Solingen'deki kundaklama olayından sonra gösterilen tepkilerin tozu dumanı arasında bu tepkilerin anlamı; çözüm önerileri üzerine az kafa yoruldu.
Ama asıl önemlisi Avrupa'daki göçmen azınlıkların
"çözüm önerileri"nin ne olacağı. Bu ise her eyden önce göçmen
azınlıklar içinde hedefler yani program konusunda bir tartışma gerektirir.
Avrupa'nın çeşitli ülkeleri; ABD vs. Almanya'daki bu ırkçı
vahşeti öne çıkarır ve lanetlerken aslında tek kaygısı Alman kapitkalizmini bu
bahaneyle biraz köşeye sıkıştırmak ve başka alanlarda bazı tavizler
koparmaktır.
Türkiye'nin de olaya bakışı farklı değildir. O da bu
olayıdan yararlananrak Almanya'dan bazı tavizler peşinde. Yani Türkiye'lileri
dış politikasının basit bir aracı olarak görüyor.
Türkiyeli göçmen azınlık içinde sesi yüksek çıkanlar ise
"Çifte Vatandaşlık"
talebini her derde deva ebegümeci gibi öne sürüp Türk devletinin dış
politikasının basit bir aracı olmaktan öteye bir şey yapmıyorlar.
Geniş kitle ise, Avrupa'nın bu en uysal göçmen azınlığı ise,
ilk defa bu olayla radikalleşme; kendini savunmayı örgütleme, sokağa çıkma
eğilimi gösteriyor.
Ancak bu eğilim; gerekli ön hazırlıktan yoksun olduğu için
radikalizmini ilk bakışta hiç de radikal olmayan sembollerle ifade ediyor.
Örneğin bütün Türkiyelilerin katıldığı protesto yürüyüşlerinde
bol miktarda Türk Bayrağı görülüyor. Bunu görenler hemen kolayca bayraklı
gençleri faşist diye damgalıyorlar. Ve
işin kötüsü gerçekten bu gençleri faşistlerin kucağına itiyorlar.
Türkiye'de Türk bayrağı taşımakla Almanya'da Türk bayrağı
taşımak arasında hiçbir ortak yan yoktur. Burada her Allahlın günü Türk olduğu
için aşağılanan; ayrımcılığa uğrayan bir insanın Türk Bayrağını tepkisine
sembol yapması; beyaza özenip siyahlığından utanan zencinin "siyah güzeldir"; veya o güne kadar
"Kanaken" diye aşağılanmış Yeni
Kaledonyalının; bu ismi benimseyip "evet
biz kanakanız" demesine; veya o güne kadar Kürtlüğünü gizleyen, ondan
utanan Kürdün gururla Kürtlüğünü öne çıkarmasına benzer.
Ve ezilenlerin mücadelesi bakımından
"enternasyonalist" olup da bu olayın anlamını kavramayarak ve örneğin
Alman solcularıyla, ama onların göçmenleri bir nesne olarak ele alan,
parolalarıyla yürüyen ve davrananlardan, daha radikal ve umut verici bir
hareketi ifade eder.
Avrupa'daki herhangi bir göçmen azınlık; ırkçı ayrımcılık
karşısında mücadeleye girdiğinde kısa bir süre sonra şunu görmek zorunda
kalacaktır:
a) Avrupa ve hatta bütün zengin/beyaz ülkelerdeki paramparça
göçmen azınlıkları birleştirecek bir hedef ve bayrak olmadan baskılar karşısında
savunma sağlanamaz;
b) Avrupa'daki bütün göçmen azınlıklar bir araya gelse bile
nüfusun küçük bir azınlığını oluşturmaktan öteye gitmeyecekleri için,
İnsanlığın büyük çoğunluğunu oluşturan dünyanın yoksul/siyahlarıyla ortak bir
program ve bayrak altında birleşmek zorundadırlar.
Diğer bir deyişle; kendilerini Avrupa'nın en az imtiyazlı
kesimi olarak değil; yeryüzü siyahlarının
en imtiyazlıları olarak tanımlamaları gerekir.
Elbette böyle bir hareket ne Türk ne de herhangi bir ulusun
bayrağında kendi sembolünü bulamaz.
Ancak geniş göçmen azınlık yığınlarının bu noktaya varabilmesi
için bugün örneğin Türk bayrağıyla sokağa çıkmaları; kısaca herhangi bir
şekilde mücadeleye girmeleri
gerekiyor. En kısa zamanda Türk bayrağının; bırakalım diğer göçmen kesimlerini
bir yana, Türkiyeli göçmen azınlığın, şu sıralar Kürdistan'da yanan ateşle
ısınan ve özgür bir Kürdistan’da bu sefaletin son bulacağı hayaliyle tüm enerjisini
oraya akıtan Kürtler’de, diğer yarısını bile kazanamayacağını görecektirler.
Somali'de Birleşmiş Milletler’e karşı direnenler ve
Avrupa'da Türk bayraklarıyla sokağa çıkıp ortalığı yakan Türk gençleri;
birbirlerinden habersiz ve bilincinde olmasalar da yeni dünya düzeninde; gezegen çapında kurulan apartheid düzeninde
aynı safta ilk öncü direnişleri gerçekleştiriyorlar.
Dünya bu ışık altında görülmeden günümüzün hiçbir olayı
kavranamaz.
Olaylara siyah gözüyle bakmalı.
Bu karanlıkta görmek isteyen siyah bir gözlük takmalı.
10.06.1993
## CrossPoint v2.1 ##
(Bu yazı Paris’te çıkan Leylek dergisini desteklemek için yazılmıştı)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder