Türkiye’yi esir almış Erdoğan-Ergenekon ittifakıyla
uğraşmaktan, bütün dikkat ve enerjiyi onunla mücadelenin sorunlarına
yöneltmekten, eşiğinde bulunduğumuz dünya ölçüsündeki devrimi yeterince erken
göremedik ve bu konuda bir şeyler yazamadık.
Elbette çürüme ve terör tüm ülkeyi esir almadan ve tam bir
faşizmle sonuçlanmadan, İslamcı-Türkçü ve faşizan Erdoğan-Ergenekon
ittifakının, bir an önce yıkılması ve bu yıkılışın mümkünse, kitlelerin
hareketiyle ve örgütlenmesiyle olması en
acil görev olmaya devam ediyor.
Elbet bu mücadelenin, stratejiye, taktiğe, örgüt ve mücadele
biçimlerine ilişkin sorunları, (muhalefetin hiç tartışmadığı ve tartışmaktan kaçındığı
sorunlar) gündemimizin başında yer almaya; zaman ve enerjimizin çoğunu bir “kara
delik” gibi yutmaya devam edecektir.
Ama bunun yanı sıra eşiğinden geçtiğimiz ya da içine
girdiğimiz dünya çapındaki devrimi ele almadan ve anlamadan buradaki mücadeleyi
de yeterince başarılı yürütmek mümkün değildir.
Bu nedenle, yukarıdaki acil standart görevin yanı sıra,
gücümüz ve zamanımız el verdiğince bu eşiğinden geçtiğimiz devrimin kapsamını
anlamaya ve yol açacağı değişikliklerin gerek mücadele koşulları; gerek
görevler bakımından ortaya çıkaracağı olanak ve sorunları anlamaya yönelik bir
çaba içinde olacağız.
Bütün bunlara bir giriş, bir başlangıç yapmaya, kavramsal
bir temel sağlamaya çalışacağız.
*
Evet, bir devrimin eşiğini aşıyoruz.
Bu devrim şu sıralar henüz laboratuarlarda ve araştırma
merkezlerinde olgunlaşmış bulunuyor. Aslında şimdiden günlük hayatımızda ilk
sonuçlarını görebiliyoruz ve on yıl içinde günlük yaşamımıza girecek.
Bu devrimin ne olduğuna geçmeden önce bir yanlış anlamaya
yol vermemek için, önce Devrim kavramının farklı anlamları ve kullanımlarına ilişkin
birkaç söz.
Aynı sözcükle karşılanmakla birlikte üç farklı devrim
kavramından söz edebiliriz: Üretici güçler düzeyindeki devrimler; Ekonomik ve
politik ilişkilerdeki değişimleri ifade eden ve sınıf kavramıyla tanımlanan
devrimler (Komünist Manifesto’nun
Devrim kavramı) ve tüm üstyapıyı kapsayan devrimler (Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı’ya Önsöz’deki Devrim kavramı).
1) Üretici
güçlerdeki köklü değişmeler anlamında devrimler.
a. Neolitik
Devrim (Hayvan ve bitkilerin ehlileştirilmesi, yerleşikliğe geçiş,
düzenli bir artık ürünün ortaya çıkışı ve dolayısıyla bu artı ürünü saklamak
için çömlekçiliğin keşfi. İlk Neolitik devrim vuvarlak hesap 10.000 yıl önce,
Verimli Hilal’de gerçekleşti. Sonra birçok kez birbirinden bağımsızca, İndus
Vadisi, Güneydoğu Asya, Yeni Gine Yüksek Yaylalar, Afrika’da birkaç kez,
Amerika’da birkaç kez gerçekleşti). Düzenli bir artı ürünün ve dolayısıyla değişim
ekonomisinin ortaya çıkışına yol açtı.
b. Tarım
devrimi (Düzenli olarak sulamaya dayanan tarım devrimi ve kenterin
ortaya çıkışı, Uygarlığa geçiş, devlet, para, yazının ortaya çıkışı. yaklaşık
olarak 5000 yıl önce Dicle ve Fırat boylarında gerçekleşti. Ve yine birbirinden
bağımsızca Nil, İndus, Sarı Irmak, Orta Amerika, Mexika, Yucatan ve Güney
Amerika’da da gerçekleşti. Hemen hepsinin temelinde nişastalı bitki vardır.
Nişastalı bitkinin olmadığı neolitik devrimler Yeni Gine Yüksek Yaylalar veya Kuzey
Amerika’da (bir tür kabak ehlileştirilmişti) tarım Devrimi gerçekleşmez) Ekonomik
olarak kabaca artı ürüne ekonomi dışı zorla el koyan kapitalizm öncesinin
uygarlıkları olarak da tanımlanabilir. Tefeci ve bezirgân sermayenin ortaya
çıkışı. Meta üretimi arızi bir nitelik arz etmeye devam eder ama yayılmasını
sürdürür.
c. Sanayi
Devrimi: yuvarlak hesap 200 yıl önce İngiltere ve Kuzey Amerika ve Kuzey
Avrupa’da eş zamanlı gerçekleşti. Birbirinden bağımsızca gerçekleşme yok. Devrimin yayılışı var. Şimdi bu devrimin
içindeyiz. Ekonomik olarak kapitalizme ve meta üretiminin genelleşmesine denk
düşer.
Sanayi Devrimi de kendi içinde birkaç bölüme ayrılabilir.
Sanayi Devrimi de kendi içinde birkaç bölüme ayrılabilir.
i.
Birinci Sanayi Devrimi – Buhar gücü kömür, çelik
(Yuvarlak Hesap 19. Yüzyıl
ii.
İkinci Sanayi devrimi – Elektrik ve Patlarlı
motorlar (Yuvarlak Hesap 20. Yüzyıl)
iii.
Üçüncü sanayi devrimi – Elektronik, bilgisayar
teknolojisi rutin işleri yapan sanayi robotları (Yuvarlak hesap 21. Yüzyılın
ilk yirmi yılı)
d. Yapay
Zeka ve Robotlar Devrimi - Yapay Zekalı ve kendi kendine öğrenen ve
kendi kendini programlayan akıllı bilgisayarların ve bu yapay zekayla
donatılmış, bir insanın bedenen yapabileceğinin neredeyse tamamını ve aklıyla yapabileceğinin büyük bölümünü yapabilen
robotların, yine bizzat akıllı robotların üretimi dahil, rutin olmayan tüm
işleri de yapabilmesi. Emeğin ve
dolayısıyla değerin ortadan kalkıp kapitalizmin
olanaksız hale gelmesi. Eşiğinden geçtiğimiz veya şimdi eşiğinde bulunduğumuz
ve muhtemelen 2020’lerden itibaren günlük yaşamımızda hızla ilk sonuçlarını
göreceğimiz, eğer insanlık yaşarsa, 2050 civarında Füzyon Enerjisi (Sınırsız
Enerji) ve Quantum Bilgisayar (İnsan beyninden daha karmaşık görevleri
yapabilecek bilgisayarlar) ile tasavvurumuzun ötesine geçecek devrim.
Şimdi bu yazıyla başladığımız bir seri yazıda öncelikle bu devrimi ele
alacağız.
Alman Politik Kültüründe “Endüstri
4.0” deniyor ve sanayi devriminin bir alt dördüncü bölümü gibi görülüyor. Bu
ise bu devrimin tamamen farklı karakterini küçültüyor ve anlaşılmasını
zorlaştırıyor.
2) İkinci
olarak devrim kavramı, sınıf mücadelesinde, bir sınıfın iktidarının yerini bir
başka sınıfın alması anlamında kullanılır: “Burjuva devrimi”, “İşçi Devrimi”
gibi. Komünist Manifesto’da devrim esas
olarak bu anlamda kullanılır. Siyasi iktidar ve mülkiyet ilişkileriyle sınırlı
bir devrim kavramıdır. Tıpkı Sınıfları ve sınıf mücadelesini burjuvazinin
bulması gibi, ve buna da bağlı olarak, aslında Burjuvazinin (ya da Aydınlanmanın)
devrim kavramıdır. Ama esas yaygın kullanımını Marksistler arasında bulmuştur
ve yanlış olarak da Marksizmle özdeşleşmiştir. Devrim kavramının şimdiye kadar yaygın
kullanımı bu anlamıyla sınırlıdır. Bunun aksine, Devrim kavramı birinci,
üretici güçlerdeki büyük değişimler anlamıyla da Marksistler arasında pek
kullanılmaz ya da sadece sanayi devrimi olarak zaman zaman kullanıldığı
görülür. (Bunun nedenleri ve ardındaki
metodolojik yanlışlar (Örneğin İlkel-köleci-feodal biçimindeki üretim biçimleri
sıralaması vs.) ayrı bir konu. Konuyu dağıtmamak için buna girmiyoruz.)
3) Devrim
kavramının üçüncü ve gerçek sosyolojik karşılığıyla bir de bizim kullandığımız
ama henüz yayılmamış ve bilinmeyen bir anlamı daha vardır. Marks’ın Önsöz’de açıkladığı gibi, üretici
güçlerdeki ve bunlar üzerinde yükselen ekonomik ilişkilerdeki gelişmelere bağlı
olarak tüm üstyapının değişmesi
anlamında. Dinler Aydınlanma’nın, dini epistemolojik veya hukuki bir olgu gibi
ele alan din tanımının aksine sosyolojik olarak tüm toplumsal ilişkileri
düzenlerler ve toplumun sınırlarını çizerler. Tüm toplumsal ilişkiler ve
toplumun sınırları toplumun üstyapısından başka bir şey olmadığından, dinler
tümüyle üstyapının somut ifadeleridirler. Bu durumda üstyapıdaki deişmeler, din
değişimleri olarak ortaya çıkar. Dinlerin ortaya çıkış ve yayılışları, üretim
güçleri ve ekonomik ilişkilerdeki değişmelere uygun değişmelerden başka bir şey
değildir. Yani dinlerin ortaya çıkış ve yayılışları bu devrimlerin ortaya çıkış
ve yayılışlarıdır. Marksın Ekonomi
Politiğin Eleştirisine Katkı’ya Önsöz’de tanımladığı ama somut olarak ele
almadığı devrim kavramı budur.
Bu açıdan bakılınca, burjuvazinin ufkundaki
devrim kavramıyla Burjuva ve Proleter devrimi diye tanımlanan Fransız Devrimi
ve Rus Devrimi, bu devrim kavramı içinde Aydınlanma dininin ortaya çıkışı ve
yayılışını temsil eder. (Aydınlanma kendisi hakkındaki kendi iddiasının aksine
bir dindir yani toplumun sınırlarını çizer ve ilişkilerini düzenler bütün
dinler gibi.) Bütün yeni dinler (Hristiyanlık, İslam, Aydınlanma vs.) sınıflı
toplumlarda ezilen kesimler arasında ortaya çıkar, ezilenler o yeni olan dini,
yani ilişkileri ve toplum tanımını benimseyerek devrim yaparlar. Bu nedenle
dinden dine geçişler alnı zamanda ezilen sınıfların bir hareketi olarak da
görünürler. Ama sonra ezen sınıflar tekrar o dinin içinde birer karşı devrimle
egemenliklerini kurarlar. Hristiyanlık, İslam, Fransız ve Rus Devrimleri de
buna uyar.
İşte bu yazı serisinde birinci anlamıyla, yani üretici
güçlerdeki niteliksel bir değişim anlamıyla bir devrimin eşiğini aştığımızı
söylüyoruz.
Ama aynı zamanda ikinci ve üçüncü anlamıyla devrim
sorunlarını bu birinci anlamıyla devrimin yol açtığı değişmeler ışığında ele
almaya çalışacağız.
Yani eşiğini aştığımız bu üretici güçlerdeki devrimci
dönüşüm, ezilen sınıfların mücadelesinde ve bu gelişmeye uygun bir üstyapı kuruluşunda
ne gibi sorunlar ve olanaklar ortaya çıkarmaktadır sorunlarıyla uğraşacağız.
*
Bu içine girdiğimiz devrimi, bütün önceki devrimlerden
ayıran çok temel bir fark bulunmaktadır.
Bütün önceki devrimlerde, üretim araçlarında onları kullanan
insandır ve insanın emeğinin üretkenliği artmakta, insan üretim sürecini yönetmektedir.
Araçlar pasiftir. Onları eninde sonunda insan yönlendirir. Alet bir taş balta
da olsa, bir buldozer de olsa bu temel ilke değişmez
İçine girdiğimiz veya eşiğini aştığımız devrimde ise, artık
üretim araçları, yani aletler, yani robotlar, kendi kendilerine üretim
yapacaklardır ve aynı zamanda kendilerini de kendileri üreteceklerdir.
Bu durumda emek yok olur. Emek yok olunca değer yok olur.
Emek yok olunca “emek üretkenliği”nin artmasından söz etmek
hala eski kategorilerle düşünmek ve dünyayı anlamaya çalışmak olur.
Emek yok olunca, emek değer yasası geçerliliğini kaybeder. Dolayısıyla
artı değer üretimi, yani kapitalizm olanaksız hale gelir.
Ya da şöyle diyelim. Bu devrim bunu mümkün kılmaktadır.
İşbölümünün yok olduğu, “Herkesten
yeteneği kadar herkese ihtiyacı kadar” diye tanımlanabilecek ilişkileri
gerektirecek bir devrimdir bu devrim.
Ve kısa zaman içinde bu devrim öylesine hızlı yayılacaktır
ki, bizler göremeyiz ama, şu an yaşayan genç kuşaklar bu devrimin sonuçlarını
günlük hayat ve ilişkilerinde yaşayıp bu yeni duruma ilişkin toplumsal
ilişkilerin, yani dinin ne olacağı, yani bir üstyapı devrimi sorunuyla
karşılaşacaklardır. (Yani bir tek dünya topluluğu, devletin ve çalışmanın yok
olması.)
İşte biz burada, Marksizmi bilmeyen hatta onu işe yaramaz ve
modası geçmiş bir dogma diye hor gören ve bizden sonra bu sorunlarla
karşılaşacak kuşaklara gerçekleşenin anlamını açıklayacak tek kavramsal
çerçeveyi Marksizmin sunduğunu göstermeye çalışacağız
Yani aslında onların geliştireceği bir kavramsal çerçeve ve
mücadele için bir başlangıç yapmaya; geçmiş mücadeleler ile gelecek arasında
bir “blockchain” sayfası oluşturmaya
çalışacağız.
*
Burjuvazi her zaman olduğu gibi bizden öndedir. Burjuvazi,
şirketlerin CEO’ları, Menajerler epeydir (örneğin Almanya’da Endüstri 4.0 diye)
eşiğinde bulunduğumuz devrimi tartışıyor ve hazırlanıyor.
Bu devrimi teknik keşiflerini yapan programcılar, bilim
insanları, bu devrimin her şeyi at üst edeceğinden, bütün bildiklerimizi
unutmamız gerektiğinden söz ediyorlar.
Ancak bütün bu tartışmalar, hep şu veya bu şirketin
pazardaki rekabeti veya şu veya bu ülkenin dünya pazarındaki yerini
kaybetmemesi veya işsizliğe nasıl çare bulunacağı gibi bağlamlarda
tartışılmaktadır.
Bunların bu nedenle bu devrimin gerçek kapsam ve çapını
anlamaları ve bu devrime uygun toplumsal düzene ilişkin devrimci sonuçlar
çıkarmaları olanaksızdır.
Çünkü bu devrim gerek kara dayanan ekonominin gerek ulusal devletlerin artık bu üretici güçler seviyesi ile bir arada bulunamayacağını gösterecek bir devrimdir.
Çünkü bu devrim gerek kara dayanan ekonominin gerek ulusal devletlerin artık bu üretici güçler seviyesi ile bir arada bulunamayacağını gösterecek bir devrimdir.
Elbet bu ulusal devletler, bu devrimin ürünlerini bizzat bu
devrimi engellemen bir aracı olarak kullanarak bu devrimin gerçekleşmesini
engelleyebilir ve insanlığın sonunu getirebilirler. Yani üretici güçlerdeki
devrim yıkıcı güçlerdeki bir devrim haline gelebilir.
Eğer ananın havsalası darsa, çocuğun sağlıklı bir doğumuna
olanak tanımıyorsa, yumurtanın kabuğu içindeki civcivin kıramayacağı kadar
kalınsa, doğacak canlının gelişip serpilmesine yol açacak güçler onun ölümüne
sebep olabilir ve çocukla birlikte onu doğuramayan insanlık da yok olabilir.
Tehlike de olanaklar da büyüktür.
Bu tehlikeyi savuşturmak ve bir olanağa dönüştürmek için, bu
değişimin anlamını, sonuçlarını, sunduğu olanakları, nasıl bir toplum biçimi
gerektirdiğini anlamak hayati önemdedir.
11 Kasım 2017 Cumartesi
Demir Küçükaydın
Demir Küçükaydın
Bloglar:
Video:
Podcast:
İndirilebilir kitaplar:
Bu yazı önce şurada yayınlandı:
https://steemit.com/tr/@demiraltona/bir-devrimin-esiginde
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder