Devlet Sınıfları ve Burjuvazi; onların binlerce yılın
tecrübelerini ve geleneğini taşıyan partileri ve politikacıları yine her zaman
olduğu gibi bizlerden, yani ezilenlerden, alt sınıflardan, sosyalistlerden bin
kat daha akıllı ve esnek politikacılar olduklarını gösterdiler.
Bizler aynı zekayı, kıvraklıkları gösteremediğimiz; Politika
sanatını (Marks-Engels politikayı bir bilimden öte bir sanat olarak tanımlıyorlardı)
öğrenmediğimiz takdirde nal toplamaya, gündem dışı kalmaya, ezilenlerin
kurtuluş mücadelesine destek olmak bir yana, onun önünde köstek olmaya devam
edeceğiz demektir.
Yazılarımızı izleyenler okumuştur, bu seçimin olacağı belli olduğu
andan itibaren strateji, vuruş yönü, ana halkanın ne olması gerektiğine dair
yazılar yazdık; bunlara bağlı olarak da somut, pratik, taktik adımlar önerdik.
Bunlardan biri de, Erdoğan’ın hesabının İyi Parti’yi seçim dışı bırakmak
olduğu, HDP’nin bu oyunu bozabileceği, bunun için İyi Parti’ye bir grup kuracak
kadar vekili hiçbir karşılık beklemeden vermeyi önermesi gerektiğini söyledik.
Bu pek ala şöyle savunulabilirdi ve savunulmalıydı, senin
görüşlerine karşıyım ama onları ifade edebilmen için canımı vermeye hazırım.
HDP böyle bir adım atsaydı, şimdi toplumun gündeminde HDP’nin
bu ezber bozan hamlesi olurdu.
İyi parti bu teklifi kabul etmezmiş: Eder veya etmez.
Etmezse kendisi kaybederdi. Kabulü veya reddi halinde bundan her halükârda hem
HDP hem de Erdoğan’dan kurtulma acil hedefi karlı çıkardı.
Bu adımı atmayarak ve CHP’nin atmasının yolunu açarak aslında
HDP kendi ayağına kurşun sıktı ve gündem dışına düştü.
Hatta şimdi HDP’nin baraj altı kalması, potansiyellerini
harekete geçirememesi, tecrit olması ve bu yoldan (istemese bile) Erdoğan’ın
zaferine istemeden hizmet eder durumda olma tehlikesi bulunmaktadır.
Çünkü yüzde on barajını aşamamış ve tüm potansiyelini de
gösterdiği cumhurbaşkanı adayına oy vermek için harekete geçirememiş bir HDP,
hem Erdoğan’ın seçilmesine hem de AKP-MHP ortaklığının Mecliste çoğunluğunu ele
geçirmesine yol açar.
Böyle bir sonucu yal açacak bir HDP’yi ise ne Türkler ne de
Kürtler affetmez ve HDP kendini sandığa gömmüş olur.
Bal demekle ağız
tatlanmaz, bal yemek gerekir. “Türkiyelileşme” demekle Türkiyelileşilmez.
Türkiyelileşmek gerekir bu ise tüm gayrı memnunları toparlayacak onlara hitap
eden bir politika gerektirir.
Bunun için de o mücadelede yakalanacak ana halkanın ne
olduğunun doğru belirlenmesi gerekir. Hangi halkayı yakalayıp çekmek en geniş
kesimleri hareket geçirebilir, karşı tarafı tecrit edebilir, bizi tecritten kurtarabilir?
Cevabı aranacak sorular bunlardır.
Şu an yakalanacak ana halka, Erdoğan’ın iktidardan
uzaklaştırılması, yenilmesidir.
Bütün taktikler bu strateji hedefe bağlı olmalıdır.
Bunları defalarca yazdık,
HDP’li yöneticiler ise bu önerileri duymazdan ve görmezden
gelmeye devam ettiler. Anaları onları büyük politikalar yapmaları için
doğurmuştu, onlar meclis kulislerinde CHP’li vekillerle girdikleri iddiaları kazanmaları
ile manşetlere çıkıyorlardı nasıl olsa.
Sıradan bir sosyalistin önerilerini ciddiye alıp onu adamdan
saymak olmazdı.
*
HDP büyük bir yanlış yaptı ve fırsatı kaçırdı.
CHP ve İyi Parti hem kendi açılarından hem de Erdoğan’ı
uzaklaştırma hedefi açısından en akıllıca olanı yapılar.
Biz onlara akıl vermeyiz, onları eleştirmeyiz; dostlarımızı,
yakın gördüklerimizi, yani HDP’yi eleştiririz.
Ve ne kadar yakın görüyorsak o kadar sert eleştiririz. Kendimize
ve dostlarımıza karşı gaddar düşmanlara ve güvenilmezlere karşı anlayışlı olmak
devrimci politikanın da İslam’ın da şartıdır. Muhammet boşuna dememiştir
nefsine karşı savaş savaşların en kutsalıdır diye.
Bu nedenle bizden CHP’yi, İyi Partiyi, Saadet’i veya Ak
Partiyi eleştiren sözler duyamazsınız.
Çünkü onları eleştirmek kendini onlarla aynı amacın ve
bütünün bir parçası olarak görmektir aslında, o eleştiriler ne kadar sert gibi
görünürse görünsün.
*
Evet CHP akıllıca bir adım attı. Şimdi bu partilerin
atacakları şu adımlar hem kendi çıkarları açısından hem de bizim de hedefimiz
olan Erdoğan’ı uzaklaştırma stratejisiyle uyum içinde olur.
İlk elde Saadet ve İyi Parti’nin ittifak kurması onları için
de Erdoğan karşıtı cephenin tümü için de
akıllıca bir adım olur.
İkinci adım da bu ittifakın oluşmasına bağlayarak ve CHP’nin
yaptığı jeste karşılık olarak Akşener’in bir jestle adaylıktan çekilmesi
olabilir.
Üçüncü adım da üç partinin bir araya gelerek (Gül’ü veya
benzeri birini) ortak aday olarak göstermesi.
Bu adımlar onlar için (bizim için de) en akıllıca hamleler
olurdu.
Bu adımların farklı versiyonları da olabilir. Örneğin birinci
turda azami katılımı sağlamak için olabildiğince çok adayla ve her partinin
kendi adaylarıyla girmesi ama ikinci turda en çok oy alanı desteklenmesi gibi.
Ama bunların hepsinin başka riskleri de vardır. Bu nedenle
ilk turda Gül’de (veya benzeri bir adayda) anlaşmaları ve ortak aday olarak
göstermeleri kendileri açısından çok daha akıllıca olur.
Ve yine kendileri açısından üç partinin oyları
yetmeyeceğinden, Kürtlerin oylarını alabilecek bir aday seçmeye
çalışacaklardır.
Onların HDP’yi muhatap almadan ve dışlayarak, ama Kürtlerin
de oy verebileceği bir adayı belirlemeye de dikkat edecekleri açıktır. HDP’yi
muhatap almaları veya bir araya gelmeleri kendi seçmenlerinde AKP ve MHP’ye oy
kaçmasına yol açacağı için onlar başka hiçbir neden olmasa bile böyle davranmak
zorundadır.
Bu profile en uygun aday da şu an Gül’dür.Ve de Gül, üç
parti anlaşırsa böyle bir adaylığı kabul eder.
Ama bu üç parti aynı zamanda HDP’nin baraj altı kalmasını da
istemezler, çünkü HDP baraj altı kalırsa bütün Kürt oyları AKP’nin torba
vekillikler çıkarmasına yol açar.
Şimdi bu partilerin hem kendileri açısından hem de Erdoğan’ı
uzaklaştırmak için en akıllıca olan bu hamleleri yapacakları varsayımına
dayanarak HDP’nin bu koşullarda hem Erdoğan’ın yıkılmasına azami katkıyı nasıl
verebileceği ve kendisi açısından da nasıl azami oyu alıp yüzde on barajını
geçebileceği konusunu ele alalım.
*
Erdoğan HDP’yi sandığa gömmek istiyor.
Erdoğan HDP’yi sandığa gömemez ama böyle giderse HDP kendini
sandığa gömecek gibi görünüyor.
Eğer HDP Selahattin Demirtaş’ı aday göstermez ise kendisi
kendini sandığa gömer.
Maalesef şu ana kadar, HDP’nin Demirtaş’a ceza verilip
adaylıktan düşürülmesi olasılığı üzerine düşünmesi bile, hala hem ana halkayı
kavramadığını; hem de seçimin birinci ve ikinci turlarının farkını analiz
edemediğini gösterir.
Çünkü HDP adayı olarak Selahattin Demirtaş, ayrıca HDP’nin Milletvekili
sayısı el verdiği için en azından iki tane daha aday belirlenip (20’şer vekilin
imzasıyla) gösterilebilirdi. Yani Demirtaş’ın mahkum edilip yarıştan dışlanması
en küçük bir sorun oluşturmaz. Aksine bu böylece bir avantaja dönüştürülmüş
olur. Demirtaş mahkum edilip yarıştan dışlandığında bunun ortaya çıkaracağı mağduriyet çok daha
geniş kesimlerin bunu protesto ve desteğine yol açar.
Analarının kendilerini büyük işler için doğurduğu HDP’li
yöneticilerin bu hesabı bile yapamayıp şu ana kadar Demirtaş’ı aday göstermekte
kararsızlık göstermesi nedeniyle HDP’nin Demirtaş’ı aday göstermeme gibi bir
saçmalık yapabileceğinden ciddi şekilde endişelerimiz var.
Her şey bir yana, HDP’liler şunu da görmüyorlar anlaşılan. Demirtaş’ın
adaylığı, sanılanın aksine onu mahkumiyetten korur.
HDP Demirtaş’ı aday göstermediği takdirde, potansiyellerinin
tümünü harekete geçiremeyeceği için, hem Erdoğan’ın birinci turda bile seçilebilmesinin
yolunu açar, hem de HDP’nin baraj alında kalmasının.
Bu durumda şöyle hiç akla gelmeyecek bir olasılık bile
ortaya çıkar.
Demirtaş’ın aday olmaması nedeniyle küskün olup sandığa
gitmeyecek seçmenin en azından sandığa gitmesini ve böylece Erdoğan’ın ilk turda
seçilmesini engellemek için, örneğin CHP’li yirmi Milletvekili Demirtaş’ın
bağımsız adaylığı için imza bile verebilir. Böylece CHP’li vekillerin imzasıyla
HDP adayından ayrı olarak Demirtaş bağımsız bir aday bile olabilir.
Ondan sonra ayıkla pirincin taşını.
(CHP bir zamanlar Kürt milletvekillerini Meclis’e taşıdığında,
gereğinde böyle esnek ve şaşırtıcı hamleler yapabileceğini göstermiştir. Böylece
CHP bir taşta iki kuş da vurur, hem Kürt seçmenle barışır, hem de HDP’yi
politik olarak bitirmiş olur.)
Bu nedenle, en azından böyle bir olasılığı ortadan kaldırmak
için, parti kararını hiç beklemeden en az 20 HDP milletvekili, HDP aday
göstermediği takdirde Demirtaş’ın bağımsız adaylığı için imza vereceklerini
açıklamalı ve HDP organlarını baskı altına almalı, HDP yöneticilerinin Demirtaş’ı
aday göstermemek gibi bir akılsızlık yapmasının önünü kesmeli, Nasrettin Hoca
gibi desti kırılmadan tokadı vurmalıdırlar.
HDP ancak Demirtaş’ı aday göstererek tüm kapasitesini
harekete geçirebilir azami seçmeni sandığa çekebilir ve azami oyu alabilir.
Ama Demirtaş aday gösterilmediği takdirde HDP batıdan
gelebilecek oyları da yitirecektir.
Örneğin üç parti bir araya gelip Gül’ü aday gösterdikleri
takdirde binlerce CHP’li, partisiz hatta mütedeyyin kişi ilk turda Gül yerine
Demirtaş’a oy verebilir. Çünkü Gül nihayetinde Erdoğan’ın bu dikta rejimine yol
açanlardan biridir de.
Ama Demirtaş aday olmazsa, Gül yerine Demirtaş’a oy
verebilecek birçok kişi bu olanaktan yoksun kalacağı için, belki de sandığa
bile gitmeyecektir. Bu da Erdoğan’a yarar.
*
Muhalefetin son hamleleri karşısında Erdoğan boş
durmayacaktır.
Özellikle Barzani ve çizgisi üzerinden bir hamle yapmayı ve
Kürtlerin oyları almayı veya en azından tarafsız kalmalarını sağlamayı
deneyebilir.
Bu gibi nedenlerle HDP’nin bu yöndeki manevralarını etkisiz
hale getirmek üzere şimdiden Erdoğan’a karşı kesin ve açık bir tavı alması,
esas sorunun Erdoğan olduğunu ve onu
yıkmak için hiçbir koşul beklemeden her adımı atmaya hazır olduğunu ilan etmesi
ve buna paralel olarak somut bir adım atması ve Demirtaş’ı aday göstermesi hayati
önemdedir.
Ne yazık ki HDP şu ana kadar yakalanacak ana halkanın, esas vuruş
yönünün, Erdoğan’ı oradan uzaklaştırmak olduğu yönünde bir açıklama yapmış
değildir.
Dileriz HDP Demirtaş’ı aday göstermemek gibi bir intihar
adımı atmaz.
Bu adımı atmaması için bütün HDP sempatizanı ve üyelerinin
HDP yönetimine baskı yapması gerekir.
Bu yazı da testi kırılmadan önce kırılmasını engellemek için
HDP yöneticilerine Nasrettin Hoca usulü bir tokat gibi görülmelidir.
23 Nisan 2018 Pazartesi
Demir Küçükaydın
Bloglar:
Video:
Podcast:
İndirilebilir kitaplar:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder