Türk Sorunu ve Süreç Olmayan Süreç
Hibrit konferans –
Toplantı + Zoom
19 Haziran – Saat:
Orta Avrupa: 19.00, Türkiye: 20.00
Çevrimdışı Link:
https://us06web.zoom.us/j/88962262107?pwd=ofXbRDyBXt2fDvijjZdbSbE0miIJ7x.1
Toplantı İçin Malzeme
Gerçek Bir Demokrasi İçin Somut Program
Demokrasi demek her şeyden önce yurttaşların
gerçek bir hukuki ve biçimsel eşitliği demektir. Diğer bir deyişle, Demokrasi hukuki
veya fiili eşitsizlikleri, yani statü farklarını ortadan kaldırıp
herkesi eşit yurttaşlar yapar.
Öte yandan tam ve gerçek bir demokrasi ancak dünya
çapında gerçekleştirilebilir.
Çünkü uluslar ve ulusal devletler, statü
farklarını devletler çapında yeniden üretir.
Bu nedenle demokrasi gerçek anlamına bir dünya
cumhuriyetinde kavuşabilir. Bu nedenle uluslara, ulusçuluğa ve ulusal
devletlere karşı mücadele demokrasi mücadelesinin olmazsa olmazıdır.
Sosyalizm ise, ancak dünya çapında
gerçekleşebilecek bu gerçek biçimsel ve hukuki eşitliği, yine dünya çapında, iktisadi
eşitlikle genişletmek ve sınıf farklarını ortadan kaldırmak demektir. Sosyalizme
sancısız ve özgürce geçiş, ancak dünya çapında gerçek bir demokraside olabilir.
O halde dünya çapında, ulusal devletler ortadan
kaldırılmadan, yani biçimsel ve hukuki bir eşitlik olmadan, sosyalizm bir imkan
ve gereklilik olarak ortaya çıkamayacağı gibi, mümkün de olamaz.
Bu nedenle her sosyalist aynı zamanda tutarlı
bir demokrat olmalıdır. Demokrat olmak, uluslara, ulusçuluğa ve ulusal
devletlere karşı olmak ve onları ortadan kaldırmak için mücadele etmek
demektir.
Ancak bu mücadelede her demokratın acil görevi
kendi bulunduğu ülkede, ilk elde bir dil, din, kültür, tarih, etni, gelenek vs.
ile tanımlanmış ulusa, ulusal devlete ve ulusçuluğa karşı mücadele etmek, bulunduğu
ülke çapında ulusu böyle tanımlamaya karşı tanımlayın bir demokratik ulusçuluğa
ulaşmaktır. Bu dünya çapındaki görevi gerçekleştirmenin ön koşuludur
Bir ülkede olsun, yurttaşların gerçek bir
biçimsel ve hukuki eşitliği için ise, her şeyden önce ulusun, yani politik
olanın, yani devletin, bir dil, din, tarih, kültür, ırk, etni vs. ile
tanımlanmasına ve eşitsizlik yaratıp, bu tanımın dışında kalan yurttaşların
eşit olmayan yurttaşlar olarak yaşamasına ve varlığına son vermek gerekir.
Bunun için de ulus, ulusun bu türden,
tanımlanmasına karşı tanımlanmalıdır. Yani yurttaşların dili, dini, tarihi,
kültürü, “etni”si, vs., bütünüyle politik alanın dışında, yani devletin
işlevlerinin ve kontrolünün dışında tutulmalı, devlet yurttaşların bu
özellikleri karşısında kör olmalıdır. Bir ülke çapında biçimsel eşitliğin ve
dolayısıyla demokrasinin olmazsa olmazı budur.
Bir ülkede, gerçek bir demokrasinin temel şartı
olan bu biçimsel ve hukuki eşitliğin sağlanması, bunun için de devletin
yurttaşların bu özellikleri karşısında eşit olabilmesi için şu tedbirler
alınmalıdır:
•
Herkesin istediği dili anadil olarak seçme ve anadilinde eğitim hakkı
olmalıdır.
(“Ana
dilini öğrenme hakkı” değil. Bu bir resmi dilin varlığını ve onun yanı sıra ana dilin de
öğrenilme hakkını varsayar yani aslında dillerin politik bir eşitsizliğine,
devletin bir dilinin (Resmi Dil) olmasına yol açar. Gerçek bir demokraside
Devlet de bir dille tanımlanamaz, yani bir “resmi dil” olmaz.)
•
Pratik bir ihtiyaç olarak ve yurttaşların ortak bir dille konuşabilme
olanaklarını yaratmak, zaman, güç kayıplarını minimuma indirmek ve demokrasiyi
gerçekleştirebilmek için, tıpkı çok farklı ihtiyaçları karşılayan malları ortak
bir eşdeğerle değiştirebilmek gibi, zorunlu olmayan ortak bir dilin
öğrenilmesini, yani bir “Lingua Franca”yı öğrenme olanaklarını devlet
her yurttaşa sunar.
•
Ortak bir konuşma ve yazışma dilinin gerekip gerekmediğine ve gerekiyorsa
bu dilin hangi dil olacağına, yurttaşlar, en az karşı çıkılanı yani en geniş
kabul göreni bulmaya yönelik “Oydaşma” yöntemiyle karar verebilmeli ve
vermelidir.
•
Devlet yurttaşlarca gerekliliğine karar verilmiş ve seçilmiş dilin
öğrenilmesini ve yurttaşları bilgilendirmeye yönelik tüm metinlerin bu dilde de
emre amade kılınmasını yurttaşlardan aldığı vergilerle sağlar.
•
Okullarda herkes ana dilinde veya özgürce seçtiği bir dilde, tıpkı doğa
bilimlerinde olduğu gibi, aynı ortak tarihi, edebiyatı vs. okumalıdır.
•
Böyle bir tarih ve edebiyat, ancak ülkede ve komşularında yaşayan tüm
dil, din, kültür, “etni”den insanlar tarafından, ortaklaşa olarak, eşit katılım
ve haklarla yazılabilir. Ve okullarda böyle yazılmış olan tarih ve edebiyat
kitapları okutulur.
•
Eğer yine yurttaşlar tarafından okullarda “Din ve Ahlak” derslerinin olmasına
karar verilirse, bu derslerin kitapları da yeryüzündeki tüm büyük din ve
inançlardan ve dinsiz ve inançsızlardan eşit sayıda temsilciler tarafından
ortaklaşa yazılmalıdır. Okullarda bunlar okutulmalıdır.
•
Devletin tüm inançlar karşısında eşit ve tarafsız olması için, Diyanet
lağvedilmeli, İmam Hatip okulları normal okullara çevrilmelidir.
•
Diyanet gibi kurumlarda şimdiye kadar çalışanların mağdur olmaması için
geçimleri gönüllü olarak cemaatler tarafından karşılanmayanlar devletin başka
işlerine yerleştirilmelidir.
•
Devlet sadece tüm dil ve inançlar vs. arasında eşitliği sağlamak ve
azınlık inançta veya dilde olanlar aleyhine oluşacak fiili eşitsizlikleri
gidermekle, haksızlıkları engellemekle yükümlü olmalıdır.
Demokrasi aynı zamanda eşit yurttaşların
kendi kendisini yönetimi anlamına da gelir ve eşitliğin zorunlu
sonucudur.
Bunun gerçekleşmesi ise her şeyden önce
yurttaşların hiçbir kısıtlama olmadan, fikrini ifade edebilmesi ve o fikirlerin
çoğunluğu kazanabilmesi için örgütlenebilme hakkı gerekir. Bunun için de:
• Sınırsız bir düşünce, ifade ve örgütlenme
özgürlüğü derhal uygulamaya geçmeli, bunları sınırlayan tüm yasalar derhal ve
otomatik olarak geçersiz olmalıdır.
Öte yandan yurttaşların birçok görüş arasında ve karşısında doğru karar
verebilmesi için, toplumsal hayatın her alanında doğru ve tam bir bilgiye sahip
olması, bunlara sınırsızca ulaşabilmesi hakkı gerekir. Bunun için de:
• Devletin, firmaların, örgütlerin,
partilerin, yani ülkedeki bütün kurum, örgüt ve organların, bütün kararları,
bütün tartışmaları tüm yurttaşların bilgisine açık olmalıdır.
Ancak gerçek bir demokrasi için bu da yetmez, yurttaşların
doğru kararlar verebilmesi için her şeyden önce medya aracılığıyla doğru
bilgilenmesi de gerekir. Doğru bilgilenme için ise, medyanın devlet ve
sermayenin tekelinden ve egemenliğinden kurtulması gerekir. Bunun için de
•
Tüm medya ve yayın faaliyeti, matbaalar, frekanslar, kanallar, kağıtlar
toplumsallaştırılmalı, devletin ve sermayenin elinden alınarak, yurttaşların ve
örgütlerinin emrine verilmelidir.
•
Medya olanakları; tüm örgütler, partiler, inançlar, fikirler, akımlar,
meslekler, cinsler, yaşlar, bölgeler vs. arasında, aldıkları oy oranlarına,
nüfuz içindeki oranlarına, üye sayılarına göre dağıtılmalıdır. Böylece her
yurttaş her konuda tüm farklı görüşleri bilebilir, manipülasyonlar ve yalan ve
yanlış bilgiler minimuma inebilir.
•
Bu dağılımın (alınan oy, nüfus içindeki oran, üye sayısı) gerçek
oranları yansıtmaları için, yine bu paylaşıma katılanlar tarafından sık sık
güncelleştirilmelidir.
Ancak bunlar da yetmez. Çünkü toplumda konumları, çıkarları, görüşleri,
inançları farklı insanlar vardır ve bunlar arasında uzlaşmalar ve ittifaklar
yapılması karar verebilmenin olmazsa olmazıdır.
Bunun için bilinen ve yaygın uygulama Evet ve Hayır’a dayanan,
alternatifleri ikiye indirgeyen, toplumu kutuplaştıran, insanların sadece
karşıdaki kazanmasın diye ister istemez hiç katılmadıkları görüş ve kişileri
desteklemek zorunda bırakan, kazananın veya çoğunluğu sağlayanın her şeyi
aldığı, çoğunluğu sağlamaya yönelik ve aslında savaşın mantığına dayanan, silahların
yerine oy sayısını geçiren, bir karar alma yöntemi olan oylama yerine; çoğunluğu
değil, çözümü bulmaya, en çok oy alanı değil, en az karşı çıkılanı ve
dolayısıyla üzerinde en geniş uzlaşma olanı bulmaya yönelik, seçilecek
alternatifleri ikiye indirmeyen ve aksine çoğaltan, en ince
nüanslara bile bir alternatif olma hakkı veren, en küçük azınlıkların
bile her kararda ağırlığını hissettirmesine imkan veren bir yöntemle
kararların alınması gerekir.
Böyle bir yöntem vardır. Bunun adı “Oydaşma Yöntemi”dir. Gerçek
bir demokrasi için en modern ama aslında en eski karar alma yöntemi olan
oydaşma yöntemiyle karar almak, gerçek bir demokrasinin olmazsa olmazıdır. Bu nedenle:
• Tüm düzeylerde her zaman bütün
kararlar Oydaşma Yöntemiyle alınmalıdır.
Ancak bu tedbirler, gerçek bir demokrasinin
temelini oluştururlar ama doğrudan bir demokrasi teknik olarak mümkün
olamayacağından, onu gerçekleştirmek için belli oranlarda temsilcilerin
seçilmesi teknik bir zorunluluktur.
(İnternet ile belli kararlar global
köyün bir meydanında toplanmış gibi doğrudan demokrasi ile alınabilir. Bu
olanakları kullanmak ve genişletmek için çaba gösterilmelidir. Ancak bunlar
gerçekleşene kadardır bu temsilciler sorunu.)
Ancak bu teknik sorunun çözümünün başka bir
sorunu ortaya çıkardığı görülmüştür. Bu temsilci olarak seçilenler, kendilerini
seçenlerden bağımsızlaşma eğilimi taşırlar. Temsilcisi olduklarının basit bir hizmetçisi
olacak yerde, onları kendi amaçlarının hizmetçisi haline getirirler. Bu
bağımsızlaşma Devlet cihazında en tehlikeli biçimini alır. Yurttaşların
birlikte yaşamasının ortak kararlar alıp uygulaması ihtiyacının bir ürünü olan Devlet
ya da Komün, onları kendi varlığının ve egemenliğinen hedefi ve araçları olarak
görmeye başlar.
Seçilenlerin, yönetim organlarının ve Devletin yurttaşlardan
bağımsızlaşmaması, onların üzerinde yükselememesi de demokrasinin olmazsa
olmazıdır.
Yurttaşların üzerinde yükselmeyen, onlardan
bağımsızlaşmayan ama onlara itaat ve hizmet eden, ortak yaşamın aracı olacak bir
devlet (komün) ya da özyönetim cihazları için:
•
Tüm düzeylerde (mahalle, köy, belde, ilçe, il, bölge ve ulus) yetki ve
sorumluluk seçilmiş organlarda olmalıdır.
•
Osmanlı artığı, Firavun ve Nemrutlar zamanından kalma valilik,
kaymakamlık gibi merkezi olarak atanan ve belirlenen tüm makam ve organlar
lağvedilmedir. Merkezi idarenin seçilenlerin yerine atama hakkı gibi bir hakkı
olmamalıdır.
•
Tüm emniyet, asayiş ve savunma kuvvetleri, her düzeyde, bu seçilmiş organların emrinde ve
kontrolünde olmalıdır.
•
Tüm seçilmiş yöneticiler ve organlar kendilerini seçenlerin beşte birinin
oyuyla geri alınabilmeli ve seçim yenilenebilmelidir.
•
Tüm seçilenler seçildikleri süre içinde ve çalışmaları esasında ortalama
bir çalışanın gelir düzeyinde ücret almalıdır.
•
Memurların tayin, terfi, seçim ve emeklilik işlemlerinde bağımsız memur
sendikalarının tuttukları siciller esas alınmalıdır.
•
Asker sivil adalet ikiliği ve memurlar hakkında dava için izinler
kalkmalı. Kanun ve yasalar karşısında mutlak eşitlik olmalıdır.
•
Mahkemelere Jüri usulü gelmelidir.
•
İşe alımlarda, ihalelerde vs. tam bir eşitlik için, tüm imtihan ve
seçimlerin tam bir eşitlik çerçevesinde yapılabilmesi için, sınavlar ve
seçimler, kimliklerin belli olmadığı biçimlerde yapılmalı, bağımsız jürilerce
seçim ve değerlendirme yapılmalıdır.
•
Tüm sonuçlar herkesin kontrol ve itirazına açık olmalıdır.
•
Tüm düzeylerde “Mülakat” kaldırılmalıdır.
Bu biçimsel eşitliği ve demokrasiyi sağlayan
tedbirlerin yanı sıra, asgari ölçüde ekonomik ve sosyal eşitsizlikleri
kaldırmak için:
•
Devlet her yurttaşa iş bulmak, bulamıyorsa, sendikaların ve bağımsız
tüketici teşekküllerinin tespit edeceği, asgari geçim endeksine uygun gelir
sağlamakla yükümlü olmalıdır.
•
Tüm yurttaşlar için genel sağlık ve emeklilik sigortası olmalıdır.
Sigorta, doğrudan sigortalı yurttaşların seçilmiş temsilcileri tarafından
yönetilmeli ve denetlenmelidir.
•
Gelecek nesiller arasında kültür, eğitim ve iktisadi farklardan doğan
eşitsizlikleri asgariye indirmek için, her çocuk için parasız kreş ve anaokulu
sağlanmalıdır.
•
Üniversite dahil, tüm eğitim düzeylerinde, tüm eğitim ve araçları parasız
olmalı, düşük gelirli ailelerin çocukları devlet bütçesiyle desteklenmelidir.
•
Tüm azınlıkların gerçek hayatta fiilen ortaya çıkacak bizzat matematik
bir azınlık olmaktan doğan dezavantajlarını bir ölçüde ortadan kaldırabilmek
için kotalar ve pozitif ayrımcılık uygulanmalıdır.
Ancak toplumun veya ulusun böyle
bir örgütlenmesi eşitliği, özgürlüğü ve refahı garanti edip, gerçek bir sosyal
ve ekonomik eşitliğin eşiğine doğru bir gidişin ilk adımını atabilir.
(Bu programda dikkat edilirse
İşçilenden, köylülerin hakkından, kadınlardan, çevre sorunlarından söz yoktur.
Bu bir rastlantı değildir. Burada ifade edilen tedbirler olmadan bu sorunların
çözülebileceğinedn söz etmek sahte ve yanlış hayaller yaymaktadır. Bu tedbirler
bu sorunların çözülmesinin gerçek koşullarını yaratır.
Burada esas olan, ezen azınlıkların
kullanamayacağı, ama ancak ezilen çoğunluk tarafından kullanılabilecek bir
cihazı şekillendirmektir. Bu cihazın yapısı onun bu işlevini belirler. Tersinden
ifadeyle bu işleve göre belirlenen bir yapı böyle olur.)
Demir Küçükaydın
https://demirden-kapilar.blogspot.com/
19 Haziran 2025 Perşembe
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder