19 Haziran 2025 Perşembe

Türk Sorunu ve Süreç Olmayan Süreç - Hibrit Konferans (Toplantı + Zoom)

 


Türk Sorunu ve Süreç Olmayan Süreç

Hibrit konferans – Toplantı + Zoom

19 Haziran – Saat: Orta Avrupa: 19.00, Türkiye: 20.00

Çevrimdışı Link:

https://us06web.zoom.us/j/88962262107?pwd=ofXbRDyBXt2fDvijjZdbSbE0miIJ7x.1


Toplantı İçin Malzeme

Gerçek Bir Demokrasi İçin Somut Program

Demokrasi demek her şeyden önce yurttaşların gerçek bir hukuki ve biçimsel eşitliği demektir. Diğer bir deyişle, Demokrasi hukuki veya fiili eşitsizlikleri, yani statü farklarını ortadan kaldırıp herkesi eşit yurttaşlar yapar.

Öte yandan tam ve gerçek bir demokrasi ancak dünya çapında gerçekleştirilebilir.

Çünkü uluslar ve ulusal devletler, statü farklarını devletler çapında yeniden üretir.

Bu nedenle demokrasi gerçek anlamına bir dünya cumhuriyetinde kavuşabilir. Bu nedenle uluslara, ulusçuluğa ve ulusal devletlere karşı mücadele demokrasi mücadelesinin olmazsa olmazıdır.

Sosyalizm ise, ancak dünya çapında gerçekleşebilecek bu gerçek biçimsel ve hukuki eşitliği, yine dünya çapında, iktisadi eşitlikle genişletmek ve sınıf farklarını ortadan kaldırmak demektir. Sosyalizme sancısız ve özgürce geçiş, ancak dünya çapında gerçek bir demokraside olabilir.

O halde dünya çapında, ulusal devletler ortadan kaldırılmadan, yani biçimsel ve hukuki bir eşitlik olmadan, sosyalizm bir imkan ve gereklilik olarak ortaya çıkamayacağı gibi, mümkün de olamaz.

Bu nedenle her sosyalist aynı zamanda tutarlı bir demokrat olmalıdır. Demokrat olmak, uluslara, ulusçuluğa ve ulusal devletlere karşı olmak ve onları ortadan kaldırmak için mücadele etmek demektir.

Ancak bu mücadelede her demokratın acil görevi kendi bulunduğu ülkede, ilk elde bir dil, din, kültür, tarih, etni, gelenek vs. ile tanımlanmış ulusa, ulusal devlete ve ulusçuluğa karşı mücadele etmek, bulunduğu ülke çapında ulusu böyle tanımlamaya karşı tanımlayın bir demokratik ulusçuluğa ulaşmaktır. Bu dünya çapındaki görevi gerçekleştirmenin ön koşuludur

Bir ülkede olsun, yurttaşların gerçek bir biçimsel ve hukuki eşitliği için ise, her şeyden önce ulusun, yani politik olanın, yani devletin, bir dil, din, tarih, kültür, ırk, etni vs. ile tanımlanmasına ve eşitsizlik yaratıp, bu tanımın dışında kalan yurttaşların eşit olmayan yurttaşlar olarak yaşamasına ve varlığına son vermek gerekir.

Bunun için de ulus, ulusun bu türden, tanımlanmasına karşı tanımlanmalıdır. Yani yurttaşların dili, dini, tarihi, kültürü, “etni”si, vs., bütünüyle politik alanın dışında, yani devletin işlevlerinin ve kontrolünün dışında tutulmalı, devlet yurttaşların bu özellikleri karşısında kör olmalıdır. Bir ülke çapında biçimsel eşitliğin ve dolayısıyla demokrasinin olmazsa olmazı budur.

Bir ülkede, gerçek bir demokrasinin temel şartı olan bu biçimsel ve hukuki eşitliğin sağlanması, bunun için de devletin yurttaşların bu özellikleri karşısında eşit olabilmesi için şu tedbirler alınmalıdır:

       Herkesin istediği dili anadil olarak seçme ve anadilinde eğitim hakkı olmalıdır.
(
Ana dilini öğrenme hakkı değil. Bu bir resmi dilin varlığını ve onun yanı sıra ana dilin de öğrenilme hakkını varsayar yani aslında dillerin politik bir eşitsizliğine, devletin bir dilinin (Resmi Dil) olmasına yol açar. Gerçek bir demokraside Devlet de bir dille tanımlanamaz, yani bir “resmi dil” olmaz.)

       Pratik bir ihtiyaç olarak ve yurttaşların ortak bir dille konuşabilme olanaklarını yaratmak, zaman, güç kayıplarını minimuma indirmek ve demokrasiyi gerçekleştirebilmek için, tıpkı çok farklı ihtiyaçları karşılayan malları ortak bir eşdeğerle değiştirebilmek gibi, zorunlu olmayan ortak bir dilin öğrenilmesini, yani bir “Lingua Franca”yı öğrenme olanaklarını devlet her yurttaşa sunar.

       Ortak bir konuşma ve yazışma dilinin gerekip gerekmediğine ve gerekiyorsa bu dilin hangi dil olacağına, yurttaşlar, en az karşı çıkılanı yani en geniş kabul göreni bulmaya yönelik “Oydaşma” yöntemiyle karar verebilmeli ve vermelidir.

       Devlet yurttaşlarca gerekliliğine karar verilmiş ve seçilmiş dilin öğrenilmesini ve yurttaşları bilgilendirmeye yönelik tüm metinlerin bu dilde de emre amade kılınmasını yurttaşlardan aldığı vergilerle sağlar.

       Okullarda herkes ana dilinde veya özgürce seçtiği bir dilde, tıpkı doğa bilimlerinde olduğu gibi, aynı ortak tarihi, edebiyatı vs. okumalıdır.

       Böyle bir tarih ve edebiyat, ancak ülkede ve komşularında yaşayan tüm dil, din, kültür, “etni”den insanlar tarafından, ortaklaşa olarak, eşit katılım ve haklarla yazılabilir. Ve okullarda böyle yazılmış olan tarih ve edebiyat kitapları okutulur.

       Eğer yine yurttaşlar tarafından okullarda “Din ve Ahlak” derslerinin olmasına karar verilirse, bu derslerin kitapları da yeryüzündeki tüm büyük din ve inançlardan ve dinsiz ve inançsızlardan eşit sayıda temsilciler tarafından ortaklaşa yazılmalıdır. Okullarda bunlar okutulmalıdır.

       Devletin tüm inançlar karşısında eşit ve tarafsız olması için, Diyanet lağvedilmeli, İmam Hatip okulları normal okullara çevrilmelidir.

       Diyanet gibi kurumlarda şimdiye kadar çalışanların mağdur olmaması için geçimleri gönüllü olarak cemaatler tarafından karşılanmayanlar devletin başka işlerine yerleştirilmelidir.

       Devlet sadece tüm dil ve inançlar vs. arasında eşitliği sağlamak ve azınlık inançta veya dilde olanlar aleyhine oluşacak fiili eşitsizlikleri gidermekle, haksızlıkları engellemekle yükümlü olmalıdır.

Demokrasi aynı zamanda eşit yurttaşların kendi kendisini yönetimi anlamına da gelir ve eşitliğin zorunlu sonucudur.

Bunun gerçekleşmesi ise her şeyden önce yurttaşların hiçbir kısıtlama olmadan, fikrini ifade edebilmesi ve o fikirlerin çoğunluğu kazanabilmesi için örgütlenebilme hakkı gerekir. Bunun için de:

       Sınırsız bir düşünce, ifade ve örgütlenme özgürlüğü derhal uygulamaya geçmeli, bunları sınırlayan tüm yasalar derhal ve otomatik olarak geçersiz olmalıdır.

Öte yandan yurttaşların birçok görüş arasında ve karşısında doğru karar verebilmesi için, toplumsal hayatın her alanında doğru ve tam bir bilgiye sahip olması, bunlara sınırsızca ulaşabilmesi hakkı gerekir. Bunun için de:

       Devletin, firmaların, örgütlerin, partilerin, yani ülkedeki bütün kurum, örgüt ve organların, bütün kararları, bütün tartışmaları tüm yurttaşların bilgisine açık olmalıdır.

Ancak gerçek bir demokrasi için bu da yetmez, yurttaşların doğru kararlar verebilmesi için her şeyden önce medya aracılığıyla doğru bilgilenmesi de gerekir. Doğru bilgilenme için ise, medyanın devlet ve sermayenin tekelinden ve egemenliğinden kurtulması gerekir. Bunun için de

       Tüm medya ve yayın faaliyeti, matbaalar, frekanslar, kanallar, kağıtlar toplumsallaştırılmalı, devletin ve sermayenin elinden alınarak, yurttaşların ve örgütlerinin emrine verilmelidir.

       Medya olanakları; tüm örgütler, partiler, inançlar, fikirler, akımlar, meslekler, cinsler, yaşlar, bölgeler vs. arasında, aldıkları oy oranlarına, nüfuz içindeki oranlarına, üye sayılarına göre dağıtılmalıdır. Böylece her yurttaş her konuda tüm farklı görüşleri bilebilir, manipülasyonlar ve yalan ve yanlış bilgiler minimuma inebilir.

       Bu dağılımın (alınan oy, nüfus içindeki oran, üye sayısı) gerçek oranları yansıtmaları için, yine bu paylaşıma katılanlar tarafından sık sık güncelleştirilmelidir.

Ancak bunlar da yetmez. Çünkü toplumda konumları, çıkarları, görüşleri, inançları farklı insanlar vardır ve bunlar arasında uzlaşmalar ve ittifaklar yapılması karar verebilmenin olmazsa olmazıdır.

Bunun için bilinen ve yaygın uygulama Evet ve Hayır’a dayanan, alternatifleri ikiye indirgeyen, toplumu kutuplaştıran, insanların sadece karşıdaki kazanmasın diye ister istemez hiç katılmadıkları görüş ve kişileri desteklemek zorunda bırakan, kazananın veya çoğunluğu sağlayanın her şeyi aldığı, çoğunluğu sağlamaya yönelik ve aslında savaşın mantığına dayanan, silahların yerine oy sayısını geçiren, bir karar alma yöntemi olan oylama yerine; çoğunluğu değil, çözümü bulmaya, en çok oy alanı değil, en az karşı çıkılanı ve dolayısıyla üzerinde en geniş uzlaşma olanı bulmaya yönelik, seçilecek alternatifleri ikiye indirmeyen ve aksine çoğaltan, en ince nüanslara bile bir alternatif olma hakkı veren, en küçük azınlıkların bile her kararda ağırlığını hissettirmesine imkan veren bir yöntemle kararların alınması gerekir.

Böyle bir yöntem vardır. Bunun adı “Oydaşma Yöntemi”dir. Gerçek bir demokrasi için en modern ama aslında en eski karar alma yöntemi olan oydaşma yöntemiyle karar almak, gerçek bir demokrasinin olmazsa olmazıdır. Bu nedenle:

       Tüm düzeylerde her zaman bütün kararlar Oydaşma Yöntemiyle alınmalıdır.

Ancak bu tedbirler, gerçek bir demokrasinin temelini oluştururlar ama doğrudan bir demokrasi teknik olarak mümkün olamayacağından, onu gerçekleştirmek için belli oranlarda temsilcilerin seçilmesi teknik bir zorunluluktur.

(İnternet ile belli kararlar global köyün bir meydanında toplanmış gibi doğrudan demokrasi ile alınabilir. Bu olanakları kullanmak ve genişletmek için çaba gösterilmelidir. Ancak bunlar gerçekleşene kadardır bu temsilciler sorunu.)

Ancak bu teknik sorunun çözümünün başka bir sorunu ortaya çıkardığı görülmüştür. Bu temsilci olarak seçilenler, kendilerini seçenlerden bağımsızlaşma eğilimi taşırlar. Temsilcisi olduklarının basit bir hizmetçisi olacak yerde, onları kendi amaçlarının hizmetçisi haline getirirler. Bu bağımsızlaşma Devlet cihazında en tehlikeli biçimini alır. Yurttaşların birlikte yaşamasının ortak kararlar alıp uygulaması ihtiyacının bir ürünü olan Devlet ya da Komün, onları kendi varlığının ve egemenliğinen hedefi ve araçları olarak görmeye başlar.

Seçilenlerin, yönetim organlarının ve Devletin yurttaşlardan bağımsızlaşmaması, onların üzerinde yükselememesi de demokrasinin olmazsa olmazıdır.

Yurttaşların üzerinde yükselmeyen, onlardan bağımsızlaşmayan ama onlara itaat ve hizmet eden, ortak yaşamın aracı olacak bir devlet (komün) ya da özyönetim cihazları için:

       Tüm düzeylerde (mahalle, köy, belde, ilçe, il, bölge ve ulus) yetki ve sorumluluk seçilmiş organlarda olmalıdır.

       Osmanlı artığı, Firavun ve Nemrutlar zamanından kalma valilik, kaymakamlık gibi merkezi olarak atanan ve belirlenen tüm makam ve organlar lağvedilmedir. Merkezi idarenin seçilenlerin yerine atama hakkı gibi bir hakkı olmamalıdır.

       Tüm emniyet, asayiş ve savunma kuvvetleri, her düzeyde, bu seçilmiş organların emrinde ve kontrolünde olmalıdır.

       Tüm seçilmiş yöneticiler ve organlar kendilerini seçenlerin beşte birinin oyuyla geri alınabilmeli ve seçim yenilenebilmelidir.

       Tüm seçilenler seçildikleri süre içinde ve çalışmaları esasında ortalama bir çalışanın gelir düzeyinde ücret almalıdır.

       Memurların tayin, terfi, seçim ve emeklilik işlemlerinde bağımsız memur sendikalarının tuttukları siciller esas alınmalıdır.

       Asker sivil adalet ikiliği ve memurlar hakkında dava için izinler kalkmalı. Kanun ve yasalar karşısında mutlak eşitlik olmalıdır.

        Mahkemelere Jüri usulü gelmelidir.

       İşe alımlarda, ihalelerde vs. tam bir eşitlik için, tüm imtihan ve seçimlerin tam bir eşitlik çerçevesinde yapılabilmesi için, sınavlar ve seçimler, kimliklerin belli olmadığı biçimlerde yapılmalı, bağımsız jürilerce seçim ve değerlendirme yapılmalıdır.

       Tüm sonuçlar herkesin kontrol ve itirazına açık olmalıdır.

       Tüm düzeylerde “Mülakat” kaldırılmalıdır.

Bu biçimsel eşitliği ve demokrasiyi sağlayan tedbirlerin yanı sıra, asgari ölçüde ekonomik ve sosyal eşitsizlikleri kaldırmak için:

       Devlet her yurttaşa iş bulmak, bulamıyorsa, sendikaların ve bağımsız tüketici teşekküllerinin tespit edeceği, asgari geçim endeksine uygun gelir sağlamakla yükümlü olmalıdır.

       Tüm yurttaşlar için genel sağlık ve emeklilik sigortası olmalıdır. Sigorta, doğrudan sigortalı yurttaşların seçilmiş temsilcileri tarafından yönetilmeli ve denetlenmelidir.

       Gelecek nesiller arasında kültür, eğitim ve iktisadi farklardan doğan eşitsizlikleri asgariye indirmek için, her çocuk için parasız kreş ve anaokulu sağlanmalıdır.

       Üniversite dahil, tüm eğitim düzeylerinde, tüm eğitim ve araçları parasız olmalı, düşük gelirli ailelerin çocukları devlet bütçesiyle desteklenmelidir.

       Tüm azınlıkların gerçek hayatta fiilen ortaya çıkacak bizzat matematik bir azınlık olmaktan doğan dezavantajlarını bir ölçüde ortadan kaldırabilmek için kotalar ve pozitif ayrımcılık uygulanmalıdır.

Ancak toplumun veya ulusun böyle bir örgütlenmesi eşitliği, özgürlüğü ve refahı garanti edip, gerçek bir sosyal ve ekonomik eşitliğin eşiğine doğru bir gidişin ilk adımını atabilir.

(Bu programda dikkat edilirse İşçilenden, köylülerin hakkından, kadınlardan, çevre sorunlarından söz yoktur. Bu bir rastlantı değildir. Burada ifade edilen tedbirler olmadan bu sorunların çözülebileceğinedn söz etmek sahte ve yanlış hayaller yaymaktadır. Bu tedbirler bu sorunların çözülmesinin gerçek koşullarını yaratır.

Burada esas olan, ezen azınlıkların kullanamayacağı, ama ancak ezilen çoğunluk tarafından kullanılabilecek bir cihazı şekillendirmektir. Bu cihazın yapısı onun bu işlevini belirler. Tersinden ifadeyle bu işleve göre belirlenen bir yapı böyle olur.)

Demir Küçükaydın

demiraltona@gmail.com

https://demirden-kapilar.blogspot.com/

19 Haziran 2025 Perşembe


Hiç yorum yok: