Program ya da strateji, insanlara bir masaya oturup kolayca
yazılabilecek bir şeymiş gibi görünür. “Aaa bunda ne var, bunu ben de yaparım”
derler birçokları.
Programlar ve stratejiler o kadar yalın ve sade olurlar ya
da herkesin “bunda ne var ben de yazardım” diyeceği sadelikte, yalınlıkta,
basitlikte olmalıdırlar.
Türkiye’de sık sık birçok insanın şöyle dediğini
duyabilirsiniz: “Program sorunu, sorun mu? Ben sana oturayım bir saatte en iyi
programı yazayım. Biz esas pratik işleri görüşelim ve yapalım. Program gibi
lafazanlıkları bir kenara bırakalım ve onlarla güç ve zaman yitirmeyelim.”
Bu korkunç bir yanılsamadır. Aslında politik bir çocukluğun
ya da kavrayışsızlığın dışa vurumundan başka bir şey değildir.
Neden böyledir?
Çinlilerin dediği gibi, basitlik, yalınlık, sadelik
gelişimin ancak çok yüksek bir aşamasında ulaşılabilen bir özelliktir.
Picasso, resim yapmayı, fazlalıkları atmak olarak
tanımlardı.
Kimileri bana “çok uzun yazıyorsun” dediklerinde onlara “kısa yazacak kadar çok vaktim yok” diye
cevap verdiğimde, kafalarından şunu geçirdiklerini okur gibi olurum: “Zamanın
yoksa daha kısa yaz daha az zamanını alır. Adam saçmalıyor.”
Her şey bu kadar basit olsaydı elbet güzel olurdu ama kısa
ve yoğun bir yazı yazmak, o yazı üzerine günlerce düşünüp, aynı metni defalarca
elden geçirip, fazlalıkları atıp, özünü ortaya çıkarmayı gerektirir. Ama bu da
korkunç zaman ve enerji alan bir süreçtir.
Bir sade programa ve stratejiye ulaşmak, onlarca yıllık
teorik hazırlık ve birikim gerektirir.
O hazırlık ve birikim olmadığında “bir saatte program”
yazanların, tekrarlar, çelişkiler, saçmalıklar ve yanlışlarla dolu programları
ortaya çıkar.
Somut bir örnek verelim.
HDP’nin programı “işte program da sorun mu, biz oturur hemen
yazarız” diyenlerin yazdığı program: 3481 sözcüktür. Boşluksuz olarak: 25.250 vuruştur.
HDP’nin atası ve her biri başarısız kalmış girişimler olan, Çatı
Partisi Girişimi, Demokrasi İçin Birlik Hareketi ve HDK kongrelerinde bir kere
olsun okumamıza bile bürokratik bir keyfilikle imkân verilmeyen, Radikal
Demokratik Bir Hareket İçin Program önerimiz ise: 588 sözcük ve boşluksuz 4089
vuruştur.
Yani gerek sözcük gerek vuruş olarak beş misli daha kısadır.
HDP Programı, uzun olduğu için daha çok şey mi anlatır?
Aksine daha az şey anlatır. Anlattıkları çelişkiler ve tekrarlarla doludur.
Anlatılanların içeriğine ve niteliğine ise hiç girmeyelim. Daha
büyük bir fecaat vardır.
Diğer sol geçinen partiler de farklı değildir. EMEP
Programı: 5.000 sözcük. TKP Programı: 6.433 sözcük. ÖDP Programı: 10.959
sözcük.
*
Bir resim bin sözcüğe bedeldir derler. Bu yazının başına
aldığımız Picasso’nun boğasının evrimi, bu sadeliğin nasıl oluştuğunu ve
nereden nereye geldiğini çok güzel anlatır.
Radikal Demokrasiyi kısa ve özlü biçimde anlatan programımız
da Picasso’nun Boğası gibi uzun çabaların ve birikimlerin ürünüdür.
Hemen birkaç saatte yazılabilirmiş gibi görünmesi, onun nice kuşakların birikimine dayanması sayesindedir.
Bu sade, yalın ve basit programın, Türkiye ve Ortadoğu’da, en acil ve can alıcı hedefleri sistemli bir şekilde ifade ettiğini; bunun için bir şeyler yapmak; benzer düşünenlerle bir araya gelip neler yapılacağını tartışıp, kararlaştırıp ona göre davranmak isteyenler bizim mail adresimize (demiraltona@gmail.com) bir mail atabilirler veya yazılı olarak tartışmaları yürüttüğümüz mail grubuna gidip kamuya açık olan yazışmaları şu adreste izleyebilir veya üye olabilirler: https://groups.google.com/forum/?hl=tr#!forum/radikal-demokrasi
Hemen birkaç saatte yazılabilirmiş gibi görünmesi, onun nice kuşakların birikimine dayanması sayesindedir.
Bu sade, yalın ve basit programın, Türkiye ve Ortadoğu’da, en acil ve can alıcı hedefleri sistemli bir şekilde ifade ettiğini; bunun için bir şeyler yapmak; benzer düşünenlerle bir araya gelip neler yapılacağını tartışıp, kararlaştırıp ona göre davranmak isteyenler bizim mail adresimize (demiraltona@gmail.com) bir mail atabilirler veya yazılı olarak tartışmaları yürüttüğümüz mail grubuna gidip kamuya açık olan yazışmaları şu adreste izleyebilir veya üye olabilirler: https://groups.google.com/forum/?hl=tr#!forum/radikal-demokrasi
*
Evet, aşağıda Picasso’nun Boğası gibi sade ve yalın Radikal
Demokrasinin Demokratik Bir Cumhuriyet programı.
Aslında daha da sadeleştirilebilir. Ama az çok bir belge
değeri taşıdığı için bir yıl önce Gezi’ye önerdiğimiz biçimiyle aktarıyoruz.
·
Gerçek
bir eşitlik için, ulusun tanımından her türlü, dil din, tarih, etni, soy,
kültür, ırk belirlemesi kalkmalı, demokratik ulus bunlarla tanımlanmaya karşı
tanımlanmalıdır. Bu somut olarak şu tedbirlerle gerçekleşebilir.
o
Herkese istediği dili anadil olarak seçme ve
anadilinde eğitim hakkı olmalıdır. (Ana dilini öğrenme hakkı değil. Bu
farklıdır dillerden birine üstünlük sağlayıp eşitsizliği arttırır.)
o
Ortak bir konuşma ve yazışma dili gerekip
gerekmediğine; gerekiyorsa bunun hangi dil olacağına demokratik ulusun
yurttaşları tartışarak ve oylayarak karar verirler. Bu ortak konuşma dilini
öğrenmek, anadilde eğitim hakkını ortadan kaldırmaz.
o
Okullarda herkes ana dilinde, ama aynı ortak
tarihi okumalıdır. Bu tarih, ülkedeki ve komşularındaki bütün dillerden,
etnilerden, dinlerden, kültürlerden, cinslerden eşit miktardaki temsilciler
tarafından ortaklaşa yazılmalıdır.
o
Eğer okullarda okutulmasına karar verilirse, din
ve ahlak dersleri, yeryüzündeki tüm büyük din ve inançlardan ve inançsızlardan
eşit sayıda temsilciler tarafından ortaklaşa yazılmalıdır.
o
Devletin tüm inançlar karşısında eşit ve
tarafsız olması için, Diyanet lağvedilmeli, imam hatipler normal okullara
çevrilmelidir.
o
Diyanet gibi kurumlarda şimdiye kadar
çalışanların mağdur olmaması için geçimleri gönüllü olarak cemaatler tarafından
karşılanmayanlar veya bu olanağı seçmeyenlerin mağduriyeti engellenip toplumun
başka işlerine yerleştirilmelidir.
o
Devlet sadece inançlar arasında eşitliği
sağlamak ve azınlık inançta olanlar aleyhine oluşacak fiili eşitsizlikleri
gidermekle yükümlü olmalıdır.
·
Yurttaşların
en geniş şekilde örgütlenebilmesi, hakkını koruyabilmesi, haksızlıklara ve
eşitsizliklere karşı mücadele edebilmesi için.
o
Sınırsız bir düşünce, ifade ve örgütlenme
özgürlüğü derhal uygulamaya geçmeli, bunları sınırlayan tüm yasalar derhal ve
otomatik olarak geçersiz olmalıdır.
o
Devletin, firmaların, örgütlerin, partilerin ve bunların
bütün organlarının bütün kararları, bütün tartışmaları tüm yurttaşların
bilgisine açık olmalıdır.
·
Demokrasinin
gerçekleşebilmesi, yurttaşların doğru kararlar verebilmesi için her şeyden önce
doğru bilgilenme gerekir. Doğru bilgilenme için ise, medyanın devlet ve
sermayenin tekelinden ve egemenliğinden kurtulması gerekir. Bunun için de
o
Tüm medya ve yayın faaliyeti, matbaalar,
frekanslar, kanallar, kâğıtlar toplumsallaştırılmalı; devletin ve sermayenin
elinden alınmalı, yurttaşların ve örgütlerinin emrine verilmelidir.
o
Medya olanakları, tüm örgütler, partiler,
inançlar, fikirler, akımlar, meslekler, cinsler, yaşlar, bölgeler vs. arasında
üye sayılarına ya da nüfus içindeki oranlarına göre dağıtılmalıdır.
o
Bu dağılımın gerçek oranları yansıtmaları için
sık sık ayarlamalar yapılmalıdır.
·
Yurttaşların
üzerinde yükselmeyen, onlardan bağımsızlaşmayan, ama onlara itaat ve hizmet
eden bir devlet cihazı için:
o
Tüm düzeylerde yetki ve sorumluluk seçilmiş
organlarda olmalıdır. Osmanlı artığı, Firavun ve Nemrutlar zamanından kalma
valilik, kaymakamlık gibi merkezi olarak atanan ve belirlenen tüm makam ve
organlar lağvedilmedir.
o
Tüm emniyet, asayiş ve savunma kuvvetleri bu
seçilmiş organların emrinde ve kontrolünde olmalıdır.
o
Tüm seçilmiş yöneticiler ve organlar kendilerini
seçenlerin beşte birinin oyuyla geri alınabilmeli ve seçim yenilenmelidir.
o
Tüm seçilenler seçildikleri süre içinde ve
çalışmaları esasında ortalama bir çalışanın gelir düzeyinde ücret almalıdır.
o
Memurların tayin, terfi, seçim ve emeklilik
işlemlerinde bağımsız memur sendikalarının tuttukları siciller esas
alınmalıdır.
o
Asker sivil adalet ikiliği ve memurlar hakkında
dava için izinler kalkmalı. Kanun ve yasalar karşısında mutlak eşitlik
olmalıdır.
o
Mahkemelere jüri usulü gelmelidir.
·
Bu
biçimsel eşitliği ve demokrasiyi sağlayan tedbirlerin yanı sıra, asgari ölçüde
ekonomik ve sosyal eşitsizlikleri kaldırmak için:
o
Devlet her yurttaşa iş bulmak, bulamıyorsa,
sendikaların ve bağımsız tüketici teşekküllerinin tespit edeceği, asgari geçim
endeksine uygun gelir sağlamakla yükümlü olmalıdır.
o
Tüm yurttaşlar için genel sağlık ve emeklilik
sigortası olmadır. Sigorta, doğrudan sigortalı yurttaşların seçilmiş
temsilcileri tarafından yönetilmeli ve denetlenmelidir.
o
Gelecek nesiller arasında kültür, eğitim ve
iktisadi farklardan doğan eşitsizlikleri asgariye indirmek için, her çocuk için
parasız kreş ve anaokulu sağlanmalı; tüm eğitim ve araçları parasız olmalı,
düşük gelirli ailelerin çocukları ekstra desteklenmelidir.
o
Tüm azınlıkların gerçek hayatta fiilen ortaya
çıkacak bizzat matematik bir azınlık olmaktan doğan dezavantajlarını bir ölçüde
ortadan kaldırabilmek için kotalar ve pozitif ayrımcılık uygulanmalıdır.
Demir Küçükaydın
20 Mayıs 2014 Salı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder