5 Nisan 2025 Cumartesi
Hayaller, Gerçekler ve Önümüzdeki Kritik Günler
4 Nisan 2025 Cuma
3 Nisan 2025 Perşembe
Kitle Hareketi, Erdoğan, Bahçeli ve Suriye Üzerine Küçük Ayrıntılardan Büyük Genellemeler
Kitle Hareketi, Bahçeli, Erdoğan, Suriye Üzerine Küçük Ayrıntılardan Büyük Genellemeler
30 Mart 2025 Pazar
Maltepe Mitingini İzlerken Bir Kötümserin Kötümser Öngörüleri
Maltepe Mitingini İzlerken Bir Kötümserin Kötümser Öngörüleri
Maltepe Mitingini İzlerken Bir Kötümserin Kötümser Öngörüleri
Bugün Maltepe’deki Miting Meydanında muhtemelen yüz binlerce insan toplanmış bulunuyor. Alana sığmayan kitlenin yollarda olduğu ve oraları da doldurduğu, metro istasyonlarından paylaşımlarda hala akın akın insanların geldiği, metro istasyonlarının bile kalabalıktan adeta kilitlendiği video ve resimleri düşüyor.
Paylaşımlara bakıyorum, herkes katılımdan çok memnun. Bunu bir zafer havasında kutladıkları görülüyor. Ben ise uzaktan bu zaferde bir yenilgi görüyorum.
Bu belki gelişmelere, bir savaşta kurmayların yukarıdan bakarak, güçler, konumlanışları, stratejileri, taktiklerine bakarak bir sonuca uluşmaya çalışmakla ilgili, olayların içinden sıcak değil, yukarıdan soğuk bir bakış. Ya da ağaçlara değil de ormana bakış.
29 Mart 2025 Cumartesi
25 Mart 2025 - Direnişi Genişletmek İçin Hedef, Katılım, Yer ve Biçim Önerileri...
25 Mart 2025 Salı
“Genel Grev” mi? Yoksa Temel İnsan Hakları Çizgisine Çekilmek ve Yeni Güçler Kazanmak mı?
Son günlerde “Genel Grev için şartlar olgun, genel grev çağrısı yapalım” gibi görüşler çok görülüyor. Bugün artık hor görülen, sosyalistlerin ve işçi hareketinin bu konudaki tarihsel deneylerini kısaca aktaralım dedik.
Bırakalım şimdi Genel Grevi bir kenara, durum çok daha vahim, CHP liderliği aklınca, veya tabiatı gereği, bu direnişe bir hedef uydurmak ve bir fiyaskoyla bitmesini engellemek için, hedefi iktidardan çeşitli şirketlere ve insanların bireysel ve atomlara ayrılmış bir şekilde uygulayabilecekleri biçimlere döndürmek için, çeşitli şirketleri boykot çağrıların yapıp kontrolden çıkmadan hareketin sönümlenmesi için manevralara başladı.
Bu durumda “Genel Grev” değil, bu direnişin sönümlenmesini ve uzun soluklu bir mücadeleye dönüşmesini sağlayacak barışçıl biçimler gerekiyor. Bunun için de her kullanımı polis terörüyle ezilen, politik gösteri hakkını kullanmaktan, en temel insan hakları alanına, yani bir yerde bulunma, dolaşma, etrafa bakma, dostlarıyla konuşma gibi bir alana geri çekilme ye çekmek gerekiyor.
23 Mart 2025 Pazar
Bir Yenilginin Dersleri
“Daha henüz ortada görünür bir yenilgi yokken, daha dün akşam yüz binler Şişli ve Saraçhane’de nöbet bekliyorken, Türkiye’nin birçok şehrinde gösteriler sürmüşken, nasıl böyle bir başlık atabiliyorsun?” diye sorulabilir haklı olarak.
Beni böyle bir başlık atmaya iten sabahın erken saatlerinden beri canlı haberlerde gördüğüm resimler.
İnsanlardaki yorgunluk, bitkinlik, ama en önemlisi, fiziksel yorgunluk değil, manevi olarak bir zafer kazanılabileceğine inancın artık eskisi gibi olmadığını gösteren gözler ve davranışlardaki vücut dili ve bunun sözlere de yansıması.
Özgür Özel de, İmamoğlu da, eşi de başkaları da yenilgiyi kabullenmiş (bazı gazetecilerin deyimiyle: “Satın almış”) görünüyorlar ve bu yapılan haksızlığa ve dayanmak gerektiğine dair vurgularıyla sözlere de yansıyor.
Ve şu an bir hedef yok.
Bir hedefin olması ve onu herkesin doğru kavraması, o hedefin kendisi yanlış olsa bile, o yanlış hedef için, en iyi ve mükemmel bir haberleşmeden daha büyük bir uyum ve koordinasyon dolayısıyla inisiyatif gösterme ve yaratıcılık gücü sağlar.
Hedef’in yokluğu ise ölümcüldür. Şu an ifade edilmiş görünür hedef: Oy ve dayanışma sandıklarına gidilmesi ve sonra da yine Saraçhane’de toplanılması.
22 Mart 2025 Cumartesi
Hak, Hukuk, Adalet ve Beyaz Bir Bayrak
Bugün gösterilere bakarken Kayserililerin yağan kar altında yaptıkları yürüyüşe rastladım. Büyük şehirlerde ve öğrencilerin çoğunlukta olduğu, gençlerin zıpladığı yürüyüş ve mitinglerden çok farklı olarak, orta yaşlı, bir kısmının saçı sakalı ağarmış, çalışan insanlar oldukları ağır başlı bir şekilde yürüyüşlerinden belli bir kitleydi yürüyenler. Yavaş ve uygun adımlarla, “Hak, Hukuk, Adalet” diyerek ve adımlarını bu sözlerin temposuna uydurarak yürüyorlardı.
Bu gördüklerim yazılarımda savunduklarımın adeta cisimleşmesiydi. Örneğin 19 Mart tarihli yazımın başlığı şöyleydi: “İmamoğlu değil Adalet ve Hukuk, CHP'liler Değil Tüm Yurttaşlar, CHP Binalarının Önü Değil, En Büyük Meydanlar, Bir günlük değil Sürekli”
Öyle görülüyor ki, kitle hareketi, biraz çalışan insanlara yayılınca, kendi deneyleriyle yavaş yavaş doğru sloganları ve biçimleri bulmaya başlıyor.
20 Mart 2025 Perşembe
Yanlış Sorular ve Yanlış Tartışmalar
“Soruyu doğru sormak çözümün yarısıdır” derler. Türkiye’deki muhalefet daha soruyu doğru soramıyor. Sorular yanlış olunca, cevaplar da otomatikman yanlış oluyor. Bir düşünürün dediği gibi yanlış bir hayat doğru yaşanmaz.” Yanlış sorulara da doğru cevaplar verilemez.
Yanlış sorular neler?
Örneğin bu bir darbe midir? Bu tutuklama hukuki mi siyasi mi? Erdoğan CHP’yi Anayasa değişikliğine zorlamak için mi yaptırdı? Bu İmamoğlu sorunu mu yoksa Seçimlerin de sonu mu? Burada durur mu, yoksa yeni dalgalar mı geliyor? Vs., vs..
Bunları uzatmak mümkün.
Bunların hepsi yanlış sorulardır. Her sorunun cevabının şu ya da bu olması yapılması gerekeni değiştirmez. Çünkü somut olarak ne yapmak gerektiğine bir somut öneriye yolu kaparlar.
Maalesef tüm kamuoyu böyle yazılar yazan, yorumlar yapan gazetecilerin ve politikacıların bu yaygın bakış açısını içselleştirmiş bulunuyor.
19 Mart 2025 Çarşamba
İmamoğlu değil Adalet ve Hukuk, CHP'liler Değil Tüm Yurttaşlar, CHP BinalarınınÖnü Değil En Büyük Meydanlar, Bir günlük değil Sürekli
CHP herkesi CHP binaları önünde toplanmaya çağırıyor. Bu parti halkın bir direniş göstermesinden korkuyor. Direniş tohumlarını daha yeşermeden yok etmeye çalışıyor. Aslında Erdoğan CHP sayesinde ayakta duruyor.
Halbuki, öğrenciler yıllar sonra ilk kez protesto için sokağa çıkmışken yapılması gereken direnişi yaymak ve tüm yurttaşları direnişe katmak olmalıdır.
Bunun için hedef, yer ve biçim doğru belirlenmelidir.
İmamoğlu değil, Adalet ve Hukuk
Çünkü sorun sadece İmamoğlu da değildir, esas sorun Adalet ve Hukuk olmamasıdır. İmamoğlu bu yokluğun sonuçlarından sadece biri ve en sonuncusudur.
13 Mart 2025 Perşembe
“İşte geldik gidiyoruz, şen olasın Halep şehri” Liseli Fehmi’nin (Fehmi Erbaş) Ardından
Birbiri peşi sıra ya da topluca öldürülen arkadaşlarımız nedeniyle ölümle çok erken yaşlarda tanıştık ve birlikte yaşamayı öğrendik. Yaşıtımız olan o arkadaşlarımız anılarımızda ve hayallerimizde hep genç kaldılar. Anna Seghers’in romanının adı gibi: “Ölüler Genç Kalır”.
Ama “Liseli Fehmi”, Fehmi Erbaş, ölmeden genç kalabilenlerdendi.
Yetmiş yaşını çoktan aştığında bile hep “Liseli Fehmi” olarak kalmıştı.
Ama sadece lakabıyla değil, gerçekten, son zamanlarında kanser onu pençesine alıncaya kadar, ruhça da hep genç kaldı.
Bu genç kalış her şeyden önce devrime ve sosyalizme adanmış bir hayat sayesindeydi.
“Eski Tüfekler”in çoğunda da bedenlerinin tükenişinden önce, ruhça bu genç kalış görülebilirdi. En son aramızdan ayrılan Sevim Belli, bizlerin “Sevim Abla”sı da böyleydi.
24 Şubat 2025 Pazartesi
Erdoğan Silahların Susmasını İstemiyor. Ne Yapmalı?
Savaşta “Düşmanın istediği koşullarda savaşı kabul etmeme ve onu kendi koşullarında savaşa zorla diye bir kural vardır. Erdoğan ve ortakları kendi açılarından tam da bunu yapıyorlar.
18 Şubat 2025 Salı
“Süreç” Olmayan Süreçler, Kısır Döngüler ve Öcalan’a Destek
Pek bilinmez ama, “Süreç” kavramı günlük dile ve hele Türkiye’de politikanın diline Marksistlerden geçmiştir. Marksistlerden PKK’nın ve Kürt politik hareketinin terminolojisine, oradan da “Kürt Sorunu” ile ilgili güncel politikanın diline.
Ama farklı bir anlamda. Bugünkü yaygın kullanım, sonunda bir çözüm veya çözüm arayışı bulunan veya bir çözüm olması için kat edilmesi gereken müzakereler serisi, görüşme ve pazarlıklar serisi anlamını kazanmış bulunuyor.
Bilimsel anlamıyla “Süreç”in, karşılığı olan gidiş, oluş anlamında “Proses”den, bir işlemler serisi anlamında “Prosedür”e doğru bir anlam kayması sürecinden söz edilebilir.
Tabii sadece anlam değil, bağlam kayması da yaşadı. Bilimsel ve nesnel bir kavram olmaktan çıkıp, ideolojik veya politik bir bağlamda kullanılır oldu. Hatta neredeyse sadece Kürt sorunu ve çözümü bağlamında kullanılır oldu.
11 Şubat 2025 Salı
Öcalan’ın Kaçırılışı ve “15 Şubat Komplosu” Üzerine 25 Yıl Önce Yazılmış Yazılar
(Derlemeyi İndirmek İçin Kitap Kapağının Resmini Tıklayınız)
Çeyrek Yüzyıl Sonra Bir HatırlamaBugünlerde, Öcalan’ın, kaçırılışının 25. Yılına gelen günde, yani 15 Şubat tarihinde, silahlı Mücadelenin Son Bulduğuna dair bir çağrı yapacağı söyleniyor.
O tarihte ve böyle bir çağrı olur mu?
Bilmiyoruz.
Nihayetinde bu gibi ayrıntılar veya semboller bile ince ayarlarla belirlenir.
Anca Çeyrek yüzyıl önce 1998’in son aylarından, yani Öcalan’ın Türk Devleti’nin tehditle-ri üzerine Suriye’den çıkmak zorunda kalışından beri neredeyse günü gününe yazılar yaz-mış ve gidişin analizlerini yapmıştık.
Bugün hala bu yazdıklarımızı yayınlamaya değer buluyoruz. O zaman bu gelişmeler üzerine yazanların çoğunun ise, o zaman yazdıklarının pek hatırlanmasını istemeyeceğini düşünüyoruz.
O dönemde yazdıklarımızı daha önce derlemiştik. Şimdi bu durumda ve bu günleri ve Öcalan’ın nasıl davranacağını daha doğru olarak öngörebilmek için bu yazılar bir yöntem verebilir. Bu nedenle tekrar yayınlıyoruz.
11 Şubat 2025 Salı
Demir Küçükaydın
demiraltona@gmail.com
https://demirden-kapilar.blogspot.com/
Sunuş
15 Şubat 1999’da Öcalan Kenya’da Amerikalılar tarafından Türk İstihbarat görevlilerine teslim edildi. Bundan birkaç ay önce de Suriye’yi terk etmek zorunda kalmış ve sonu esa-retle bitecek Odysseus başlamıştı.
8 Şubat 2025 Cumartesi
Sunum: Milletler ve Milliyetçilik - 9 Şubat Pazar Günü, Saat: 14.00 Yer: Yeşil Ev, Provinz Str. 103, 13409 Berlin
Milletler ve Milliyetçilik
(Uluslar ve Ulusçuluk)
Sunum: Demir Küçükaydın
*
9 Şubat Pazar Günü, Saat: 14.00
Yer: Yeşil Ev, Provinz Str. 103, 13409 Berlin
(U-Bahn Osloerstr.’den 150 veya 255 No’lu otobüsle dört durak)
(Kitap kapaklarına Tıklıyarak Kitapları İndirebilirsiniz)
*
1848 Devrimlerinin arifesinde yazdıkları "Komünist Manifesto"da
Marks-Engels, "Avrupa'da bir heyula dolaşıyor, Komünizm heyulası" diye diye başlıyordu. Ama aynı günlerde bir başka heyula da ortaya çıktı: Uluslar ve Ulusçuluk Heyulası.
Bugün "Komünizm Heyulası" ortalıkta görünmüyor, adeta unutuldu, ondan korkan yok. Ama Uluslar ve Ulusçuluk Heyulası tüm dünyayı ele geçirdi. Bugün yeryüzünde bir ulustan olmayan bir tek insan, bir ulusa ait olmayan bir karış toprak yoktur. Tüm devletler bir ulusal devlettir.
16 Ocak 2025 Perşembe
Kendine Karşı Satranç Oynamak - Özgür Politika’ya Yazılar (29 Kasım 1999 – 25 Şubat 2000)
(Kitabı indirmek için resmi veya burayı Tıklayınız)
Özgür Politika'dan gazeteye yazı yazmam için teklif geldiğinde bu alanda deneysiz olmanın getirdiği zorluklar bir yana, nasıl bir içerik ve biçimde yazılar yazmam gerektiği sorusuyla karşılaştım.
Bu ilk yazıda, karşılaştığım sorunları ve bunlar için bulduğum çözümü kısa-ca ele alayım.
Kişi olarak, nasıl tanımlanırsa tanımlansın ister hukuki olarak, ister dile ve-ya başka bir kritere göre, milliyetin de din gibi bütün siyasi anlamından dış-lanarak, kişinin bir inanç ve tercih sorunu olarak kabulünden yanayımdır.
Nasıl üç kişi bir araya gelip bir dernek kurar gibi bir din ya da tarikat kura-bilir veya isteyen dinsiz olabilirse ve bunların politik olarak, kırk üç numara ayakkabı giymekten veya bamya yemeği sevmekten daha fazla bir anlamı olmazsa, aynı şekilde üç kişinin bir araya gelip ulus kurabilmesinden veya isteyenin ulussuz olabilmesinden ve bunların hiçbir politik anlamı olmama-sından yanayım.
6 Ocak 2025 Pazartesi
“2024 Yazıları Derlemesi”ni Sunuş
https://disk.yandex.com.tr/d/czxijZk4krUBTQ
2024 yılını, yazma bakımından pek verimli geçiremedim.
Ama bunun nedeni okumaya daha büyük ağırlık vermekti.
Bu derlemenin başında yer alan “Marksizmin Yeniden İnşası’nda Nerede kalmıştık?” başlıklı, yazıda böyle olacağını öngörmüş ve nedenlerini de açıklamıştım.
Okumalar yapmam gereken çok geniş bir spektrum vardı ve bunların çoğunda da sıfırdan başlamak durumunda sayılırdım.
Okumalar biraz dağınık, oradan oraya, konudan konuya atlamalar biçiminde gerçekleşti.
Pek verimli olduğunu da söyleyemem.
Ama çok yabancı olduğum birçok konuda, az çok fikir sahibi olmak gibi bir yan ürünü oldu.
En azından neyin nerede olduğunu, neleri nerede aramam gerektiğini birazcık netliğe kavuşturduğumu sanıyorum.
Eğer sağlığım ve ömrüm elverirse bu okumaların sonuçları da bundan sonraki yazılarda görülebilir.