10 Haziran 1993 Perşembe

Göçmen Azınlıkların Hedefi Ne Olmalı?

Solingen'deki kundaklama olayından sonra gösterilen tepkilerin tozu dumanı arasında bu tepkilerin anlamı; çözüm önerileri üzerine az kafa yoruldu.

Ama asıl önemlisi Avrupa'daki göçmen azınlıkların "çözüm önerileri"nin ne olacağı. Bu ise her eyden önce göçmen azınlıklar içinde hedefler yani program konusunda bir tartışma gerektirir.

Avrupa'nın çeşitli ülkeleri; ABD vs. Almanya'daki bu ırkçı vahşeti öne çıkarır ve lanetlerken aslında tek kaygısı Alman kapitkalizmini bu bahaneyle biraz köşeye sıkıştırmak ve başka alanlarda bazı tavizler koparmaktır.

Türkiye'nin de olaya bakışı farklı değildir. O da bu olayıdan yararlananrak Almanya'dan bazı tavizler peşinde. Yani Türkiye'lileri dış politikasının basit bir aracı olarak görüyor.

Türkiyeli göçmen azınlık içinde sesi yüksek çıkanlar ise "Çifte Vatandaşlık" talebini her derde deva ebegümeci gibi öne sürüp Türk devletinin dış politikasının basit bir aracı olmaktan öteye bir şey yapmıyorlar.

Geniş kitle ise, Avrupa'nın bu en uysal göçmen azınlığı ise, ilk defa bu olayla radikalleşme; kendini savunmayı örgütleme, sokağa çıkma eğilimi gösteriyor.

Ancak bu eğilim; gerekli ön hazırlıktan yoksun olduğu için radikalizmini ilk bakışta hiç de radikal olmayan sembollerle ifade ediyor.

Örneğin bütün Türkiyelilerin katıldığı protesto yürüyüşlerinde bol miktarda Türk Bayrağı görülüyor. Bunu görenler hemen kolayca bayraklı gençleri faşist diye damgalıyorlar.  Ve işin kötüsü gerçekten bu gençleri faşistlerin kucağına itiyorlar.  

Türkiye'de Türk bayrağı taşımakla Almanya'da Türk bayrağı taşımak arasında hiçbir ortak yan yoktur. Burada her Allahlın günü Türk olduğu için aşağılanan; ayrımcılığa uğrayan bir insanın Türk Bayrağını tepkisine sembol yapması; beyaza özenip siyahlığından utanan zencinin "siyah güzeldir"; veya o güne kadar "Kanaken" diye aşağılanmış Yeni Kaledonyalının; bu ismi benimseyip "evet biz kanakanız" demesine; veya o güne kadar Kürtlüğünü gizleyen, ondan utanan Kürdün gururla Kürtlüğünü öne çıkarmasına benzer.

Ve ezilenlerin mücadelesi bakımından "enternasyonalist" olup da bu olayın anlamını kavramayarak ve örneğin Alman solcularıyla, ama onların göçmenleri bir nesne olarak ele alan, parolalarıyla yürüyen ve davrananlardan, daha radikal ve umut verici bir hareketi ifade eder.

Avrupa'daki herhangi bir göçmen azınlık; ırkçı ayrımcılık karşısında mücadeleye girdiğinde kısa bir süre sonra şunu görmek zorunda kalacaktır:

a) Avrupa ve hatta bütün zengin/beyaz ülkelerdeki paramparça göçmen azınlıkları birleştirecek bir hedef ve bayrak olmadan baskılar karşısında savunma sağlanamaz;

b) Avrupa'daki bütün göçmen azınlıklar bir araya gelse bile nüfusun küçük bir azınlığını oluşturmaktan öteye gitmeyecekleri için, İnsanlığın büyük çoğunluğunu oluşturan dünyanın yoksul/siyahlarıyla ortak bir program ve bayrak altında birleşmek zorundadırlar.

Diğer bir deyişle; kendilerini Avrupa'nın en az imtiyazlı kesimi olarak değil; yeryüzü siyahlarının en imtiyazlıları olarak tanımlamaları gerekir.

Elbette böyle bir hareket ne Türk ne de herhangi bir ulusun bayrağında kendi sembolünü bulamaz.

Ancak geniş göçmen azınlık yığınlarının bu noktaya varabilmesi için bugün örneğin Türk bayrağıyla sokağa çıkmaları; kısaca herhangi bir şekilde mücadeleye girmeleri gerekiyor. En kısa zamanda Türk bayrağının; bırakalım diğer göçmen kesimlerini bir yana, Türkiyeli göçmen azınlığın, şu sıralar Kürdistan'da yanan ateşle ısınan ve özgür bir Kürdistan’da bu sefaletin son bulacağı hayaliyle tüm enerjisini oraya akıtan Kürtler’de, diğer yarısını bile kazanamayacağını görecektirler.

Somali'de Birleşmiş Milletler’e karşı direnenler ve Avrupa'da Türk bayraklarıyla sokağa çıkıp ortalığı yakan Türk gençleri; birbirlerinden habersiz ve bilincinde olmasalar da yeni dünya düzeninde; gezegen çapında kurulan apartheid düzeninde aynı safta ilk öncü direnişleri gerçekleştiriyorlar.

Dünya bu ışık altında görülmeden günümüzün hiçbir olayı kavranamaz.

Olaylara siyah gözüyle bakmalı.

Bu karanlıkta görmek isteyen siyah bir gözlük takmalı.

 

10.06.1993

DEMIR_AYDIN@CL-HH.ZER

 

## CrossPoint v2.1 ##

(Bu yazı Paris’te çıkan Leylek dergisini desteklemek için yazılmıştı)

Hiç yorum yok: