal mücadele
dönemini daha güçlü karşılamak, demokratik siyasete demokrasi kültürünü
kazandırmak, koltuk ve makam için değil halk adına siyaset yapma bilincini
geliştirmek ve yeni arkadaşlarla, yeni bir heyecanla yola devam etmek için bu
kongrede Eş Genel Başkanlığa aday olmama” (Biz bunları genel ve afaki
gerekçeler olarak tanımlamıştık.)
Sonra da buna saygı duyulduğu söylenip yerine başka başkan
seçileceği ima ediliyor. Yani “istemem, yan cebime koy”.
Sorunu politik olarak ele alan bir HPD, Demirtaştan
aktardığı bu önermelerdenşöyle sonuçlar da çıkarabilirdi:
“Demirtaş bu gerekçelerle ayrılmak istediğini belirtmekle
birlikte,
·
Biz kendisini yeniden başkan seçerek “yeni bir siyasal mücadele dönemini daha
güçlü karşılayabiliriz”;
·
Biz kendisin yeniden bakan seçerek, “demokratik siyasete demokrasi kültürünü
kazandırabiliriz”
·
Biz kendisini yeniden başkan seçerek, “koltuk ve makam için değil halk adına
siyaset yapma bilincini geliştirebiliriz”
·
Biz kendisini yeniden başkan seçerek, “yeni arkadaşlarla ve yeni bir heyecanla yola
devam edebiliriz”.”
Nedense bunu yapmıyor. Böyle çıkarsamalar ve akıl yürütmeler
yapmıyor HDP bildirisi.
Bu çıkarsamalar ve önermeler yanlış mı?
Eğer yanlış ise neden yanlıştır?
HDP bunu açıklamakla ve bizleri aydınlatmakla yükümlüdür.
Yok eğer bunlar doğru ise, neden bunlar yazılmadı da o
önermelerden Demirtaş’a bir seyam sarkıtıp değiştirme yolunda eğilim
belirtildi?
Yani Demirtaş’ın gerekçelerinden böyle sonuçlar da
çıkarılabilirdi, çıkarılmaması ne anlama gelir?
Şimdi tersinden gidelim, Demirtaş’ın gerekçelerini kendi
çıkarsamaları için kullanmak ne anlama geliyor, yani yukarıda aktarılan HDP’nin
metni ne anlama gelir somutta onu görelim. Her önermeyi mantık sonuçlarına
götürelim.
·
Demirtaş’ın yeniden başkan seçilmesi “yeni bir siyasal mücadele dönemini daha
güçlü karşılamamızı” engelleyecektir
·
Demirtaş’ın yeniden başkan seçilmesi “demokratik siyasete demokrasi kültürünü
kazandır”mamızı zorlaştıracaktır.
·
Demirtaş’ın yeniden başkan seçilmesi “koltuk ve makam için değil halk adına
siyaset yapma bilincini geliştir”memizi engelleyecektir
·
Demirtaş’ın yeniden başkan seçilmesi “yeni arkadaşlarla ve yeni bir heyecanla yola
devam et"memizi engelleyecektir.
Bunlar
böyle açık açık yazılmıyor ama dediklerinin manası budur. Aslında ciddi bir
parti gerçekten böyle düşünüyorsa bunu açık açık belirtmeli böyle zımni
ifadelere baş vurmamalıdır.
HDP’nin Meclis Grubu Demirtaş’ın sözlerini oraya aktarıp, o
sözleri Demirtaş’ın yerine başka birisini seçmenin gerekçesi yaparken, aslında
tevil yollu ikrarda bulunduğunu bile göremeyecek durumdadır.
Eğer gerçekten böyle bir durum varsa, bunu açık açık
kamuoyuyla paylaşmak gerekirdi.
Olabilir, Demirtaş’ın yeniden seçilmesinin böyle olumsuz
sonuçları olabilir.
O zaman bunlar açık açık söylenir.
Söylenenin arkasında durulur ve savunulur bu doğru bir
davranıştır.
Kaldı ki, bütün bunlar doğru bile olsa, bu durumda, bütün bu
olumsuzluklara rağmen yine de politik olarak doğru bir adım olabilir Demirtaş’ın
yeniden başkan seçilmesi.
Çünkü bizzat Demirtaş’ın gerekçeleri politik gerekçeler
değildir.
Bu politik olmayan genel ve afaki gerekçeleri tekrarlayarak,
aslında HDP kendisi politik olmayan gerekçelerin ardına gizlenerek politik
bakımdan yanlış bir tavır almaktadır.
Neden ve nasıl mı?
Çünkü herhangi bir örgüt zaten her zaman, “demokrasi kültürünü”, “siyaset yapma bilincini” geliştirmeli, her
“yeni siyasal dönemi daha bir güçle
karşılamalı”dır.
Bunlar bir örgüt için, bir organizma için soluk almak, yemek
yemek, su içmek gibi işlevlerdir. Bunlar kendi başına siyasi hedefler değildir
ve olamazlar. Bir insan benim görevim şimdi soluk almaktır, şimdi su içmektir
diye yaşamaz. Bir örgüt de, saten her zaman ve her koşulda yapması gereken
rutin işleri özgül bir siyasal görevmiş gibi ele almaz ve onların yerine
koymaz.
Eğer böyle yapıyorsa, başka siyasi görevlerden kaçışını
gizliyor demektir.
HDP’nin yaptığı, Demirtaş’ın genel ve afaki gerekçelerini
sıralayarak aslında tamı tamına bu olmaktadır.
Görüldüğü gibi, HDP sorunu politik olarak tartışmadığı gibi,
politik olarak tartışılmasının da önünde bir engeldir.
HDP’nin gerekçelerinin hepsinden tam da Demirtaş’ın yeniden seçilmesine ilişkin sonuçlar çıkarılabilir:
Bir başka örnek:
HDP’nin gerekçelerinin hepsinden tam da Demirtaş’ın yeniden seçilmesine ilişkin sonuçlar çıkarılabilir:
Bir başka örnek:
“Sevgili yoldaşımızın
siyasi rehinelik koşullarında uzun ve ciddi bir muhasebeyle ulaştığı bu karara
büyük bir değer biçiyoruz. Önümüzde açılan yeni mücadele döneminin gereklerini
değerlendirerek aldığı kararın hakkının ancak HDP’nin kurumsallaşması,
yenilenmesi ve yeniden örgütlenmesiyle verilebileceğini biliyoruz.”
Pek ala bu cümle şöyle de olabilirdi:
“Sevgili yoldaşımızın
siyasi rehinelik koşullarında uzun ve ciddi bir muhasebeyle ulaştığı bu karara
büyük bir değer biçiyoruz. Önümüzde açılan yeni mücadele döneminin gereklerini
değerlendirerek aldığı kararın hakkını”
bizler ancak kendisini yeniden başkan seçerek verebiliriz.”
Sıraladıkları gerekçelerden neden böyle bir çıkarsama yapmadıklarını
açıklamakla yükümlüdürler.
Bu çıkarsama yanlış ise neden yanlıştır?
Bu çıkarsama yanlış ise neden yanlıştır?
Bunu bize açıklamakla yükümlüdür HDP organları.
Hemen görüleceği gibi ortadaki metin ruhsuz, mantıksız, boş
ve bürokratik bir metindir. HDP’nin bütün temel hastalıklarının kendini dışa
vurduğu bir metindir.
Bir parça canlılığı olan, işlerini komisyonlara havale
etmeyen, her sorunu canlı olarak tüm örgüt içinde ve halkın önünde tartışın ve
onları tartışmaya çeken bir örgüt böyle kötü metinler yazıp böyle kendi ayağına
kurşun sıkan sonuçlar çıkarmaz.
HDP grubunun toplantısının metni için bu kadar yeter.
*
Ama bizi esas hayal kırıklığına uğratan HDP sözcüsü Ayhan
Bilgen’in söyledikleri oldu. Bunları sözcü olarak söylediğine göre biz Ayhan
Bilgen’in değil, HDP’nin yetkili organlarının görüşleri olarak ele alıp
eleştireceğiz.
Önce Bilgen’in sözcü olarak dediklerine bakalım:
“Birileri bizim tam da
bu kongreye giderken planladığımız, hedeflediğimiz politik tartışmaları
yapmayalım diye bu süreci nasıl göğüsleyeceğimize dair siyasi netliği birlikte
oluşturmayalım diye, örgütsel eksikliklerimizle yüzleşip onları nasıl birlikte
yenebileceğimize odaklanmayalım diye, sadece düzen partileri gibi isim
tartıştırmaya çalışıyorlar. HDP’de siyasetin böyle yapılmadığını, HDP’de
kararların klavye militanları tarafından alınmadığını HDP’de ancak emeği
geçenlerin, bedel ödeyenlerin karar verdiğini bildiklerini tahmin ediyoruz.”
Önce ilk çelişkide başlayalım.
Hem Demirtaş “bütün
partililerimizi ve halkımızı gerek yerel konferanslara gerekse kongre sürecinde
en güçlü şekilde öneri ve eleştirileriyle tartışmalara dahil olmaya davet
ediyorum”
Hem de Bilgen, örneğin kitabında: “tartışmayı heyecan ile ve en geniş biçimde , tüm kesimlerle yürütmek
gerekir.” diyor.
Birileri bu daveti ciddiye alıp da fikrini ve önerilerini
söyleyince, örneğin biz “Demirtaş yeniden
başkan seçilmelidir” deyince, bunu söyleyenleri, dzen partileri gibi kişi
sorunu tartışmakla, “klavye militanlığı” ile damgalıyor HDP organları sözcünün
ifadesine göre.
Bu ne pehriz bu e lahana turşusu.
Peki tartışmaya girenleri karşı öneri yapanları böyle
suçlamak somut olarak ne anlama gelir?
Bu, insanları daha baştan kötü niyetli olarak ele alıp,
aslında ahlaki kriterlerle eleştirip tartışmayı gerçek içeriğinden saptırmaktan
başka nedir ki?
Bilgen “sözcü” olduğuna göre belli ki, HPD organlarında
böyle değerlendirmeler olmuştur ki onları ifade etmektedir
Şimdi daha yakından bakalım HDP sözcüsünün dile getirdiği
HDP’nin görevlerine.
İnsanlar neden Selahattin’in tekrar başkan seçilmesini
istediler?
Bir personel sorunu, bir kişi sorunu olarak mı tartıştılar?
Hayır.
Örneğin biz, bir “klavye
militanı”( aslında militan olamayacak durumdayız artık yaş ve fizik olarak,
“klavye emekli sempatizanı” demek
daha doğru olurdu bize) olarak biz hiçbir zaman Demirtaş sorununu bir kişi
sorunu olarak görmedik. Yazımızda bu çok açıktır. Demirtaş’ı aslında program, strateji,
taktik ve örgüt sorunlarında çok zayıf ve eksik bulduğumuzu belirtmiş, ama buna
rağmen, tamamen politik gerekçelerle tekrar seçilmesi gerektiğini söylemiştik.
Karşı tarafa yanlış ve söylemediği bir görüşü atfederek
sonra da onu eleştirmeye ne denir bunu yapanlar söylesin.
Aslında HDP sorunu bir bir politik sorun olarak görmediğini,
bir kişi sorunu olarak gördüğünü bizzat kendisi ifade etmiş bulunuyor.
Budur tam da dar görüşlülük.
Böylesine önemli bir politik sorunu bir kişi sorunu olarak
görmenin ve politik bir sorun olarak görmemenin kendisi politik olarak bir
sonundur ve de çok sorunlu bir politikanın ifadesidir.
Hayır baylar, Demirtaş’ın yeniden başkan seçilmesi bir kişi
sorunu değildir.
Siz sorunu öyle gördüğünüz için, bizim tamamen politik
gerekçelerle yaptığımız önerileri bir
kişi sorunu olarak algılıyor ve değerlendiriyorsunuz. “Kişiyi nasıl bilirsin? Kendin
gibi”.
Ve bunu yaparken, üstüne üstlük, karşı tarafı iyi niyetli
kabul edip ikna etmeye yönelecek yerde suçlamaya gidiyorsunuz hatta insanların
geri yanlarını okşayarak hamasete kayıyorsunuz. “HDP’de ancak emeği geçenler, bedel ödeyenler” karar verirmiş.
Karşı görüştekileri böyle itham etmek ahlaki bir eleştiridir
ve politik bir sorunu ahlaki bir soruna çevirmenin kendisi politik olarak çok
geri ve gerici bir davranıştır.
Kitlelerin siyasi ve teorik gelişimini, ilerlemesini hedef
alan örgütler, insanların geri yanlarına değil, ileri yanlarına hitap ederler.
*
Bizi siyasi netliğe kavuşmayı örgütsel eksikleri tartışmayı
engelleyen kötü niyetli insanlar olarak tanımlıyorlar.
Bunları engelleyen kimdir.
HDP’nin bürokratik yapısıdır.
Yıllardır HDP’nin siyasetine ilişkin programatik, stratejik, taktik, örgütsel önerilerimiz var.
Bunları bir gündem maddesi olarak bile önermemiz engellendi hem de bizzat kendi tüzüğünü ve kurallarını ayaklar altına alarak.
Yıllardır HDP’nin siyasetine ilişkin programatik, stratejik, taktik, örgütsel önerilerimiz var.
Bunları bir gündem maddesi olarak bile önermemiz engellendi hem de bizzat kendi tüzüğünü ve kurallarını ayaklar altına alarak.
Politika, örgüt sorunları mı?
Ciddi bir örgüt bu konuları tüm örgüt çapında ve halkla
tartışır.
Tartışmalar “komisyon” denilen ve bürokratlar yetiştirmekten
başka hiçbir işlevi olmayan organlarda
değil, herkesin gözü önünde ve herkesin katılımıyla yapılır. Bunun için gerekli
teknik altyapı bağlanır.
Yıllardır yazıyoruz, HDP’nin programı yanlıştır, bu program Demokratik
Cumhuriyet’e götürmez, Lübnanlaşmaya götürür diye.
Kimse aksini kanıtlama zahmetine girdi mi?
Hayır.
Yokmuş gibi davranılıyor.
Yıllardır, Demokratik bir Cumhuriyet Kürtlüğün tanınması
değil, Türklüğün de tanınmamasını hedefler. Türklüğün de tanınmaması fiiliyatta
ve somuta dökülmüş olarak
herkese ana dilinde eğitim hakkı, ama herkesin ana dilinde
aynı tarih ve edebiyat kitabını okuması demektir diyoruz. Bunun için de tarih
kitaplarının tüm dillerden, dinlerden, tarihlerden, kültürlerden eşit
katılımcılardan oluşan kurullarca oy birliğiyle yazılması gerekir diyoruz.
Politik birimlerin, ister köy, ister bölge düzeyinde olsun, die,
dine, kültüre vs. göre tanımlanmasının reddedilmesi, yani statünün reddedilmesi
ama hiçbir statünün de olmaması gerekir diyoruz
Aynı ilkeye göre örgütlenmiş bu cumhuriyette, tüm organların
her düzeyde seçilmelidir ve emniyet kuvvetlerin bu organların emrine verilmelidir
diyoruz.
HDP programında bunlar yok diyoruz,
Bir program tartışması açtı mı HDP.
Hayır.
Strateji mi?
Böyle bir program olmadıkça, Kürt hareketinin programatik
olarak batılıları kazanamayacağını yazıyoruz.
Bunun ayrıca kültürel engelleri olduğunu yazıyoruz
Bunun için sistemli ve planlı bir çaba gerekir aksi takdirde
tecrit olup çözülme tehlikesi vardır; bu değişim yapılmadığı takdirde de
tıkanma tehlikesi vardır diyoruz.
Bu gibi sorunları ve konuları açıp tartışmaya sundu mu HDP?
Bu gibi sorunları ve konuları açıp tartışmaya sundu mu HDP?
Hayır
Yıllardır, HDP kendi bayrağını açmadan, olağanüstü hal
koşullarında herkesin katılacağı sivil direniş biçimleri oluşturmadır diyoruz. Somut
öneriler ve girişimler yapıyoruz. Bir tanesini olsun gündemine alıp tartıştı
mı?
Hayır
Yıllardır HDP bu bileşen hukukunu terk etmelidir, bu örgüt
içinde bir kast sistemi oluşturmaktadır, birey hukuku geçerli olmalıdır
diyoruz.
Ciddiye alınıp hiç gündem ve tartışma konusu yapıldı mı?
Hayır.
Bütün komisyonlar iptal edilmelidir. Komisyonlar tartışılıp
karar alınmış işlerin uygulamasının araçları olurlar, tartışmaların ve karar
tasarılarının organları olmazlar. Bugünkü biçimiyle komisyonlar örgütü
demokratik olmayan bir şekilde yönlendirmenin araçlarıdır. Gerçekten konsensüs ise,
örgütün bireylerinin farklı görüşler etrafında yoğunlaşmalarının temsili için oydaşma
yöntemi vardır bu uygulanabilir diyoruz.
Bozguncu muamelesi görüyoruz.
Bunları tartışmıyor HDP.
Bunları tartışmadan politika tartışması yapılamaz.
HDP’nin yıllardır birikmiş bürokratik yapısının hastalıkları
Selahattin Demirtaş konusunu ele alışında tümüyle ortaya çıkmış bulunuyor.
HDP tüm bürokratik yetersizlikleri, bu Selahattin Demirtaş
tartışmasıyla, patlayan bir kanalizasyon gibi ortalığa çıkmış bulunuyor
Bu yetersizliklerin Demirtaş vesilesiyle görülmesi ve
dillendirilmesi, Demirtaş’ı başkan seçmemeye duyulan tepki, HDP’nin yeniden
doğması için biricik umut kapısıdır.
Bu nedenle, Demirtaş’ın yeniden başkan seçilmesini sağlamak
için HDP’nin yünetim organlarına yönelik eleştiri ve baskıyı arttırmak
gerekiyor.
HDP’de bu kazanılırsa, Erdoğan’ı alaşağı etmek için ilk
muharebe de kazanılmış olur.
Unutmayalım her dış savaş bir iç savaşla birlikte yürür.
HDP’nin bürokratik yapısı havaya uçurmadan Erdoğan’a karşı
savaşı kazanmak mümkün değildir.
8 Ocak 2018 Pazartesi
Demir Küçükaydın
Bloglar:
Video:
Podcast:
İndirilebilir kitaplar:
Bu yazı ilk olarak şurada yayınlandı:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder